Masal İncelemesi 1: Hansel ve Gretel Masalı Bize Aslında Ne Anlatıyor?

Rhea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Nis 2017
Mesajlar
4,710
Tepkime puanı
7,613
Konum
Nirvana
İş
Witch
Farklı versiyonlarına rastlanılsa da genel olarak Hansel ve Gretel masalını Grimm Kardeşlerin derlemelerinden öğreniyoruz. Ancak benzer özelliklere sahip bir anlatının onlardan da önce var olduğu bilinmekte. Böylece genel olarak bu masalın aslında Alman kökenli olduğu düşüncesine varılmakta. Peki Grimm Kardeşlerden yola çıkarsak bu masalın konusu, anlattığı ve de asıl önemlisi şeylerinin ardında yatırdığı ne? Türkçe örneklerine ulaşılsa da ben Grimm Masallarında yer alan İngilizce bölümden çevirerek yapacağım analizi, böylece daha doğru bir şekilde ele almış olacağız.

Hansel ve Gretel iki küçük kardeştir ve annelerinin ölümünden sonra oduncu babaları başka bir kadınla evlenir. Ancak yoksulluk ve kıtlık geçimlerini oldukça zorlar, nihâyetinde üvey anneleri babalarına bir fikir verir: Bu yokluk içerisinde birlikte yaşarlarsa hep birlikte öleceklerdir ancak eğer çocukları ormanın içine götürüp bırakırlar ve onları ölüme terk ederlerse en azından karı koca olarak kendileri kurtulabileceklerdir. Fakat başta adam buna yanaşmaz, bunu bir baba olarak nasıl yapacağını belirterek karşı koyar. Kadınsa tam olarak şunu söyler:

Seni aptal, dedi kadın, o zaman dördümüz de açlıktan öleceğimize göre tabutları hazırlasan iyi edersin! Kadının, -Seni aptal! diyerek hitap etmesini aklınızın bir köşesine yazın, tekrar döneceğim buraya.

İlginçtir, burada her ne kadar yoksulluk, iyilik, kötülük açısından masal işleniyor olsa da asıl mesele bir kadın-erkek meselesidir. Peki nasıl?

Kadının bu teklifine baba aslında pek de dayanamaz ve öneriyi kabul eder. Açlıktan o gece uyuyamayan çocuklar ise bu konuşmalara tanık olurlar ve küçük kız kardeş olan Gretel ağlamaya başlar ama Hansel hemen susturur onu ve üzülmemesini, bir yol bulacağını söyler. Ardından gecenin karanlığında gizlice dışarı çıkar ve çakıl taşları toplayıp bunları cebine doldurur. Sabah olduğunda üvey anneleri yanlarına gelir ve uyuyan çocuklara:

Uyanın artık sizi tembel kemik torbaları, ormana odun kesmeye gidiyoruz. der.

Kadının hitabı yine aynıdır ve bu şekilde çocuklara olan vurdumduymazlığını, tıpkı eşine de olduğu gibi belirtmektedir. Velhasıl çocuklar kalkar ve evden çıkarlar. Tam ormana yürürken Hansel dönüp eve bakar ve babası ona niye dönüp dönüp eve baktığını sorar. Hansel ise, çatıda, kendisine -Hoşça kal, diyen yavru kediye baktığını söyler. Ancak buna karşılığı babasının değil yine kadının verdiğini görmekteyiz. Burada erkeğin sözüne karışan bir kadın söz konusudur ve verdiği cevap şudur:

_Seni küçük aptal, dedi kadın, o senin yavru kedin değil, sadece bacanın üzerine düşen güneş ışığı. Kadın söze karışmış, erkeğine / kocasına söz hakkı vermeden onun öz çocuğunu üveyliğiyle azarlamış, üstelik yine aynı hakaret içeren kelimelerle bunu yapmıştır. Burada ayrıca kadının Hanseli masalsılıktan çıkarıp gerçeğe çivilemesi önemlidir. Öyle ki bu sık sık karşımıza çıkacaktır.

