URUMHAMATAHAYİL
Yönetici
- Katılım
- 5 Haz 2008
- Mesajlar
- 7,176
- Tepkime puanı
- 4,910
- İş
- Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
The Beast-Canavar´ın Yaşamı
Yüzyılımızın en büyük kara efsanesi kuşkusuz Aleister Crowley´dir; Kara büyücü, ozan, yazar, gezgin, seksomanyak, dahi, çılgın, yalnız ama çevresini yok eden bu inanılmaz insanın yaşamını gizlimabet.com sizlere aktarıyor. Crowley, doğaüstünün güçlerini kullanmayı gerçekten biliyor muydu? Çevresinde oluşan korku çemberinin ardında ne vardı? "Şeytan´ın Temsilcisi" denen bu adam, hangi güçlere sahipti? Kısacası Aleister Crowley kimdi?
1875 yılının 12 Ekim gecesinde, İngiltere´nin Warwickshire yöresindeki Leamington´da yaşayan Crowley ailesine bir erkek bebek katıldı, bebeğe Edward Alexander adı verildi, o soğuk Britanya gecesinde doğan bu çocuk, gelecekte Orta Çağ gizem ve maji anlayışında bir anlamda rönesans ve reformu tek başına gerçekleştirecek bir efsaneye dönüşecekti. Onun doğduğu yıl, bir diğer efsane, bir diğer gizem ustası olan Helena Petrovna Blavatsky, Teosofi Derneği´ni kuruyordu. Sonraki yıllarda Crowley, bu raslantıyı çok önemsedi, çok anlamlıydı çünkü Crowley ve Blavatsky, doğal olarak benzer bir misyonu sürdürdüler, her ikisi de oluşturdukları kanalla İnsanüstü´nün bilgisini ve gücünü evrensel zeka düzeyinde ortaya koydular, her ikisi de Hıristiyanlığın yanlış ve zararlı doktrinlerine karşıt bir perdeyi oluşturdular...
"Altın Şafak"ın yolunda...
Crowley, dinsel yönden tutucu, hatta fanatik bir ailede yaşama başladı, babası Plymouth´da vaizlik ve bira ticareti yapıyordu. Bu çevre genç Crowley´i iyice kışkırtacak ve gelecekte annesi, onun gerçekten İncil´in Vahiy Bölümü´ndeki "Beast 666" yani "Şeytan" veya "İsa Karşıtı yani Mehdi" olduğuna inanacaktı. Adını Aleister olarak değiştirdi, bunu yapmasının nedeni babasına duyduğu nefretti, onun koyduğu Edward adını bu şekilde reddetti, babasını 11 yaşındayken kaybetmesine rağmen, nefretinden hiçbir şey eksilmedi. Tutuculuğa karşı olan isyanı ve dışlanmanın getirdiği katılaşma onun tüm yaşamında kalkanı olacaktı. Gençliğini, yolculuklar yaparak, dağlara tırmanarak, sık sık aşık olarak ve şiir yazarak geçirdi. Uyuşturucularla ilgilendi, 1896´da Stockholm´de tanıştığı George C. Jones´dan etkilenerek, doğaüstü güçlerle ilk kez ilgilendi, Jones daha sonra büyük rol oynayacağı Golden Dawn´ın bir üyesiydi. 1898´de Allan Bennett´le beraber Budizm çalışmalarını sürdürdü ve Budizm´in batıda örgütlenmesinde öncü oldu. Onu daha sonra, Cambridge, Trinity College´de görüyoruz. Okült çalışmalara burada başladığı sanılıyor, düşüncelerini sonsuzluğa yönlendirmişti, ruhsal bilgilenmenin şiddetli açlığı içinde 22 yaşındaydı. Carl von Eckartshausen´in "Tapınağın Üstündeki Bulut" kitabını okuduktan sonra İnsanlığın tekamülündeki gizli kardeşlik düşüncesi yönündeki ilk ipuçlarına ulaştı. Kitap onu derinden etkilemişti, o dönemde insanlığın görünmeyen hiyerarşisindeki yerini almaya yemin etti. Daha sonra, okült çalışmalarında bunu "Ustaların Büyük Beyaz Kardeşliği" adıyla tanımlayacaktı. Yine aynı yılda, Kasım 1898´de Londra´da bulunan çağların en ünlü gizem gruplarından "Altın Şafak yani Golden Dawn"a katıldı, dönemin öncülerinden olan grubun lideri MacGregor Mathers örgütteki tek ünlü bilge değildi, yazar Arthur Machen ve ozan Yeats´de grubun tanınan üyeleriydiler. Crowley, onun Yahudi gizemciliğinin el kitabı olan "Kabala" çalışmasından etkilenerek Mathers´i"Usta" olarak kabul etti. Ama, sonra işler değişti...
