"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Niyetlerin tezahürü

createtherules ©

Kayıtlı Üye
Rezonans yasası ile ilgilenen arkadaşların bu durumla ilgili varsa deneyimi ya da fikirleri nelerdir?
Bir niyetin tezahürü için onun frekans aralığına erişene kadar dünyada algıladıģımız bir miktar süre boyunca o niyetin hissini tatmamız ve bu tadı simüle etmemiz öngörülür. Aslında ağzımızdan çıkan sözlerin de bir kerelik halinde bile yayılım sağladığı söylenir.
Merak ettiğim şu,
X kişi 10 gün biriyle bir cafede yeşil tshirt giymis sekilde çay içtiğini imgeledi. Sonra 5 gün diğer seyler aynıyken tshirtü mavi imgeledi. 5 gün aynı kişiyle çay yerine kahve içtiğini, diğer bir 1o gün başka türlüsünü...
Burada tezahürün neye göre oluşması beklenir? Yani 63 gün boyunca imajinasyonda hiçbir değişiklik yapmadan çok daha kuvvetli ve hızlı bir tezahür mü olur? Çünkü içinde detaylar sürekli değiştiği için her detaya az sayıda enerji aktarılıyor. Yoksa hepsindeki ortak noktalar gerçekleşip değişkenler elenir mi? Sonuç tüm görsellerin harmanlanmış ortak frekansına göre mi şekillenir?
 
Rezonans yasası ile ilgilenen arkadaşların bu durumla ilgili varsa deneyimi ya da fikirleri nelerdir?
Bir niyetin tezahürü için onun frekans aralığına erişene kadar dünyada algıladıģımız bir miktar süre boyunca o niyetin hissini tatmamız ve bu tadı simüle etmemiz öngörülür. Aslında ağzımızdan çıkan sözlerin de bir kerelik halinde bile yayılım sağladığı söylenir.
Merak ettiğim şu,
X kişi 10 gün biriyle bir cafede yeşil tshirt giymis sekilde çay içtiğini imgeledi. Sonra 5 gün diğer seyler aynıyken tshirtü mavi imgeledi. 5 gün aynı kişiyle çay yerine kahve içtiğini, diğer bir 1o gün başka türlüsünü...
Burada tezahürün neye göre oluşması beklenir? Yani 63 gün boyunca imajinasyonda hiçbir değişiklik yapmadan çok daha kuvvetli ve hızlı bir tezahür mü olur? Çünkü içinde detaylar sürekli değiştiği için her detaya az sayıda enerji aktarılıyor. Yoksa hepsindeki ortak noktalar gerçekleşip değişkenler elenir mi? Sonuç tüm görsellerin harmanlanmış ortak frekansına göre mi şekillenir?
Bence harmanlanmış ortak frekansa göre şekillenir.
Birde zihinimizdeki düşünceleri tezahür ettirirken farklı şeyler de zihinimize girebiliyor.Özellikle bilinçaltinin sinyalleri girerse.Bir şeyleri imgelemek kolay.Ya zihinin sen istemeden farklı bir şeyi imgelerse.
 
Tasavvuf da rabıta diye bir şey var.Bir çeşit imgeleme yapıp kişinin alanına girmek.Ben bunu Hz.Suleymanda yapıyorum mesela.Onu imgeleyerek alanına giriyorum.Ama bakıyorum çok ağır enerjiler var.
 
Bu yasayı iki şekilde çalıştırabiliriz.
1- zihnen
2- kalben

Evrene, kalbimizi açabildiğimizde, evren daha isabetli ve her alanda örtüşen tezahürleri mutlaka verecektir. Hesaba katmadığımız yerleri kendisi telafi edecektir.

Ama rezonans yasasını analitik beyinde mantıklı bulur ve evrene zihnimizi açmaya kalkışırsak işler tam istediğimiz gibi ama hiç te işimize gelmeyen şekilde sonlanacaktır. İnsanlar bu ince ayrımı anlamamakta ısrar ediyorlar.

Rezonans kanunu ile zihnini sakin bir işyerinde, yüksek maaşla , kimsenin kimseye muhalefet etmediği huzurlu ruhların arasında olmaya zorlarsan, evren de kalbini açamadığın için sana mezarlık bekçiliği teklifi yapabilir. Maaşı dolgun ve tüm zihni taleplerini karşılıyor diye de o işi yapmaktan başka bir olanak ta bırakmayabilir. Böylece zihin ötesinden gelen derin ruhsal bir haykırış ile "ben hiç te böyle bir şey hayal etmemiştim" dersin. Zihin çok güçlü bir işlemcidir. Ama bir noktada tüm girdilerinin altında kalıp istop edebilir. Kalpte ise darboğaz olmaz.

