"Hiç" Olabilmek Üzerine

Alakan

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Tem 2022
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
2,107
Hayatın ne olursa olsun güzel bir yolculuk olduğu fikrine katılıyorum. Bu yolculuğun en meşakkatli fakat sonucunda mükafatı da meşakkati kadar büyük olan öğretisi kendi "değerinin" farkına varmak. " Neyim ben, kimim ve ne kadar değerliyim?"
Bu dersi almak kolay, verebilmekse öyle zor ki...

Sürekli hayatla, insanlarla ve kendinle sınanacaksın. "Evet, öğrendim artık" dediğin noktada vazgeçmen gerekenler çıkacak ortaya. Kendini bulabilmek için tüm parçalarını teker teker dökeceksin ortaya. Gözyaşların olacak, kırgınlıkların olacak. Bazen hiç anlamayacaklar, bazen anlamış gibi yapacaklar. Bazı zamanlar mutlu olacaksın oyundan çıkmaman için. Bazı zamanlar mutluymuş gibi yapacaksın. Yapbozun sonuna geldiğinde fark edeceksin bir parçanın kayıp olduğunu. Sonra o parçayı hiçbir zaman bulamayacaksın. Öyle ya öğreneceksin; bazı şeyler eksik kalmalı.
İlk önce kanatların olduğuna inandırıp göğe yükseltecekler seni sonra hiç beklemediğin bir anda aşağı bırakacaklar. Başkalarının senin için hazırladığı yoldan değil kendi yolundan yürümeyi öğreneceksin. Sınırlarını başkaları değil, sen belirleyeceksin.
Dostlar, sevgililer gelecek hiç gitmeyecekmiş gibi. Seveceksin, sevileceksin, alışacaksın alıştıracaksın sonra gidecekler. Bazen sen gideceksin. Çıkmaz yolları nasıl yürüdüysen öyle geri dönmesini de öğreneceksin.
Hastalıklar olacak, ölümler... "Eksik kalanlara alışmıştım, ne oldu şimdi?" Bazen de yolun o kadar olduğunu öğreneceksin.
Tüm bu dersleri toplayıp cebine koyduğunda anlam arayışların başlayacak. " Kimim ben, ne yapıyorum, niye izin veriyorum bunca şeyin beni parçalanmasına?"
Zamanı geldiğinde sevmeye başlayacaksın kendini. Biricikliğinin, eşsizliğinin farkına varacaksın. Zayıf yönlerini kucaklayıp, güçlü yönlerini yücelteceksin. Ne elindekiler ne kayıp gidenler gözünde olacak. Sonra yavaş yavaş içini tırmalamaya başlayacak egonun pençesi. Dönüştüğün bu insan da mutlu etmeyecek seni. " Seviyorum kendimi işte! Farkındayım değerimin. Güçlendim, kimse yıkamaz beni ama niye mutlu değilim? "

Öyle ya Virata güçlü bir savaşçıydı; kardeşini öldürdü. Adaletli bir hakimdi; ceza olarak uygun gördüğü zindana girdi. Öğüt veren bir öğretmen oldu; başkalarının günahına bulandı. Kimselerin olmadığı yerlere göçtü Virata; sessizliğe, sükunete teslim etti kendini ve bilge oldu. Yine de ruhunun günaha batmasını engelleyemedi. Sonunda Virata ruhun huzura ermesi sırrını; varlığının önüne eklenmiş tüm sıfatlardan arındığında buldu. O ne bir savaşçı, ne bir hakim ne de bir bilgeydi. Aslına bakarsan aldığı tüm bu derslerin bir öğrencisi fakat öğretmeni değildi. Ona bu sıfatlar tamamen dünyevi bir düzlemde verilmişti. Dünyevi olanlar verildiği gibi geri de alınabilirdi. Oysa Virata yolu tamamlaması gereken bir ruhtu sadece ve yolu ancak yolda topladıklarını bırakarak yani bir "hiç" olarak tamamlayabilirdi.

NOT: Yazımda bahsettiğim Virata'nın hikayesini " Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri-Stefan Zweig" kitabında bulabilirsiniz. Eylem veya eylemsizlik konusu üzerine yazılmış güzel bir eserdir. Yazıda bahsettiğim Virata kısmı ise kitabı okurken kafamda ışık yakan bir çıkarımdır.
 
Üst