Müzik, bilinç ve farkındalık

Elfangel

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
938
Tepkime puanı
354
Farkındalığa notalar ve ezgiler açısından bakılan bir yazı. İddialı cümleler var sonlara doğru ve aslında müzik ve farkındalık ilişkisi son üç paragrafta incelenmiş bu yüzden havada kalmış ama ön açıklamalar hoşuma gitti.
Keyifli okumalar.


Bilindiği gibi bilinç; bir tür olarak insanı diğer canlılardan ayıran çok önemli bir özellik. Kabaca kendinin ve çevrenin farkında olmak yada bilmek ve bildiğini bilmek şeklinde tanıklayabiliriz bilinç kavramını. Ancak bilinç denilen olgunun homojen bir şey olmadığı da bilinen bir gerçek. Bilinci özet olarak; Bilinçaltı, Bilinç ve Bilinçüstü şeklinde sınıflandırmayı düşünebiliriz.

“Nesnel evren sayısız formlar projekte ederek onları çözüp dağıtarak sürekli hareket halindedir. Her ne zaman bir form hayat(prana) ile dolarsa farkındalığın maddede yansıması ile bilinç tezahür eder. Yani her nerede madde kendini sabit bir organizma olarak oluşturursa orada bilinç kendiliğinden belirir. Organizmanın yok oluşuyla da bilinç kendiliğinden kaybolur. Dünya bilinç ipliğinde asılıdır. Bilinç yoksa dünya da yoktur. Bilinç süreksizdir ve kesintilerle doludur(Uyuma,bayılma, dalgınlık v.b.). Bir de bilinç ötesi bir hâl vardır ama bu bilinçsizlik hali değildir. Bazılar ona Süper Bilinç derler. Bu süreklidir, kesintiye uğramaz.”

Yukarıdaki alıntıda bilinç diye sözü edilen ve bizim de aynı şekilde isimlendirdiğimiz kavram, bizim gündelik bilincimize karşılık gelmekte. Bu bilinç bize hayatta kalabilmemiz için gerekli olan bilinçli eylemleri yapabilmemizde yol gösterir ve yaptığımız bu eylemlerin farkında olmamızı sağlar. Ancak bu bilinç sürekli değildir ve zaman zaman kesintiye uğrar. Uykuda, baygınlık geçirdiğimizde veya narkoz altında bu bilinç geçici olarak işlev göremez. Bunun dışında dalgınlıklar nedeniyle, düşük farkındalık düzeylerinden dolayı da bu bilinçte kesintiler meydana gelir.

Bilinçaltı ise bambaşka bir düzeyi tanımlar. Gündelik bilincimiz bilinçaltının anlaşılmasında yararlı olamaz. Bilinçaltı; korkunun ve arzunun iç içe örülü olduğu ve orada hayatın enerji akımlarının birbirleriyle çatıştıkları, birbirlerini engelledikleri ve tahrip ettikleri o uçsuz bucaksız yer altı ağını ifade eder.

Yine yukarıdaki alıntıda Bilinç ötesi veya Süper bilinç olarak tanımlanan ve bizim Bilinçüstü dediğimiz alan ise süreklidir ve kesintiye uğramaz. Her sabah uykudan uyandığınızda, baygınlık geçirip tekrar kendinize geldiğinizde yani gündelik bilinciniz her hangi bir şekilde kesintiye uğradığında kişiliğinizin sürekliliğini sağlayan bu bilinç alanıdır. Bu alan gündelik bilincin ve bilinçaltının farkında olan, özne nesne ilişkisinden bağımsız saf farkındalık alanıdır. Öyleyse farkındalık nedir?