Zikirlere abanmak ta böyledir. Allahı bir şeye mecbur bırakacak kadar zihnine ve zindeliğine (zekasına) fazla güvenen kişiye Allah ta yeryüzü kanunlarına sadık kalarak o istediğini verebilir. Ama göksel desteğini keser ve sen de o çok istediğin şeyin hayatına son derece uyumsuz bir şekilde zorlama bir yama şekilde sığdırıldığını her alanda hisseder ve ruhen aradığın tatmini en baştan hiçe saydığın için mutlu olamazsın.
 
Son düzenleme:
Evet @Merlin639 doğru. Zaten olasılık mümkün olmasa imgeleyemiyoruz. Bilinçaltı mümkün olasılığı hayal etmene izin veriyor. İslamdaki kabul olmayacak duayı istemeyi kalbine Allah düşürmez lafı buradan geliyor olmalı. Bilinçaltı gerçekliği oluşturduğu için oraya düşen sinyallerin bütünü kadar düşünebiliyoruz
 
@Retro ama bir yerden sonra zaten olmuyor. Yani falanca iş yerini olduğu gibi düşünürken bile bilinçaltı kalıplarında oraya layık olmamak varsa bir süre sonra hayaline o işyerindeki kötü bir patron karışabiliyor farkedilmeden hatta. Bir memnuniyetsiz duygu araya karışıyor. Bu da ya komple bloklatıyor ya da öyle bir yere gidip memnun kalmayacak seylerle, yani niyette hissedilmiş olan negatif duygunun aynısıyla karşılaşmakla sonlanıyor
 
@Retro ama bir yerden sonra zaten olmuyor.

Doğru. Bende de olmuyor :D

Yani falanca iş yerini olduğu gibi düşünürken bile bilinçaltı kalıplarında oraya layık olmamak varsa bir süre sonra hayaline o işyerindeki kötü bir patron karışabiliyor

Bilinç altı kalıplarında "layık olamama kodlarını" ucundan bile olsa farkedebiliyor olmak, benim nezdimde SpaceX'te proje müdürü olmak için körü körüne olumlama yapmamdan çok daha paha biçilmezdir ama.

Sonuçta en önemli varlığımız dıştan gelecek isteklerimiz değil, onlarla kesintisizce bağ kurabilecek olan içsel uyumumuzdur.
Arabamızın bakımını yapmadan uzun yola çıkmak nasıl ki akıl karı değilse, kendi iç alemini arındırmadan da birşeylere talip olmak gerçekten akıl karı değildir. İnsanlar tam da bu yüzden yolda kalıp geri dönüyorlar. Ya devlet elinden kontrole takılıyorlar ya da araçları bozuluyor. Ya da daha kötüsü tam hedefe ulaştım derken, e-devletlerine yüklü bir ceza geliyor. Sistem engelliyor hertürlü.

Bir memnuniyetsiz duygu araya karışıyor.

Tam da bu. Şükür vesilesi.
Çünkü sana aslında uyarı veriyor : Bak uzun yola çıkacaksın. Bakımını yap yoksa yetkilendirmem diyor. Hayatın üst lige çıkacak. bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama sen eskinin mekaniğinde duruyorsun diyor.. Ve seni kendi koruma melekelerin bizzat engelliyor. Çünkü o ahval yüksek lige çıkınca tükeniş yaşayabilir jetlag etkisi ile ve kendini toparlama ve uyum sağlama kodların o an için eksik olduğundan gereken desteği alamaman aslında yine senin hayrınadır bir baikıma.

 
Son düzenleme:
Zihni evrenin içinde serbest bırakınca her yerden fikir akışı gelebiliyor.Bu da zihnini koruyamadiğin anlamına geliyor.Her yerden gelen bu fikir akışları düşüncelerinize eylemlerinize dönüşüyor.Bu yüzden Zihni kontrol etmek çok önemli bir şey.
Çoğu insan zihnini çok serbest bıraktığı için sebebsiz ve anlamsız yaşıyor.
Yönetilmeye mahkum oluyor.
 