Usta-çırak arasındaki büyü savaşı
Golden Dawn, Crowley´in katılmasından sonra çöktü, Mathers´e saygı duyuyordu ama gezegenin kaderini belirleyen iç boyuttaki Gizli Ruhsal Liderler´le olan ilişkisi yönünden onu yeteneksizlikle itham ediyordu. Ayrıca, Chancery Lane´deki merkezde, Beyaz ve Siyah Tapınak adlarında iki yer oluşturmuştu. Beyaz tapınak, aynalarla doluydu, Siyah tapınakta ise, bir sunak ve ellerinde bir kurukafa tutan siyah bir heykel bulunuyordu, anlamı kendini feda etme gereğinin şaşmaz kararlılığıydı. Grubun dağılması Crowley´i çok sarsmıştı ama bilgi ve güç kaynaklarını araştırmaktan geri durmadı, gerek Golden Dawn´ın, gerekse de Teosofi Grubu´nun ardındaki kaynakların peşindeydi. Tüm olanlara rağmen Crowley, bir zaman sonra Golden Dawn´ın enkazından "Gümüş Yıldız Grubu"nu çıkarmayı başaracaktı. Golden Dawn´ın Londra grubu, Crowley´i homoseksüellikle suçlayarak, dışlanmasını istedi. Crowley, destek almak amacıyla Paris´teki Mathers´e giderek, Londra´dakileri zorbalıkla suçladı. Mathers çok kızmıştı, Crowley´i suçlayarak, örgütten uzaklaşmasını emretti ve onun Mathers adına kullandığı yetkileri elinden aldı. Artık iş savaşa dönüşmüştü, Crowley´in her yolu denediği anlatılır, hatta büyü aracılığı ile Mathers´e büyük zararlar verdiği söylenir. Ama iş işten geçmişti ve Crowley uzaklaşmak zorundaydı. Mathers´la yaşadığı hayal kırıklığından sonra, Meksika, Mısır, Hawaii, Seylan ve Hindistan´ı gezdi, Yoga ve Budizm çalışmaları yaptı, Tantrik Yoga çalışmalarıyla, doğunun seksüel tekniklerini inceleyerek, batıya adaptasyonunu araştırdı.1904´de aradığı öğretinin sınırındaydı,
Gizli Liderler´le kopan ilişkisini yine kurmaya çalıştı ama Mathers engelliyordu, son derece rahatsız edici bir ortam ortaya çıkmıştı. Bu arada, Cambridge´den arkadaşı olan Kraliyet Akademisi Başkanı Ressam Gerald Kelly´nin kızkardeşi Rose ile evlendi, yeni evliler Kahire´ye balayına gittiler. Crowley eşini içe dönük buluyordu ama Rose birden öteki dünya ile ilişkiye girdiğini söyleyerek, ruhsal yazılar yazmaya başladı ama Crowley kuşkuluydu. Rose ısrarlıydı, hayati önem taşıyan ruhsal bir mesajı dünyaya aktarma görevinin Crowley´e verildiğini ve buna hazırlanması gerektiğini söylüyordu. Ve olay sürdü, gitti, Aleister Crowley artık ikna olmuş ve de hazırdı...
"Aşk bir yasadır..."
