Hastalık Yararlı Bir Süreçtir!

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Teozofik bakış açısından hastalık, içsel insan için yararlı ve ayarlayıcı bir süreçtir; sadece kötü şans veya talihsizlik değil, ruhsal uyum da getirir.

Hayattaki her şey gibi, sağlık da temel karma kurallarına uymaktadır. İnsanın bu kurallara karşı çıkıp da sonradan bazı yeni şifa yöntemleri veya mucize ilaçlar sayesinde çabucak sağlığına kavuşacağını ve sorunun kökeninde yatan hatalarıyla uğraşmaktan kurtulacağını düşünmesi imkansızdır. Doğa aldatılamaz veya doğaya rüşvet verilemez; doğa ancak çalışmasına ait bir işbirliğini hoş karşılar.

Kozmik olarak bakıldığında bundan çıkarılacak sonuç, tüm hastalıkların psikosomatik olduğudur; fakat bu her zaman çok açık değildir. Çünkü insanın yaşam akışının, karmaşık varlığının hangi boyutunda engellendiğini ve belirli bir hastalığın ortaya çıkmasına sebep olduğunu anlamak bazen çok güçtür.

Buna rağmen, insanın ruhu ile rahatsızlıklarının arasındaki ilişki netleştikçe, geleneksel tıp tarafından psikosomatik olarak tanınan fiziksel rahatsızlıkların listesi de her geçen gün uzamaktadır.

Bu genel şikayetlerin bazılarını sıralamak gerekirse, uzun süreli endişenin sebep olduğu mide ve bağırsak ülserleri, belki de listenin en başında gelir. Astım ve egzama, genelde yaşamın bir yönü hakkındaki bilinçdışı korkudan kaynaklanır. İkincil kötü etkileri olan kanama ve felçle birlikte yüksek tansiyon, bilinçli düzeyde uzun süreli endişe nedeniyle oluşur. Dahası en basitinden obezite bile hayatta eksik olan bir mutluluğu fazla yiyerek telafi etme arayışından kaynaklanır.

Tüm bu vakalarda, şimdiye kadar hep kronik hastalıkları ele aldık. Akut enfeksiyonlar ise zihinsel kökenin izi bile olmaksızın, açık bir biçimde fiziksel olarak görünür. Halbuki derinlemesine incelendiğinde aşırı çalışma, aşırı düşkünlük, temiz hava veya egzersiz eksikliği gibi basit sağlık kurallarının sürekli çiğnenmesinin, eninde sonunda sistemde biriken toksiK ürünlerin çoğalmasıyla birlikte akut bir hastalığa yol açtığı ortaya çıkar. Bu tür krizlerde, çeşitli patojenik mikroplar, vücutta biriken artık maddelerle beslenerek aktif rol oynayabilir ve karşılığında kendi toksik maddelerini, toplam zehir yığınına ekleyebilir. Bu tür vakalarda, çoğunlukla hastalığı yayan bakterileri yok etmeye veya hızlı çoğalmasını durdurmaya dönük ilaçlar, antibiyotikler ve “benzer cevherler” verilerek acil tedavi gerçekleştirilir ve hastanın savunmalarını geliştirene kadar zaman kazanması sağlanır. Bu şekilde, ciddi bir zatürree, erken aşamalarında penisilin verilmek suretiyle ölümcül bir sona varmadan önlenebilir; fakat penisilinin hastalığı tedavi etmediği gerçeği, hastalık sonrasındaki uzun iyileşme döneminde görülebilir. Burada sadece hızlı bir zincirleme reaksiyon durdurularak zaman kazanılmıştır.



Kronik Psikosomatik Hastalıklar

Kronik psikosomatik hastalıklara dönersek, tedavinin gerçekleşmesi için hastanın işbirliği gerekmektedir. Hasta, kendini yeterli oranda sorgulayarak ve şifacıdan sempatik yardım alarak, yaşamsal engel teşkil eden sorunun temelindeki bazı alışkanlıklarını, katı zihinsel tavrını veya yaşamındaki uyuşmazlığı ortaya çıkarabilir. Bu tür bir şartı değiştirdiğinde veya -eğer bu gücünün ötesindeyse- kendini ona alıştırdığında, hastalık yavaşça yok olur.

Bununla birlikte insanın, yaşamın zorluklarının tam olarak göğüs gerilemeyecek kadar büyük olduğunu düşündüğü ve bilinçdışı bir biçimde dayanabileceğinden fazlasıyla uğraşma sorumluluğundan kaçışın yollarını aradığı zamanlar da olur. Yaşam yükünün yarattığı bu korku, zihinsel ve duygusal boyuttaki yaşamsal akışı etkileyerek insanın günlük sorumluluklarını azaltan veya onu daha derinde yatan korkularından özgürleştiren kronik fiziksel bir rahatsızlığı ortaya çıkarabilir. Bu tür bir hastalık, ancak hayatın problemleriyle bütünüyle yüzleşebilme gücü geliştiği zaman tedavi olur. O zaman gelene kadar, bir dereceye kadar rahatlama sağlansa da hiçbir tedavi yöntemi kesin sonuca ulaşamaz.

