İnsan bedeninin sembolizmi

aNAkSaRatE

Banlı Kullanıcı
Katılım
4 Tem 2018
Mesajlar
426
Tepkime puanı
1,720
H. P. Blavatsky Isis Unveiled adlı eserinde paganların insan anlayışını şu şekilde açıklamaktadır:

"İnsan küçük alemdir (evrenin içinde küçük bir evren). Tıpkı cenin gibi, üç ruhunun yardımıyla, makrokozmosun rahminde asılı durur. Dünyevi bedeni, onun ebeveyni olan yer ile sürekli bir ilişki içindeyken, astral ruhu yıldızlara ait anima mundi ile birlik içinde yaşar. Dünyada her şeye nüfuz eden elementler, uzayı da doldurduğu ve uzay kıyısız ve sonsuz olduğu için, insan ve uzay birbirinin içindedir. İnsanın üçüncü ruhuna gelince, o En Yüksek Sebep, alemin Ruhani Nuru'ndan yayılan sayısız ışınımlardan biri olarak sonsuz bir ışından başka ne olabilir? Bu organik ve organik olmayan, ruhani ve fiziksel doğanın teslisidir. Bu teslis üçteki birdir. Proclus'un söylediği gibi 'Monad, ilk olarak, Sonsuz Tanrı'dır; ikinci olarak, ebediyettir, üçüncü olarak paradigma evrenin kalıbıdır.' Bu üçü, Akli Triad'ı oluşturur. "


Putperestliğin din haline gelmesinden çok önce, ilk rahipler tapınağın kutsal odasına bir insan heykeli koymuşlardı. Bu insan sureti, bütün karmaşıklığı içinde İlahi Kudret'i sembolize ediyordu. Dolayısıyla kadim zamanların rahipleri, ders kitabı olarak gördükleri insanı inceleyerek, bir parçası oldukları semavi planın daha yüce ve soyut gizemlerini öğreniyorlardı. İlkel sunaklar üzerinde duran bu heykeller, tıpkı gizem okullarındaki kimi (amblemsel) el şekilleri gibi rölyef veya boyama hiyerogliflerle kaplıydı. Belki heykelin içi açılabiliyor, organlar, kemikler, kaslar, sinirler ve diğer organların konumları görülebiliyordu. Çağlar süren araştırmaların sonunda manken karmaşık hiyeroglifler ve sembolik glifler yığınıyla kaplanmıştı. Her uzvun kendine ait gizli bir anlamı vardı. Bu uzuvların oranları, kozmosun bütün kısımlarının ölçülerini veriyordu. O bilgelerin ve hiyerofantların sahip oldukları bütün bilgiyi taşıyan muhteşem bir bileşik semboldü.


Fakat sonra putperestlik geldi. Gizem okulları onun içinde çürüdü. Sırlar kayboldu, sunağın üzerinde duran gizemli insanın kimliğini artık hiç kimse bilmiyordu. Tek hatırlanan şey heykelin Evrensel Kudret'in kutsal bir sembolü olduğuydu. Nihayet insanlar onu bir tanrı, insanın ilk sureti olarak görmeye başladı. Mankenin yapılış amacının bilgisi kaybolduktan sonra, rahipler tasvire tapındılar, ta ki ruhani kavrayış eksiklikleri tapınağı başlarına yıkana ve tasvir de onun anlamını unutan medeniyetle birlikte parçalanana kadar.


Geçmiş asırların inisiye akılları, ilk tanrıbilimcileri, insanın aslında Tanrı suretinde yaratıldığına dair varsayımdan hareketle, insan bedeni üzerinde devasa bir teolojik yapı inşa etmişlerdir. Bugünkü dünya dinlerinin çoğu, inançlarının ve öğretilerinin kaynağının biyoloji bilimi olduğu gerçeğini bilmez. Modernlerin, Ulühiyet'in doğrudan vahiylerine dayandığına inandığı yasalar ve ahlak, gerçekte, beşeri yapının karmaşıklığına dalarak asırlar süren sabırlı araştırmaların ve bu araştırmayla ortaya çıkarılan sonsuz harikaların meyveleridirler.


Dünyanın neredeyse bütün kutsal kitaplarında bir anatomik mecaz bulunabilir. Özellikle yaratım mitlerinde, bu çok belirgindir. Cenin hayatı ve gebelik hakkında bilgi sahibi olan herhangi bir insan, Adem ile Havva, Eden Bahçesi, Eleusis Gizemleri'nin dokuz derecesi, Brahmanların Vişnu'nun bedenlenmesine dair efsanelerinin mecazi temellerini görmekte zorluk çekmeyecektir. Evrensel Yumurta, İskandinav Ginnungagap miti (dünyanın tohumunun atıldığı uzaydaki karanlık uçurum), ebeveynsel üretme gücünün sembolü olarak balığın kullanılması, tümü, teolojik akıl yürütmelerin gerçek kaynağına işaret eder.

Kadim filozoflar, insanın, hayat bulmacasının anahtarı olduğunun farkına varmışlardı; çünkü insan İlahi Plan'ın yaşayan imgesiydi. Gelecek çağlarda insanlık şu kadim sözlerin ciddiyetini bir kez daha tümüyle kavrayacaktır:

"İnsan, insan olmanın ne demek olduğunu araştırmak demektir. "

-Tüm Çağların Gizli Öğretileri- adlı kitaptan alıntıdır.
 
Üst