Yolculuk devam ederken Hansel yere çakıl taşlarını atmaya devam eder ve planına göre bu taşları ay ışığında takip ederek evlerini bulabileceklerdir. Dönüp dönüp eve bakması da bu nedenledir. Bir süre sonra ormana gelirler, üvey anne ile baba bir ateş yakarlar ve anne çocuklara ateşin yanında durmalarını söyler ve biraz odun kestikten sonra babalarıyla onları almaya geleceklerini söyler. Biraz da ekmek verir onlara, acıkınca yemeleri için. Çocuklar beklemekten yorgun düşer, acıkırlar ve uykuya dalarlar. Fakat uyandıklarında gecedir ve üvey anneleri ile babaları gitmiştir. Gretel ağlamaya başlar ve Hansel onu susturup biraz daha beklemeleri gerektiğini söyler. Ay ışığını bekledikten sonra taşları takip edip tekrar eve giderler. Masaldan aktarıyorum, zira burada açık bir anne-baba farkı vardır:

Kapıyı çaldılar ve kadın Hansel ile Greteli gördüğünde: Sizi yaramaz çocuklar! Neden ormanda bu kadar süre uyudunuz? Sizin eve asla gelmeyeceğinizi düşündük! dedi. Ama baba memnundu, çünkü çocuklarını ormanda yalnız bıraktıktan sonra kalbi onlarda kalmıştı.

Babanın en az üvey anne kadar sorumlu ve suçlu olduğu bu durumda, çocukların eve dönmesi sonucu yaşananlar anlatılırken kadın tavrıyla yere serilir ancak aynı baba hüzünlü ve üzgün olarak lanse edilir. Elbette bundan sonrasında baba çocuklarına sahip çıkacak ve üzerlerine titreyecekse bu normaldir. Ama masal böyle devam etmez, nitekim yine kadın eliyle olay tekrarlanır ve masal şöyle devam eder:

_Her şey bitti işte, sadece yarım somun ekmeğimiz kaldı ve ardından hikâye bitiyor. Çocuklar olmamalı artık, onları bu sefer ormanda daha uzağa götüreceğiz ki böylece geri dönüş yolunu tekrar bulamayacaklar, eve dönecekleri bir başka yol olmayacak. Adamın kalbine bir acı düştü ve -Birisinin son lokmasını çocuğuyla paylaşması daha iyidir, dedi. Ama kadın, adamın söylediklerini dinleyecek değildi ve onu azarlayıp kınadı. Eğer adam A dediyse B de demek zorundaydı ve bir adam eğer bir kez kabul etmişse ikinci kez de bunu yapmalıydı

Sonuç olarak iyi olarak gösterilen baba, yine kadının kurbanı olur, yine aynı şeyi yapmayı kabul eder. Ancak kadın eleştirilirken babaya bir eleştiri yoktur. Masal devam eder. Bu konuşmayı çocuklar yine duyarlar ve Gretel tekrar ağlamaya başlar. Hansel yine aynı tepkiyi verir ve kardeşine seslenir:

_Ağlama Gretel, ve haydi git sessizce uyu. Tanrı bize yardım edecek.

Tanrısal beklentinin masala ilk kez girişi böyle olur, fabl özelliği taşıyan bu masalda zıtlıklar, acılar üzerinden Tanrısal beklenti oluşur. Fakat Hansel ilk seferde de olduğu gibi dışarı çıkıp taş toplayacağı sırada uyanık olan üvey annenin odanın kapısını kilitlemesi sebebiyle odadan ayrılamaz ve gün doğduğunda üvey anneleri odalarına gelir, onları uyandırır ve yola koyulurlar. Tıpkı ilk seferde de olduğu gibi onlara ilkinden daha az olmak üzere biraz ekmek verir ve yola çıktıklarında Hansel bu ekmeklerin kırıntılarını yola döker. Anlaşılmasın diye de sık sık eve bakar ve yine babası ona neye baktığını sorar, Hansel bu sefer, çatıda, kendisine -Hoşça kal, diyen güvercine baktığını söyler. Ancak yine kadın araya girer ve hitabet aynıdır, bu yolla Hanselin masalsı gerçekliği acı verici kadın eliyle gerçekliğe kavuşur:

_Seni aptal, dedi kadın, çatıda güvercin yok, bu sadece bacanın üzerine düşen gün ışığı.