Bilinç altı kalıplarında "layık olamama kodlarını" ucundan bile olsa farkedebiliyor olmak, benim nezdimde SpaceX'te proje müdürü olmak için körü körüne olumlama yapmamdan çok daha paha biçilmezdir ama.
Dünyevi istekler de aslında o kodları bulalım diye verilmiş ödüller. O yüzden onları da küçümsememeliyiz. Bir şeyi istemek ruhumuzda ona engel koyan kirli şeyi temizlemeye yarar. İsteğe ulaşmak da test sonucu, temizliğin başarısını gözlemlemek olur. Bu da şükür seviyesidir.
Zaten olmuş hissiyle imgelemek (ki o noktada zorlanılır) şükür ifade eder. Çünku zaman yok ve belki dibimizdeki isteğin tek eksiģi oradaki şükür. Şükürleri baltalayansa şüphe ve güvensizlik
 
Şükürleri baltalayansa şüphe ve güvensizlik

Şükürleri baltalayan şeyin özünde bir direnç oluşmuştur ve o direncin kodlarını da kibir ve inkar edişler oluşturur.



Ayetlerin tamamı meselenin atom altı parçacıklarını 12'den vuruyor :

1- Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.
Nankör, "inkar" kökünden gelir. Burada şükür ve inkar iki zırt kutup olarak beraber vurgulanıyor.


2- "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."
Burada yine şeytan (Kibir) ve şükür iki eşit uzaklıktaki zıt kutuplar olarak anılıyor. +100 ile -100 gibiler.

3- Eğer inkar edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size karşı hiçbir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için inkara rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur.

Burada yine inkar ve şükür enerjileri birbirini tam nötürleyen zıt kutupları olarak birlikte anılıyor.
 
Son düzenleme:
Şükürleri baltalayan şeyin özünde bir direnç oluşmuştur ve o direncin kodlarını da kibiridir ve inkar edişler oluşturur.



Ayetlerin tamamı meselenin atom altı parçacıklarını 12'den vuruyor :

1- Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.
Nankör, inkar kökünden gelir. Burada şükür ve nankör iki zırt kutup olarak vurgulanıyor


2- "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın."
Burada yine şeytan (Kibir) ve şükür iki eşit uzaklıktaki zıt kutuplar olarak anılıyor

3- Eğer inkar edecek olursanız, artık şüphesiz Allah size karşı hiçbir ihtiyacı olmayandır ve O, kulları için inkara rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz, sizin (yararınız) için ondan razı olur.

Burada yine kibir (inkar) ve şükür birbirinin tam zıt kutupları olarak birlikte anılıyor.



İnsan Suresi, 3. ayet:

Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.


Burada yine bir sadeleştirme yapılmış. Tüm katmanlı bilinçler ayıklanmış ve tamelde yatması gereken çekirdek bilinçler kıyaslanmış.


Allah özetle diyor ki evren boşluk kabul etmiyor, şükredici bir bilinçte olamazsan o zaman mecbur inkar edici (ettirici) enerjilerle çevreleneceksin diyor. Dualiteyi net ortaya koymuş. Ya o ya öbürü sende baskın olacak ve baskın yönüne göre muamele göreceksin diyor.
 
Son düzenleme:
Şüphe ve haketmeme bilincinin temelinde de de kibir var zaten. Karşısında "Ben her şeyi verebilirim" diyen bir güce karşı "Ben o kadar layık değilim ki bana vermeye gücün yetmeyebilir." diyen bir inat koyuyor

Evet inat çok doğru bir tabir. Yüksek irade ile bir inatlaşma oluyor. İnatlaşma ile gelen o toxic kibrin anlık zaferini bir daha ve bir daha tatmak uğruna kendisini her seferinde bile bile fada edebiliyorlar. Yardıma kapalı hale geliyorlar. Ölümden bile daha tatlı geliyor kendine uzanan yardım ellerini inat uğruna reddetmek ve bir anlık ta olsa evrene rest çekmek.



****


Musallat ve aşık ifritler de işte bu şekilde inadına ve ölümüne tutunuyorlar bünyeye. Zaten bir çoğu da yakılarak anca temizleniyor.
 
Evet inat çok doğru bir tabir. Yüksek irade ile bir inatlaşma oluyor. İnatlaşması ile gelen o toxic kibrin anlık zaferini bir daha ve bir daha tatmak uğruna kendisini her seferinde bile bile fada edebiliyor. Yardıma kapalı hale geliyor. Ölümden bile daha tatlı geliyor kendine uzanan yardım ellerini inat uğruna reddetmek.