“(Farkındalık) esas olan, başlangıçta mevcut olandır. O, başlangıcı, sonu ve başı olmayan değişmez olan asli hâldir. O bütün eylemlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dır. Farkındalık, bilincin bütününe, zihnin bütününe derinlemesine işleyen , direkt iç görüdür. Farkındalık bir bütün olarak bilincin farkında olmak , tanımak, kavramaktır. Zihin olaylarla ilgilenir, farkındalık ise zihnin kendisi ile ilgilenir. Zihnin beş duyusu ve dört fonksiyonu –bellek, düşünce, anlayış ve benlik ; Beş unsur- toprak, su , ateş, hava ve eter(esir); Yaratılışın iki yüzü-madde ve ruh, hepsi farkındalık içinde yer alır. İçerik hoşlanıp hoşlanmama gibi duygusal tercihlerden uzak olarak gözden geçirildiğinde , bunun bilincinde olmak farkındalıktır.”


Farkındalığın yükseltilmesini amaçlayan bütün yöntemlerde temel teknik, durup dinlenmeden eylem halinde bulunan zihnin bu sonsuz vıdı vıdısını yavaşlatmak ve giderek en aza indirmektir. Çünkü zihnin bu durup dinlenmek bilmeyen faaliyetidir ki kişinin farkında olmasını, gündelik bilincin üstünde olan daha yüksek bilinç düzeylerinden haberdar olmasını engeller. Bu gereksiz zihinsel aktivitenin yavaşlatılması ve giderek durdurulması farkındalığın gelişmesi için şarttır.

“Zihin iki halde bulunur. Su gibi, bal gibi. Su en ufak bir sallanışta titreşir. Halbuki bal ne kadar karıştırılırsa karıştırılsın hemen hareketsizliğe döner. Bölmek ayrı ayrı düşünmek zihnin gerçek doğasıdır. Bölmenin bir zararı yoktur. Fakat ayrılık gerçeğe ters düşer. Nesneler ve insanlar farklıdırlar fakat onlar ayrı değildirler. Doğa birdir, gerçek birdir. Zıtlar vardır, zıtlık yoktur. Zihin uzay ve zamanı yaratır ve kendi yarattığını gerçek kabul eder.”

Yukarıdaki alıntı da değinildiği gibi normal durumda bir su gibi olan zihnin bal gibi olmasıdır amaç. Zihnin bal gibi olması kişide her şeyden önce huzuru ifade eder. Huzurlu dediğimiz insanlar zihnin durmak bilmeyen eyleminden belli ölçülerde uzaklaşmış yani zihinleri yavaş yavaş su gibilikten bal gibiliğe dönüşmüş veya dönüşme yolunda olan insanlardır. Dikkatini kendi zihninden dışarı tüm kainata çeviren insan kendi sübjektif dünyasının sınırlarını aşarak bir bütün olarak varlığı kavrama yoluna girer.

Tasavvuf, yoga, zen ve bu gibi bütün ezatorik akımların amacı farkındalığı geliştirmek suretiyle gerçeği(hakikât) anlamaktır. Çünkü farkındalık sahibi insan önce kendini sonra her şeyi gerçek böylesiliği içinde görür ve anlar. O anlayış ki kişiyi özgür kılar. Bu düzeye ulaşmanın bir çok yolu vardır. Kişinin farkındalığının yükseltilmesinde, özgürleşmesinde kullanılacak araçlardan birisi de müziktir.

Bir güzel sanat olarak kabul edilen ancak günümüzde ticari bir meta olarak kullanılan ve endüstri haline gelmiş olan müziğin asli görevi şüphesiz bu değildir. Müzik doğru kullanılması halinde insanın farkındalık düzeyini yükseltecek, insanı bilinçüstü ile temasa getirecek çok önemli bir araçtır. İşin ilginç yanı müzik bu işi kişiyi zorlamadan, kişiye zevk ve mutluluk vererek yapar. Oysa bilincin dolayısı ile farkındalığın yükseltilmesini amaçlayan diğer tüm yöntemlerde(Yoga, meditasyon v.b.) kişiyi zorlayan unsurlar vardır ki bu yöntemler zaman içinde rutine dönüşerek usanca yol açarlar.