Tekrar ormanın yolu tutulur, ilkinden çok daha uzağa götürülür çocuklar ve kadın yine onlara ateş yakıp burada beklemeleri gerektiğini, odun kesme işi bitince gelip kendilerini alacaklarını söyler. Çocuklar yorulur, acıkır ve uykuya dalarlar. Uyandıklarında gecedir ve terk edilmişlerdir. Gretel ağlamaya ve hemen eve gitmeye karar verir fakat Hansel onu yine durdurur ve ayın doğmasını beklemeleri gerektiğini söyler. Ancak ay doğduğunda ekmek kırıntılarından iz yoktur çünkü kuşlar hepsini yemişlerdir. Böylece yer yer dolanmayla, yer yer üzüntüyle, yer yer de buldukları çilekleri yiyerek çocuklar tam üç gün boyunca ormanda korku ve açlık içerisinde kalırlar. Umutları tükenmişken sonunda bir kuş sesi duyarlar, şarkı söylemekte olan bir kuştur bu ve masalın en önemli kısmına giriş sağlanır. Kuşu takip ederler ve her tarafı pastadan, tatlıdan yapılmış harika bir ev görürler. Açlık içindeki çocuklar hemen eve giderler ve Hansel çatıyı yemeye başlarken Gretel de pencereden bir parça alır. Rüya gibidir her şey ve birden içeriden bir ses duyarlar. Oldukça yaşlı bir kadın onlara nasıl buraya geldiklerini sorar ve onları içeri dâvet eder. İçerisinin de son derece güvenli olduğunu belirtip onlara yiyecek bir şeylerle birlikte iki de yatak verir. Hansel ve Gretel, tıpkı cennetteymiş gibi huzurla uyurlar. Ta ki uyanana kadar. Öyle ki uyandıklarında kadın Hanseli ahıra hapsedip Greteli tehdit eder ve ona her gün kardeşini besleyip, kilo almasını sağlayacak şekilde yemekler yapmasını söyler. Bunun geçtiği bölüm ve kadının hitabeti ilginçtir. Masalın belki de en kilit noktalarından birisidir:

_Uyan artık seni tembel kemik torbası, suyu al ve kardeşin için güzel bir şey pişir. O ahırın içinde ve şişmanlaması gerekiyor. Şişmanladığı zamansa onu yiyeceğim.

Böylece Hansel iyice kilo alacak ve kadın da onu yiyecektir. Gretel ağlamaktadır her gün ama başka yapabileceği bir şey de yoktur, yaşlı kadın ki cadı diye geçer sık sık adı- her gün Hanselin parmağını yoklar ve kilo alıp almadığını görür. Hansel ise bir tavuğun ince kemiğini ona uzatır ve gözleri çok zor gören kadın bunu fark etmez. Böylece Hansel tam dört hafta geçmesine rağmen hâlâ inceciktir ama cadı sonunda dayanamaz ve Gretele çok çabuk suyu ısıtmasını ve yarın Hanseli yemiş olacağını söyler. Burada Gretel hüzünle ağlar ve tekrar dua kısmı gelir:

_Yüce Tanrım, yalvarırım bize yardım et! diyerek ağladı, eğer vahşi hayvanlar tarafından ormanda yenseydik en azından birlikte ölmüş olurduk. Feryatlarını benden uzak tut, dedi yaşlı kadın, hiçbir değerleri yok.

