Karanlıkta Açılan Yuva Kapısı

Elnora_alila

Moderator
Karanlık çoğu insana bir boşluk gibi görünür. Oysa hakikatte karanlık, ruhun en eski evini saklayan perdedir. İnsan kendini kaybettiğini sandığı anlarda aslında eve yaklaşır. Çünkü yuva, ışığın parlak çağrısında değil, kalbin derinlikte duyduğu o eski titreşimde gizlidir. Bir yüz görür, bir bakışa denk gelir, bir ses kulağına dokunur… ve karanlıkta bir kapı açılır. O kapıdan içeri adım attığında ruh, uzun bir yolculuktan sonra kendi ezeli yerine geri dönüyormuş gibi susar ve genişler.

Kadim mitlerin her biri, bu dönüşün farklı dillerde anlatılmış halidir. İnanna, yeraltında karanlığın gövdesine inerken unuttuğunu sandığı özüne kavuşur. Odysseus fırtınalı denizlerde kaybolsa da yolu onu hep İthaka’ya, yani kendi gerçekliğine taşır. Simurg’u arayan kuşların başka bir varlığa değil, kendi yansımalarına ulaşması boşuna değildir. Türk şamanları yolunu kaybettiğinde göğe yükselmez, kutsal dağa döner çünkü yuva dışarıda değil, ataların nefesinde saklıdır. Her kültürde tekrar eden bu tema, ruhun aradığı şeyin mekan değil, hatırlama olduğunu söyler. Çünkü yuva, tanıdık gelen bir enerjiyle karşılaşınca açılan içsel kapıdır.

Köklenmek ise bu dönüşün karanlık törenidir. Kimse ışığın içinde kök salmaz. Kök, toprağın karanlığında derinleşir. Yuva, insanın içindeki uyuyan tarafları uyandıran enerjidir. Senin unuttuğun sesleri sana geri getiren kişi, ruhunun eski bir yol arkadaşıdır. Karanlık mitlerde kahramanın eve dönüşü aslında kendi hakikatine dönüşüdür. Dışarıda aradığın bir yer değil ; içeri açılan bir kapıdır.


“Uzun zamandır yolculuktaydım.. Yol, beni yine kendime getirdi. Ve bu karanlıkta, kendi ateşimi yeniden buldum.”
 
Geri
Üst