Karanlık sanatlara karşı savunma 101

  • Konbuyu başlatan Üye silindi 76175
  • Başlangıç tarihi
Ü

Üye silindi 76175

Doğrularınız olmalı, prensipleriniz, çizgileriniz.

Öyle anlar gelir ki insanları manipüle ederler, rüyalarınızı, yansımaları.
Ufacık bir kapı aralamak için yüzlercesi uğraşır, algı kapılarınızı aşındırırlar.

Vahşet, zulüm, korku dolu düşünceleriniz size mi ait zannediyordunuz?

Doğa insanı nötrler, kuşlar, ağaçlar ve gökyüzü dengeler insanı.

Rüzgâra bırakın dalgalansın hisleriniz, alsın götürsün hüzünlerinizi, ait olmayanları.

Korkmayın, irade kılıcınızı bileyin.
 

Retro

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Ocak 2023
Mesajlar
2,121
Tepkime puanı
4,762
Descartes' in kötü cini (evet cini)

Descartes' ın kesinlik arayışı bașlarda kendisine kesinliğin referanslarını sorgulatır. Ve kesinlik arayışının referans noktalarını duyu organlarına bağlı zihinsel çıkarımlara kadar indirger. Hisler ve duyularını kesinlik algısı için başlangıç noktası olarak kabul eder.

Sonra bu tezine bir sağlamlık deneyi yapar. Bir bardağa son derece şüpheci bir gözle yaklaşır ve masum bir bardağın bile aslında, eğer o gözle bakarsan bir cinayet aleti gibi göründüğünü ve seni kendi bardak hali ile bile korkutabildiğini farkeder.

Sonra bir kötü cin deneyi yapar. Kötülük yapmaya and içmiş bir cine maruz kaldığını hayal eder. Tabi bir düşünürün cinleri referans alması aslında onların yeteneklerini de yakından tanımasını da gerektirir.

Bu deney kendini bir anda duyu organlarını manipule eden ve ona içinde bulunduğu gerçekliği şaşırtan bir hale getirir. (belki de cinlerle şaka olmadığını anlar)

Ve şu sonuca varır : kesinlik diye bir şey yoktur. Bir şeyin doğruluğundan şüphe edebilmek olabilecek en kesin şeydir. Bu kadar kesin olmamı sorgulayıcı düşüncelerime borçluyim. Düșünüyorum (sorguluyorum, tetikteyim) o halde varım (en kesin hal üzereyim, geri kalan herşey ayağımı kaydirabilir çünkü)
 
Ü

Üye silindi 76175

Descartes' in kötü cini (evet cini)

Descartes' ın kesinlik arayışı bașlarda kendisine kesinliğin referanslarını sorgulatır. Ve kesinlik arayışının referans noktalarını duyu organlarına bağlı zihinsel çıkarımlara kadar indirger. Hisler ve duyularını kesinlik algısı için başlangıç noktası olarak kabul eder.

Sonra bu tezine bir sağlamlık deneyi yapar. Bir bardağa son derece şüpheci bir gözle yaklaşır ve masum bir bardağın bile aslında, eğer o gözle bakarsan bir cinayet aleti gibi göründüğünü ve seni kendi bardak hali ile bile korkutabildiğini farkeder.

Sonra bir kötü cin deneyi yapar. Kötülük yapmaya and içmiş bir cine maruz kaldığını hayal eder. Tabi bir düşünürün cinleri referans alması aslında onların yeteneklerini de yakından tanımasını da gerektirir.

Bu deney kendini bir anda duyu organlarını manipule eden ve ona içinde bulunduğu gerçekliği şaşırtan bir hale getirir. (belki de cinlerle şaka olmadığını anlar)

Ve şu sonuca varır : kesinlik diye bir şey yoktur. Bir şeyin doğruluğundan şüphe edebilmek olabilecek en kesin şeydir. Bu kadar kesin olmamı sorgulayıcı düşüncelerime borçluyim. Düșünüyorum (sorguluyorum, tetikteyim) o halde varım (en kesin hal üzereyim, geri kalan herşey ayağımı kaydirabilir çünkü)
Yalnızca Dekart'ın kogitosuna göre bir zihin inşa edersek sıkıntı büyür.
Sabit nedir? Müslüman birine göre pekâlâ sabitler mevcuttur, Allah bir sabittir. Allah'ın emirleri birer sabittir.

Kesinlikleri ve şüpheleri inşa ederken kendimizden önce daha yüce bir sıfır noktasından çıkmalıyız yola.

Yalnızca düşünebiliyor, düşündüğünü zannedebiliyor olmak kendinin varlığına delil olur mu? Tüm bunların bir önyükleme sonucu oluşan tepkiler olmadığını yahut olduğunu ne şekilde ispat edebiliriz? Kötücül cine de gerek yok, tanrısal bir sabitin olmadığı yerde hiç bir realite versiyonundan bahsetmek mümkün olmaz.

Bence.
 

Retro

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Ocak 2023
Mesajlar
2,121
Tepkime puanı
4,762
Zaten önce kendi bilinçli zihni ile, kendi duygularını temelden manipüle edebildiğini farkediyor, buradan da zihnini kurcalayan genelgeçer düşüncelerin zamanla gerçeklik algısına doğrudan etki etmeye bașlayacsklarını anlıyor, sonra da bunun üstüne demonların da beyne tesirlerini ekleyince matrixin ne kadar kaygan bir zemin olduğunu anlıyor. Değişik bir aydınlanma yolu. Ben sevdim. Cinli şeyleri severim.

Doğrusun, Allah bizim sabitimiz.
Allah Hak'tır. Esmasıdır. Yani "Hak" kelimesinin bile Türkçesi sabit olan, değişmeyen demektir.

Hakikat ise, hak kelimesinden geliyor zaten. Ama bunun yine sende kalıcı olup olmayacağının garantisi yok. O yüzden bizden Allah korkusu yani Descartes gibi yarı şüpheli bir yaklaşım geliştirmemiz isteniyor. Korku ile ümit arasında olmak en gerçek orandır. Ama gündelik hayatta o ibre biraz sağa ya da sola illa kayar ve bu tüm gerçekliğimizi değiştirir.

Hakikat Descartes'i haklı da çıkarıyor bir noktaya kadar. Dünya bir oyun çünkü, temeli kaygan, her türlü dünyevi algı ve amel boșa çıkabilir dikkat etmezseniz diye ayet te söylüyor. Eski kendimiz bile yabancılașıyor sonuçta bize.
 
Son düzenleme:
Ü

Üye silindi 76175

Evet, zaten o yüzden "yalnızca" dekartın penceresinden bakmamalı dedim.

Allah hepimizi dosdoğru yoluna eriştirsin, ayaklarımızı sabit kılsın, ilim ve hikmet versin.

Amin.
 
Üst