Cadı olarak betimlenen bu acımasız kadın, zavallı kızın Tanrıya yakarışı karşısında vurdumduymazdır ve tüm bu ağlama, sızlama ve duaların bir işe yaramayacağını belirterek aslında Tanrısala karşı çıkan bir şeytan olarak konumlanır. Öyle ki masalın geçtiği Orta Çağ Avrupasında, kıtlık, savaş ve yoksulluk nedeniyle çocukların ormanlara bırakılması yer yer rastlanan bir şey iken bir diğer önemli nokta da Orta Çağ Avrupasındaki Cadı Avıdır. İçlerine şeytan girdiği gerekçesiyle pek çok kadın bu dönemde kazığa bağlanmış, yakılmış hatta Heinrich Kramer ve Jacop Sprenger tarafından 1486’da yazılıp 1487’de Almanya’da yayımlanan Malleus Maleficarum adlı kitap, cadıların nasıl tespit edileceğine, onların nasıl öldürülmeleri gerektiğine dair bir kitap olarak binlerce kadının yakılmasına neden olmuştur. Toplumun kadın üzerindeki tahakkümü bu dönem Avrupasında ayyuka çıkmış ve bu da Tanrısallık eliyle yapılmıştır. Bu yakma olayını unutmayın, devam ediyorum.

Kadın Hanseli zincirli olduğu yerden çıkarır ve Gretele hazırlattığı kızgın fırına atmak için onu tutar. Kadının Hansel ve Greteli ilk ele geçirdiğindeki dış görünüşüne dair betimleme burada önem taşır:

Cadının gözleri kızıldı ve uzağı pek göremiyordu ama keskin bir şekilde koku alıyordu tıpkı hayvanlar gibi ve bir insanın yanında olup olmadığını böylece çok iyi biliyordu. Gözlerdeki kızıllık ve iyi koku alma, onu şeytanileştiren ve onu insandan tamamıyla ayıran bir hayvan izlenimi yaratıyor ve böylece cadı, bir insandan çok şeytani bir hayvan olarak ele alınıyor.

Her şey hazırdır ve kadın Hansele fırına girmesini söyler, Hansel ise fırının ağzının çok dar olduğunu ve buraya giremeyeceğini söyler, kadın diretse de Hansel aynı şeyi söyler ve sinirlenen kadın ona:

Kaz kafalı aptal, dedi kadın, giriş yeterince büyük görmüyor musun? Ben bile buradan girebilirim! der. Ve asıl aptal olarak kendisi fırına girdiği anda Hansel onu hızla fırının içine iter ve kapağı kapatır. Böylece cadıyı yakmayı başarmış olur. Orta Çağ cadılığı ile paralel olarak anlattığım bu hikâyede cadı olarak anlatılan zalim kadının da fırında yanmasını sanırım siz de paralellik üzerinden fark etmişsinizdir. Burada bir diğer ilginç nokta ise, kadının tıpkı masal başındaki üvey anne gibi hep hakaretler ile çocuklara seslenmesidir. Nitekim son sözleri de böyle olmuştur.

Hansel ve Gretel kurtulurlar ve evin içinde, bazı köşelerde çok değerli pırlantalar ile değerli taşlar bulurlar. Bunları alarak mutlu bir şekilde evi terk ederler ve yola koyulurlar. Fakat evlerine varacakları yolu bilmedikleri bir sırada karşılarına büyük bir nehir çıkar. Ne bir köprü vardır ne de karşıya geçmelerini sağlayabilecek herhangi bir şey. Zora düşen masal karakterlerinin başlarına geldiği gibi burada fabl özellikleri ortaya çıkar ve nehir üzerindeki bir ördeğe rastlarlar. Ördeğe kendilerini karşıya geçirmelerini söylerler ama ikisini taşıyamayacağını belirtir ördek. Bunun üzerine çözüm Gretelden gelir ve Hansele, ördeğin üzerinde ayrı ayrı karşıya geçebileceklerini söyler. Öyle de yaparlar ve sonunda orman içerisinde ilerledikçe etraf onlara tanıdık gelmeye başlar, nitekim babalarının evlerine sonunda varırlar. İlginç nokta, babalarının kendilerini iki kere öldürmeye kalkışmasına karşın, üvey annenin de olduğu eve tekrar dönmeleridir. Eve varır varmaz, babalarını görürler, babaları onları ormanda bıraktığından beri sessiz ve üzgündür, üvey anne de ölmüştür. Hansel babalarına kavuşur kavuşmaz ona değerli taşları gösterir, hep birlikte zenginlik ve mutluluk içinde yaşarlar.