Müzik eylemi sırasında kişinin zihni müziğin tatlı nağmelerinin etkisine girer. Zihin o bitmek bilmeyen gevezeliğe ara verir. Eğer ara vermezse kişi ritmi ve melodiyi şaşırır. Dolayısı ile müzik icra eden insan zihnini gündelik hayatın sorunlarından boşaltmak zorundadır. Ancak o zaman müzikten beklenilen yarar sağlanabilir. Bir yandan müzik icra edip diğer yandan bu ay borçlarını nasıl ödeyeceğini düşünen insana müzik bir şey söylemez. Ondan arzu edilen yararı sağlayabilmek için müziğe teslimiyet şarttır. Müzik icrası sırasında kişinin mutluluk ve haz duyması müziğin tatlı nağmelerinin yarattığı huzur veren titreşimin yanı sıra zihnin geçici de olsa günlük sorunlardan boşalması ve kişinin yeni bir hâlin tanığı olmasıdır. Bu yeni hâl farkındalıkta bir kıvılcımdır ve müziğin amacı bu hâlin sürekli olarak geliştirilmesi olmalıdır.

Dr. Esin BORA
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
Müzik insanın farklındalığını arttırmasında önemli bir yeri vardır. Paylaşım çok güzel olmuş teşekkürler. Bu yazıya birkaç ekleme yapmak isterim.

Seslerin ve müziğin etkileri
Seslerin ve müziğin üzerinizde ne gibi etkiler meydana getirdiğine en son ne zaman dikkat ettiniz? Her birimiz o ya da bu ölçüde seslerle ve müzikle iç içeyiz. Dış dünyayla iletişim kurduğumuz en önemli duyularımızdan bir tanesi işitme duyumuz hiç şüphesiz. Bu duyu sayesinde çevremizle iletişim kurabiliyor, birbirimizi anlayabiliyor ve kendimizi seslerle ifade ediyoruz. Şu an bu satırları okurken bile zihninizde sözcükleri duyuyor ve böylece okuduklarınızdan bir anlam çıkartıyorsunuz. Peki ya müzik? Müzik yaşamımızı nasıl etkiliyor? Ya da müziğin olumlu etkilerinden yararlanmak hiç aklımıza geliyor mu?
Ses ve müziğin çeşitli etkileriyle ilgili araştırmalar geliştikçe bu konunun ne kadar önemli olduğu ve bu etkilerden bilinçli olarak yararlanıldığında yaşantımızda ne kadar olumlu etkiler meydana getirebildiği gözler önüne seriliyor. Ve bu etkileşim aslında çok da somut. Çünkü müziğin zihnimiz ve duygularımız uyandırdığı etkiler bir yana ses titreşimlerinin madde üzerindeki somut etkileri artık çok iyi bilinen bir konu. Yani müzik yalnızca kulak zarımız üzerinde değil bedenimizin her hücresi üzerinde çok çeşitli türde etkiler meydana getirebiliyor.
Bunun nasıl olduğunu görmek isterseniz müzik setinizin veya bilgisayarınızın hoparlörüne yakın bir yere içi su dolu plastik veya kağıt bir bardak koyup müziğin titreşimlerinin suyu nasıl hareket ettirdiğini izleyebilirsiniz. Eğer bu konuda daha da ileri gitmek isterseniz davul, darbuka ya da def gibi gergin bir yüzey üzerine kum serpip müzik setinizin bas sesleri çıkaran hoparlörünün üzerine koyun. Özellikle uzun seslerden oluşan bir müzik çalın ve oluşan desenleri hayranlık içinde izleyin.
Şimdi, müziğin ve seslerin, büyük çoğunluğu sudan oluşan hücrelerimiz ve organlarımız üzerinde nasıl bir etki yaratabileceğini düşünebiliyor musunuz? Titreşen sesler çevremizdeki hava içerisinde gözümüzle göremediğimiz titreşimsel desenler oluşturur ve bu titreşimler harekete bağlı enerji alanları yaratır. Biz de bu enerjileri emeriz ve onlar da bizim nefes alış verişimizi, nabzımızı, kan basıncımızı, kas gerginliğimizi, vücut sıcaklığımızı ve diğer içsel ritmlerimizi yavaş yavaş değiştirir.
Ayrıca dalga türlerine ve diğer özelliklerine bağlı olarak seslerin elektrik yükleyici ya da serbest bırakıcı etkileri olabilmektedir. Bazı durumlarda sesler beyni ve bedeni pozitif elektrikle yükler. Bazen de yüksek sesli, ritmli bir müzik bize enerji verir, gerilimlerimizi ya da ağrılarımızı maskeler ya da ortadan kaldırır.
Sesler elbette negatif etkilere de yol açabilir. Şehir gürültüleri başımızı şişirdiği gibi bedenimizdeki enerjiyi de tüketebilir. Aşırı gürültülü tiz bir frekans ani biçimde baş ağrısına ya da aşırı denge kaybına yol açabilmekte, düşük frekanslı sesler ise bedeni etki altına alabilmekte, strese, kasılmalara ve ağrıya yol açabilmektedir.

