La-edri
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 21 Haz 2010
- Mesajlar
- 2,195
- Tepkime puanı
- 509
Kudüs…
Süleyman mabedi…
Güneş batıya doğru yol almaktadır. Etraf sakin, kalabalık dünyalık telaşıyla başbaşa.
Yahudiye kralı Herod, gün geçmiyor ki vergileri artırmasın. Diğer yandan Yahudi din adamlarının esnafla anlaşıp insanlara yaptığı faiz zulmü. Halk perişan. Hahamlar ayinle meşguller.
Derken mabedin kapısı açılır ve içeriye tarihin akışını değiştirecek bir insan girer. Yahudi tarihinde ilk kez bir kadın mabedin içinde erkeklerle birlikte namaza durmuştur. Olacak şey değil. Kudüs ayağa kalkar. Dünyanın en yalnız kadını Meryem, bir kadın için dünyanın en büyük derdini varlığında taşımaktadır. Bu dert gelmesi beklenen İsa Mesih’tir.
“Yeryüzünde hangi kadın, utanma duygusunu Meryem kadar yaşamış olabilir ki!” diyor Kirkegaard ‘Korku ve Titreme’ adlı kitabında. Anlamaya çalışıyor filozof, anlaşılması mümkün olmayan şeyi. “Hiçbir felsefî ve etik değer onun çilesini açıklamaya yetmez.” Dünyaya gelmiş hiçbir kadın Meryem’in çektiği sıkıntıyı çekmemiş, duyduğu utancı hissetmemiştir. Belki de bundandır, iki bin yıldır üç büyük dinin anlattığı ve kıyamete kadar anılacak bir kadındır o. Handiyse dünyaya gelen herkes, Meryem’i konuşmadan, onunla ilgili bir görüş sahibi olmadan göçmez bu ‘pıtraklı diyar’dan. Kimileri iftira eder (Yahudiler), kimileri Azize Meryem sayar (Hristiyanlar), kimileri de cennet ve cennetliklerin övünç kaynağı mukaddes dört kadından biri, Hazret-i Meryem olarak bilir onu (Müslümanlar).
Bütün kadınların içinden seçilmiş ancak Meryem gibi bir kadın, İsa gibi bir derdi karnında taşıyabilirdi. Bir kadın ki “dünyaya kapalı Allah’a açık.” Bir kadın ki, “Hakk’a yakın halka uzak”. Sezai Karakoç’un enfes tespitiyle, “Halk çocuk gibidir. O sana gelmezse sen ona gitmelisin”. Kalabalık hiçbir zaman düzeninin bozulmasına razı olmaz. Oturmuş kalıpları yerinden oynatmaya başladığın anda, oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi ağlamaya başlar. Ve Süleyman mabedinde bir kadın namaz kılanlarla beraber namaza durduğunda, Yahudiler’in korku ve hayreti bu yüzdendir. Yeryüzünün en iffetli kadını Meryem, Allah’ın emrini yerine getirirken onu savunan tek kişi yine bir Peygamber, Zekeriyya (as)dır. Bu derdi, bu ızdırabı ancak, Allah’ı hakkıyla takdir edenler bilip anlayabilir. Ve ancak, hakikati bilenler kendi varlıklarında bir Meryem ve İsa taşıdıklarının farkındadırlar. Rûmî’nin muhteşem tespitiyle; “Ten Meryem gibidir. Ve herbirimizin bir Îsa’sı vardır.”
Haber Lotus
Süleyman mabedi…
Güneş batıya doğru yol almaktadır. Etraf sakin, kalabalık dünyalık telaşıyla başbaşa.
Yahudiye kralı Herod, gün geçmiyor ki vergileri artırmasın. Diğer yandan Yahudi din adamlarının esnafla anlaşıp insanlara yaptığı faiz zulmü. Halk perişan. Hahamlar ayinle meşguller.
Derken mabedin kapısı açılır ve içeriye tarihin akışını değiştirecek bir insan girer. Yahudi tarihinde ilk kez bir kadın mabedin içinde erkeklerle birlikte namaza durmuştur. Olacak şey değil. Kudüs ayağa kalkar. Dünyanın en yalnız kadını Meryem, bir kadın için dünyanın en büyük derdini varlığında taşımaktadır. Bu dert gelmesi beklenen İsa Mesih’tir.
“Yeryüzünde hangi kadın, utanma duygusunu Meryem kadar yaşamış olabilir ki!” diyor Kirkegaard ‘Korku ve Titreme’ adlı kitabında. Anlamaya çalışıyor filozof, anlaşılması mümkün olmayan şeyi. “Hiçbir felsefî ve etik değer onun çilesini açıklamaya yetmez.” Dünyaya gelmiş hiçbir kadın Meryem’in çektiği sıkıntıyı çekmemiş, duyduğu utancı hissetmemiştir. Belki de bundandır, iki bin yıldır üç büyük dinin anlattığı ve kıyamete kadar anılacak bir kadındır o. Handiyse dünyaya gelen herkes, Meryem’i konuşmadan, onunla ilgili bir görüş sahibi olmadan göçmez bu ‘pıtraklı diyar’dan. Kimileri iftira eder (Yahudiler), kimileri Azize Meryem sayar (Hristiyanlar), kimileri de cennet ve cennetliklerin övünç kaynağı mukaddes dört kadından biri, Hazret-i Meryem olarak bilir onu (Müslümanlar).
Bütün kadınların içinden seçilmiş ancak Meryem gibi bir kadın, İsa gibi bir derdi karnında taşıyabilirdi. Bir kadın ki “dünyaya kapalı Allah’a açık.” Bir kadın ki, “Hakk’a yakın halka uzak”. Sezai Karakoç’un enfes tespitiyle, “Halk çocuk gibidir. O sana gelmezse sen ona gitmelisin”. Kalabalık hiçbir zaman düzeninin bozulmasına razı olmaz. Oturmuş kalıpları yerinden oynatmaya başladığın anda, oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi ağlamaya başlar. Ve Süleyman mabedinde bir kadın namaz kılanlarla beraber namaza durduğunda, Yahudiler’in korku ve hayreti bu yüzdendir. Yeryüzünün en iffetli kadını Meryem, Allah’ın emrini yerine getirirken onu savunan tek kişi yine bir Peygamber, Zekeriyya (as)dır. Bu derdi, bu ızdırabı ancak, Allah’ı hakkıyla takdir edenler bilip anlayabilir. Ve ancak, hakikati bilenler kendi varlıklarında bir Meryem ve İsa taşıdıklarının farkındadırlar. Rûmî’nin muhteşem tespitiyle; “Ten Meryem gibidir. Ve herbirimizin bir Îsa’sı vardır.”
Haber Lotus