Tüm dışardan gelen bu bilgilerin kaynağı belirtilene göre Aiwass adlı bedensiz bir varlıktı, böylece ünü günümüze kadar ulaşan "Kanun Kitabı"nın biraz zorlanmış üç bölümünü Crowley, Kahire´de yazdı. Bu çalışma, Nisan 1904´de öğleden sonra başlayıp, gece 01:00´de biten üç günde oluştu, Aiwass, İnsanoğlu´nun yeni döneminin ve dünyasal bilincinin son evriminin yasalarını açıklıyordu. Crowley, "Teorik ve Pratik Maji"adlı kitabında Aiwass´ı bireysel bir zeka olarak değil, seksüel-güneş enerjisinden kaynaklanan büyüsel bir akım kaynağı olarak tanımlıyordu. Crowley, eski dönemlerde tapılan Sümer tanrısı Shaitan (Şeytan)´ formuna inanıyordu. Ama, Hıristiyanlar, sonraları bunu yanlış anladılar ve temel ilke olarak bu tanrının insanlığa düşman olduğunu sandılar. İlk çağlardaki Mısır çöllerinin Tanrısı Seth´e de böyle tapılıyordu . Crowley´e göre, bu tanrı insanlığın en önceki gerçek ilk tanrısıydı. Cennetteki yılan öyküsü, bilgelik ve bilgi yılanı yanı "Bilgelik Bilinçlenmesi" ya da daha öz anlamda "Kendini Tanı" anlamına geliyordu. Fakat ilk Hıristiyanlar olan Gnostikler bunu kabul ederken sonraki Hıristiyanlar bundan nefret ettiler. "Kanun Kitabı", ilk olarak "Arzu ettiğini yap", "Aşk bir kanundur" ve "Her erkek ve kadın bir yıldızdır." gibi öğretiler getirir, Crowley pahalıya mal olduğunu söylediği bir çalışmadan sonra bunu tersini ortaya koydu; "Neyi yapabiliyorsan onu yap, yapacak bir şeyin yoksa..." diyordu. Daha ötede, Taoist düşünce biçiminde, bu kavram hiçbir müdahalenin olmaması ve hür iradenin tümüyle sonsuz özgürlük içinde bilinçlenerek karar vermesiydi. Crowley, bu öğretinin kendisine Gizli Liderler tarafından verildiğine inanıyordu, çalışma İnsanlığa yeni bir büyülü gücü enjekte edecekti. Tüm olanlara rağmen, tüm çalışmalarını ve yazdıklarını Mathers´e iletti, aslında artık Maji dünyasının bir numarası artık oydu, kendisine karşı olanlara verdiği zarar bir mite dönüşmüş ve her yerde onun çok tehlikeli bir "Şeytan Savaşçısı" olduğu anlatılıyordu. Tam o dönemde birden herşeyi bıraktı. Doğaüstüyle ilgili tüm merakını yitirmişti, "Kanun Kitabı"nı unutmaya çalıştı. Crowley uzmanlarına göre bunu kasıtla yapmış ve başarmıştı, beş yıl hiçbir şey yapmadı. Kendinden emindi, asıl amacı bir üst aşamaydı. 1905´de Himalayalar´ın zorlu zirvelerinden biri olan Kangchenjunga´ya tırmandı, orada yaşanan bir kaza olayında yine suçlandı ama ardı gelmedi. Sonra ailesiyle beraber çıktığı Çin gezisinde ise, antik bir kehanet yöntemi olan I Ching´i öğrendi ve batıda ilk kez kullanan o oldu. Ailesini Çin´de bırakarak oradan Kanada ve ABD´ye gitti. Dünyayı öteki yönden dolaşıp İngiltere´ye geldiğinde, kızının Rangoon´da tifüsdan öldüğünü öğrendi.
Eski tanrılarla ilişki...
