Neden Manevi Bir Şeyler Arıyorum

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
142
Neden günlük hayatımın verebileceği şeylerden daha fazla bir şey istiyorum? Kabala bu soruyu şu şekilde sorar: Maneviyata yönelik arzu kişinin içinde nasıl ortaya çıkar?
İnsanoğlu birçok hayat sürecinden geçerek gelişti: önce hayvanlara benzeyen koşulda gıda, seks, aile ve barınak ve sonra zenginlik, güç, itibar ve bilgi sahibi olma koşullarından geçerek gelişir.

Gelişimin ilk safhasında, yiyecek, aile, seks ve barınak kişinin tek arzularıdır. Tümüyle izole edilmiş bir insanın bile bu arzuları vardır ve bunları tatmin etmeye çalışır. Toplumun etkisiyle oluşan arzular bir sonraki safhada ortaya çıkar (zengin olma arzusu, güç ve itibar sahibi olmak vs).

Daha sonra, kişide bilgi edinme arzusu ortaya çıkar. Bilim dalları öğrenme arzumuz büyüdükçe gelişir, her şeyin nereden geldiğini öğrenmek ve köklerimizi keşfetmek arzusu. Ancak bilim arzusu hala bizim dünyamızın çerçevesinde işler.

Sadece bir sonraki safhada insan gerçek kaynağı öğrenme arzusuna ulaşır, kendi özünü ve kaynağını, hayatının amacını öğrenmek. “Nereden geliyorum?”, “Ben kimim?”, “Ben neyim?” Bu sorular kişiyi rahatsız ve kafasını sürekli meşgul eder.

İnsanlar doğal olarak egoisttir. Tüm arzularımız kişisel memnunluk ve haz duymamız için hareket eder. Bize baskı yaparlar ve resmen her hareketimizi kontrol ederler. Bizim dünyamızda egoizmin son noktası bizim seviyemizin üzerinde bir bilgi edinmektir.

Arzularımızın kaynağı nedir ve nasıl ortaya çıkarlar? Arzuların kaynağı acı çekme hissidir. Bir arzudan başka bir arzuya geçebilmek ancak bir hazsızlıktan, tatsızlıktan dolayı olabilir. Eğer dengeli bir halde olsaydım o zaman her şey sakin ve bende sükûnet içerisinde olurdum. Ancak yeni bir arzu ortaya çıkar ve kişi kendisini sanki bir şey eksikmiş gibi hisseder. Şimdi yeni bir his peşinde koşar ve bu arzuyu doldurmak ister. Ve bu böylece devam eder durur. Başka bir deyişle kişi her zaman yeni zevklerin peşinde koşar.

Bu gezegende doğduk, yaşıyoruz ve ölüyoruz ve ardı arkası gelmeyen arzularımızı tatmin etmeye çalışıyoruz. Ancak birçok hayattan sonra tek bir arzunun kaldığı koşula geliyoruz: kaynağımızı edinme arzusu, hayatımızın amacını edinmek. Bu tek ve mutlak arzu kişide uyandığı zaman, geriye kalan tüm arzuları gereksiz ve anlamsızmış gibi gelir. Kişi depresyona girer, ruhen ve hissen kendisini boş hisseder, sanki hiçbir şey kendisine mutluluk getiremezmiş gibi. Hayat anlamsız ve gerçekten mahrummuş gibi gelir kişiye. “Hayatımın amacı ne?” “Neden yaşıyorum?” İnsanları Kabala’ya bu sorular getirir.
alıntı
 
Üst