crazymen17
Kayıtlı Üye
Bozcaada'da yaşıyoruz. 1983 yılı.. Hem sınıf arkadaşım ve akranım hem de babası babamın müdürü olan arkadaşım Yavuz ile her gün adanın neredeyse her yerini gezeriz. Enterasan çocukluklar yaparız. Malum şimdiki gibi bilgisayar çağı hatta bilgisayar diye birşeyin varlığından bile haberimiz yok.
Biz de tuhaf oyunlar bulur vakit geçiririz. Yine öyle bir oyun bulduk arkadaşımla. Hani eskiler bilir kibrit kutusu ,sakız kağıdı vs ambalaj kağıtlarını biriktirmek vardır. Malum Bozcaada şarabıyla meşhurdur. Şarap fabrikalarının şişelere yapıştırdığı etiketlerin günü geçenlerini veya kullanmayacaklarını atarlar. Biz de gidip toplarız. İşte çocuk aklı.
Neyse. Yine bir gün böyle bir göreve çıktık
Müslüman mezarlığının yanında Rum mezarlığını tam karşıdan gören bir yamaçta yorulduk dinleniyoruz. Karşımızda Rum mezarlığı. Çok uzak sayılmaz. Hatta neredeyse herşey seçilebilecek mesafedeyiz. Gündüz vakti. Yavuz ile bir taraftan laflıyoruz. Ama gözüm Rum mezarlığının içinde bulunan ve tabut vs gibi şeylerin konulduğu bir taş bir yapıda. Yani nedense bir anda gözüm oraya resmen kitlendi. İnanın hiç bir gerçek dışı anlatım yoktur adeta büyülenmiş gibi gözüm o taş binanın kapısındaki yaklaşık kapı boşluğunun yarı yüksekliği kadar olan bir beyaz mezar taşına takıldı. Sonradan farkettim ki Yavuz da benim kilitlendiğim yere bakıyor. Adeta bir güç ikimizi de oraya kilitledi.
Hararetli bir şekilde konuştuğumuz halde gözümüzü hiç bir şekilde oradan ayıramıyoruz. Sanki "konuştuklarınız boş sen birazdan olacakları kaçırma" dercesine. Bir anda o kapı boşluğunda duran taş kayboldu. Evet kayboldu. Yan yatmadı, arkaya düşmedi. Bir anda yok oldu. Ben kendimden şüphe ederek yaklaşık 10 sn sessiz kaldım. Ama adeta dudaklarım titriyor birşey demek istiyorum ama kalbim buna izin vermiyor. Sanki yerinden çıkacak gibi çarpıyor.
En sonunda sağımda duran Yavuz'a kafamı çevirdim "Sen de gördün mü " diye soracağım. Ama o ürkütücü soru geldi Yavuz'dan ; " Ahmet taş nereye gitti" Benim elim ayağım resmen boşaldı. İnanılmaz bir ürperti kapladı beni. Ama birbirimize cesaret veriyoruz " Korkmayalım yanımızda Müslüman mezarlığı var melekler bizi korur" şeklindeki çocuk masumiyetiyle...
Yaklaşık 30 dk kadar gözümüzü ayırmadık oradan. Adeta resmen uzaktan gözetliyoruz. Ama cesaretimizi toplayıp gitmek te istiyoruz.
Neyse cesaretimizi toplayıp hadi gidip bakalım dedik birbirimize. Yolda bile gözümüzü ayırmıyoruz oradan. Girdik mezarlık alanına. Gündüz olduğu için çok ta korkmuyoruz. Çünki yoldan geçen traktörler vs bize cesaret veriyor. Girdik ve o taş binaya yaklaştık. Biraz daha cesaret verdik birbirimize; "Ya en fazla bağırırız yoldan geçenler kurtarır bizi" diye.
Ve ikimiz birlikte binaya girdik. Beklediğimiz sahne aslında yerde duran o taşı bulmak. İşte o zaman rahatlıyacağız.
Ama öyle olmadı.
Hiç bir başka çıkışı kapısı hatta penceresi bile olmayan o taş binada 1 tane bile taş yoktu.
Bunu anlayınca sanırım ada merkezine kadar ulaşan çığlıklarla dışarı çıkışımız ışık hızında olmasa da ses hızına yaklaşmıştı
Bir daha bu olaydan bahsetmedik bile birbirimize. Kimseye de anlatmadık. Korktuk.
Biz de tuhaf oyunlar bulur vakit geçiririz. Yine öyle bir oyun bulduk arkadaşımla. Hani eskiler bilir kibrit kutusu ,sakız kağıdı vs ambalaj kağıtlarını biriktirmek vardır. Malum Bozcaada şarabıyla meşhurdur. Şarap fabrikalarının şişelere yapıştırdığı etiketlerin günü geçenlerini veya kullanmayacaklarını atarlar. Biz de gidip toplarız. İşte çocuk aklı.

Neyse. Yine bir gün böyle bir göreve çıktık

Hararetli bir şekilde konuştuğumuz halde gözümüzü hiç bir şekilde oradan ayıramıyoruz. Sanki "konuştuklarınız boş sen birazdan olacakları kaçırma" dercesine. Bir anda o kapı boşluğunda duran taş kayboldu. Evet kayboldu. Yan yatmadı, arkaya düşmedi. Bir anda yok oldu. Ben kendimden şüphe ederek yaklaşık 10 sn sessiz kaldım. Ama adeta dudaklarım titriyor birşey demek istiyorum ama kalbim buna izin vermiyor. Sanki yerinden çıkacak gibi çarpıyor.
En sonunda sağımda duran Yavuz'a kafamı çevirdim "Sen de gördün mü " diye soracağım. Ama o ürkütücü soru geldi Yavuz'dan ; " Ahmet taş nereye gitti" Benim elim ayağım resmen boşaldı. İnanılmaz bir ürperti kapladı beni. Ama birbirimize cesaret veriyoruz " Korkmayalım yanımızda Müslüman mezarlığı var melekler bizi korur" şeklindeki çocuk masumiyetiyle...
Yaklaşık 30 dk kadar gözümüzü ayırmadık oradan. Adeta resmen uzaktan gözetliyoruz. Ama cesaretimizi toplayıp gitmek te istiyoruz.
Neyse cesaretimizi toplayıp hadi gidip bakalım dedik birbirimize. Yolda bile gözümüzü ayırmıyoruz oradan. Girdik mezarlık alanına. Gündüz olduğu için çok ta korkmuyoruz. Çünki yoldan geçen traktörler vs bize cesaret veriyor. Girdik ve o taş binaya yaklaştık. Biraz daha cesaret verdik birbirimize; "Ya en fazla bağırırız yoldan geçenler kurtarır bizi" diye.
Ve ikimiz birlikte binaya girdik. Beklediğimiz sahne aslında yerde duran o taşı bulmak. İşte o zaman rahatlıyacağız.
Ama öyle olmadı.
Hiç bir başka çıkışı kapısı hatta penceresi bile olmayan o taş binada 1 tane bile taş yoktu.
Bunu anlayınca sanırım ada merkezine kadar ulaşan çığlıklarla dışarı çıkışımız ışık hızında olmasa da ses hızına yaklaşmıştı

Bir daha bu olaydan bahsetmedik bile birbirimize. Kimseye de anlatmadık. Korktuk.