CREEPA
Banlı Kullanıcı
Thule Örgütü, Agharta ve Nazizm
Alman Gizlici örgütlerinin bircok temel ögretiyi İngiltere'deki Hermetik gruplardan ve Kıta Avrupası'ndaki Teofizik örgütlerden aldıkları bir gerçektir.Örgüt, adını “Thule Kornen”den almıştı. “Thule”, İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen bir Thule kenti bulunmaktadır. “Kornen” ise, hem yarımada, hem de “boynuz” anlamına gelmektedir. “Thule Kornen”, Thule Yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır. Özellikle, Ari ırkın gizemci güçlerine verdikleri önem ve alt düzeydeki ırklarla karışması sonucunda Ari ırkının yozlaşmaya başladığı düşüncesi daha önce görülmemiş birer yaklaşımdır. "Töton"lara olan düşkünlükleri (Töton uygarlığının Hıristiyanlık tarafından geriletildigine inanıyorlardı), Kuzey mitlerine, "Rune" yazılarına ve "Svastika"ya olan ilgileri yeni Pan-Cermen ulusçuluğunun yarattığı atmosferden kaynaklanmaktaydı. Avrupa'daki tüm dillerin tek bir Hint-Avrupa kökeni bulunduğu ve Hindulardan Helenlere kadar birçok mitin Ari kaynaklı olduğu düşüncesi saygı duyulan dilbilimciler arasında giderek kabul görmekteydi. Diğer taraftan 1905 yılından beri Ruslar, "Protocols of the Elder of Sion" (Zion Bilgelerinin Protokolleri) adlı broşür sayesinde, aşağılık Sami ırkların Bolşevizmi yayarak Avrupa uygarlığının sonunu hazırladıklarını kanıtlamak cabasındaydılar.Himmler’in Wewelsburg’daki şatosunda SS genel kurmayının toplantıları genellikle Yoga ve Bönpas “Ssshin” ile başlardı. SS’lerin iç dairesi “Kara Tarikat”ın ve “Ahnenerbe” (Ataların Mirası) derneği Tibetli Bönpa lamaları ile devamlı irtibat halindeydi. “Ahnenerbe” genel müdürü SS Albay Wolfram Sievers, Nürnberg Uluslar arası Mahkemesi tarafından yargılanarak idama mahkum edilmiştir.Hitler de Agarthi (Ariana) nin girişi yerini bilen yeşil eldivenli bir rahiple devamlı temas halindeydi. 25 Nisan 1945’de Ruslar Berlin’e girdikleri zaman, bir mahzende halka şeklinde dizilmiş 6 Tibet’linin cesedine rastladılar. Bu halkanın ortasında eşil eldivenli Tibetli bir rahip cesedi bulunuyordu. Görünüşe bakılırsa rahipler topluca intihar etmişlerdi. 2 Mayıs 1945’DE Ruslar Berlin’i tamamen işgal ettileri zaman, Alman üniforması taşıyan 1000’den fazla Tibetli’nin cesedini buldular.
III. Reich sırasında sayısız Alman genci “Kara Güneş” örgütü tarafından eğitilip, Himmler’in Wewelsburg’daki şatosunda(3) insiye edilip Tibet’e gönderiliyorlardı.Gizlici Alman dernekleri, materyalizmin ve röletivizmin güçleri ile gerçek tinsel Ari uygarlığı arasında yaklaşmakta olan bir savaşı beklemekteydiler. Bu mahşeri savaşta düşmana acımanın yeri hiç yoktu. Nazizmin ve gerçekleştirdiği katliamın kökleri işte burada yatıyordu.Nazilerin, cok daha karanlık ve gizli bir örgütün görünen yüzü olduklarını ileri süren birçok yazar vardır. Yeşil şapka takan, şeytani görünüşlü doğulu bir keşişin sık sık Nazi Partisi ileri gelenleriyle birlikte görüldüğü hakkında çeşlitli söylentiler yayılmıştır. Gizlice Nazilerin iplerini ellerinde tutan Tibetli gizemci din adamları (Lamalar) bulunduğu öyküsü de bu söylentilere eklenmiştir. Henüz 1840'larda bile, "Agartha" efsanesi Almanya'da ilgi çekmeye başlamıştı. Agartha efsanesi, yer altında bulunan bir krallıktan söz etmekte, yeryüzündeki birçok kralı denetim altında tutan ve "Dünyanın Efendisi" olan Agartha kralının çok yakında dünyayı kesin olarak işgal edeceği anlatılmaktaydı. Napolyon kendini tüm