Sayın edna, elbetteki yakaladığınız, kendi gerçekliğinize saygı duyuyorum. İki durum var kişinin yolculuğuyla ilgili, kendisine en doğru yolu, kendi eksi artı yönleriyle yakalamaya çalışmak ve kendi olgunluğunu, mutluluğunu yakalamaya çalışmak. Siz yolunuzu böyle bulduysanız, elbette sizin için doğru olan odur.
Bahsettiğiniz durumlar ise, çok daha komplike konular. Dini inançları da ele aldığımızda, bambaşka boyutlara gidiyor. Sizdeki, kaderimizdeyse geldi kanısına doğru gidiyor ve sizi etkilemek fikir değiştirmek amaçlı söylemiyorum ancak inançlı birisi olarak, benim baktığım yön de şudur; Müslüman kişi ,kadere inanır ancak iyi-kötü, doğru- yanlış varsa seçimler de vardır. Bizim alternatif kaderlerimizden, kendimize kendi yolumuzu çizeriz, yoksa bütünüyle kader getirmiş olsaydı, ne bizim yaşamda anlamımız kalırdı, ne dinin bütününün söylediklerinin bizdeki anlamı. Tam teslimiyette aslında (bana göre) doğru bir bakış açısı değil, tam olarak her istediğimi yapabilirim de. Her dilediğimi yaratabilirim, şu zaman içinde, kişide ne kadar yol alırsa alsın, bir yerlerde mutlak tıkanma yaşatacaktır. Bu nedenle farkındalık da, olmazsa olmazıdır benim için.
O kitabı çekmeseydi de gelecek mi? Bu soru, bilinmezliklerden birisi gibi görünebilir ancak yine kişinin iç sesi, aslında evrenin ortak bilincinden daha çok anladıkça, bu ayrımın farkına varabiliyor kişi. Belki kader ayrımına gelen kişi, bu yolu seçmek ve seçmemek durumunda kalmıştır ancak biz bilinçli olmasak da bu yasa işliyor. Önceleri bu yasayı olumsuz anlamda çeken kişi, bilinçli yaratımla tam aksine çevirebiliyorsa, benim inancım, o kitabın gelmemesi de kişinin seçimiydi, çekebilmesi de.
Şükretmek, dua etmek ,her kişinin kendi inancı doğrultusunda bence mucizedir. Saf, madde dünyadaki niyetlerimiz için de değil, ruhsal gelişimimiz için de öyledir. Fikir değiştirmek çabasıyla yazmadım, her kişi kendi doğrularını bulacaktır. Her kişinin doğru yolu da kendi yolculuğu üzerindedir ki yaşamı, onu, o ihtimallerden birisine yönlendirmiştir.
Sevgiyle...