1909´da Crowley, yeni bir ruhsal boyuta ulaştığını açıkladı; "Aethyrs" bu tanım, kendisinden 300 yıl önce, Dr. John Dee ve Edward Kelley tarafından yapılmıştı. Derken Crowley, kendisinin Kelley´in yeniden doğmuş ruhu olduğunu iddia etti ve bu ortamda çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemde ozan Victor Neuburg ona eşlik ediyordu. Ozan, ruhsal boyut gezileri yapıyor, Crowley ona "Aethyrs Vatandaşı" diyordu ve bu çalışmalar Crowley´in uzmanlarca en önemli eseri olarak tanımlanan "Vizyon ve Ses" adlı kitabını oluşturdu. 1915-19 arasında Crowley´i ABD´de görüyoruz. Kendini bu dönemde, majikal hiyerarşinin en üst düzeyi olan "Magus" olarak ilan etti, 1898´den beri bunu amaçlıyordu. Söylediğine göre, Mısırlı tanrılar ona kadın formlarında görünmüşler ve ulaştığı düzeyi tebliğ etmişlerdi. Onların fiziksel gariplikleri veya korkunç görünümleri bulundukları kanalın veya enerjinin gücü nedeniyle oluşuyordu. Kısacası Crowley. büyük güçler tarafından sınanmış, denenmiş ve öğretiden geçirilerek ödüllendirilmişti. İşte beş yıllık suskunluğun ardından yine bilinmeyene dönmesinin kritik noktası anlam olarak buradaydı. 1909´da eşi Rose´dan ayrılmıştı, kadın Crowley´e dayanamayıp alkolik olmuştu. Gerçekten de, adama katlanmak imkansızdı, aklına geleni yapıyordu, uyuşturucu kullanıyor, sayısız kadınla ilişki kuruyordu hatta 1912´de kızlardan kurulu bir dans grubu kurarak, Rusya´da turneye bile çıktı. Aynı yıl, Alman Maji Grubu Ordo Templi Orientis ile ilişki kurdu ama burada da suçlandı. Çok gizli, üst düzey bilgileri yayınlamakla ve öğretmekle suçlanıyordu.
İnsanlığın yeni planı...
Birinci Dünya Savaşı sırasında ABD´de İngiltere aleyhine kampanyalar düzenledi, İngiltere´nin çıkarlarının Almanya doğrultusunda olduğuna inanıyordu.1920´de Crowley, tapınağını Sicilya´da kurdu. Yaşamının kalan dönemi "Büyük Çalışma" için yeterli olacaktı ve bunu resmen ilan etti. Kendini Tarot´daki gibi, "Baş Rahip" olarak görüyordu, görevi İnsanlığın bir aşamadan ötekine geçişinde sırları açığa çıkarmaktı. İnsanlığın geçmişinde, üç büyük ve önemli ruhsal aşama yaşanmıştı; Paganizm, Hıristiyanlık ve Crowley´in dönemi... Bu üç dönem, Anne yani İsis, Baba yani Osiris ve Çocuk yani Horus olarak Aiwass tarafından tanımlanmış ve "Kanun Kitabı"nda yazılmıştı. Bunlar eski Mısır tanrılarının adlarıydılar. Horus Planı veya dönemi, çocuğun ödüllendirilme ve fethedilme dönemiydi yani Crowley´in ve şöyle yazıyordu; "Onun egemenliği, her dönemde temeldir, kendinizin günah duygusunu ve bozulmuşluğunuzu gözlemleyin, günahsızlığın büyümesi ve sorumsuzluklar, tekrarlanan içgüdünün garip değişiklikleri... ilk oluşumda bir çocuk gibi sınırlanma vardır ve bu bir kabus gibi kıyametin korkusu ile birleşir."
Kızıl Kadın"la yaşananlar...
Artık kendini İnsanlığın yeni döneminin peygamberi olarak görmesinin yanı sıra, İncil´deki "Beast 666" olarak da görüyordu. Yani "Canavar" olarak ve İncil´deki Vahiy"in 17. Bölümü´nün ona ima ettiği kişiyi arıyordu; "...Ve beni ruhta çöle götürdü; ve yedi başı ve on boynuzu olan küfür isimlerle dolu kırmızı canavarın üstüne binmiş bir kadın gördüm...ve bana diyor; kadının üzerinde oturduğunu gördüğün sular, kavimler, milletler ve dillerdir ve gördüğün on boynuz ve canavar onlar kadından nefret edecekler, onu perişan ve çıplak edecekler ve onun etini yiyecekler ve kendisini ateşte yakacaklar... ve gördüğün kadın dünyanın kralları üzerin krallığı olan büyük şehirdir..." Crowley´in yaşamından çok kadın gelip geçmişti ama hiçbirisi Leah Hirsig gibi olmadı, olamadı. Onunla inanılmaz seks-maji deneylerine girişti, garip ilaçlar kullandı, kendi ifadesiyle görünmeyen, bilinmeyen dünyaları gözlemlediler. Leah, görüntüler görüyor ve bazen bilinmeyen bir bilinç boyutunda Aiwass´la ilişki kurup, başarıyla görüntüler oluşturuyordu. Tüm olanları da günlüğüne yazıyordu. İşte Leah "Kızıl Kadın" dı ya da ideal olanıydı. Ondan bir çocuğu oldu, Sicilya Cefalu´daki Thelema Tapınağı adını verdikleri yerde yaşıyorlardı, burasının adı öylesine kötüye çıktı ki, sonunda kapatılacak ve Crowley İtalya´dan sınırdışı edilecekti. Derken, kızı Poupee aniden öldü, Crowley´in dünyası yıkılmıştı, işte o ruhsal çöküntü döneminde kokain ve eroin kullanmaya başladı, hatta "Uyuşturucu Güncesi" adlı bir de kitap yazdı.
