"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Islamda yer alan Kısas olgusu ve Karma

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan 0xff
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
0

0xff

hep merak etmişimdir bu konuyu, bu konuda bilgisi olan hocalarımı konuya bekliyorum, sevgilerimle..
 
hep merak etmişimdir bu konuyu, bu konuda bilgisi olan hocalarımı konuya bekliyorum, sevgilerimle..
Benim bu konuda bir fikrim var. Öncelikle dünya üzerindeki dinlere inanmadığımı belirtmeliyim. Yine de islamın ahlak felsefesi olarak insanın yaşantısını sürebilmesinde güzel davranışlar öğütlemesindendir islama daha yakınım diyebilirim. Yalnız Kutsal kitaplar ve öğretiler hepsi ortak noktalarında zorunlu bilgi veriyorlar yani değiştirilemez hükümler yaratıcının şart koştuğu hükümler diye düşünüyorum. Bunun haricinde insanlar ve hatta görünmez varlıkların bir çok yeteneği olduğunu da düşünüyorum. Bence bir gemideyiz ve gemi ne zaman istenmeyen bir yola girse veyahut yoldan çıksa bu güçlü varlıklar evet nerede karmayı hak eden bir kişi veya güç olduğunu tespit edip geminin yola girmesini bu kişilere bağlayarak başlarına karma, kısas adı altında bir takım olaylar yaşatıyorlar. Sadece gemiyi akışa bıraksalar herkes kendi yolunu bulsa mükemmel bir kurtuluş olurdu hepimiz için.
 
Zaten dinleri iyice araştırınca hepsinin Yaradan'a giden yolculuk olduğunu insan idrak ediyor. Ahlakın temellerinden en önemlisi de Yaradanın koymuş olduğu sınırlar, misal birine zarar verme maddi veya manevi, aynı şekilde o da sana vermesin,sözün özü temelde insanların ve toplumun iyiliği için konmuş kurallar.Bir de kendi içinde kurallı geliyor bana, bireysellikten uzaklaşmayan bir o kadar da toplumun refahı için getirilmiş ilahi kurallar.Kısas konusuna gelirsek benim merak ettiğim husus şu, karma ile arasındaki korelasyon.
 
Islami kurallar ve karma arasındaki benzerliği görünce; bilginin kaynağın Tek olduğunu hissediyor insan.
 
Islami kurallar ve karma arasındaki benzerliği görünce; bilginin kaynağın Tek olduğunu hissediyor insan.
Bozuk saatinde günde 1 kere doğruyu göstermesi onun bilgi kaynağı noktasında tek olduğunu göstermez , Türk ceza kanunlarında bulunan her suç için kısas uygulanması mümkün değildir örnek vermek gerekirse ;

'' Sokakta yatan evsiz bir insan senin evine girip evindeki altınları çalıp kaçıyor.'' bu kişiye nasıl bir kısas uygulanacak ?
Şeriatta bu kişinin eli kesilir , peki bu gerçekten adaletli midir? hiç bir şeyi olmayan, toplumdan ( o zamanın dönemi ile küçük bir köyden ) dışlanmış kendisine imkanlar verilmemiş bir adamın hayatta kalma içgüdüsünü yerine getirip aksiyon alması ve bunun karşılığında adamın elinin kesilmesi ve
o bireyin daha kötü bir duruma düşürülmesi Adalet mi olur?
Hayır.
Fanatiklik olur , ceza verme otoritesi kimde ise Allah'a daha yakın olmak için Allah'ın gözüne girmek için bu işi zevkle düşünmeden sorgulamadan yapacak ve o adamın elini acımasızca belkide şehvetle kesecektir. Adalet kavramını yok edecek olgulardan biriside budur.

Bu konuda benim görüşüm , Kısas ideal de her ne kadar güzel görünsede , pratik de adaletli ve işlevli olma olasılığı düşüktür.
Adalet körü körüne uygulanacak bir ceza sistemi değil, bireyin ve toplumun çıkarlarını gözeten bir dengeleme mekanizması olmalıdır.
Gerçek adalet, neden-sonuç ilişkisini göz önüne alarak suçu önlemeye ve suçluyu topluma kazandırmaya yönelik bir sistem geliştirmekten geçer.

Karma konusu ise benim bildiğim kadarı ile evrensel bir cezalandırmaya verilen isim yani sistemin uzun vadede eninde sonunda yaptığının karşılığını sana iade edeceği kavramı burada pek bir örtüşme göremedim ben.
 