Sonla ilgili ciddi meselemiz şu: İlk olarak çocukların yine o eve gitmeleri bir sorun ancak ormanda yalnız kaldıkları ve korktukları için bunu yapmalarını anlayabiliyoruz. Asıl meselemiz ise şu, benzer kelimeleri kullanan, benzer özelliklere sahip olan üvey anne ile cadı arasında müthiş bir paralellik var. Öyle ki evdeyken üvey annenin çocuklara yaptığını ormanda kaybolduklarında cadı yapar. Üvey anne, çocukları hayatta kalabilmek, karnını doyurabilmek için ormana bırakır, cadı ise karnını doyurabilmek için Hanseli besler. Cadı fırında yakılıp öldürüldükten sonra çocuklar eve varır ancak eve geldiklerinde üvey anne de ölmüştür. Biz burada Yapısalcılıkın temel mesele olarak ele aldığı zıtlıklar üzerinden anlamlandırmayı görmekteyiz. Buna göre anne ve baba güvenliği sağlayan iki temel kavram iken, anne dışında bir kavram olan üvey anne tehlikeli, güvensiz bir durumdur. Pek çok masal ve günümüz anlatımlarında dahi üvey anne figürünün hep tekinsiz ve tehlikeli olması bununla ilişkilidir. Nitekim üvey anne ile her şeyi tek tek birlikte yapan baba, sırf öz olduğu için yine de affedilir ve çocuklar eve döndüklerinde onu sorgulamazlar bile.

Son olarak?
Kadının toplumsal konumu ataerkil düzende salt bir ev içi durum olarak algılanmaz ki masallara, anlatılara, sinema ve haberlere kadar pek çok alana bu şekilde dâhil olur. Hansel ve Gretel masalının özünde de aslında Orta Çağın hâkim feodal yapısının getirmiş olduğu sınıfsal durum, kıtlık ve erkek egemen yönetim anlayışı söz konusudur. Böylece üvey olan kadın, Tanrısal gazabı şeytaniliği ile üzerine çeker, kocasının sözüne karışır, öz olmayan çocuklarına kötülükler yapar, onlara hakaret eder, kendi tokluğu için onları harcar ve hak ettiğini de yine Yakılarak, yani Tanrısal olarak öder. Gretelin pasif durumda iken Hanselin hep baskın durumda olması da bununla ilgilidir. Açlık içerisinde şeytanın tuzağına düşmüş olan çocukların açlıklarından ötürü zenginlik ve huzur saçan eve adeta saldırmaları da ezilen, yoksul bırakılan sınıfa bir uyarıdır: Eğer şükretmek yerine sizin olmayan şatafatlı ev ve yiyeceklere saldırırsanız şeytani olanın yanına gitmiş olursunuz. Yine her şeye karşın babanın affedilir ve bağışlanır olması ancak annenin üveyliğinden ötürü bir cadı olarak konumlandırılıp Tanrısal olarak ceza görmesi gerektiği düşüncesi, Orta Çağ masallarının aklımıza kazıdığı kodların sonucudur.
*** Alıntıdır***
 