Büyücünün görünüşüne aldanmayın...
Crowley´in sisteminde, en önemli buluş, boyutların değişiminde temel faktör olan pratik büyüydü, 200 yıllık bilgileri veya büyü ayinlerini kullanıyordu. Aiwass üstü örtülü bir anlatımla; "Eskilerin metodları karadır, bir kötü gücü serbest bırakırsanız, bir peygamber tarafından iyi bir güç de serbest kalır..." diyordu. Crowley tüm ritüelleri yani büyü metodlarını, on bölüm olarak unutulmaz eseri "Equinox" adıyla 1909-1913 yılları arasında yayınladı. Eski ustası Mathers, 1910´da yayını engellemek için boş yere uğraştı. Oysa Crowley, bu şekilde Golden Dawn´ın kırılan onurunu tamir edeceği düşüncesindeydi ama yazdığı bazı metodlar eski dönemin veya planın benzeriydi. Törensel büyüde, geleneksel olarak büyücü simgelerle silahlanmıştır. Özel simgelerin işlendiği parlak kumaşlı giysiler, o etki alanı içinde görünmeyen rehberlere savaşır ama büyünün bu yeni planı veya evriminde savaş askeri savaşlara benzemez. Amaç sadece istenendir ne olursa olsun... Eğer formül "Sevgi olsun" ise, arzun neyse o olacaktır; işte bu anlayış zıt güçlerin kıskançlığı ve ruhun tüm çıplaklığıdır, kısacası artık renk ve karakter yoktur. Genelde, o kişi görünüşte katıdır ama o anda büyücü bedeninden soyunur, ki o zaman ruh bilincin tüm katlarını yalnız başına keşfeder. Maddenin tüm evrensel tanımı yok olur ve ruh bunu yapabilir, hiçbir ruh kaderini bitirmez ancak yeni planın dalgalarına kapılır, kapılırken bocalar. İnsan sınırlı ve büyülü bir çemberde kendisini evrenin kalanından izole eder, o onunla birdir artık, onun bütünüyle oluşum alevlenmiş ve birliğin coşkusuyla parlamıştır. Büyücünün yere çizdiği çember bu anlamı içerir. Karakterestik olarak Crowley seksüel deyimlerle kozmik birliği tanımladı ve yorumladı. Onun seksüel maji öğretisi bir kurban töreni veya bir adak adama gibiydi, bu anlaşıldıktan sonra 1922´de OTO´nun yani ünlü Alman Maji grubu Ordi Templi Orientis´in lideri oldu.
Karanlık günler...
Crowley, insanın kaderinin tanrılarla ortaya çıktığına inanıyordu, bazı gizemli bilgilerle gerçek insana dönüşme kimyasını "Moonchild-Ay Çocuğu" adlı kitabında anlattı. Bu eserde, özel bir amaç için seçilen bir büyücü ve bir kadının öyküsü anlatılıyordu, kuşkusuz Crowley gerçekten daima bu olayı yaşadı ama majikal çocukluğu ile beraber defalarca birçok Kızıl Kadın´ı yaşadı. Tapınağın öğrencilerinden Raoul Loveday´ın zehirlenmeden ölmesiyle Crowley´in yaşamının karanlık dönemi başlıyordu. Adamın dul karısı İngiltere´ye dönerek, tapınakta yaşananları "Sunday Express"e sattı, yayından sonra kıyamet koptu. Artık resmen "Kara Büyücülük"le suçlanıyor ve insanları kurban ettiğine inanılıyordu. İtalya´da Mussolini faşizminin güçlenmeye başladığı bir dönem yaşanıyordu ve rejimin gereği olarak tüm örgütlenmeler ve inançlar yasaklanıyordu ve sonunda Crowley, İtalya´dan çıkarıldı, tapınağı kapatıldı. Önce Tunus´a gitti, sonra Fransa´ya. Yalnızdı ve eroin bağımlısıydı, tek başına kurtulmak için mücadele etti. Kitaplarını İngiliz yayıncılar yayınlamıyorlardı, öylesine çökmüştü ki, bir ara kendini boğarak öldürmeye kalkıştı.