Bozuk saatinde günde 1 kere doğruyu göstermesi onun bilgi kaynağı noktasında tek olduğunu göstermez , Türk ceza kanunlarında bulunan her suç için kısas uygulanması mümkün değildir örnek vermek gerekirse ;

'' Sokakta yatan evsiz bir insan senin evine girip evindeki altınları çalıp kaçıyor.'' bu kişiye nasıl bir kısas uygulanacak ?
Şeriatta bu kişinin eli kesilir , peki bu gerçekten adaletli midir? hiç bir şeyi olmayan, toplumdan ( o zamanın dönemi ile küçük bir köyden ) dışlanmış kendisine imkanlar verilmemiş bir adamın hayatta kalma içgüdüsünü yerine getirip aksiyon alması ve bunun karşılığında adamın elinin kesilmesi ve
o bireyin daha kötü bir duruma düşürülmesi Adalet mi olur?
Hayır.
Fanatiklik olur , ceza verme otoritesi kimde ise Allah'a daha yakın olmak için Allah'ın gözüne girmek için bu işi zevkle düşünmeden sorgulamadan yapacak ve o adamın elini acımasızca belkide şehvetle kesecektir. Adalet kavramını yok edecek olgulardan biriside budur.

Bu konuda benim görüşüm , Kısas ideal de her ne kadar güzel görünsede , pratik de adaletli ve işlevli olma olasılığı düşüktür.
Adalet körü körüne uygulanacak bir ceza sistemi değil, bireyin ve toplumun çıkarlarını gözeten bir dengeleme mekanizması olmalıdır.
Gerçek adalet, neden-sonuç ilişkisini göz önüne alarak suçu önlemeye ve suçluyu topluma kazandırmaya yönelik bir sistem geliştirmekten geçer.

Karma konusu ise benim bildiğim kadarı ile evrensel bir cezalandırmaya verilen isim yani sistemin uzun vadede eninde sonunda yaptığının karşılığını sana iade edeceği kavramı burada pek bir örtüşme göremedim ben.
Farklı bir bakış açısı ,teşekkürler öncelikle.İslami kurallar ve karma açısından korelasyon bulunuyor sonraki yorumda bahsettiğim olgu kısas değil,İslami kurallar.
 
Kısas konusuyla ilgili bilgim sınırlı bu yüzden bilgisi olan hocalarımızdan bilgilerini paylaşmalarını rica ettim.Adalet konusuna gelirsek adaletin bireysellik düşünce tabanında eğitimle kazanılacağını düşünüyorum .Ayn Rand ın önerdiği tarzda bir adalet anlayışı olabilir. Herkesin kendi merkeze koyması ve akılcı/etik davranışlarda bulunması gayet mantıklı bir seçenek gibi duruyor .Ayn Rand ın kitaplarında diğer savunduğu birtakım düşüncelerine katılmasam da bu tarzda bir eğitim sorunların ortaya çıkmadan çözülmesinde rol oynar.Suç işleyen birisine gelirsek, bu konuda dedikleriniz gayet mantıklı lakin iyilik ve kötülük kavramına herkes kendi penceresinden yorum katıyor.Bunun ancak ve ancak Tek olan Yaradının kurallarına göre olmasını uygun görüyorum. Şeriat kurallarından örnek vermişsiniz, şuanki ülkelerde uygulanan şeriat denilen kurallar silsilesinin sosyal hiyerarşide yalnızca alt sıralarda olan kişilere uygulandığını ve uygulatanların da kendine göre uyguladığını gözden kaçırıyorsunuz gibi.Çözüm fikrime gelirsem eğer gerçeklerin kelamcı bakış açısıyla kazanılabileceğini düşünüyorum ,şahsi veya toplumun kendi kültürel yorumlarıyla değil.
 
Bir de yönetenlerin ve kural koyan/uygulayan kesimin sadece kendi refahını menfaatini düşünmeyen bulunduğu konumun gereklerini bilen akıllı ,etik ve vicdanlı olmasını isterim.
Bir de yönetenleri seçenlerin de akıllı/etik ve rasyonel olması gerekir,duygusal değil .
1921 yılında sigmund freudun yayınladığı kitle psikolojisi kitabından bir anektod bırakmak isterim .”Kitleler organize olmayan bir şekilde bir araya geldiklerinde içinde barındırdıkları en aptal insanın zeka seviyesine inerler”.
Bu sebepten ikinci yazdığım biraz ütopik kalıyor.
Etik felsefesini okumanızı ayrıca tavsiye ederim bu arada. Daha doğrusu bunu daha çok yönetenlerin okuması gerekir .O da onların görevi ve sorumlulukları ne de olsa
 
