Gurular Ve Ruhsal Rehberlik Üzerine

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
142
Hemen her alanda veya uzmanlıkta sağduyumuzun bize rehber ve dolayısıyla uzmanlar aramamız gerektiğini söylemesi hiç de garip değildir. Ancak konu ruhsal alanlara geldiğinde büyük bir çoğunluk hiç tereddütsüz kendilerini hem uzman hem de danışman seçmektedirler. Oysa müslümanların bir özdeyişi kendine rehber olarak yine kendisini seçenlerin rehberlerinin Şeytan olduğunu söylemektedir. Ancak kişinin, dinin kişisel görüş alanına indirgendiğini gördüğü ve tehlikeleri göz önüne alındığında başkasına güven duymanın hemen hemen imkansız oluşu ve beraberinde maneviyattan bahseden sayısız insanın -her şekil ve biçimde maneviyat sunulmaktadır- varlığı da dikkate alınınca böylesi bir durum anlaşılabilir hale gelmektedir. Ama mevcut hiçbir geleneksel bağları olmayan ve kendilerini medya kanalıyla herhangi bir kişiye veya herkese rehber olarak sunan -böylesi bir rehberliğin amacı genelde de sıhhat kazandırmanın karşılığında alınan ücrettir- bireylere güven beslememiz oldukça ironiktir.

Mesleki doğası eğitmenlik olan herhangi bir kişi için "Guru" terimini kullanmak yerindedir. Bu sebeple bir cerrah veya bir müzisyen eğitmeninden kendi "guru"su olarak söz edebilir. Ancak bu yazıda manevi istikamet veren guruları ele alacağız. Hindistan'da Batı'da da olduğu gibi şu anda da aldattıkları kişileri mali destek olarak görmekten memnuniyet duyan sahte gurular bolca bulunmaktadır. Bir bilgenin açıklamasında da olduğu gibi bu gibi kişiler, hakiki rehberleri koruyan "manevi örtüdürler". Hakiki gurularla temasa geçmek için Doğu'ya giden "modernist" kanaatlere ve bakış açısına sahip (ki batıda yetişen çoğu Hintli de aynı bakış açısına dahildir) batılıların -mevcut olsa bile- hakiki gurularla temasları hemen hemen imkansızdır -elbette istisnalar da bulunmaktadır.

Ayrıca bu tip hakiki guruların batılıları öğrenci olarak kabul etmeleri çoğunlukla imkansızdır. Gerekçe basittir çünkü onlar uzun bir zaman diliminde Hindular gibi yaşamamışlardır. Geleneksel bir form içinde yaşamak nefsi kalıba sokar ve bireyi manevi yaşam için hazırlar. Eğer bundan şüpheleniliyorsa yapılacak tek şey bu tip potansiyel chelalara (zahidler/penitents) hangi kasta ait olduklarını sormaktır, onlar da hemen kastlara inanmadıklarını söyleyeceklerdir. Hoşunuza gitsin ya da gitmesin Kast sistemi Hinduizme özgüdür. Bu durum hem Katolik olduğunu söyleyen hem de (Tanrı'nın ç.n.) Hakiki Mevcudiyetine (Real Presence) inanmadığını iddia eden bir kişiye benzer. (Kast sistemini anlamak isteyenlere Ananda Coomaraswamy'nin The Religious Basis of the Forms of Indian Society , Studies in Comparative Religion 15, 1983 adlı eseri önerilir) Geleneksel kültürü içinde bir Hindu olarak yaşamak Tanqueray'ın "zahiri istikamet" (external direction) dediği şeye eşittir. Bu uyulması öylesine zorunlu bir ilkedir ki ortodoks bir Hindu (ortodoks terimi hakiki inanç ve doğru öğretiyi tanımlar) Hindistan'ı terkettiğinde -ki bu çoğunlukla teşvik edilmez- ülkesine tekrar pancha gavia adı verilen bir arınma ayiniyle geri dönmek zorundadır. Günümüzde bir batılının sanyassa alabildiği doğrudur, bu keşiş olmak ve daha sonra (toplumsal) kınamalarla ilgilenmemek demektir zira sanyassanın toplumda bu tip bir sosyal rolü yoktur. Keşiş olacak kişinin üzerinde cenaze merasimleri yapılır o kişi artık "dünyaya karşı ölü" gibi olmuştur. Sanyasa olmak tüm aile, arkadaşlar, mülkiyet ve sosyal bağlarla ilişkiyi kesmek anlamına gelen son derece ciddi bir durumdur. Bu tip keşişler gezgin olabilir veya sabit bir yeri vardır. Ancak hiçbir guru gerekli tüm emirler için hemen hemen hiç hazırlıklı olmayan batıdan gelen bir kişi için muhtemelen bu tip bir adımı teşvik etmeyecektir -nadir istisnalar hariç- Üstelik yine istisnalar dışında Hindu geleneği içinde doğan kişiler için bile çok gençken bu tip yeminler verilmesinin erken bir vairagya olduğu söylenir ve çoğu kişi için bu tip bir adım yalnızca tüm sosyal görevlerini yerine getirdikten ve genellikle yaşamının son diliminde atılır. Eğer bu yorumlar Hindistan'a uygulanırsa Hindistan dışına seyahat eden gurulara da uygulanacağı kesindir. (Bunun örnekleri benim The Desacralism of Hinduism for Western Consumption in Sophia, Vol 4, No. 2, Winter 1998 adlı yazımda verilmektedir)