Müziğin Etkileri
Pek çoğumuz ne gibi bir etkisi olduğunun tamamıyla farkında olmadan müzik dinleriz. Dinlediğimiz müzikler bazen uyarıcıdır, bazen rahatsız edici, bazen de rahatlatıcı olabilir Tepkimiz her ne olursa olsun, dinlediğimiz müzikler üzerimizde ruhsal, zihinsel ve fiziksel etkiler yaratır. Bunu çoğu zaman farkında olmadan deneyimleriz. Şimdi müziğin etkilerini çeşitli araştırmalara dayalı olarak başlıklar halinde ele almak istiyorum.

Müzik Beyin Dalgalarını Yavaşlatabilir ve Düzenleyebilir

Müziğin bu etkisi çok çeşitli deneyler ve gözlemlerle kanıtlanmıştır. Beyin dalgaları hem müzik hem de kişinin kendi çıkardığı seslerle değiştirilebilmektedir. Gündelik bilinç halindeyken beynimiz saniyede 13 ila 20 titreşim hızına sahip olan “beta” dalgaları yaymaktadır. Ancak gözlerimizi kapatıp gevşemeye başladığımızda bu dalgalar 13’ün altına düşer ve “alfa” ritmine geçeriz. Rüya görmeye başladığımız uyku durumunda bu dalgalar 8’in altına düşer ve o zaman da “teta” olarak adlandırılan faza geçmiş oluruz. Teta dalgaları aynı zamanda derin meditasyon veya trans halleri esnasında da gözlenebilir. Çok derin uyku halinde ise 0.5 ile 4 titreşim arasında değişen delta dalgaları olrataya çıkar. Beyin dalgaları ne kadar yavaşlarsa kendimizi o kadar rahat, huzurlu ve sakin hissederiz.
Belli türdeki müzikler veya özel olarak dizayn edilmiş sesler beyin dalgalarını yavaşlatıp rahatlamayı kolaylaştırabilmektedir. Çeşitli antropolojik araştırmalar müziğin çağlar boyunca bilinç halini değiştirmeye yönelik amaçlarla kullanılageldiğini göstermektedir. Hatta yakın zamanlardaki araştırmalar antik dönemlerde değişik bilinç hallerini başlatmaya yönelik müzik türlerinin yanı sıra son derece sofistike akustik dizaynların da keşfedilmiş olduğunu göstermektedir.
Beyinle ilgili araştırmalar müziğin özellikle beynin sağ yarıküresine hitap ettiğini göstermektedir. Beynimizin sol yarıküresi genellikle mantıksal işlevleri yerine getirirken sağ yarıküre daha çok sezgisel ve yaratıcı aktivitelerle ilişkilidir. İşte bu yüzden evde, işte ya da okulda çalınan müzik beynin sol yarıküresiyle sezgisellikten sorumlu olan sağ yarıküresi arasında dinamik bir dengenin oluşmasını sağlayarak yaratıcılığı artırıcı bir rol oynayabilir.
Eğer bir iş yaparken dikkatinizin dağılmaya başladığını ve hayallere daldığınızı fark edersiniz on ya da on beş dakika kadar arka planda Mozart ya da Bach gibi bestecilerin müziklerini veya barok döneme ait bir müziği dinleyin. Bu zihninizin tekrar yerine gelmesini ve dikkatinizi toparlamanızı sağlayacaktır.