Kısas konusuyla ilgili bilgim sınırlı bu yüzden bilgisi olan hocalarımızdan bilgilerini paylaşmalarını rica ettim.Adalet konusuna gelirsek adaletin bireysellik düşünce tabanında eğitimle kazanılacağını düşünüyorum .Ayn Rand ın önerdiği tarzda bir adalet anlayışı olabilir. Herkesin kendi merkeze koyması ve akılcı/etik davranışlarda bulunması gayet mantıklı bir seçenek gibi duruyor .Ayn Rand ın kitaplarında diğer savunduğu birtakım düşüncelerine katılmasam da bu tarzda bir eğitim sorunların ortaya çıkmadan çözülmesinde rol oynar.Suç işleyen birisine gelirsek, bu konuda dedikleriniz gayet mantıklı lakin iyilik ve kötülük kavramına herkes kendi penceresinden yorum katıyor.Bunun ancak ve ancak Tek olan Yaradının kurallarına göre olmasını uygun görüyorum. Şeriat kurallarından örnek vermişsiniz, şuanki ülkelerde uygulanan şeriat denilen kurallar silsilesinin sosyal hiyerarşide yalnızca alt sıralarda olan kişilere uygulandığını ve uygulatanların da kendine göre uyguladığını gözden kaçırıyorsunuz gibi.Çözüm fikrime gelirsem eğer gerçeklerin kelamcı bakış açısıyla kazanılabileceğini düşünüyorum ,şahsi veya toplumun kendi kültürel yorumlarıyla değil.
Görüşleriniz ilginç , iyilik ve kötülük kavramına kimin penceresinden bakıldığının pekde bir önemi yoktur .
TCK'da suçlar bellidir ve cezaları yazılmıştır.
Eğer her şeyi yaratıcıya bırakacaksak, o zaman insan aklı ve iradesi neden var? ipleri tanrının eline bırakmak kolaya kaçmak olur.
Ve yine hangi Tanrı'nın kanunlarına göre belirleyeceğiz ?
Şeriat veya herhangi bir dini hukuk sistemi bile insani yorumlara muhtaçtır , Tarih boyunca farklı mezheplerin ve yorumların olduğu ve aynı konuda farklı hükümlerin verildiği bildiğimiz bir durum.
Gözden kaçırıyorsunuz dediğiniz kısım , ben zaten yorumumda 'ceza verme otoritesi kimde ise' diye belirtirken maslow piramidinin üst basamaklarındakinden , köy'de sözü geçen kişilerden bahsetmiştim. Bu dünyada zaten hiçbir zaman paranın ve gücün olduğu yerde Adalet tarafsız işlemez.
Eğer yaşadığımız dünyada adalet, düzen ve etik bir toplum istiyorsak, ipleri tamamen bir yaratıcıya bırakmak yerine aklımızı ve ahlaki bilincimizi kullanmamız gerekiyor. Tarih boyunca en büyük ilerlemeler, her şeyi kadere bırakmak yerine sorumluluk alarak hareket edenler tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bir de yönetenlerin ve kural koyan/uygulayan kesimin sadece kendi refahını menfaatini düşünmeyen bulunduğu konumun gereklerini bilen akıllı ,etik ve vicdanlı olmasını isterim.

Katılıyorum , fakat yine ideal'den öteye geçebileceğini düşünmüyorum. Türkiye bunun en büyük örneğidir.

İşin sonunda demem o ki ; Eğer Adalet'i yazılı olmayan , kelamcı anlayışa , farklı görüşlere ,düşüncelere ,mezheplere veya kısasa bırakırsak işimiz zor.
Adaletin sadece kelamcı bakış açısına veya dini yorumlara bırakılması, hukukun keyfi ve değişken hale gelmesine neden olur.
Eğer gerçekten adil bir düzen istiyorsak toplumsal düzende akıl, hukuk ve evrensel etik kuralları esas almalıyız.

Belki aradığın islamcı kısas yorumu bu değil fakat yazdıklarım tamamen benim görüşümdür, umarım islam hakkında daha iyi bilgi sahibi olan birisi gelip aradıklarını detaylı aktarabilir.
 
