Merlin639
Kayıtlı Üye
Hazcılık (felsefi adıyla Hedonizm), en temel anlamıyla, hayattaki en yüksek değerin haz almak ve acıdan kaçmak olduğunu savunan bir felsefi görüştür.
İslam’da ve tasavvufta, hazcılık eleştirilir çünkü:
Çok güzel bir noktaya geldik: Tasavvufî anlayışta hakiki haz nedir?
Tasavvufa göre, en yüce haz; Allah’a yaklaşmak, O’nu tanımak (ma’rifetullah) ve O’nunla beraber olmak (üns billah) ile elde edilir.
Dünya hazzı = geçici, nefis merkezlidir.
İlahi haz = kalpte hissedilen, sonsuz ve nurânîdir.
Gerçek dervişler, zikir halinde kalplerinde tatlı bir huzur, gönüllerinde sarhoş edici bir aşk hissederler. Buna “lezzet-i zikrullah” denir.
Bazıları o an sanki:
Tasavvufta en büyük haz, ilahi aşka tutulmaktır.
Bu öyle bir haldir ki; dünya nimetleri ona göre sönük, hatta yüktür.
Hallac-ı Mansur, Mevlânâ, Bâyezid-i Bistâmî gibi zatlar bu aşkı yaşarken, dünyadan geçip Allah’a sarhoşça yönelmişlerdir.
Bu yolda ilerleyen salik önce:
Ve bu hal, öyle tatlıdır ki, dünyadaki hiçbir haz ona denk değildir.
İnsanın kaderine, acıya, imtihana rağmen Allah’tan razı olması, derin bir kalbî huzur getirir.
İşte o huzur, sükunetin ve sonsuz güvenin verdiği hazdır.
Temel Özellikleri:
- Haz: İnsan davranışlarının nihai amacı olarak görülür. Fiziksel zevkler (yemek, içmek, cinsellik) ve zihinsel hazlar (sanat, bilgi, sevgi) bu kapsamdadır.
- Acıdan Kaçınma: Acı ve sıkıntıdan uzak durmak, hayatın ikinci ana hedefidir.
- Birey Merkezlidir: Kişisel mutluluk ön plandadır.
Türleri:
- Duyusal Hazcılık (Kaba Hedonizm)
- Epiküros öncesi bazı düşünürlerde görülür.
- Yemek, içki, zevk, eğlence gibi bedensel hazlar en üstün amaç sayılır.
- “Anı yaşa” felsefesiyle bağdaştırılır ama yüzeyseldir.
- Epikürcü Hazcılık (İnce Hazcılık)
- Yunan filozof Epiküros’a göre: Gerçek haz, dinginlik (ataraxia) ve acıdan uzak bir hayat ile olur.
- Fazla zevke düşkünlük değil; ölçülülük, dostluk, sade yaşam öğütlenir.
- Gerçek haz; bilgelikte, ruhsal huzurda ve kaygısızlıkta bulunur.
- Ahlaki Hazcılık (Etik Hedonizm)
- İngiliz filozof Jeremy Bentham ve John Stuart Mill gibi düşünürlerce geliştirilmiştir.
- “En çok insanın en çok mutluluğu” amacıyla, toplumun genel mutluluğunu artırmaya çalışır.
Dini ve Tasavvufî Yorum:
İslam’da ve tasavvufta, hazcılık eleştirilir çünkü:
- Nefsin isteklerine düşkünlük, kalbi perdeler.
- Dünyevî hazlar, hakiki saadet olan Allah’a yakınlıkla kıyaslanamaz.
- Gerçek huzur, nefsin arınması (tezkiye) ve rızaya ermekle mümkündür.
Kısaca:
Hazcılık, mutluluğun kaynağını hazda gören bir dünya görüşüdür. Ama derinlikli versiyonları ölçülülük ve ruhsal dinginliği hedefler.
Ancak İslami ve manevi bakış, haz yerine hikmet, rıza ve ilahi aşkı üstün görür.
Çok güzel bir noktaya geldik: Tasavvufî anlayışta hakiki haz nedir?
Tasavvufta Gerçek Haz (Lazzet-i Ruhaniye)
Tasavvufa göre, en yüce haz; Allah’a yaklaşmak, O’nu tanımak (ma’rifetullah) ve O’nunla beraber olmak (üns billah) ile elde edilir.
1.
Dünya hazzı = geçici, nefis merkezlidir.
İlahi haz = kalpte hissedilen, sonsuz ve nurânîdir.
“Nefis hazla doyar, ruh ise aşk ile.”
2.
Gerçek dervişler, zikir halinde kalplerinde tatlı bir huzur, gönüllerinde sarhoş edici bir aşk hissederler. Buna “lezzet-i zikrullah” denir.
Bazıları o an sanki:
- Melekût âlemini görür,
- Kalbinden feyiz akar,
- Gözyaşlarıyla arınır…
3.
Tasavvufta en büyük haz, ilahi aşka tutulmaktır.
Bu öyle bir haldir ki; dünya nimetleri ona göre sönük, hatta yüktür.
Hallac-ı Mansur, Mevlânâ, Bâyezid-i Bistâmî gibi zatlar bu aşkı yaşarken, dünyadan geçip Allah’a sarhoşça yönelmişlerdir.
Mevlânâ der ki:
“Bütün lezzetlerin üstünde bir lezzet vardır: O da Allah’a kavuşma lezzetidir.”
4.
Bu yolda ilerleyen salik önce:
- Nefsini terk eder (fenafillah),
- Sonra Allah’ta baki olur (bekabillah).
Ve bu hal, öyle tatlıdır ki, dünyadaki hiçbir haz ona denk değildir.
5.
İnsanın kaderine, acıya, imtihana rağmen Allah’tan razı olması, derin bir kalbî huzur getirir.
İşte o huzur, sükunetin ve sonsuz güvenin verdiği hazdır.
Sonuç olarak:
Hakiki haz; Allah’a yakınlıkta, O’nunla halvet hâlinde bulunmakta, zikrinde sarhoş olmakta ve rızasında yok olmaktadır.