Müzik Nefes Alış Verişini Etkiler

Normal bir halde otururken dakikada yirmi beş ila otuz beş kez arası nefes alıp veririz. Derin ve yavaş nefes alıp vermek hem beden hem de zihin için oldukça olumludur. Hafif ve hızlı nefes alıp vermek ise yüzeysel ve dağınık bir zihin haline yol açabilir. Bu bakımdan nefes ritmi ile zihinsel işlevler arasında çok yakın bir bağlantı vardır. Aynı zamanda zihinsel durumumuz da nefes alıp verişimizi etkiler. Dinlediğimiz müzikler içimizde farklı duygusal ve fiziksel etkiler meydana getirdiği için nefes alıp verme hızımızı etkilerler. Örneğin yüksek volümde çalan bir rock müziğini dinlerken gevşeyip yavaş biçimde nefes alıp vermeniz pek mümkün değildir. Ancak rahatlatıcı ağır tempolu ve kaliteli bir müzik sizi çok olumlu bir ruh haline getirebilir.

Müzik Kalp Atışını, Nabzı ve Kan Basıncını Etkiler

Müzik aynen solunumda olduğu gibi kalp atışı ve kan basıncı üzerinde de etkilidir. Çünkü insan kalbi sese ve müziğe kolaylıkla ayak uydurabilir. Nabzımız müzikle ilgili frekans, tempo ve volüm gibi niteliklere tepki verir ve sesin ritmine ayak uydurmak için hızlanır ya da yavaşlar. Müzik ne kadar hızlıysa, kalbimiz o kadar hızlı atar, müzik ne kadar yavaşsa kalp de o kadar yavaş atar. Nefes alış veriş hızı gibi, daha düşük bir kalp atışı daha az fiziksel gerilim ve stres yaratır, zihni sakinleştirir ve bedenin kendi kendisini iyileştirmesine yardımcı olur. Müzik, doğal bir kalp atış düzenleyicisidir.
Lousiana Eyalet Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada yirmi dört gençten oluşan bir topluluğa spor antrenmanı yaptıkları esnada önce hard rock dinletilmiş. Bunun kalp atış hızlarını daha fazla artırdığı ve antrenmanlarının kalitesini düşürdüğü gözlenmiş. Ancak ağır tempolu ve rahatlatıcı müzikler gençlerin kalp atış hızlarını yavaşlattığı ve daha uzun süre antrenman yapabildikleri görülmüş.
Müzik kalp atışının yanı sıra kan basıncını da değiştirebilmektedir. Güney Carolina Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu’nda görevli olan Dr. Shirley Thompson aşırı gürültünün kan basıncını yüzde on kadar artırabileceğini bildirmektedir. Bu etki elbette dolaylı biçimde ortaya çıkmaktadır. Bu konuyla ilgili çeşitli araştırmalar ağır tempolu müziklerin sistolik kan basıncını büyük oranda düşürdüğünü göstermektedir.