Görüşleriniz ilginç , iyilik ve kötülük kavramına kimin penceresinden bakıldığının pekde bir önemi yoktur .
TCK'da suçlar bellidir ve cezaları yazılmıştır.
Eğer her şeyi yaratıcıya bırakacaksak, o zaman insan aklı ve iradesi neden var? ipleri tanrının eline bırakmak kolaya kaçmak olur.
Ve yine hangi Tanrı'nın kanunlarına göre belirleyeceğiz ?
Şeriat veya herhangi bir dini hukuk sistemi bile insani yorumlara muhtaçtır , Tarih boyunca farklı mezheplerin ve yorumların olduğu ve aynı konuda farklı hükümlerin verildiği bildiğimiz bir durum.
Gözden kaçırıyorsunuz dediğiniz kısım , ben zaten yorumumda 'ceza verme otoritesi kimde ise' diye belirtirken maslow piramidinin üst basamaklarındakinden , köy'de sözü geçen kişilerden bahsetmiştim. Bu dünyada zaten hiçbir zaman paranın ve gücün olduğu yerde Adalet tarafsız işlemez.
Eğer yaşadığımız dünyada adalet, düzen ve etik bir toplum istiyorsak, ipleri tamamen bir yaratıcıya bırakmak yerine aklımızı ve ahlaki bilincimizi kullanmamız gerekiyor. Tarih boyunca en büyük ilerlemeler, her şeyi kadere bırakmak yerine sorumluluk alarak hareket edenler tarafından gerçekleştirilmiştir.



Katılıyorum , fakat yine ideal'den öteye geçebileceğini düşünmüyorum. Türkiye bunun en büyük örneğidir.

İşin sonunda demem o ki ; Eğer Adalet'i yazılı olmayan , kelamcı anlayışa , farklı görüşlere ,düşüncelere ,mezheplere veya kısasa bırakırsak işimiz zor.
Adaletin sadece kelamcı bakış açısına veya dini yorumlara bırakılması, hukukun keyfi ve değişken hale gelmesine neden olur.
Eğer gerçekten adil bir düzen istiyorsak toplumsal düzende akıl, hukuk ve evrensel etik kuralları esas almalıyız.

Belki aradığın islamcı kısas yorumu bu değil fakat yazdıklarım tamamen benim görüşümdür, umarım islam hakkında daha iyi bilgi sahibi olan birisi gelip aradıklarını detaylı aktarabilir.
Hocam burda fikirleri konuşuyoruz, ceza kanunları olması gereken bir şey , devletin varlığının olması gerektiği gibi.İnsanlar özgürlük ister ama tamamen özgür olmayı hak etmez regüle edilmesi gereken bir canlı.Benim bahsettiğim şey sadece fikirlerin çarpışması hadi şöyle olsun hadi şeriat gelsin gibi bir şey değil, ki keza laik bir ülkede yaşamaktan gayet memnunum,herkes dilediği gibi yaşasın başkalarının bireysel haklarına karışmadığı sürece hristiyan mıdır ateist midir vs kimsenin hakkı yok bir söz söylemeye. ceza kanunlarına ikidir konuyu getirmeniz benim sualimi anlamamanızdan kaynaklanıyor.Türk Ceza kanununa gelirsek o zaten her Türk vatandaşının doğuştan imzaladığı kontrat gibi düşünebiliriz.Lakin şuna da dikkat çekmek isterim dünyadaki adalet sistemi o kadar açıklarla dolu ki, avukatlar daha iyi anlayacaktır fikrimi. İyi bir avukat davanın seyrini çok farklı bir yere sürükleyebilir.Avukat meselesini de geçin uygulanıyor mu yüzde yüz, maalesef ki hayır.Çok da konuşmak istemiyorum ,açıp bir iki haber okuyan birisi de görür gerçeği.
Kelamcı bakış açısına da gelirsek kelam manâ olarak söz olduğu için mezhepleri araya katmadan direkt bir bakış anlamına gelir.Diğer konulara gelelim.
Suç konusunda hem fikiriz.Suçun yasalarla kural koyucular tarafından belirlenmesi toplumun refahı ve bireyin huzuru için olması gereken bir olgu ve gerçeklik.Yasalar haricinde insanın içinde de bir mahkeme var o da vicdan, bu da bence Yaradanın eseridir bu da atlanmamalı bence .Şimdi iyilik ve kötülük fikrine de geleyim bu felsefenin daha doğrusu etik felsefenin temel sorularından birisi.Herkes kendine göre yorumlar iyi veya kötüyü lafına geleyim .Ayn rand dan örnek vereyim. Kendini zenginleştirmek isteyen iki kişi var biri soyguncu ve diğer biri sanayici.İkisi de kendine göre iyi bir şey yapıyor biri kötülüğü seçerek topluma düşmanlık ederek yaparken diğeri üretim yoluyla,bulunduğu topluma değer katarak zenginleşmeyi seçiyor. Biz de ikincinin iyi olduğunu düşünüyoruz ve düşünmeliyiz gibi .Çok derin konular yazarak zor hocam.Herkesin kendi yolculuğu bu işler.
Ütopik bir dünya ve fikirler olabilir bunca yazdıklarımız lakin beyin fırtınası yapalım düşünelim. Düşünmeyen insan ,kendini geliştiremez toplumu ilerletemez.
Fikriniz konusunda da ayrıca teşekkür ederim güzel bir yazı olmuş .
 
