Hubyar Sultan

hesap90

Kayıtlı Üye
Hubyar Ocağı adını Kurucusu olan, Hubyar Sultan Dede’den almıştır. Hubyar Sultan’ın 16,yy da yaşadığı ve Celali isyanları dönemlerinde bugün türbesinin de bulunduğu Tokat-Almus-Hubyar köyüne geldiği bilinmektedir.

Hubyar Ocağı 1500 lü yıllarda kurulmasına karşılık oldukça kalabalık bir kitleye sahiptir. Bu Ocağın kuruluşu ve geçirdiği evreler ile ilgili evrak ve dökümanlar tarafımdan toplanmakta ve derlenmektedir. Bunların sonuçlanmasıyla birlikte bu belgeler bilim çevrelerinin incelemesine sunulacaktır.

Yörede anlatılan rivayetlerde ise, Hubyar Sultan’ın Horasan pirlerinden olduğu ve Hacı Bektaş Veli ile Anadolu’ya geldiği, ilk önce Antalya civarlarında konakladığı daha sonra ise Tokat Erkilet köyüne yerleştiği yönündedir.

Hubyar Dedelerinin diğer bir anlatımı ise Hubyar Sultan’ ın Hoca Ahmet Yesevi olduğu yönündedir. Tabi buradaki anlatım gerçeği yansıtmasa ise de bu söylemin Hubyarlılar tarafından Hubyar Sultan ile Hoca Ahmet Yesevi arasında bir bağın kurulması gerçeğidir.

Celali isyanlarını bastırmak için yapılan katliamlar ve bu katliamlardan kaçan Kızılbaş Alevilerin Anadolu da bulunan yüksek dağların eteklerine sığındıkları herkesin malumudur. İşte Hubyar da bu dönemde yani Celali isyanları sonrasında Tokat - Sivas yöresinin en yüksek dağı olan Tekeli dağı eteklerine Ailesiyle beraber çıkmış ve orada yaşayarak orada hakka yürümüştür.


hubyar_dede_belge.gif (6813 bytes)Türbesi Adını taşıyan Tokat- Almus - Hubyar köyündedir. Hubyar Dervişin Köyündeki türbesine her yıl on binlerce insan gelmekte ziyaretlerini yapıp kurbanlarını keserek lokmalarını yemektedirler. Hubyar Dedelerinin hayırlı dualarını alarak ziyaretlerini sona erdirmektedirler.

Hubyar Derviş ve torunlarının Osmanlının çeşitli dönemlerinde Tekkenin şeyhi unvanıyla ferman aldıkları bilinmektedir. Bu fermanlarda Tekkenin gelip geçenlere yiyecek vermesi ve bölgenin sükunetini koruması şartı ile verilmiştir. Bu fermanlarda Hubyarlılara birçok ayrıcalıklar tanınmış, bu sayede yüzyıllarca Hubyarlılar Askerlik yapmamışlar, Vergi vermemişler, birtakım imtiyazlardan yararlanmışlardır.

Osmanlının son zamanlarına yakın bir Derebeyinin şikayeti üzerine bu imtiyazlar kaldırılmış ve Hubyarlılar Askere gitmeye , Vergi vermeye başlamışlardır.

Hubyar Ocağı mensupları Başta Tokat olmak üzere Sivas-Amasya-Çorum-Yozgat-Samsun- Aydın-İzmir-Manisa- İzmit-Erzurum-Erzincan- yörelerinde bulunmaktadır. Genelde sıraç ismiyle de anılan Hubyar topluluklarında başta Beğdili aşireti olmak üzere birçok Türkmen aşireti bulunmaktadır. Ayrıca daha evvelden Hubyar Dedelerinin Rusya taraflarına Dedeliğe gittikleri anlatılmaktadır.