Müzik Kas Gerilimini Azaltır, Beden Hareketlerini ve Koordinasyonu Geliştirir

Bedenimizdeki bütün kaslar işitme siniriyle iç kulağa bağlıdır. Dolayısıyla kas gücü, esnekliği, yoğunluğu sesten ve titreşimlerden etkilenmektedir. Bir aerobik sınıfındaki yetmiş üniversite öğrencisi ile yapılan bir çalışmada araştırmacılar müziğin bir yandan deneklerin keyiflerini ve motivasyonlarını artırırken diğer yandan da güçlerini artırdığını ve hareketlerini daha koordine biçimde yönlendirebilme yeteneklerini geliştirdiğini keşfettiler.
1980’lerde Norveçli eğitimci Olav Skille ciddi fiziksel ve zihinsel özürleri olan çocukları tedavi etmek için müziği kullanmaya başladı. Çocukların seslerle karşı karşıya bırakıldığı özel bir ortam olan “müzik banyosu”nu icat etti ve belli müziklerin kas gerilimini azalttığını ve çocukları gevşettiğini gördü. Skille’nin yöntemi “Vibroakustik Terapi” adıyla Avrupa’nın diğer bölgelerine de yayıldı. Genellikle düşük frekanslı müzikler sırtın alt bölgelerinde, kuyruk sokumunda, baldırlarda ve bacaklarda titreşim yaratmaktadır. Frekans yükseldikçe etkisi daha çok göğsün üst bölümlerinde, boyunda ve başta hissedilmektedir.

Müzik Beden Isısını Etkiler

Bir kapı gıcırtısı, rüzgar uğultusu ve diğer ürkütücü sesler soğuk terler dökmenize ve tüylerinizin diken diken olmasına yol açabilir. Özellikle filmlerde bu tür ses efektlerinden oldukça etkili biçimde yararlanılmaktadır. Film müzikleri ve filmlerde kullanılan ses efektleri filmdeki sahnelerin duygusal etkisini artırmada hayati bir rol oynar. Film izlerken karşınızda yalnızca görüntüler ve sesler vardır ve filmi izleyen kişi bu verilerden yola çıkarak kendi içinde hisler oluşturur.
Bütün sesler ve müzikler beden ısısını, dılayısıyla da ısı değişikliklerine uyum sağlama yeteneğimizi az da olsa değiştirmektedir. Ünlü Rus besteci Igor Stravinsky bu konuyla ilgili gözlemini “Vurmalı çalgılar ve bas kalorifer etkisi yapar.” biçiminde dile getirmektedir. Soğuk bir kış gününde özellikle güçlü vuruşları olan sıcak ve hoş bir müzik dinlemek ısınmanıza yardımcı olacaktır. Ama yazın sıcak günlerinde daha uçuk ve soyut bir müzik sizi serinletebilir.

Müzik Endorfin Düzeyini Yükseltebilir

Beynin kendi uyku ilacı olan endorfin hormonu ile ilgili araştırmalar bu hormonun ağrıyı azaltıp “doğal bir sarhoşluk” hali yaratabileceğini göstermektedir. Müziğin neşesinden ve zenginliğinden doğan iyileştirici kimyasallar bedenin kendi yatıştırıcılarını yaratmasına ve bağışıklık sistemini güçlendirmesine olanak tanımaktadır. 1996 yılında, Teksas Austin’de müzikle ile ilgili yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre doğum yaparken müzik dinleyen hamile kadınların genellikle anesteziye ihtiyaç duymadığı görülmüştür.
Doğal sarhoşluk ya da keyif hali stresin ve acının karşısındadır ve bazen de bedeni haktalıklara karşı koruyan lenfositlerin yani T hücrelerinin düzeyini yükseltmektedir.
Müziğin bedensel sağlık üzerindeki etkileri çok eski çağlardan beri bilinmektedir. Antik şifa merkezlerinde müziğin iyileştirici etkilerinden hem psikolojik hem de fizyolojik rahatsızlıkların giderilmesinde yararlanılmaktaydı.