Kısasta hayat (enerjisi) vardır. Ayet.

Tersten oku : hakkının sana iade edilememsinde, alacaklı durumda kalmada, yaşam enerjini emici blokajlar vardır.

Yani haksızlığı kanıksamanda kısır enerjiler vardır ve bu enerjiler yavaş yavaş üstüne sinmeye ve seni dönüştürmeye başlar. Beynin kendi kendini nöbetler geçirerek yemeye ve seni her fırsatta kemirmeye başlar, ve bu durum kurban bilincine kadar evrilir.

Ya intikamını alacaksın ya da affedeceksin. Affedemiyorsan intikam alacaksın, intikam alamıyorsan affedeceksin. Ortası yoktur, ortada kalmak Araf olur. Sana zarar vermeye başlar. Hatta nesline de zarar verir. Neslin Araf enerjisi ile doğar. Yıldız düşüklüğü yaşar.
 
Kısasta hayat (enerjisi) vardır. Ayet.

Tersten oku : hakkının sana iade edilememsinde, alacaklı durumda kalmada, yaşam enerjini emici blokajlar vardır.

Yani haksızlığı kanıksamanda kısır enerjiler vardır ve bu enerjiler yavaş yavaş üstüne sinmeye ve seni dönüştürmeye başlar. Beynin kendi kendini nöbetler geçirerek yemeye ve seni her fırsatta kemirmeye başlar, ve bu durum kurban bilincine kadar evrilir.

Ya intikamını alacaksın ya da affedeceksin. Affedemiyorsan intikam alacaksın, intikam alamıyorsan affedeceksin. Ortası yoktur, ortada kalmak Araf olur. Sana zarar vermeye başlar. Hatta nesline de zarar verir. Neslin Araf enerjisi ile doğar. Yıldız düşüklüğü yaşar.
Dünyada adalet olmadığı için intikam almak pek mümkün görünmüyor. Ondan affetmiş gibi davraniliyor çoğu kez.
 
Dünyada adalet olmadığı için intikam almak pek mümkün görünmüyor. Ondan affetmiş gibi davraniliyor çoğu kez.
Carl Jungun sözünü descriptionunuzda gördüm, Carl Jung ekolü üzerine okumalar yapmışsınız diye tahmin ediyorum.Carl Jungun bu konuda bakış açısı nedir @Rhea
 
Kısasta hayat (enerjisi) vardır. Ayet.

Tersten oku : hakkının sana iade edilememsinde, alacaklı durumda kalmada, yaşam enerjini emici blokajlar vardır.

Yani haksızlığı kanıksamanda kısır enerjiler vardır ve bu enerjiler yavaş yavaş üstüne sinmeye ve seni dönüştürmeye başlar. Beynin kendi kendini nöbetler geçirerek yemeye ve seni her fırsatta kemirmeye başlar, ve bu durum kurban bilincine kadar evrilir.

Ya intikamını alacaksın ya da affedeceksin. Affedemiyorsan intikam alacaksın, intikam alamıyorsan affedeceksin. Ortası yoktur, ortada kalmak Araf olur. Sana zarar vermeye başlar. Hatta nesline de zarar verir. Neslin Araf enerjisi ile doğar. Yıldız düşüklüğü yaşar.
Bakara 179.
Çok güzel açıklama, teşekkürler @Retro
 
