Kötü niyetli uygulamaların enerjik etkileri, insanın ruhsal alanında çok katmanlı biçimde hissedilir. Her insanın çevresine yaydığı bir enerji alanı, yani aura, hem dışarıdan gelen titreşimleri algılar hem de içsel duygusal halimizi yansıtır. Kötü niyetli düşünceler veya eylemler beddua, kıskançlık, lanetleme, büyü ya da yoğun öfke yönlendirmeleri bu aura tabakasına nüfuz ederek, frekans dengesini bozar. İlk aşamada enerji alanı donuklaşır, ışığı azalır ve koruyucu titreşim zayıflar. Bu durum, kişinin hem fiziksel hem duygusal hem de ruhsal olarak kendini açıkta hissetmesine yol açar. Sanki görünmez bir yorgunluk bulutu üzerinde geziniyormuş gibi olur.
Enerji alanındaki bu bozulma, özellikle kök çakra ve solar pleksus çakra üzerinde yoğunlaşır. Kök çakra, güvenlik ve dayanıklılıkla ilgilidir. Bu merkez zayıfladığında kişi kendini temelsiz, korkulu ve güvensiz hisseder. Solar pleksus çakrası ise irade, özsaygı ve kişisel güç alanıdır. Kötü niyetli enerjiler bu merkezde biriktiğinde kararsızlık, özgüven kaybı ve hayatım kontrolümden çıkıyor hissi doğar. Enerji akışı tıkanmaya başladığında, aura içinde düşük frekanslı titreşimler birikir. Bu, ruhsal titreşimi düşürerek kişinin titreşimsel seviyesini kurban bilincine yaklaştırır.
Auranın dengesizleşmesi bedensel olarak da yankı bulur. Enerji düşüklüğü, hücre düzeyinde bile hissedilir. Vücut, titreşimsel olarak yavaşladığı için bağışıklık sistemi zayıflar, kronik yorgunluk, mide ve baş ağrıları, uykusuzluk gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkar. Duygusal planda ise kişi, çevresindeki insanlardan uzaklaşma eğilimi gösterir, çünkü başkalarının enerjisini kaldıramaz hale gelir. Bu durum, hem içsel hem de çevresel frekans uyumsuzluğunu büyütür. Kişi bir nevi enerji sızıntısı yaşar.
Zamanla, bu enerjik bozulmaların etkisiyle kişinin sezgisel alanı, yani üçüncü göz çakrası, bulanıklaşır. Gerçekle yanılsamayı ayırt etme gücü zayıflar. Kişi yanlış kişilere güvenebilir, manipülasyonlara açık hale gelir. Kalp çakrası da bu durumdan etkilenir. Sevgi alışverişi kesintiye uğrar, kalp daralması ve içsel sıkışma hissi artar. Bu yüzden kötü niyetli enerjiler sadece dışsal bir saldırı değildir, aynı zamanda kişinin kendi iç ışığını bastıran ve enerjik bağlantılarını koparan bir etki zinciridir.
				
			Enerji alanındaki bu bozulma, özellikle kök çakra ve solar pleksus çakra üzerinde yoğunlaşır. Kök çakra, güvenlik ve dayanıklılıkla ilgilidir. Bu merkez zayıfladığında kişi kendini temelsiz, korkulu ve güvensiz hisseder. Solar pleksus çakrası ise irade, özsaygı ve kişisel güç alanıdır. Kötü niyetli enerjiler bu merkezde biriktiğinde kararsızlık, özgüven kaybı ve hayatım kontrolümden çıkıyor hissi doğar. Enerji akışı tıkanmaya başladığında, aura içinde düşük frekanslı titreşimler birikir. Bu, ruhsal titreşimi düşürerek kişinin titreşimsel seviyesini kurban bilincine yaklaştırır.
Auranın dengesizleşmesi bedensel olarak da yankı bulur. Enerji düşüklüğü, hücre düzeyinde bile hissedilir. Vücut, titreşimsel olarak yavaşladığı için bağışıklık sistemi zayıflar, kronik yorgunluk, mide ve baş ağrıları, uykusuzluk gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkar. Duygusal planda ise kişi, çevresindeki insanlardan uzaklaşma eğilimi gösterir, çünkü başkalarının enerjisini kaldıramaz hale gelir. Bu durum, hem içsel hem de çevresel frekans uyumsuzluğunu büyütür. Kişi bir nevi enerji sızıntısı yaşar.
Zamanla, bu enerjik bozulmaların etkisiyle kişinin sezgisel alanı, yani üçüncü göz çakrası, bulanıklaşır. Gerçekle yanılsamayı ayırt etme gücü zayıflar. Kişi yanlış kişilere güvenebilir, manipülasyonlara açık hale gelir. Kalp çakrası da bu durumdan etkilenir. Sevgi alışverişi kesintiye uğrar, kalp daralması ve içsel sıkışma hissi artar. Bu yüzden kötü niyetli enerjiler sadece dışsal bir saldırı değildir, aynı zamanda kişinin kendi iç ışığını bastıran ve enerjik bağlantılarını koparan bir etki zinciridir.