Bir başka tehlikeli eğilim de bir gelenekte geliştirilen ruhsal çalışmaların bu geleneğin dışında uyarlanmaya çalışılmasıdır. Yakın zamanlarda insanları Amerikan Yerlilerinde uygulan bir pratikte olduğu gibi "vizyon arayışı" için dağlara gönderen bir Katolik inziva üstadı ile karşılaşmıştım. Veya yine yoganın egzersiz için değil de ruhsal bir metod için kullanılması oldukça güçtür - kişi özellikle "Yeni Çağ guruları" arasından başka birçok örnek verebilir.- Bu tip kişiler geleneklerin gerçek bilgisine bir ölçüde sahip olsalar da bu tip teknikleri yüzeysel manada ve kitaplarda yazılanlardan uyarlayabilmişlerdir ancak kitaplar sadece görünüşte olanı nakledebilirler.

Bir önceki çağ ve zamanda her şey oldukça farklıydı. Hıristiyanlık da dahil tüm büyük dini gelenekler kişinin bilgi, sevgi ve bunların bir sonucu olarak da Tanrı'ya doğru kulluk yapmasında yardımları olan ruhsal rehberler, uzmanların önemi üzerinde dururdu. Rehberliğin ilkeleri genellikle iki kategoriye ayrılmıştı. Gerekli olan ilk şey söz konusu Geleneğin formuna teslimiyetti. Katolik bir otorite olan Tanqueray'ın The Spiritual Life adlı eserinde ifade ettiği gibi : "Hiyerarşik bir topluluk olarak Kilisesini kuran Tanrı ruhların bu Kiliseye teslimiyetiyle (submission) kutsanmasını istedi." Bu yüzden Saul (St.Paul) Hristiyanlığı kabul ettiğinde diğer insanların öğretilmek için ne yapması gerektiğini öğrenmesi amacıyla Şam'daki (Damascus) Ananias'a gönderildi. Geleneksel formlara bu teslimiyet bireyleri hepimizde var olan bilginin bazı yüksek hallerine ve inayete ulaştığımız şeklinde düşünme eğilimine karşı korurdu. Geleneksel biçimlere ve doktrine teslimiyet ıslah edici olarak işleyen ve kendi kendimizi yanıltmaya karşı koruyan bir tür çit sağlardı. Buna "dış" (external) rehberlik denirdi. Aynı zamanda rehberin "ortodoksisi" onun kişiyi şahsen sevdiği tarzda değil geleneksel normlara [1] uygun biçimde kişiyi yönlendirdiğinin bir garantisiydi.