Hocam burda fikirleri konuşuyoruz, ceza kanunları olması gereken bir şey , devletin varlığının olması gerektiği gibi.İnsanlar özgürlük ister ama tamamen özgür olmayı hak etmez regüle edilmesi gereken bir canlı.Benim bahsettiğim şey sadece fikirlerin çarpışması hadi şöyle olsun hadi şeriat gelsin gibi bir şey değil, ki keza laik bir ülkede yaşamaktan gayet memnunum,herkes dilediği gibi yaşasın başkalarının bireysel haklarına karışmadığı sürece hristiyan mıdır ateist midir vs kimsenin hakkı yok bir söz söylemeye. ceza kanunlarına ikidir konuyu getirmeniz benim sualimi anlamamanızdan kaynaklanıyor.Türk Ceza kanununa gelirsek o zaten her Türk vatandaşının doğuştan imzaladığı kontrat gibi düşünebiliriz.Lakin şuna da dikkat çekmek isterim dünyadaki adalet sistemi o kadar açıklarla dolu ki, avukatlar daha iyi anlayacaktır fikrimi. İyi bir avukat davanın seyrini çok farklı bir yere sürükleyebilir.Avukat meselesini de geçin uygulanıyor mu yüzde yüz, maalesef ki hayır.Çok da konuşmak istemiyorum ,açıp bir iki haber okuyan birisi de görür gerçeği.
Kelamcı bakış açısına da gelirsek kelam manâ olarak söz olduğu için mezhepleri araya katmadan direkt bir bakış anlamına gelir.Diğer konulara gelelim.
Suç konusunda hem fikiriz.Suçun yasalarla kural koyucular tarafından belirlenmesi toplumun refahı ve bireyin huzuru için olması gereken bir olgu ve gerçeklik.Yasalar haricinde insanın içinde de bir mahkeme var o da vicdan, bu da bence Yaradanın eseridir bu da atlanmamalı bence .Şimdi iyilik ve kötülük fikrine de geleyim bu felsefenin daha doğrusu etik felsefenin temel sorularından birisi.Herkes kendine göre yorumlar iyi veya kötüyü lafına geleyim .Ayn rand dan örnek vereyim. Kendini zenginleştirmek isteyen iki kişi var biri soyguncu ve diğer biri sanayici.İkisi de kendine göre iyi bir şey yapıyor biri kötülüğü seçerek topluma düşmanlık ederek yaparken diğeri üretim yoluyla,bulunduğu topluma değer katarak zenginleşmeyi seçiyor. Biz de ikincinin iyi olduğunu düşünüyoruz ve düşünmeliyiz gibi .Çok derin konular yazarak zor hocam.Herkesin kendi yolculuğu bu işler.
Ütopik bir dünya ve fikirler olabilir bunca yazdıklarımız lakin beyin fırtınası yapalım düşünelim. Düşünmeyen insan ,kendini geliştiremez toplumu ilerletemez.
Fikriniz konusunda da ayrıca teşekkür ederim güzel bir yazı olmuş .
Ne demek , ben teşekkür ederim.
🙏 Bu tarz konulara objektif yaklaşamıyorum terazide bir yön hep ağır basar , fikirde dahi olsa kısas konusu ''benim gözümde'' işi yokuşa sürmekten başka bir işe yaramaz , bu kadar yazılı kanunlar olmasına rağmen yaşadığımız şeyler göz önünde iken Adalet'in kelamcı bir anlayışla kısas yoluyla yapılması bizim (işçi sınıfının) binlerce kat daha çok ezilmesi anlamına geliyor.
Türkiye de her ne kadar kanunlar ve cezalar yazılı olsada zaten 'çoğu' hakim kendi vicdanına bakarak hüküm veriyor , bende bir çok duruşmaya girdim her ne kadar suçlunun suçu işlediğine dair bir çok delil olsa'da hakimin suçluyu kendi içindeki mahkeme terazisine koyup beraat'ine karar verdiği durumlarada çok rastladım. (kendi insani duygularından ek olarak 'gelen emirler' doğrultusundada teraziyi hep hileli kullanabiliyor.)

'' Akıllara Sofoklesin 500 yıl önce söylediği bir söz geliyor , Peki Yargıçları kim yargılayacak ? , Tüm dünyanın gıpta ile baktığı roma hukuku Tiranların elinde oyuncak mı oldu ?'' - Gibi (çok sevdiğim bir dizidir)

Keşke 'Yagami Light' gibi bir karakterimiz olsada '' Gerçek Suçluları '' defterine yazıp cezalandırsa.

Ot satan torbacıyı yakalarlar , ülkeye sokan ticaretini yapanları aramazlar,
Okul önlerinde meth dağıtırlar , köşe başında ot satan torbacıları yakalayıp haberlerde show yaparlar,
Ünlü olurlar adam öldürüp paralarıyla amerikaya kaçarlar ,
Emir gelir suçsuz kişileri kaçma riski var diyerek tutuklayıp 5 yıldan uzun süre insan haklarını ihlal edip içeride tutarlar , ( savcı daha dosyayı açmamıştır dahi kaldı ki iddaname yazıp hakime gönderip davayı görecek. )

size daha binlerce örnek sayabilirim...
Bu dünyada adalet hiç bir zaman olmadı çünkü , Yaratıcının kendisi adil değildi!

Kısas konusunda benim görüşlerim budur , değiştirebileceğini düşünen veya kısasın yararlarından, işlevselliğinden bahsedecek açıklamalarını yapacak birisi var ise objektif bir şekilde dinleyebilirim.
 