Müzik Strese Bağlı Hormonları Düzenleyebilir

Anestezi uzmanları rahatlatıcı müzikler dinleyen kişilerin kanındaki stres hormonlarının düzeyinin büyük ölçüde düştüğünü, bazı durumlarda ilaç alımının bile gerekmediğini söylemektedirler. Bu etkiyi kendi yaşamımızda pek çok kez gözlemlemişizdir.
Bütün bu fizyolojik etkilerinden dolayı müzik bağışıklık sistemini de güçlendirmekte, hastalıklara karşı direnci artırmaktadır.

Müzik Üç Boyutlu Algımızı Etkiler

Çeşitli araştırmaların sonuçlarına göre belli müzikler beynin fiziksel dünyayı algılama, zihinde canlandırma ve nesneler arasındaki farklılıkları ayırt etme yeteneklerini geliştirebilmektedir. Diğer bir deyişle, müzik çevremizi algılayışımızı etkilemektedir. Bu anlamda müzik sesten yapılmış bir duvar kağıdına benzemektedir. Ortamımızı daha ferah, daha geniş ve daha şık yapabilir.

Müzik Zaman Algımızı Değiştirir

Müziği zihnimizi yavaşlatmak ya da hızlandırmak için kullanabiliriz. Hızlı, tekrara dayanan ve marş gibi müzikler hızımızı artırabilir. Klasik ya da Barok müzikler daha düzenli davranışlara yol açar. Çok romantik ve New Age türü müzikler stresli bir atmosferi yumuşatmaya yardımcı olur. Bazı müzikler belli durumlarda zamanın durmuş olduğu hissini verebilir.

Müzik Hafızayı ve Öğrenmeyi Güçlendirebilir

Belli tür müzikler kişiye göre değişmekle birlikte konsantrasyonu artırarak öğrenmeyi kolaylaştırabilmektedir. Arka planda Mozart ya da Bach gibi hafif ve ağır tempolu müzikler çalmak bazı kişilerin daha uzun süre konsantre olmasını sağlayabilmektedir. Çalışırken özellikle barok müzik dinlemek yazıları, şiirleri ve yabancı dildeki sözcükleri ezberleme yeteneğini artırabilmektedir. Bulgar asıllı Dr. Georgi Lozanov’un hızlı öğrenme yönteminde müzik oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Lozanov’un geliştirmiş olduğu telkinbilim yöntemiyle örneğin bir yabancı dili çok kısa sürede öğrenmek mümkün olabilmektedir. Ve bu tekniğin en önemli bileşenlerinden biri de müziktir. Lozanov bu çalışmalar esnasında arka planda belli müzik parçalarını kullanmaktadır.

Müziğin Daha Süptil Yönleri
Burada sıraladığım etkiler konunun yalnızca küçük bir kısmını oluşturuyor. Bu konuyla ilgili yazılabilecek daha pek çok şey var.
“Müzik ruhun gıdasıdır.” sözünü hepimiz duymuşuzdur. Gerçekten de müzik tüm güzel sanatlar içerisinde en soyut olanıdır. Çünkü doğrudan doğruya duygularımıza ve psişemize hitap eder. Değişik müziklerin üzerinizde meydana getirdiği etkileri bazen sözcüklerle açıklayamazsınız. Çünkü müziğin fiziksel etkilerinin yanı sıra normal duyularla algılanamayan ancak hissedilebilen süptil bir etkisi de vardır. Duyular dışı yeteneklere sahip kişiler özellikle canlı icra edilen müziğin güçlü bir enerjiye sahip olduğunu ifade etmektedirler. Müziğin bu etkisi enerji alanımız (aura) üzerinde çeşitli etkileşimlere yol açmakta ve bizler de bundan etkilenmekteyiz. Sesin görünen ve bilinen etkilerinin yanı sıra duyularla algılanmayan pek çok etkilerinin var olduğu özellikle eski kültürler tarafından çok iyi bilinen bir gerçekti. Ve belki de müzik böylesine sıradan hale gelmeden önce özel etkiler meydana getirmek için kullanılıyordu. Nitekim buna ait pek çok araştırmalar sesin ve müziğin olağandışı bilinç hallerini başlatmak ve elde etmek için yoğun biçimde kullanıldığını göstermektedir.
Günümüzde bu amaçla dizayn edilmiş çeşitli ses ve müzik CD’leri var ve bunlardan bazıları gerçekten çok başarılı. Bu sesleri dinlediğinizde kolayca meditatif bir hal içerisine girebiliyor ve bunu sürdürebiliyorsunuz.