****


Musallat ve aşık ifritler de işte bu şekilde inadına ve ölümüne tutunuyorlar bünyeye. Zaten bir çoğu da yakılarak anca temizleniyor.
Aramızda birinde musallat mi var? Sürekli mussallatdan bahsediyorsun?
 
Aramızda birinde musallat mi var? Sürekli mussallatdan bahsediyorsun?

Dünya artık musallatlı oldu. Keşvedilmemiş yer kalmadı. Cinlerin yuvalarına madenler, yollar, apartmanlar, gece lambaları yaptık. Derelerini kuruttuk.

Onların da bizle beraber yaşadıklarını bilerek hareket etmemiz gerekirken heryer beton heryer insan, heryer hava sahası, heryer başka bir yerden etkilenen bir hale geldi. Kitleler halinde insanlara sirayet etmeye başladılar cinler.


***

Kıyamet yaklaştıkça boyutlar da hizaya girdi. Yakında tüm boyutlar iyice iç içe geçecekler. Cinni alemin yanında dijital alemler de aynı hızla hayatımıza girecek ve kıyamet öncesi bir hiper gerçeklik dönemi başlayacak. Denize attığın dev bir ağ, yunusları, yengeçleri, balıkları, yosunları, ıstakozları vs örtabilir. Ama ağı geri çekmeye başladığın zaman hepsi ayni gemiye toplanırlar. Kıyamet dönemi de böyle. Cinlerle de, hologramlarla da, farklı katmanlarla da artık aynı düzelmsel farkındalığı paylaşıyor olmamız istenmiş. Kıyamet kapısından aynı anda geçeceğiz çünkü.
 
Dünya artık musallatlı oldu. Keşvedilmemiş yer kalmadı. Cinlerin yuvalarına madenler, yollar, apartmanlar, gece lambaları yaptık. Derelerini kuruttuk.

Onların da bizle beraber yaşadıklarını bilerek hareket etmemiz gerekirken heryer beton heryer insan, heryer hava sahası, heryer başka bir yerden etkilenen bir hale geldi. Kitleler halinde insanlara sirayet etmeye başladılar cinler.


***

Kıyamet yaklaştıkça boyutlar da hizaya girdi. Yakında tüm boyutlar iyice iç içe geçecekler. Cinni alemin yanında dijital alemler de aynı hızla hayatımıza girecek ve kıyamet öncesi bir hiper gerçeklik dönemi başlayacak. Denize attığın dev bir ağ, yunusları, yengeçleri, balıkları, yosunları, ıstakozları vs örtabilir. Ama ağı geri çekmeye başladığın zaman hepsi ayni gemiye toplanırlar. Kıyamet dönemi de böyle. Cinlerle de, hologramlarla da, farklı katmanlarla da artık aynı düzelmsel farkındalığı paylaşıyor olmamız istenmiş. Kıyamet kapısından aynı anda geçeceğiz çünkü.
Ondan mı gece uyurken wifi yi kapatın diyorlar ?
 
Ondan mı gece uyurken wifi yi kapatın diyorlar ?

Olabilir.

Bir kumaştan bile su geçiyor, nem geçiyor, rutubet geçiyor, detarjanlı su geciyor.. Kumaşın ömrü geçirme döngüsüne endexli olarak 10 yıldan 3 yıla iniyor mu? İniyor.


Wifi ağları da perdenin içinden, kapının içinden, hatta duvarın içinden bile geçebiliyor.
Demek ki bizim de içimizden geçiyor. Peki bu radyoaktif dalgalar atomik bazda, genetik alfabe satırlarımızın da içinden geçerken, bir kumaş gibi bizi de yıpratmıyor mu? Tabi ki yıpratıyor. Belki yavaş yavaş oluyor bu..


Stres çağında olmamızın bir diğer sebebi de elektromanyetik dalgaların sinir sistemimizin yatışmasını ve topraklanma süresini geciktirmesi zaten.
 
Ben insanlar aleminden kaçıyorum adeta.Çünkü çok sıradan geliyorlar.Bir boyut kapısı acilsada öteki aleme geçsem nasıl bir yer diye merak ediyorum.😉
Dünya başlı başına olduğu gibi çok heyecanlı ve adrenalin dolu bence....İnsanlar yamaç paraşütü yok bung iJumping yok hız tutkusu gibi alanlara yöneleceklerine bu bahsedilenlerle haşır neşir olsa ne kadar renkli bir dünyada yaşadığımızı anlarlar...Rüyalar bile başlı başına ayrı bir dünya;)
 
Geri
Üst