Anşa Bacılılar veya Babacılar adıyla anılan sıraç toplulukları da Hubyar Ocağına mensupturlar. Anşa bacı ve kocası Veli Baba 1800 lü yılların sonlarına doğru Hubyar’ dan el aldıklarını belirterek Hubyar Dedelerinden ayrılmışlar ve bölgede bulunan bazı Hubyar taliplerini de yanlarına çekmişlerdir. Bunlar Tokat zile civarlarında ve Amasya yöresinde yoğunluktadırlar. Anşa Bacılılar bu ayrılığa rağmen Hubyar’ a ziyaretlerini sürdürmekte ve kurbanlarını sunmaya devam etmektedirler. Anşa Bacılılar ile Hubyar dedeleri arasında büyük bir çekişme ve karşılıklı suçlamalar mevcuttur. Bu olay bir ocağın yaşadığı süreç ve geçirdiği evreler hakkında ap ayrı bir araştırma konusudur. Bu yönde inceleme ve çalışmalarım devam etmektedir.

Hubyar Dervişi sadece Talipleri değil Alevi - Sünni tüm yöre halkı tarafından bilinmekte sayılıp sevgi duyulmakta ve de ziyaret edilip kurbanlar kesilmektedirler.

Yörede bulunan Sünni insanlar özellikle hastalık , sakatlık tedavisi ve çocuk istemek için Hubyar’a gelmekte dualarını edip kurbanlarını sunmaktalar. Hubyar köyünün yakınında bulunan Sivas’ ın Doğanşar ilçesinde halk, Hubyar’ ın Cuma günleri kendi ilçelerinde bulunan Ulu camiye geldiğine inanırlar ve Cuma namazlarını özellikle bu cami de kılarlar. Caminin içine çeşitli bezler asarak Hubyar’dan dilekte bulunurlar.

Hubyar Dedelerinin eskilerden Hızır Üryan Ocağına bağlı oldukları ve bu ocağa görüldükleri , tarikatlarını yürüttükleri anlatıla gelmektedir. Bu durum gerek Hubyarlılar gerekse de Üryan Hızır dedelerinden bilinmektedir. Hatta Üryan Hızır Ocağının dedeleri ecdatlarının Hubyar ile birlikte fırına girdiğini, fırına girerken hırkasını çıkardığını ve böylelikle Üryan ismini aldığını anlatmaktadırlar.

Belirli bir zaman sonra Üryan Hızır dedelerinin Hubyar köyüne dedeliğe gelememesi sebebiyle Hubyarlıların birbirlerine el verdikleri ve birbirlerini görerek sorarak yollarını yürüttükleri anlatılmakta ve günümüzde de bu şekilde devam etmektedir.

Fakat bazı Hubyar dedeleri bunu kabul etmemekte ve Hızır Üryanın Hubyar Derviş’ den el aldığını dolayısıyla Hızır Üryanlıların Hubyarlıların dedeleri olamayacağını belirtmektedirler.

Buraya kadar Alıntı.

Hubyar sultanın bulunduğu köyde şöyle bir hikaye anlatılır bir gün isyan sırasında osmanlı askerleri hubyar sultanı öldürmek için gelirler halk onun keramet sahibi bir alim olduğunu söyleyince madem keramet sahibi o zaman fırına atalım yanıyor mu yanmıyor mu görelim diyerek fırına atarlar daha sonra Hubyar sultan fırından sakalları buz tutmuş şekilde çıkar ve elinde bir bebek vardır bebeğin elinde de üzerlik çiçeği vardır.Nerdeydiniz diye sorulduğunda bebek konuşmaya başlar ve tekeli dağındaydık çiçek topladıkder daha sonrasında askerler Hubyar sultanın keramet sahibi olduğunu anlarlar.Bu köyde yıllardır süregelen bir hikayedir bu.