cathrine

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eki 2012
Mesajlar
1,043
Tepkime puanı
1,458
Son yıllarda çocuk masalları ebeveynler ve bazı bilirkişiler sayesinde masallar yeniden masaya yatırılır,ıincelendi ve masum sandığımız bir çok çocuk masalının yukarıda anlatıldığı gibi pek de masum olmadığı aslında bazı çocuk masallarının aksine travmatik olduğuna kanaat getirilmiştir...Konuyla ilgisiz olabilir ama yukarıdaki masal aracılığıyla buradan ebeveyn olan arkadaşlarımızı uyarmak istedim.Çocuklarınıza masallar anlatırken ya da çocuk kategorisine giren hikayeleri çocuklarınızdan önce okuyup onlara sonra okutun...Bir yerde ''Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'',''Kırmızı Başlıklı Kız''masallarını da inceleyip biraz ironiyle biraz da ciddiye alarak tartışmışlardı...Hem çocuklar açısından korkutucu hem de biz yetişkinlerin bilinçaltına çocukluktan kodlanmış yukarıdaki gibi göndermelerle dolu masallar var...Siz de kendi bilinçaltınızı çocukken bu tip hikayelerle doldurduysanız yetişkin olarak hangi masalları kendinize örnek aldığınızı gözden geçirin.Örnek:''Sindirella Kompleksi''adında bir kitap var yetişkinlere yönelik...Masallardan nasıl etkilendiğimizi bunun gibi psikolojik kitaplardan da anlayabiliriz.Eğer bulabilirsem bir kaç alıntı paylaşabilirim...
 

cathrine

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eki 2012
Mesajlar
1,043
Tepkime puanı
1,458
''Kurtarılma arzusu.Hepimizin içinde vardır,en az beklediğimizde ortaya çıkar,rüyalarımıza sızar,,hırsımızı köreltir.Kadının kurtarılma arzusunun,kadının ve çocukların vahşilerden korunması için erkeğin fiziksel gücüne ihtiyaç duyulduğu mağara günlerine dek götürebilir.Ama bu arzu artık uygun ve yapıcı değildir.Kurtarılmaya ihtiyacımız yok.''

''Kendi ayaklarımız üstünde durmak için otorite figürlerinden kopma sürecine girince öğretilen değerlerin bize ait olmadığını keşfederiz.''

''İlerleme fırsatımız varken neden geri çekilme eğilimi gösteriyoruz?Çünkü kadınlar ,korkuyu göğüsleyip aşmaya alışık değildir.Bizi korkutan şeylerden kaçınmaya,küçük yaşlardan itibaren,sadece kendimizi rahat ve emniyette hissetmemizi sağlayacak şeyler yapmaya özendirildik.Aslında özgürlük için değil,bunun tam tersi olan bağımlılık için eğitildik.''

Öğrendiğim bir şey varsa o da özgürlüğün ve bağımsızlığın,başkalarından(genelde toplumdan ya da erkeklerden)alınmayacağını
,sadece yoğun emekler sonucu içeriden geliştirilebileceğidir.

'' Sindirella Kompleksi;Bu,on altı on yedi yaşındaki kızları pençesine alıyor çoğu durumda üniversiteye gitmelerine engel oluyor ve erken evliliklere zorluyordu.Şimdi ise üniversite mezunu(Bir süre hayatın içinde)olan kadınları pençesine alıyordu.Özgürlüğün ilk heyacanı yerini yükselen kaygıya başlayınca,bu kadınlar eski güvenlik özlemine(kurtarılma arzusuna)yenik düşüyordu.

