İlişkiler

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,256
Tepkime puanı
3,159
Biz insanlar hakkında bir kanıya varmakta, bir sonuca ulaşmakta çok acele ederiz. Egosal zihin için diğer insanları etiketlemek, onlara kavramsal bir kimlik vermek, onlar hakkında ahlaki bir yargıda bulunmak doyum vericidir. Her insan belli biçimlerde düşünmeye ve davranmaya koşullanmıştır; bu hem genetiğimizden, hem de çocukluk deneyimlerimizden ve kültürel çevremizden kaynaklanan bir koşullanmadır. İnsanların gerçek kimliği bu değildir, ama onlar öyle görünürler. Siz birisi hakkında bir yargıda bulunurken, o koşullanmış zihin kalıplarını onun gerçek kimliğiyle karıştırırsınız. Böyle yapmak derin bir biçimde koşullanmış ve bilinçsiz bir kalıptır. Siz o insana kavramsal bir kimlik verirsiniz ve o sahte kimlik sadece diğer kişi için değil, sizin için de bir hapishane olur. Yargıyı bırakmak sizin o insanların yaptıkları şeyleri görmemeniz anlamına gelmez. Bu onların davranışını bir koşullanma biçimi olarak görmeniz ve böyle kabul etmeniz anlamına gelir. Siz ondan o kişi için bir kimlik oluşturmazsınız. Bu diğer kişiyi olduğu gibi, sizi de koşullanmayla, formla, zihinle özdeşleşmekten kurtarır. O zaman ego artık sizin ilişkilerinizi yönetemez. Ego yaşamınızı yönettiği sürece, düşüncelerinizin, duygularınızın ve eylemlerinizin çoğu arzudan ve korkudan kaynaklanır. O zaman ilişkilerde siz diğer kişiden ya bir şey istersiniz ya da onun bir şeyinden korkarsınız. Sizin onlardan istediğiniz şey zevk ya da maddi kazanç, itibar, övgü ya da dikkat olabilir veya kıyaslama ve onlardan daha fazla olduğunuzu, daha çok şeye sahip olduğunuzu ya da daha çok şey bildiğinizi saptama yoluyla benlik duygunuzu güçlendirmek olabilir. Korktuğunuz şey ise durumun bunun tersi olması ve onların sizin benlik duygunuzu bir biçimde zayıflatmalarıdır. Şimdiki ânı -amacınıza ulaştıracak bir araç olarak kullanmak yerinedikkatinizin odak noktası yaptığınızda, egoyu ve insanları amacınıza ulaştıracak bir araç olarak kullanma itilimini -başkaları pahasına kendinizi yükseltmeyi içeren o bilinçsiz itilimi- aşarsınız. Siz tüm dikkatinizi ilişkiye girdiğiniz kişiye verdiğinizde, ilişkiden -pratik meseleler hariç- geçmişi ve geleceği çıkarırsınız. Karşılaştığınız herkes ile birlikteyken tamamen orada mevcut olduğunuzda, onlar için oluşturduğunuz kavramsal kimliği -onların kim oldukları ve geçmişte ne yaptıklarıyla ilgili yorumunuzu- bırakır ve arzu ile korkunun egosal hareketleri olmadan ilişkiye girebilirsiniz. Bunun anahtarı -uyanık dinginlik olan- dikkattir. İlişkilerinizde istemeyi ve korkmayı aşmak ne kadar harika bir şeydir. Sevgi hiçbir şey istemez ve hiçbir şeyden korkmaz. Eğer ilişkide olduğunuz kışının geçmişi sizin geçmişiniz olsaydı, onun çektiği acıları çekmiş olsaydınız, onun bilinç düzeyi sizin bilinç düzeyiniz olsaydı, siz de tam onun gibi düşünür ve davranırdınız. Bu idrakle birlikte bağışlama, şefkat ve huzur gelir. Ego bunu işitmek istemez, çünkü eğer o artık tepkisel davranamaz ve kendini haklı göremezse, güç kaybedecektir. Siz Şimdi alanına gelen herkesi asıl bir konuk olarak gördüğünüzde, her bir kişinin olduğu gibi olmasına izin verdiğinizde, onlar değişmeye başlarlar. Bir başka insanı özü olarak tanımak için, onun hakkında herhangi bir şey bilmeniz -onun geçmişini, yaşam öyküsünü bilmeniz- gerçekten gerekmez. Biz hakkında bilmeyi kavramsal olmayan daha derin bir bilişle karıştırırız. Hakkında bilmek ve bilmek tamamen farklı modellerdir. Bin form ile, diğeri ise form'suz olanla ilgilidir. Biri düşünce yoluyla, diğeri ise dinginlik yoluyla iş görür. Hakkında bilmek pratik amaçlar için yararlıdır. O düzeyde, biz onsuz yapamayız. Ancak, o ilişkilerde hâkim olan model olduğunda, çok sınırlayıcı, hatta yıkıcı