Kısacası müzik, yaşamımızın ayrılmaz bir parçası. Bir müzisyen olarak sizlere önerim mümkün olduğunca yüksek kaliteli müzikleri dinlemenizdir. Elbette yerine göre her tür müzik dinlenebilir. Ancak barok ve klasik dönem müziklerinin yansıttığı tesirler hem beyniniz hem de psişeniz üzerinde çok olumlu etkiler oluşturmaktadır. Çünkü bu müzikler her yönüyle doğanın ve evrenin uyumunu yansıtmaktadır. Bundan dolayı da yaydıkları etkiler bilincinizi yükseltici niteliktedir. Böylesi kaliteli müzikler bestelemiş pek çok ünlü besteci vardır. Ben özellikle Bach,Vivaldi, Handel, Telemann, Scarlatti ve Mozart gibi bestecilerin eserlerini dinlemenizi öneririm. Çağımıza yakın bestecilerden Debussy ve Ravel’in eserleri de oldukça yüksek düzeyli etkiler taşımaktadır. Klasik müzik dinlemeye aşina olmayanlar başlangıçta bunları dinlemekte güçlük çekebilir. Bu müzikleri önce arka planda çalarak işe başlayın. Zamanla alıştığınızı ve sizi çok rahatlattığını fark edeceksiniz. Bunların yanı sıra New Age türü müziklerin bazıları da oldukça rahatlatıcı etkiler taşımaktadır. Zamanla hangi müziklerin sizde ne gibi etkiler meydana getirdiğini kendi kendinize deneyerek anlayabilirsiniz. Müziği kendi ruh halinizi değiştirmek ve kontrol etmek için kasıtlı olarak kullanmaya başladığınızda sizin için çok yararlı bir araç haline dönüşebilir.
Son notum anne babalara… İçinde yaşadığımız ortamda biraz zor olsa da ne olur çocuklarınızı kaliteli müzik dinlemeye alıştırmak için elinizden geleni yapın. Çünkü bu, onların gelecekteki yaşamlarını çok olumlu yönde etkileyecektir. Özellikle bebek yaşlarda çocuğu olanlar doğduğu andan itibaren bebeklerinin odasında klasik müzik çalabilirler. Hamile anneler ise daha doğmadan bebeklerine klasik müzik dinletmeye başlayabilirler. Çünkü bebekler anne karnında 4.5 aylık olunca duyabilmeye başlarlar.


Mozart Etkisi (Mozart Effect), Don Campbell
 

Elfangel

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
938
Tepkime puanı
354
Şimdi makale tamamlandı, güzel bir kaynak oldu. :) Teşekkürler.
 
Ü

Üye silindi 56746

müziği kendime acı çektirme aracı olarak kullananlardanım. ama aslında osmanlı zamanında müzik iyileştirici bir tedavi yöntemiymiş. bazı islami akımlara göre müzik haram, dinlemek nefsi körüklüyor ama bana göre müziği ne yönde kullandığımız önemli.
 

The Raveath

Kayıtlı Üye
Katılım
8 Tem 2019
Mesajlar
4
Tepkime puanı
9
Bu sitede okuduğum en düzgün makale buydu teşekkürler bir müzisyen olarak .Her ne kadar henüz kendimi öyle görmesem de :)
 
Üst