Almanya´ya geçti ve son 15 yılını yaşamak için İngiltere´ye geri döndü. Bir majikal komün kurma idealinden asla vazgeçmedi, yine karanlık güçlerle boğuşmaya devam etti, çevresindekiler Aiwass´ın onun şeytanı olduğunu söylüyorlardı. Dönüşten sonra yine kitapları yayınlanmadı hatta kitap satıcıları kitaplarını satmayı dahi reddettiler. Ama hala dostları vardı ve yardım görüyordu. ABD´deki taraftarları yardım yolluyorlardı. Kalan yaşamı süresince, kitaplar yayınladı, şiirler yazdı ve dünyanın her yerindeki tanıdıklarına sayısız mektup yolladı, İkinci Dünya Savaşı´nın karanlık ve kanlı günlerinde son büyük eserini bitirdi ve yayınladı; "Toth Kitabı"; bu kitap antik tarot simgelerine yeni bir yorum getirirken, fal kartı olarak bilinen tarotu yeni bir planın açılışına taşıyor veya bir üst düzeye taşıyordu.
Sırların bilinmesini istemedi...
Bu inanılmaz zor, renkli ve karmaşık yaşam Aleister Crowley´in 1947´de Hastings´de ölmesiyle noktalandı. Son günlerinde büyük dozlarda uyuşturucu kullanıyordu. Cesedi dört gün sonra yakılırken, başucunda istediği gibi kitaplarından bölümler okundu. Artık herşey bitmişti, Crowley yaşamı boyunca kötü denilen veya öyle tanımlanan güçleri ve olayları amaç edinmişti, Varoluş´a saygı duyuyor ama birey ruhsallığı hiyerarşinin dışında ve hatta üstünde tutuyordu. Uyuşturucu, seks, çarpık ilişkiler, kara büyü ayinleri, ihanet, bazen dostları da dahil olmak üzere sayısız insana yönelik büyüsel çalışmalar vs... Aleister Crowley salt bunlardan mı oluşuyordu? Onun otobiografı ve çalışmalarının koleksiyoncusu Gerald Yorke´a kulak verelim; "Ne olursa olsun, kim ne derse desin, Crowley bir şarlatan değildi, inandı, çalıştı, acıya katlandı, gücü vardı ve olağanüstüydü. Yaşamındaki en büyük hata Tapınak ve Thelema dini girişimi oldu ama bu da onun yapısından geliyordu, sürpriz sayılmazdı. Hıristiyan kamuoyu onu Şeytan ilan ederken bile çekiniyor ve saygı duyuyordu. Birçok yakını onu bir daha görmekten kaçındılar ama müridleri bugün dahi Magus´un ölümüne yas tutuyorlar..." Ünlü yayıncı Lance Sieveking ise; "İnanıyorum ki, Aleister Crowley, çok şey biliyordu ama bunlar bana göre kişiseldi ve bilinmesini istemedi..."