Bunun ötesinde ruhsal hayata çağırılan kişiler "iç" rehberlik denilen şey için bir rehbere gereksinim duyarlardı. Tanquerey'in de vurguladığı gibi "Kutsallıkta ilerleme sarp kayalıklarla çevrili bir yolda uzun ve acılı bir tırmanıştır. Böyle bir şeye deneyimli bir rehber olmaksızın girişmek son derece basiretsizliktir." Kişinin kendi durumuna bakarak kendini aldatması son derece kolaydır. St. Francis de Sales'in, "Bizler kendi kendimizden kesin olarak memnuniyet duymamız sebebiyle kendimizle göz göze gelemez, kendi durumumuza tarafsızca hüküm veremeyiz. Bu öylesine örtülü ve öylesine kesindir ki yalnızca en keskin bakış bunun varlığını keşfedebilir; bazı kişiler tarafından ortaya konulmadığı sürece bu durumdan acı çeken kişiler onun varlığını farkedemezler."

Hristiyan ülkelerde ruhsal rehberliğin önemi her zaman bilinmiştir. Doğuda keşişler arasında uzun yıllar geçiren Cassian, Book of Institutions ve Conferences kitaplarında bu konudan bahseder. Cassian'ın doğulu keşişlere bakarak söyledikleri Batı'da St. John Climacus'un Ladder of Paradise adlı eserinde tekrarlanır. Bu ihtiyacın dini yaşamdaki kişilerle sınırlı olduğu düşünülmemelidir zira hem Augustine hem de Jerome bu konuda dünya üzerinde aynı uyarıda bulunan kişilerle uyuşum içerisindedirler. Çağlar geçtikçe aynı prensipler tekrarlanageldi, St. Bernard hem yazılarında hem vaazlarında bu durumdan bahseder ve kesin olarak "Kendisine kendisini rehber kılan kişi bir aptalın talebesi olmuştur" ifadesini kullanırdı.

St. Francis de Sales bizlere bir ruhsal rehberin üç temel niteliğe sahip olması gerektiğini söyler; yardımseverlik, bilgi ve sağduyu. Yardımseverlik, kendisine Tanrı tarafından emanet edilen gözetimi altındaki kişileri ruhsal çocukları olarak görmesini sağlayan doğaüstü ve babaya ait bir şefkattir - St. Paul'un, "İçlerinde Mesih'in biçimlenmesi için emek harcadığım küçük çocuklarım" dediği gibi. Bu yardımseverlik güçsüz değil samimiyete sıkı sıkıya bağlıdır. İkinci nitelik bilgi önemlidir ve St. Avilalı Theresa bize bu niteliğin kutsallıktan bile daha önemli olduğunu öğretir. Kesinlikle kutsal olan kişiler vardır fakat rehberlik görevine uygun değildirler. Mistik bilgi ve zühd (ascetical) teolojisi olmaksızın bu tip bir yolda giden kişileri yönlendirmek nasıl mümkün olabilir? Son olarak sağduyu ve kesin kararlılık rehberin kendi kararlarına göre değil lütfun işleyişi ve talebenin karakter, mizaç ve doğaüstüne karşı duyduğu çekilime göre ruhlara rehberlik etmek için gereklidir.