Kronik hastalık vakalarında, özellikle yaşamın erken safhalarında meydana geldiğinde ve olası nedenleri bulunamadığında, göz önünde bulundurulması gereken bir faktör daha vardır. Böyle bir durumda, mevcut hastalığı oluşturan karmik güçlerin kökenleri, muhtemelen bir önceki yaşama dayanır; o koşullar altında yeniden alışma sürecinin tamamlanması için yeterli zamanın bulunamaması nedeniyle, süreç şimdiki yaşama taşınabilir.

Bu tür bir hastalığın şifası, yaratılan asıl uyumsuzluk güçlerinin büyüklüğüne bağlı olarak, birkaç ay da sürebilir, bütün bir ömre de yayılabilir. Köklerinin muhtemelen daha derinlerde olmasına ve daha zor yok edilebilmelerine rağmen tedavi, sanki o güçlerin kökeni bu enkarnasyondaymış gibi, aynı olacaktır.



Her Derde Deva Olan Bir İlaç Yoktur


Şifa sürecinin, bu engellerin aşılması olduğunu ve homeopati, alopati (zıt tedavi yöntemi) veya osteopati gibi herhangi bir sisteme bağımlı olmadığını görüyoruz. Geleneksel ya da değil, belirli bir vakada bu yaşama gücünün gerekli düzeyde serbest bırakılmasını sağlayan herhangi bir tedavi, hastanın kendi içinde derinden şifaya hazır olması ve işbirliğine gitmesi koşuluyla, şifa verici bir sonuç yaratacaktır.

Hastalık nedenleri dört temel başlık altında toplanabilir:



Kazalar ve Yanlışlıklar: Zararlı bir şeyin kasıtsız olarak yapılmasıdır.



Cehalet: Bilgelikten yoksun zihnin sınırlamalarından kaynaklanan muhtemelen en büyük nedendir.



Korku: Abartılmadan ve normal bir işlev olarak belirdiğinde, aslında koruyucu ve faydalıdır. Fakat cehaletin sonucu olduğunda, aşırıya kaçmakta, duygusal boyutta yaşamsal sınırlamaya ve gerginliğe neden olmaktadır. Bu da fiziksel bedende kendini göstererek değişik sistem ve organların rahatsızlıklarını ortaya çıkarmaktadır. Felç ve çeşitli kalp problemlerinin yanı sıra muhtemelen tüm nevrozlar da bunun örnekleridir.



Zevk Düşkünlüğü: Bu, abartılmış korku gibi cehaletin ince bir şeklidir; çünkü eğer insan tamamen bilge olsaydı, bedensel işlevlerinden aşırıya kaçmadan zevk alırdı. Doğanın aldatılamayacağını ve eninde sonunda içgüdüsel gereksinimlerinin ötesine gittiğinde, bedelini ödeyeceğini bilirdi. Zevk düşkünlüğü tütün, alkol ve diğer zevk verici uyuşturucuların kullanımı gibi, en başından itibaren zararlı olduğu bilinen bir unsuru içerebilir. Kurban bu gerçeğin farkındadır, fakat aldığı zevkin daha sonra ödemesi gereken bedele değdiğini düşünür ya da ondan kaçınırken bir şekilde şanslı olabileceğini düşünür. Öte yandan insanın düşkünlüğü, fazla yemek yeme veya fazla çalışmada olduğu gibi aşırıya kaçılmaması şartıyla, zararsız bir doğaya da sahip olabilir.

Bu vakaların tümünde, insanın bir kimyacı veya doktora, tüm kötü sonuçları yok edecek bir ilaç vermesi için para ödeyerek, karma kanunundan kurtulabileceği inancı yatmaktadır. Bu tür bir inanç aldatıcıdır, çünkü ilaçlar insanın eylemlerinin sonuçlarını yok edemezler, sadece belirtileri azaltabilirler.

İnsanın şişmanlığı ve nefes alma sıkıntılarını, doğanın kaprisine bağlayarak kendini kandırması ve bundaki sorumluluğunu kabul edip evinde hiçbir ücret ödemeden aç kalmak yerine, bir kliniğe giderek para ödeyip kendini aç bırakması, kendi eylemlerimiz için sorumluluk almayı sıklıkla reddedişimize güzel bir örnektir.