Crowley ve Sanat
Beatles ünlü "Sgt.Pepper´s Lonely Hearts Club Band" adlı albümünde, Crowley´i kapakta kullandı. Rolling Stones´un "Sympathy For The Devil"adlı şarkısı ve bu şarkının bulunduğu "Their Satanic Majesties Request" adlı albüm Crowley´den esinlenerek hazırlanmıştı. 60´ların ünlü caz-rock´çısı Graham Bond, kendisinin Crowley´in gayrimeşru oğlu olduğuna inanıyordu ve tüm çalışmaları onun doğrultusundaydı. Venom, Witchfynde, Iron Maiden ve tabii Black Sabbath Crowley´in etkisinde kalan ünlü heavy-metal ve hard-rock gruplarıydılar. David Bowie, 1971´deki "Quicksand" adlı albümünde, Crowley´in imajını ve Golden Dawn çizgisini seslendirdi. Ve Jimmy Page; Led Zeppelin´in lideri tam bir Crowley tutkunuydu. Daha öğrenciyken, Crowley´in kitaplarını okumuş ve daha sonra da sadece Crowley kitaplarının satıldığı "Equinox" adlı bir dükkan açmıştı. Kenneth Anger´in Crowley filmlerinin müziğini yaptı. Genesis ve Phil Collins aynı temadan yola çıkarak çalışmalar yaptılar.
Crowley sineması, 1926´daki sessiz "The Magician" ile başlar. Daha sonra, Snoo Wilson aynı konuyu "The Beast-Canavar"adlı sahne oyununda kullandı. Karswell´in "Night of the Demon" ve Dennis Wheatly´in ünlü Hammer klasiği "Devil Rides Out" önemli ve kalıcı çalışmalar olarak tanımlanmaktalar. 1984´de Tarzan´ın babası Burroughs´ın çabasıyla bir Crowley miti olan "The Decoder" beyaz perdeye getirildi. Absürt Yönetmen Kenneth Anger´in "İnvocation of Demon Brother", "Pleasure Dome" ve "Lucifer Rising" adlı kısa filmleri, pop-star Mick Jagger´in de etkisiyle türünün en iyi örnekleri olarak kabul edildiler. Bugünlerde Sharon Tate´in katili Charles Manson´un yaşamını ve inançlarını Crowley çizgisinde ele alacak bir filmin çalışmaları sürdürülüyor.
Edebiyat alanında Somerset Maugham´ın "The Magician-Büyücü"sü, Dion Fortune´un "The Winged Bull-Kanatlı Boğa"sı, Colin Wilson´un "Gölgesiz Adam"ı, Anthony Powell´in "Müziğin ve Zamanın Dansı" adlı serisi ve bilim kurgucu James Blish´in "Black Easter"i Crowley düşüncesinin yansıdığı eserler olarak bilinmekteler. Günümüzde Crowley çılgınlığı sanıldığından ötededir, sadece Londra´da sayası onları bulan dernek vardır, günümüzün hemen tüm metal gençliği, Crowley´i tanımakta ve onu belki de perde arkasındaki direnişin, isyanın ve özgürlük arayışının garip ama gerçek bir simgesi olarak tanımlamaktadır. Bir başka açıdan baktığımızda da, doğaüstünün efendisi olarak anlatılan bu adamın bilgisine ulaşmanın yolunda, güç kazanmak, intikam almak ve düzeni göreceli değiştirmek gibi güdüsel motifler görülebilir.
Ozan Crowley´den
Bilginin içinden
Söz veriyorum, güvenin bana, her insan bir Tanrı´dır,
Çünkü en basit düşüncede, gençlik sıkıcı ve durgun,
Akılsız cahil bir ırk, bir aptallık içinde,
Saf Gerçeğin kusursuz anlayışında.
Doğuştan tanrı vergisi, benimle kesin tanımlanmış,
Gerçi tümü boş yereydi, felsefenin ter dökmesi,
Ki o, tanımlanan en basit kavram,
İnsanlık elbette kesinlikle borçlu ve minnettar.
Akıl var, bir anlık dalış için yararlı sanatlara,
Fakat ciddi bir farklılık, ayrıcalık ortaya çıkınca,
Beyinlerimiz oynar ardından kalplerimiz,
Lanet olsun şansa, rasgeleTanrılarımız için.
İşte Son
Herşeyin sonu; gecenin örtüsü,
Çok derin değil ama idrak edemiyorum,
Gördüm benden öncekini, korkunç görünümde,
İşte Son...
Aşk çok eskiden terketti beni, yola koyuldum,
Onun yolu genç bir adamla, yaşam küflü ve paslı,
Şimde insanın ötesinde, hiçbir dostum yok.
Benim için ümit yok, ışığın pırıltısı hiç yok,
Kara patikamda, ödünç bir teselli,
Henüz buluşacağım gülen bir yüzle ve dürüst