aris
Kayıtlı Üye
Kehanet Nedir?
Kehaneti, en yalın anlamıyla, duyular dışı bir sezgi yoluyla, doğrudan doğruya geleceğin bilinmesi olarak tanımlayabiliriz. Kehanet olgusuna en ilkel kabile kültürlerinden en gelişmiş diyebileceğimiz uygarlıklara kadar her toplumda rastlamak mümkündür. Çünki bu olgu insan şuuruna özgü bir yeteneğin eseridir ve bazı insanlarda doğuştan mevcut olmakla beraber aslında hepimizin içinde saklı durmaktadır. Nitekim hemen hepimiz yaşamlarımızda en azından birkaç kez geleceğe ait ani sezgiler ya da rüyalarımızın gerçekleşmesi gibi -gerek kendimizde, gerekse çevremizde- olaylara rastlamışızdır. Ancak genellikle bu tipten olaylara ya önem vermez ya da rastlantı deyip geçiştiririz. Oysa bu olaylar bize şuurumuzun derinliklerinden göz kırpan muazzam yeteneklerin minik belirtileridir ve varlığımızda ve evrende işlemekte olan, duyularımızla algılayabildiğimiz şeylerin çok daha ötesinde, son derece derin ve şimdiki halde saklı bir düzenin küçük pırıltılarıdır. Kehanetlerin oluşumunu, zaman ve insan şuuruyla olan bağlantılarını incelemeden önce, bu kavramın sözcük anlamı üzerinde biraz durmak istiyoruz.
Latince: Divinatio, Almanca: Prophezeiung-Weissagung, İngilizce ve Fransızca: Divination, Türkçe karşılığı önbili olarak kullanılan kehanet yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi, insan aklının anlayabilme, kavrayabilme, tahmin edebilme sınırlarının ötesinde bir şuur faaliyetinin olduğunu da gösterir.
Kehanette bulunan kişilere her çağda, her toplumda farklı isimler verilmiştir. Bu isimlerden en yaygın olarak yerleşmiş olanı "kahin" (erkek) veya "kahine" (kadın)dir. Kahin sözcüğünün anlamı, gaipten haber veren ve Tanrı habercisidir. Burada kullanılan gaipten haber alma, ütopik bir mekandan alınan hayal ürünü bilgiler değildir. "Gaip"in kelime anlamı, göz önünde bulunmayan, nerede olduğu bilinmeyen veya görünmeyen alemdir. Buradaki görünmezlik beş duyu ile algılanamayan anlamındadır. Duyuların algılama sınırlarının dışında olan bu görünmez alem, ruhsal alem veya ruhsal boyut olarak da ifade edilmektedir. Ruhsal alem, beş duyumuzun algı sınırlarının üzerinde bulunan ve çok daha ince vibrasyonlardan oluşan, fizik kanunların dışındaki kanunlara tabi olan bir boyuttur. Aslında insan her an bu boyutla iç içe yaşamaktadır. Fakat dünyaya doğuş amaçlarını gerçekleştirebilmek için bu iletişimin şuurlu olarak farkında değildir.
1800'lü yılların sonlarına doğru Batı'nın önde gelen bilim adamlarının yapmış oldukları çalışmalarla şekillenen Spiritüalizm (Ruhçuluk) ve 1900'lü yıllarda Türkiye'de Dr. Bedri Ruhselman'ın yaptığı araştırma ve çalışmalar sonucunda ortaya koymuş olduğu Neo Spiritüalizm (Yeni Ruhçuluk) disiplini içerisinde, duyular dışı yeteneklere sahip olan ve ruhsal varlıklarla iletişim kurabilen kişilere genel anlamda "medyom" adı verilmiştir. Metapsişik araştırmalarda ve parapsikoloji çalışmalarında da duyular dışı yeteneklere sahip kişilere "psychic" (hassas süje, psişik insan anlamında) veya medyom denilmektedir.
Özel yeteneklere sahip olan medyom tabiatlı kişiler, ruhsal alem veya ruhsal boyutun varlıklarıyla iletişim kurabilmektedirler. Ruhsal alemle kurulan iletişim sonucu alınan bilgiler, insanın günlük yaşamı içerisinde duyular kanalıyla algılayamadığı, fakat özel şuur durumları içerisinde uzanabildiği farklı boyutlardan ve bu boyutlarda varlığını sürdüren yüksek deneyimlere sahip, insanların gelişimlerinden sorumlu idareci ruhsal varlıklardan alınan ruhsal tebliğler/mesajlardır.
İnsanlık tarihi boyunca medyom veya kahin denilen bu kişilere her toplumda rastlamaktayız. Bu kişilerin içinde yaşadıkları toplumlara karşı yüklendikleri sorumluluklar sadece gelecekle ilgili haberler vermek değildi. Gelecekten haber vermek, medyom dediğimiz kişilerin vazifelerinin çok küçük bir kısmını oluşturmaktaydı. Bu kişilerin asıl vazifeleri, insanlığın gelişiminden ve eğitiminden sorumlu olan ruhsal varlıklardan aldıkları bilgileri, kendi algılama kapasitelerine göre aktararak içinde bulundukları toplumların gelişim süreçlerinin pozitif yönde sürmesini ve hızlanmasını sağlamaktır. Fakat zaman içerisinde konu dejenere edilerek küçülmüş ve sonunda "Yarın ne olacak, zengin olacak mıyım, mutlu olacak mıyım, deprem mi olacak, sel mi basacak, kıyamet mi kopacak, hangi at yarışı kazanacak?" seviyesine getirilmiştir.