Kitap:Sindirella Kompleksi/Colette Dowling
 

AhlakiDeğer

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Nis 2023
Mesajlar
426
Tepkime puanı
499
virginia woolf'un kendine ait oda kitabı var.Shakespeare 'in kadında olabileceğini söyler.Eğer zamanında kadınlara eşit fırsatlar sunulsaydı olabileceğinden söz eder.Bir kadının en azından kendine ait bir odası olmalı diye yazmıştır.
Virginia karanlık bir kişilik.Kendini köprüden atmıştır.Son notunda sesler duymaya tekrar başladım demiştir.Virginia psikolojinin babası Freud la da görüşmüştür.İlaç tedavisi görmüş mü bilmiyorum.
Romeo ve juliet te juliet in annesi pencereden senin yaşındayken benim çocuğum vardı diye bağırır.İngiltere de çocuk yaşta evliliğin olduğu anlaşılıyor.Bunların yanı sıra belli bir süreç var diyebiliriz.Demokraside bizim 1930 sonrası darbelerin yakın tarihte yaşanması buna örnek verilebilir.Bizim tarihçilerimiz avrupada yaşadığımız demokrasi dönemini anlatamıyorlar.
Yine avrupada lgbt mensupları yeni bir atılımla işçileri destekledi ve bu zamanla normalleşti.
Doğru içerik bir ülkeyi kurtarabilir.Trt çocuk veya diyanet çizgi filmlerinde alttan alttan birlik vurgulanıyor.
Söylemek istediğim keşke öğrencilere bir yılda 10 kitap okutabilsek.Bitmeyen kavga kitabını okuyan bir çocuk sokağa çıkmayacaktır.
 

kelendria

Kayıtlı Üye
Katılım
5 May 2014
Mesajlar
44
Tepkime puanı
23
Ben çocukken deniz kızı masalını okumuştum. Deniz kızı kardeşleriyle mutlu mesut yaşarken karada yaşayan çocuğun birine aşık oluyor, onunla olabilmek için büyüle kendisine deniz kızı kuyruğu yerine iki bacak yaptırıyor, çocuğun olduğu tekneye geliyor ki çocuk başkasıyla evlenmiş. Kendisini suya atıyor ve su köpüğüne dönüşüyor ay ne üzülmüştüm. Çocuğa bunlar okutulur mu?
BVu daha bir şey değil Korku ve savaş temalı çizgi romanlar var ki psikoloji bozmamak için konularını yazmıyorum.
 

hypetiawica

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Nis 2023
Mesajlar
64
Tepkime puanı
73
virginia woolf'un kendine ait oda kitabı var.Shakespeare 'in kadında olabileceğini söyler.Eğer zamanında kadınlara eşit fırsatlar sunulsaydı olabileceğinden söz eder.Bir kadının en azından kendine ait bir odası olmalı diye yazmıştır.
Virginia karanlık bir kişilik.Kendini köprüden atmıştır.Son notunda sesler duymaya tekrar başladım demiştir.Virginia psikolojinin babası Freud la da görüşmüştür.İlaç tedavisi görmüş mü bilmiyorum.
Romeo ve juliet te juliet in annesi pencereden senin yaşındayken benim çocuğum vardı diye bağırır.İngiltere de çocuk yaşta evliliğin olduğu anlaşılıyor.Bunların yanı sıra belli bir süreç var diyebiliriz.Demokraside bizim 1930 sonrası darbelerin yakın tarihte yaşanması buna örnek verilebilir.Bizim tarihçilerimiz avrupada yaşadığımız demokrasi dönemini anlatamıyorlar.
Yine avrupada lgbt mensupları yeni bir atılımla işçileri destekledi ve bu zamanla normalleşti.
Doğru içerik bir ülkeyi kurtarabilir.Trt çocuk veya diyanet çizgi filmlerinde alttan alttan birlik vurgulanıyor.
Söylemek istediğim keşke öğrencilere bir yılda 10 kitap okutabilsek.Bitmeyen kavga kitabını okuyan bir çocuk sokağa çıkmayacaktır.
wirginina wolf biyografisinde cinsel tercihi farklı melankolik maskulen feminist çağınının çok dışında aykırı olduğu yazılır dahilerde sanatçılarda eğilimler farklı aşırı zeki insanlarda öyle .
 
Üst