hale gelir. Düşünceler ve kavramlar insanlar arasında yapay bir bariyer, bir ayrılık yaratır. O zaman ilişki ve etkileşimleriniz Var'lıkta köklenmez, zihne-dayalı olurlar. Kavramsal bariyerler olmadığında, sevgi tüm insan ilişkilerinde doğal olarak mevcut olur. İnsan ilişki ve etkileşimlerinin çoğu sözcüklerin alışverişiyle, yanı düşünce âlemiyle sınırlıdır. Özellikle yakın ilişkilerinize biraz sessizlik ve dinginlik getirmeniz gereklidir. Hiçbir ilişki sessizlik ve dinginlikle birlikte gelen genişlik duygusu olmadan gelişemez. Doğada birlikte meditasyon yapın ya da sessiz bir zaman geçirin. Bir yürüyüşe çıktığınızda, ya da arabada veya evde otururken, birlikte sessizlik ve dinginlik içinde olmaktan rahat olun. Dinginlik yaratılamaz ve yaratılması da gerekmez. Sadece, zaten orada olan, ama çoğunlukla zihinsel gürültü tarafından örtülüp gizlenen dinginliğe açık ve alıcı olun. Eğer geniş dinginlik eksikse, ilişkiye zihin hâkim olacaktır ve o zaman ilişkiye sorunlar ve çatışma kolayca hâkim olabilir. Eğer orada dinginlik varsa, o herhangi bir şeyi, her şeyi içerebilir. Gerçekten dinlemek ilişkiye dinginlik getirmenin bir başka yoludur. Siz birisini gerçekten dinlediğinizde, dinginlik boyutu ortaya çıkar ve ilişkinin asli bir parçası haline gelir. Ama, gerçekten dinlemek nadir görülen bir beceridir. Çoğunlukla, bir kişinin dikkatinin büyük bölümünü onun düşünceleri kaplar. Olsa olsa, o sizin sözlerinizi değerlendiriyor ya da söyleyeceği bir sonraki şeyi hazırlıyor olabilir. Ya da o kendi düşünceleri içinde kaybolmuştur ve sizi hiç dinlemiyordur. Gerçek dinleme işitsel algıyı çok aşar. O uyanık dikkatin ortaya çıkışıdır ki bu sözcüklerin alınıp kabul edildiği bir mevcudiyet alanıdır. Sözcükler şimdi ikincil hale gelir, ikinci derecede gelir. Onlar anlamlı olabilir ya da bir anlam ifade etmeyebilir. Dinlediğiniz sözcüklerden, ne dinlediğinizden çok daha önemli olan şey dinleme eylemidir, siz dinlerken ortaya çıkan bilinçli mevcudiyet alanıdır. O alan sizin diğer kişiyle kavramsal düşünüşün yarattığı ayırıcı bariyerler olmadan buluştuğunuz birleştirici bir farkındalık alanıdır. Ve şimdi diğer kişi artık "diğer" değildir. O alanda, siz onunla tek bir farkındalık, tek bir Bilinç olarak birleşmişsinizdir. Yakın ilişkilerinizde sık sık tekrarlanan dramlar yaşıyor musunuz? Nispeten önemsiz anlaşmazlıklar çoğu kez şiddetli tartışmalara ve duygusal acıya yol açıyor mu? Böyle deneyimlerin kökeninde temel egosal kalıplar yatar: Haklı çıkmaya ve elbette, diğer kışının haksız çıkmasına ihtiyaç duyma; yani, zihinsel pozisyonlarla özdeşleşme. Bir de egonun "ben" ile "diğeri" arasındaki ayrılık duygusunu güçlendirmek için bir şeyle ya da birisiyle belli aralıklarla çatışmaya girme ihtiyacı vardır; ego bu ayrılık duygusu olmadan varlığını sürdüremez. Buna ek olarak, her insanın içinde taşıdığı, hem o insanın kişisel geçmişinden, hem de insanlığın çok uzun bir zaman öncesine uzanan ortak acısından kaynaklanan birikmiş duygusal acı vardır. Bu "acı-bedeni" içinizde bulunan ve ara sıra size hâkim olan bir enerji alanıdır, çünkü o beslenmek ve yenilenmek için daha fazla duygusal acı deneyimlemeye ihtiyaç duyar. O sizin düşünüşünüzü kontrol etmeye ve onu derin bir biçimde olumsuz kılmaya çalışacaktır. O, olumsuz düşüncelerinize baydır, çünkü bu düşünceler onun frekansıyla rezonansa girer ve böylece o onlarla beslenebilir. O ayrıca -sonuçta ortaya çıkan dramdan ve duygusal acıdan beslenmek içinsize yakın olan kişilerde, özellikle partnerinizde olumsuz duygusal tepkileri de kışkırtacaktır. Kendinizi yaşamınızda bu kadar çok mutsuzluk yaratan şeyden, bu acıyla derin bilinçsiz özdeşleşmeden nasıl kurtarabilirsiniz? Onun farkına varın. Onun siz olmadığınızı idrak edin ve onu olduğu gibi, yani geçmişteki acı