St. Haçlı John ruhsal bir rehber bulabilmenin çok güç olduğunu belirtir zira böyle bir kişi hem bilge, hem istekli, güvenilir ve deneyimli veya en azından Rabbin yollarına ait bilimde deneyimli olmalıdır. Aksi halde bir köre yol gösteren diğer kör gibi her ikisi de çukura düşecektir. Deneyimsiz ve cahil rehberler ruhlara iyilikten çok kötülük yaparlar. Özellikle günümüzde bir rehber bulmanın güçlüğü çok açıktır -ve şu an var olan her Gelenekte bu böyledir. Yine de Tanrı biz yetimlerini terk etmemiştir ve o şöyle ya da böyle bizi -genellikle daha sıradışı ve şaşırtıcı yollarla- ruhların rehberine yönlendirecektir, zira herşeyden önce O, her ruhun nihai rehberidir. Hinduizm, ruhsal rehberden başka bir şey olmayan "Guru" kadar, kişiye ruhsal yolda yardımı olan herhangi birşey olan "upa-guru"dan da bahseder. Eğer Hindular Gurularına tapınıyorlarsa (worship) bu onların hatalı putperestler olduklarından değil Guru'nun Tanrı'nın mekanında işlev gördüğünü bilmelerindendir. Ve bu elbette tüm hakiki ruhsal rehberler için de doğrudur. Kişi iyi bir rehber bulduğunda onu tam bir itaatle takip etmeye çalışmalıdır. Bu tip bir rehbere karşı itaat göstererek nefs (soul) kendi karar ve iradesini kurban eder. Benlik iradesinin (self-will) terkedilmesi St. Bernard'ın dediği gibi onun cehennem ateşine atılmasıdır.

Eğer ruhsal rehber köre yol göstermeye çalışan bir kör ise ne yazık ki sıkça olduğu gibi bu durumda da bir başkasını aramak daha iyi olacaktır. Ancak kişi böyle birisini bulamadığında St. Avilalı Theresa'nın dediği gibi böyle bir şeye izin veren Tanrı'ya güven duymak ve tek başına kalmak kör bir adamın rehberliğinde olmaktan daha iyidir. Yine de Hristiyan yolunu izleyen kişiler bir rehber arayışlarını "bırakmadan" önce kendilerini ruhsal rehberlik üzerine yazılmış eserlerle bilgilendirmeleri iyi olacaktır. Tanqueray (The Spiritual Life), Arintero (Mystical Evolution). St. Catherine of Genoa (Spiritual Doctrine), Sienna'lı St. Catherine , Avilla'lı St Teresa , ve Haçın St. John gibi çok sayıda aziz ve teologun bu konularda yazıları bulunmaktadır. Bu tip yazılar entelektüel bir hazırlık -kelimenin tam skolastik anlamında "entelekt"i kullanarak- oluşturacak ve aynı zamanda onlara arayışlarına yardım edecek gerekli rehberliği sağlayacaktır.

Ve son olarak, kendilerini rehberlik göreviyle karşı karşıya bulan kimseler, talebelerine yüklenen tüm yükümlülüklerin her şeyden önce kendileri için de söz konusu olduğunu bilmelidirler. Eğer bu rehberler yaşamlarını kutsallaştırmazlarsa, St. Paul'un ("Yaşayan Ben değil fakat bende Yaşayan Mesih'te yaşıyorum") dediği gibi kendilerinde Mesih'in yaşamasına izin vermezlerse asla etkili rehberler olmayacaklardır. Onlara yardımlarını arayan kişileri veren kendileri değil İlahi Logostur ve Logos dışında bir şey değil. Ruhsal Rehberlik hem bu rehberliği sağlayan hem de alan kimse için ciddi bir iştir. Rehberlik sunan yaratıcısına dönmeli ve Hakikatten herhangi bir sapma için hesap vermelidir rehberlik alan kişi de herhangi bir sapmanın hem bu dünyada hem öte dünyada felaketle sonuçlanacağını bilmelidir.

[1]: Daha yaygın olan terminoloji "egzoterik" (yani zahir ç.n.) ve "ezoterik" (yani batın ç.n.) terimlerini kullanmaktadır. Hem uzun bir süre izole olarak yaşamak imkansız olduğu hem de dışsal "form"un iç mahiyeti koruduğu ve iç "mahiyet"in dışsal forma anlam ve güç vermesi sebebiyle bu dış form ve iç mahiyetin birbirinden ayrı oluşu hemen hemen imkansızdır.

Rama P. Coomaraswamy, MD
Türkçesi: Anonim

( Bu yazı Rama Coomaraswamy'nin "On "Gurus" and Spiritual Direction" adlı makalesinden çevrilmiştir. )
 
Üst