Karanlığın rengi ve kanat leşleri

wrzmc

Banlı Kullanıcı
Katılım
3 Ara 2022
Mesajlar
106
Tepkime puanı
124
karanlığın rengini ilk kez gördüğün günü hatırlıyor musun o hülya zamanında?
gökten düştüğün yokluğun sırtında, hissettiğin ıslak ruhun zamansız vücudunu?
görmediğin o anı, varlığının ancak bilinç boyutunda süregeldiği o ilk anı?

zincirlerinin seni çektiği "yer" mahzeninde geçtiğin merhalelerden haberin var mı?
giderek artan gücünün sardığı madde sınırlarını hatırlıyor musun?

ya sonra kendini duyuran engin denizin yoğunluğunu?
siyahlık içinde konuşarak şekil veren,
ilk öğreticinin muzaffer eminliğinde avlanmanı buyuran keskin sınırları?

vahşi dişleriyle çevrende dolaşan canlıların kan kırmızı silüetleri, senin gibi düşenlerin debelendiği suyu iyice hatırlıyor musun?

dinlediğin anlatımın, "ve işte o an, ilk kez gördü rengini karanlığın." sözüyle birlikte titreşimlere karıştığını?


usulca dolduran çeşmenin başında bekler dururken, mağaranın ağzından bir çağrı gelir beklenmedik saatte,
biri gelir alır seni, yürürsün birlikte koca girişli rutubet kokan boğazın dibinde.

yürek ve yürek, geriye anlam taşıyan hiç ses kalmaz o irade kıran anda.

hilal biçiminde dizilmiş yüzlerce gölge, sana bakar ilerlerken tam ortasına,
refakat eden de geride kaldığında, bir kaya, kayada bir suret, içinden fışkırmış sanki bir abı hayat toprağı,
tam kendine ait ve kendinden.

hatırlar mısın rengini gördüğün günü karanlığın?

seyahat daha bitmedi.

Gördüğün rüyada olduğu gibi seninle beraber bir kaç çadır daha yalnızca,
bu puslu dinlenme yerinde zirveye giden yolun yamaçları görünüyor sadece, onlar da sisli ve mağrur henüz.

Yüzleri seçmeye çalışıyorsun, bilmeden yoldaş olduğun insanlarda tedirgin ifadeler, korkunun doğurduğu bir tür vakar hali.

İleride kök salmış ağaçlar, diplerinde kurtlar, geyikler ve kanat leşleri.
Kırmızı, siyah, yeşil çaputlar bağlı geçmiş yolculardan kalan.

Et yakan ateşi kokluyorsun, aradığını andıran işaretlerden birini görünce yanına gidiyor, düşlerinde öğretilen seyri taklit ediyorsun.

Kam, çözecek dilini kurtarıp bu çürüyen binekten.

“İnsanlarda tedirgin ifadeler, bir kaç çadır, karanlığın vakur sessizliği, ulumalar.”


çapraz asılmış yüz yıllık kayışlar omzunda,
elinde hançer.

Durup bakmaya devam et ve izle rüzgârı,
gittiğin yere, gittiğin yere.
 

Atiha

Banlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2022
Mesajlar
39
Tepkime puanı
16
karanlığın rengini ilk kez gördüğün günü hatırlıyor musun o hülya zamanında?
gökten düştüğün yokluğun sırtında, hissettiğin ıslak ruhun zamansız vücudunu?
görmediğin o anı, varlığının ancak bilinç boyutunda süregeldiği o ilk anı?

zincirlerinin seni çektiği "yer" mahzeninde geçtiğin merhalelerden haberin var mı?
giderek artan gücünün sardığı madde sınırlarını hatırlıyor musun?

ya sonra kendini duyuran engin denizin yoğunluğunu?
siyahlık içinde konuşarak şekil veren,
ilk öğreticinin muzaffer eminliğinde avlanmanı buyuran keskin sınırları?

vahşi dişleriyle çevrende dolaşan canlıların kan kırmızı silüetleri, senin gibi düşenlerin debelendiği suyu iyice hatırlıyor musun?

dinlediğin anlatımın, "ve işte o an, ilk kez gördü rengini karanlığın." sözüyle birlikte titreşimlere karıştığını?


usulca dolduran çeşmenin başında bekler dururken, mağaranın ağzından bir çağrı gelir beklenmedik saatte,
biri gelir alır seni, yürürsün birlikte koca girişli rutubet kokan boğazın dibinde.

yürek ve yürek, geriye anlam taşıyan hiç ses kalmaz o irade kıran anda.

hilal biçiminde dizilmiş yüzlerce gölge, sana bakar ilerlerken tam ortasına,
refakat eden de geride kaldığında, bir kaya, kayada bir suret, içinden fışkırmış sanki bir abı hayat toprağı,
tam kendine ait ve kendinden.

hatırlar mısın rengini gördüğün günü karanlığın?

seyahat daha bitmedi.

Gördüğün rüyada olduğu gibi seninle beraber bir kaç çadır daha yalnızca,
bu puslu dinlenme yerinde zirveye giden yolun yamaçları görünüyor sadece, onlar da sisli ve mağrur henüz.

Yüzleri seçmeye çalışıyorsun, bilmeden yoldaş olduğun insanlarda tedirgin ifadeler, korkunun doğurduğu bir tür vakar hali.

İleride kök salmış ağaçlar, diplerinde kurtlar, geyikler ve kanat leşleri.
Kırmızı, siyah, yeşil çaputlar bağlı geçmiş yolculardan kalan.

Et yakan ateşi kokluyorsun, aradığını andıran işaretlerden birini görünce yanına gidiyor, düşlerinde öğretilen seyri taklit ediyorsun.

Kam, çözecek dilini kurtarıp bu çürüyen binekten.

“İnsanlarda tedirgin ifadeler, bir kaç çadır, karanlığın vakur sessizliği, ulumalar.”


çapraz asılmış yüz yıllık kayışlar omzunda,
elinde hançer.

Durup bakmaya devam et ve izle rüzgârı,
gittiğin yere, gittiğin yere.
Harika olmuş yine ellerine sağlık.
 
Üst