Ne demek , ben teşekkür ederim.
🙏 Bu tarz konulara objektif yaklaşamıyorum terazide bir yön hep ağır basar , fikirde dahi olsa kısas konusu ''benim gözümde'' işi yokuşa sürmekten başka bir işe yaramaz , bu kadar yazılı kanunlar olmasına rağmen yaşadığımız şeyler göz önünde iken Adalet'in kelamcı bir anlayışla kısas yoluyla yapılması bizim (işçi sınıfının) binlerce kat daha çok ezilmesi anlamına geliyor.
Türkiye de her ne kadar kanunlar ve cezalar yazılı olsada zaten 'çoğu' hakim kendi vicdanına bakarak hüküm veriyor , bende bir çok duruşmaya girdim her ne kadar suçlunun suçu işlediğine dair bir çok delil olsa'da hakimin suçluyu kendi içindeki mahkeme terazisine koyup beraat'ine karar verdiği durumlarada çok rastladım. (kendi insani duygularından ek olarak 'gelen emirler' doğrultusundada teraziyi hep hileli kullanabiliyor.)

'' Akıllara Sofoklesin 500 yıl önce söylediği bir söz geliyor , Peki Yargıçları kim yargılayacak ? , Tüm dünyanın gıpta ile baktığı roma hukuku Tiranların elinde oyuncak mı oldu ?'' - Gibi (çok sevdiğim bir dizidir)

Keşke 'Yagami Light' gibi bir karakterimiz olsada '' Gerçek Suçluları '' defterine yazıp cezalandırsa.

Ot satan torbacıyı yakalarlar , ülkeye sokan ticaretini yapanları aramazlar,
Okul önlerinde meth dağıtırlar , köşe başında ot satan torbacıları yakalayıp haberlerde show yaparlar,
Ünlü olurlar adam öldürüp paralarıyla amerikaya kaçarlar ,
Emir gelir suçsuz kişileri kaçma riski var diyerek tutuklayıp 5 yıldan uzun süre insan haklarını ihlal edip içeride tutarlar , ( savcı daha dosyayı açmamıştır dahi kaldı ki iddaname yazıp hakime gönderip davayı görecek. )

size daha binlerce örnek sayabilirim...
Bu dünyada adalet hiç bir zaman olmadı çünkü , Yaratıcının kendisi adil değildi!

Kısas konusunda benim görüşlerim budur , değiştirebileceğini düşünen veya kısasın yararlarından, işlevselliğinden bahsedecek açıklamalarını yapacak birisi var ise objektif bir şekilde dinleyebilirim.
Farklı bir bakış açısı.
Sofoklesin sözü de çok güzelmiş.
Yaradanın adaletli olması gerektiğini düşünmek bence eksik kalır, sonuçta akıl vermiş (dini realiteyi katmadan konuşacam).Adalet denen olgu etik kurallarının temelinde yatan empati duygusuyla örtüşür aslında.Adalet insani bir kavram özünde, o da insanın yaşamını huzurlu ve toplumun güven içinde yaşaması için var, özünde insani bir kavram adalet.Adaleti Yaradandan beklemek biraz absürt olurdu bence.
Yaradan adaleti sağlayacak en büyük araç gereç olan beyin ve kollektif şuur kazanmayı bizlere default olarak eklemiş.Bence en büyük adalet bu :).
Vicdan konusunda da değişkenlikler olabilir tabi, yetiştiği çevre, deneyimlenen olaylar ve fikirler,yaşam boyu elde edilen farklı kazanımlar vs. Ortak vicdan var mıdır veya olmalı mıdır bu konu da çok derin bir araştırma gerekiyor, şahsi fikrim vicdanın bir öz olarak verildiği. Genel olarak aynı kaldığı bazı noktaların olduğu gibi farklılıklar da gösterebilir bunun sebebinin de yukarıda yazdığım değişkenlerden kaynaklıdır diye düşünüyorum.
Yaradanın kelamını uygulamak konusuna gelirsek de biraz ütopik kaçıyor ne de olsa uygulayanlar ademoğlu .
Bu konuda bilgisi olan ve düşünmüş olan arkadaşları bekleriz konuya .
 