olarak tanıyın. Onun partnerinizde ya da sizde ortaya çıkışına tanık olun. Onunla bilinçsiz özdeşleşmeniz kırıldığında, onu kendi içinizde gözlemleyebildiğinizde, onu artık beslemezsiniz ve o yavaş yavaş enerji yükünü yitirecektir. İnsan ilişki ve etkileşimi cehenneme dönüşebilir. Ya da o büyük bir ruhsal uygulama olabilir. Başka bir insana bakıp ona karşı büyük bir sevgi hissettiğinizde, ya da doğadaki güzelliği izlediğinizde ve içinizdeki bir şey ona derin bir biçimde karşılık verdiğinde, bir an gözlerinizi kapatın ve içinizdeki o sevginin ya da güzelliğin -sizden, gerçek doğanızdan ayrılmaz- özünü hissedin. Dışsal form sizin içsel olarak, özünüzde olduğunuz şeyin geçici bir yansımasıdır. işte bu yüzden, tüm dışsal formlar sizi terk edecek olsalar da, sevgi ve güzellik sizi asla terk edemez. Sizin nesneler dünyasıyla, sizi kuşatan ve her gün kullandığınız sayısız şeyle ilişkiniz nedir? Oturduğunuz sandalyeyle, kaleminizle, arabanızla, fincanınızla ilişkiniz nedir? Onlar sizin için sadece amaca ulaştıran birer araç mı, yoksa ara sıra, kısa bir süre için de olsa onları fark ederek ve onlara dikkatinizi vererek onların varlığını onurlandırıyor musunuz? Siz nesnelere bağlandığınızda, onları kendi gözünüzde-ki ve başkalarının gözündeki değerinizi yükseltmek için kullandığınızda, nesnelerle ilgili kaygı tüm yaşamınıza kolayca hâkim olabilir. Nesnelerle özdeşleştiğinizde, onları oldukları gibi takdir etmezsiniz, çünkü onlarda kendinizi aramaktasınızdır. Bir nesneyi olduğu gibi, olduğu şey olarak takdir ettiğinizde, zihinsel projeksiyon yapmadan onun varlığını kabul ve tasdik ettiğinizde, onun varlığı için şükran duymamanız mümkün olmaz. Onun gerçekte cansız olmadığını, sadece duyularınıza böyle göründüğünü de hissedebilirsiniz. Fizikçiler moleküler düzeyde onun, gerçekten, canlılıkla titreşen bir enerji alanı olduğunu doğrulayacaklardır. Nesneler âlemini benliksiz bir biçimde takdir ettiğinizde, çevrenizdeki dünya zihinle kavrayamayacağınız biçimlerde canlanacaktır. Bir insanla karşılaştığınızda, ne kadar kısa bir süre için olursa olsun, ona tüm dikkatinizi vererek onun varlığını kabul ve tasdik ediyor, onu onurlandırıyor musunuz? Yoksa onu amaca ulaştıracak bir araca, sadece bir işleve ya da role mi indirgiyorsunuz? Marketteki kasiyerle, otoparktaki görevliyle, tamirciyle, "müşteri" ile ilişkinizin niteliği nedir? Bir dikkat ânı yeterlidir. Siz onlara bakarken ya da onları dinlerken uyanık bir dinginlik hissedersiniz -bu belki iki-üç saniye, belki daha uzun sürer. Bu, genellikle oynadığımız ve özdeşleştiğimiz rollerden daha gerçek bir şeyin ortaya çıkması için yeterlidir. Tüm roller insan zihni olan koşullanmış bilincin bir parçasıdır. dikkat yoluyla ortaya çıkan şey koşullanmamış olandır -o sizin isminizin ve formunuzun altındaki özünüzdür. Siz artık bir senaryoyu oynamamaktasınızdır; siz gerçek olmuşsunuzdur. O boyut içinizden ortaya çıktığında, o ayrıca o boyutu diğer kişinin içinden de çekip ortaya çıkarır. Temelde, elbette, "diğeri" yoktur ve siz daima kendinizle karşılaşırsınız.

Alıntı.
 

cathrine

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eki 2012
Mesajlar
1,046
Tepkime puanı
1,462
@Ori Daha önce de sormuştum,bu yazı hangi kiataba ait,öğrenebilir miyim?Çok beğendim....
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,256
Tepkime puanı
3,159
@Ori Daha önce de sormuştum,bu yazı hangi kiataba ait,öğrenebilir miyim?Çok beğendim....
Sevgili cathrine inanın hatırlayamadım ama eve gidince bir kontrol edeceğim. Bulursam yazacağım.

Edit: Dinginliğin Gücü - Eckhart TOLLE
 

Ekli dosyalar

  • ori.pdf
    220.4 KB · Görüntüleme: 2

[XTR] Similar Threads

Cevaplar
1
Görüntüleme
534
Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
578
Üye silindi 75560
Ü
Üst