Şimdi asıl yazıya gelicek olursak kendi deneyimlerimden de yola çıkarak şöyle bir olay mevcut hubyar sultan zamanında bir şifacıymış ve kullandığı varlıkları bulunduğu köye bağlamış bu nedenle ölümünden yıllar geçse bile bir şekilde şifa çalışmaları devam etmekde köyde bulunan tekkede değişik bir ritüel yapıyorlar bir sıkıntısı olan kişi ellerinden ayaklarından zincirlerle bağlanıp tekkeye bırakılıyor kapıda üstüne kilitleniyor sabah olduğunda kişi zincirleri çözülmüş kilitli kapı açılmış ve kişi sıkıntısından kurtulmuş şekilde dışarı çıkıyor.Bunu uygalayan kişiler siyah silüette varlıklarla iletişim kurduklarını ancak daha fazlasının söylenmesinin yasak olduğunu söyleyip konuyu kapatıyor.bazıları burda istihareye yatıyor sadece çok büyük sıkıntısı olanı zincirliyip ritüel yapıyorlar sanırım.köy bu varlıklara alışmış gibi özellikle tekkenin yakınında yaşayanlar.Bazı insanlar da köyle alakası olmamasına rağmen köyün yolunu rüyalarında görüp geldiğide olmuş hatta bununla ilgili bir olay da var ancak yazı çok uzadı.Bazı şeyleri hem ben hem çevrem görmese pek inanıcağım bir şey değil ama bilemiyorum.
 
Konuya bodoslama dalacağım fakat bahsettiğiniz ocakçılık köyüm ve çevre köylerde Eren yolu adıyla anılan ve birçok kapıya giden yoldur. Tevhid inancı gereği en büyük ibadet ; insanı sevmektir. Anlatılan hikayeler heyecanlı gelse de, ocak şifacılığında nefes ya da el şifası hariç uygulama olmaz. Ocakçılık özünde Hızır enerjidir, manevi şifaya meyleder. Hızır enerjisi hem ab-ı hayattır hem de otların, suyun, toprağın bilgisidir.

Her şey bir tarafa.. Alevi - Bektaşi inancında varlık anlatıları merkezde yer almaz. Yolun ahlakı insanı yaşatmaktır.. Bu yüzden erkanda bu tarz hikayelere ya da anlatılara yer olmaz. Tamamen halk uydurması olarak ele alabilirsiniz. Çünkü şifa Hakk'tandır. Cinlerle değil Pir Himmeti ile olur.
 
Konuya bodoslama dalacağım fakat bahsettiğiniz ocakçılık köyüm ve çevre köylerde Eren yolu adıyla anılan ve birçok kapıya giden yoldur. Tevhid inancı gereği en büyük ibadet ; insanı sevmektir. Anlatılan hikayeler heyecanlı gelse de, ocak şifacılığında nefes ya da el şifası hariç uygulama olmaz. Ocakçılık özünde Hızır enerjidir, manevi şifaya meyleder. Hızır enerjisi hem ab-ı hayattır hem de otların, suyun, toprağın bilgisidir.

Her şey bir tarafa.. Alevi - Bektaşi inancında varlık anlatıları merkezde yer almaz. Yolun ahlakı insanı yaşatmaktır.. Bu yüzden erkanda bu tarz hikayelere ya da anlatılara yer olmaz. Tamamen halk uydurması olarak ele alabilirsiniz. Çünkü şifa Hakk'tandır. Cinlerle değil Pir Himmeti ile olur.
Ben de bu köydenim bir çok uygulamayı hikaye olarak değil bizzat kendim ve çevrem de gördüm.Dediğiniz doğru ancak bu köyde böyle uygulamalar da mevcut.Kerametleri,fırına girip çıkmayı halk hikayesi olarak alabiliriz anlatılan hikayenin başka bir anlamı vardır belki, bilmiyorum ancak diğer şeyler hikaye değil tabi şuan uygulayan kalmışmıdır bilmiyorum ancak bir zamanlar uygulanmış ve sonuç alınmış şeyler.
 
Geri
Üst