Rahatlama Tedaviden Daha Yaygındır

Şifacının verebileceği yardımın, genellikle hastanın zihinsel tavrı ile kısıtlandığı ve radikal bir şifa yerine, bir derece rahatlama sağlayarak hastayı tatmin etmeye dönük olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Acı çeken insanoğluna her zaman yardım etmeye hazır olan Yeni Ahit’in büyük şifacısı bile, kendi sınırlarını kabul etmiş ve kendi şifa güçlerini hastalara hiçbir zaman dayatmaya çalışmamıştır. Bunun yerine, yardıma ihtiyacı olan herkese, “Kapıda durup, kapıyı çalıyorum” demiştir. Bundan sonra ilk açılışı yapması gereken, hastanın kendisidir.

Tüm terapi konularında, önemli bir gerçek sürekli hatırda tutulmalıdır: Gerçek şifayı oluşturan doğadır; insan sadece doğanın yolunu, onunla işbirliği yaparak kolaylaştırabilir; bu aynen bir bahçıvanın, bitkilerinin gelişerek içlerinde saklı olanın en mükemmel ifadesini sunması için en uygun toprak ve ortamı yaratmasına benzer. Bahçıvan ne kadar denerse denesin, kimyasallardan ve topraktan yeni bir gül veya zambak yaratamaz.

Çok hassas bir ameliyatı yapmakta olan iyi bir cerrah, hastayı iyileştirmez; sadece hasta dokuları alarak veya yerinden oynamış olanları düzenleyerek, onları doğanın şifa süreçlerini gerçekleştirmesi için en uygun şartlarda bırakacak temelleri hazırlar.

Bir doktorun hastasına yardım edebileceği değişik yollar vardır: Bazen basit bir tavsiyeyle, fakat büyük çoğunlukla sempatik ve şefkatli anlayışla. Bu tür bir davranış, tüm bilinç boyutlarında bir uyum atmosferi yaratır. Hastanın, ne olduğunu anlamadan, içsel olarak rahatlamasına ve genelde hastalığa sebep olan gerginlikten kurtulmasına yardımcı olur. Fakat bundan da fazlasında şifacı, kendisiyle hasta arasında bir köprü yaratmış olacaktır ve bu köprünün üzerinden şifacının kendi armonize edici güçleri, hastaya doğru yol alır ve şifa güçlerini artırır.



Sempatik Köprü

Her türlü kişisel şifada, doktor ve hasta arasında kurulan bu sempatik köprü, muhtemelen en önemli faktördür. Hastada güçlü bir inanç uyandırır. İster ilaçlar, masaj, radyan ısı ve “benzer doğaya sahip cevherler” gibi kendine özgü faydalı güçleri olsun, isterse işe yaramaz olduğu halde doktor ile hasta tarafından faydalı olacağına inanılan bir tedavi olsun, kullanılabilecek her türlü fiziksel tedavinin etkisi artar. Daha güvenilir bir tedavi başarısız olurken bazen etkisiz bir tedavinin şifayı sağlamasının nedeni, işte bu sempatik köprüdür. Burada şifa gücü, uygulanan tedavide değil, yaratılan sempatik anlayışta ve şifacının olumlu yardım etme arzusundadır. Bu, şifacının daha süptil bilinç boyutlarında yardım etmesini sağlar, aynı zamanda onu, doğanın bazı şifa güçlerinin hastaya geçmesi için bir kanal yapar.

Bir kere sempati köprüsü kurulduktan sonra, hasta tamamıyla işbirliği yapmak isterse, bu içten gelen yardım etme isteği, uzaktan da aynı şekilde çalıştığı için, süreç sürekli tekrarlanabilir ve sonuçlar genellikle muhteşem olabilir.

Aynı rahatsızlığın, neden bir vakada sağlık yaydığı varsayılan bir kutu sayesinde; bir diğerinde ilaç sayesinde; üçüncüsünde etkisiz bir hapla ve dördüncüsünde de dua ile iyileştiği, şimdi daha iyi anlaşılabilir.

İlaç, sadece hastanın inanç ve işbirliğini kazanmaya dönük etkili bir araç olarak kullanılabilir. Aynı zamanda ısı uygulama veya ağrı kesici bir ilacın enjekte edilmesinde olduğu gibi, ilacın kendiliğinden şifacı veya sakinleştirici işlevi de olabilir.

Bazen, ciddi bir duygusal çatışmayla uğraşmakta olduğu gibi, ilaçların aşama aşama verilmesi gerekebilir. Böyle bir vakada, zihnini meşgul eden ajitasyon nedeniyle hastayla sempatik bir uyum yakalamanız imkansız olabilir ve hastaya her şeyden önce sakinleştirici vermeniz gerekebilir. Daha sonra biraz sakinleştiğinde, onunla iletişim kurmak ve daha derin bir tedaviye devam etmek mümkün olacaktır. Eğer bir şifa oluşursa, hasta tedavisinin başarısını, yanlışlıkla, duygusal zorluklarının çözümlemesi yerine, kullandığı ilaca bağlayacaktır.



Kaynak: Ruhsal Şifa
 
Üst