Farklı bir bakış açısı.
Sofoklesin sözü de çok güzelmiş.
Yaradanın adaletli olması gerektiğini düşünmek bence eksik kalır, sonuçta akıl vermiş (dini realiteyi katmadan konuşacam).Adalet denen olgu etik kurallarının temelinde yatan empati duygusuyla örtüşür aslında.Adalet insani bir kavram özünde, o da insanın yaşamını huzurlu ve toplumun güven içinde yaşaması için var, özünde insani bir kavram adalet.Adaleti Yaradandan beklemek biraz absürt olurdu bence.
Yaradan adaleti sağlayacak en büyük araç gereç olan beyin ve kollektif şuur kazanmayı bizlere default olarak eklemiş.Bence en büyük adalet bu :).
Vicdan konusunda da değişkenlikler olabilir tabi, yetiştiği çevre, deneyimlenen olaylar ve fikirler,yaşam boyu elde edilen farklı kazanımlar vs. Ortak vicdan var mıdır veya olmalı mıdır bu konu da çok derin bir araştırma gerekiyor, şahsi fikrim vicdanın bir öz olarak verildiği. Genel olarak aynı kaldığı bazı noktaların olduğu gibi farklılıklar da gösterebilir bunun sebebinin de yukarıda yazdığım değişkenlerden kaynaklıdır diye düşünüyorum.
Yaradanın kelamını uygulamak konusuna gelirsek de biraz ütopik kaçıyor ne de olsa uygulayanlar ademoğlu .
Bu konuda bilgisi olan ve düşünmüş olan arkadaşları bekleriz konuya .
Dini konuda yorum ve fikir alışverişinde bulunabilirim lakin bu konuda benden daha fazla bilgisi olan hocalarımın bilgisini ve fikrini bizlerle paylaşmasının daha yararlı olacağını düşünüyorum bizlere. Merakla bekliyoruz ..
 
Dünyada adalet olmadığı için intikam almak pek mümkün görünmüyor. Ondan affetmiş gibi davraniliyor çoğu kez.


Dünyada adalet var tabi ki, yani denge-antidenge sistemi sürekli çalışıyor.

Dengenin bir tarafıyla fazla oynarsan, antidenge unsurları bir anda orantıyı sabitlemek için gelir seni bulurlar.


Buna karma diyoruz. Daha doğrusu bu fenomeni bir şekilde tarif etmeye çalışıyoruz farklı ekollerle.




Yaş sopa bile düz bir dengededir. Terazidedir yani. Sen onu bir tarafa doğru büküp yamulttursan, onu ilk haline getirmek için düzelmen yetmez. Sopa yine yamuk kalır. Ona anti denge uygulaman lazım. Yani tam ters tarafa doğru, aynı kuvvetle, aynı şekilde bükmen lazım ki sopa düzelsin.
Yani öncesi ve sonrası bir bütün metematik vermeli.

Allahın adaleti de böyle. Seni tam ters tarafa doğru bükerken aslında daha önceki bir eğriliği dogrultmaya çalışan bir sistemi işletiyor üstünde. Sense Allahın adaleti yok diyorsun. Halbuki başımıza gelen her şeyin öncesi var. Öncesi yoksa (sakat doğanlar) da sonrası var. Kimsenin akıbetini oyunu bitmeden bilemeyiz.
 
Dünyada adalet var tabi ki, yani denge-antidenge sistemi sürekli çalışıyor.

Dengenin bir tarafıyla fazla oynarsan, antidenge unsurları bir anda orantıyı sabitlemek için gelir seni bulurlar.


Buna karma diyoruz. Daha doğrusu bu fenomeni bir şekilde tarif etmeye çalışıyoruz farklı ekollerle.




Yaş sopa bile düz bir dengededir. Terazidedir yani. Sen onu bir tarafa doğru büküp yamulttursan, onu ilk haline getirmek için düzelmen yetmez. Sopa yine yamuk kalır. Ona anti denge uygulaman lazım. Yani tam ters tarafa doğru, aynı kuvvetle, aynı şekilde bükmen lazım ki sopa düzelsin.
Yani öncesi ve sonrası bir bütün metematik vermeli.

Allahın adaleti de böyle. Seni tam ters tarafa doğru bükerken aslında daha önceki bir eğriliği dogrultmaya çalışan bir sistemi işletiyor üstünde. Sense Allahın adaleti yok diyorsun. Halbuki başımıza gelen her şeyin öncesi var. Öncesi yoksa (sakat doğanlar) da sonrası var. Kimsenin akıbetini oyunu bitmeden bilemeyiz.
Merhaba , denge-antidenge mevzusunu biraz daha detaylandırabilirmisiniz?
Akıbeti bitmeden bilememe noktanızda çok basit bir argüman vardır '' tecavüz edilerek öldürülen bebekler ''.
birde Allahın adaleti noktasında , sakat doğanların sonrası var demişsiniz nasıl oluyor ?
tartışma amaçlı değil sadece bilgilenme amaçlı sorulardır
Teşekkür ederim.
 
Geri
Üst