alıntı
Kehaneti, en yalın anlamıyla, duyular dışı bir sezgi yoluyla, doğrudan doğruya geleceğin bilinmesi olarak tanımlayabiliriz. Kehanet olgusuna en ilkel kabile kültürlerinden en gelişmiş diyebileceğimiz uygarlıklara kadar her toplumda rastlamak mümkündür. Çünki bu olgu insan şuuruna özgü bir yeteneğin eseridir ve bazı insanlarda doğuştan mevcut olmakla beraber aslında hepimizin içinde saklı durmaktadır. Nitekim hemen hepimiz yaşamlarımızda en azından birkaç kez geleceğe ait ani sezgiler ya da rüyalarımızın gerçekleşmesi gibi -gerek kendimizde, gerekse çevremizde- olaylara rastlamışızdır. Ancak genellikle bu tipten olaylara ya önem vermez ya da rastlantı deyip geçiştiririz. Oysa bu olaylar bize şuurumuzun derinliklerinden göz kırpan muazzam yeteneklerin minik belirtileridir ve varlığımızda ve evrende işlemekte olan, duyularımızla algılayabildiğimiz şeylerin çok daha ötesinde, son derece derin ve şimdiki halde saklı bir düzenin küçük pırıltılarıdır. Kehanetlerin oluşumunu, zaman ve insan şuuruyla olan bağlantılarını incelemeden önce, bu kavramın sözcük anlamı üzerinde biraz durmak istiyoruz.
Latince: Divinatio, Almanca: Prophezeiung-Weissagung, İngilizce ve Fransızca: Divination, Türkçe karşılığı önbili olarak kullanılan kehanet yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi, insan aklının anlayabilme, kavrayabilme, tahmin edebilme sınırlarının ötesinde bir şuur faaliyetinin olduğunu da gösterir.
Kehanette bulunan kişilere her çağda, her toplumda farklı isimler verilmiştir. Bu isimlerden en yaygın olarak yerleşmiş olanı "kahin" (erkek) veya "kahine" (kadın)dir. Kahin sözcüğünün anlamı, gaipten haber veren ve Tanrı habercisidir. Burada kullanılan gaipten haber alma, ütopik bir mekandan alınan hayal ürünü bilgiler değildir. "Gaip"in kelime anlamı, göz önünde bulunmayan, nerede olduğu bilinmeyen veya görünmeyen alemdir. Buradaki görünmezlik beş duyu ile algılanamayan anlamındadır. Duyuların algılama sınırlarının dışında olan bu görünmez alem, ruhsal alem veya ruhsal boyut olarak da ifade edilmektedir. Ruhsal alem, beş duyumuzun algı sınırlarının üzerinde bulunan ve çok daha ince vibrasyonlardan oluşan, fizik kanunların dışındaki kanunlara tabi olan bir boyuttur. Aslında insan her an bu boyutla iç içe yaşamaktadır. Fakat dünyaya doğuş amaçlarını gerçekleştirebilmek için bu iletişimin şuurlu olarak farkında değildir.
1800'lü yılların sonlarına doğru Batı'nın önde gelen bilim adamlarının yapmış oldukları çalışmalarla şekillenen Spiritüalizm (Ruhçuluk) ve 1900'lü yıllarda Türkiye'de Dr. Bedri Ruhselman'ın yaptığı araştırma ve çalışmalar sonucunda ortaya koymuş olduğu Neo Spiritüalizm (Yeni Ruhçuluk) disiplini içerisinde, duyular dışı yeteneklere sahip olan ve ruhsal varlıklarla iletişim kurabilen kişilere genel anlamda "medyom" adı verilmiştir. Metapsişik araştırmalarda ve parapsikoloji çalışmalarında da duyular dışı yeteneklere sahip kişilere "psychic" (hassas süje, psişik insan anlamında) veya medyom denilmektedir.
Özel yeteneklere sahip olan medyom tabiatlı kişiler, ruhsal alem veya ruhsal boyutun varlıklarıyla iletişim kurabilmektedirler. Ruhsal alemle kurulan iletişim sonucu alınan bilgiler, insanın günlük yaşamı içerisinde duyular kanalıyla algılayamadığı, fakat özel şuur durumları içerisinde uzanabildiği farklı boyutlardan ve bu boyutlarda varlığını sürdüren yüksek deneyimlere sahip, insanların gelişimlerinden sorumlu idareci ruhsal varlıklardan alınan ruhsal tebliğler/mesajlardır.
İnsanlık tarihi boyunca medyom veya kahin denilen bu kişilere her toplumda rastlamaktayız. Bu kişilerin içinde yaşadıkları toplumlara karşı yüklendikleri sorumluluklar sadece gelecekle ilgili haberler vermek değildi. Gelecekten haber vermek, medyom dediğimiz kişilerin vazifelerinin çok küçük bir kısmını oluşturmaktaydı. Bu kişilerin asıl vazifeleri, insanlığın gelişiminden ve eğitiminden sorumlu olan ruhsal varlıklardan aldıkları bilgileri, kendi algılama kapasitelerine göre aktararak içinde bulundukları toplumların gelişim süreçlerinin pozitif yönde sürmesini ve hızlanmasını sağlamaktır. Fakat zaman içerisinde konu dejenere edilerek küçülmüş ve sonunda "Yarın ne olacak, zengin olacak mıyım, mutlu olacak mıyım, deprem mi olacak, sel mi basacak, kıyamet mi kopacak, hangi at yarışı kazanacak?" seviyesine getirilmiştir.
alıntı