Avrupa'nın efendisi olarak düşlerken, jeopolitik uzmanmı Naziler dünyaya egemen olma düşleri içindeydiler (Hitler'in elinde Amerika'nın işgali ile hazırlanmış planlar bulunuyordu; İtalyanlar Afrika'yı, Japonlar ise asya'yı yöneteceklerdi)Kuckusuz Naziler, düsmanları olan Yahudilerin, Masonların, uluslararsı bankacıların ve Bolseviklerin dünyayı ele geçirmek için planlar yaptıklarını biliyorlardı. Zaten tüm bu planlar "Zion Bilginlerinin Protokolleri"nde mevcuttu.Hitler döneminde "Oyuk-Dünya" kuramları ve "Buz-Dünyası" kozmolojileri geliştirilmiş; devler, cinler ve kozmik savaşlarla ilgili garip inançlar yayılmaya başlamıştır. 1930'lu yıllarda tümüyle "Atlantis" ve diğer kayıp kıtalarla ilgili araştırmalara başlanmış ve Kuzey halklarının kökenlerini Atlantis'te aramaya adanmış dergiler revaçta olmaya başlamıştır.Hitler kendi SS birliklerini, Cizvitler, Tapınakçılar ve diğer Haçlı örgütlerinin modellerine uygun biçimde örgütlediği aşikardır. 1937'den kalma ünlü bir poster Hitler'i bir Tapınak şövalyesi kılığında, kutsal zırhı kuşanmış olarak, şeytanla savaşa hazırlanırken göstermektedir. Otto Rahn, 1938 yılında Güney Fransa'da "Holy Grail"i (Kutysal Kase) aramaya koyulmuştur. Ne vardır ki, Hz.İsa'nın soyundan gelenleri veya "son yemek"te kullanılan birşarap kadehini aradığını unutmuş görünmektedir ki, zira Kahn'a göre Grail, "tanımlanması olanaksız büyüklükte bir güç kaynağıdır". Nazilerin gerçekte "Ahit Sandığı"nı arayıp aramadıkları bilinmemekte lakin Yahudilerin bu kutsal eşyasını ele geçirmek için Kuzey Afrika ve Mısır'da araştırmalar yapmak üzere oldukları hakkında kanıtlar mevcuttur.İşte tüm bilimsel yasalara karşı amansız bir savaş açan Hitler, gücünü bir sonraki yazımda belirteceğim esrarangiz bir örgüt olan "Thule Örgütü"nden almaktaydı. Bu örgütün kurucularından, şair ve gazeteci, Dietrich Eckart, 1920'lerde, mimar Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer ile birlikte, Hitler'e mistik Doğu'nun gizemlerini öğretmiş ve Hitler'in, o yıllarda bu örgüte katılmasını sağlamıştır. 1923'te kurulan Milliyetçi Sosyalist Parti'nin yedi kurucu üyesinden biri olan Eckart, aynı yıl içinde ölmüstür. Ondan kalan bilgi birikimi ise Karl Haushofer'e vasiyet olarak kalmıştır. Vasiyetinde ise, şöyle demektedir: "Hitler'i izleyiniz. Dans edecektir; ancak müziği ben yazdım. Onlarla temasa eçmesi için gerekli araçları kendisine verdik. Bana da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir Alman'dan daha fazla etkilemis olacağım."
Gamali haclar ve aralarindaki benzerlikler
Alman Gizlici örgütlerinin bircok temel ögretiyi İngiltere'deki Hermetik gruplardan ve Kıta Avrupası'ndaki Teofizik örgütlerden aldıkları bir gerçektir.Örgüt, adını “Thule Kornen”den almıştı. “Thule”, İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen bir Thule kenti bulunmaktadır. “Kornen” ise, hem yarımada, hem de “boynuz” anlamına gelmektedir. “Thule Kornen”, Thule Yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır. Özellikle, Ari ırkın gizemci güçlerine verdikleri önem ve alt düzeydeki ırklarla karışması sonucunda Ari ırkının yozlaşmaya başladığı düşüncesi daha önce görülmemiş birer yaklaşımdır. "Töton"lara olan düşkünlükleri (Töton uygarlığının Hıristiyanlık tarafından geriletildigine inanıyorlardı), Kuzey mitlerine, "Rune" yazılarına ve "Svastika"ya olan ilgileri yeni Pan-Cermen ulusçuluğunun yarattığı atmosferden kaynaklanmaktaydı. Avrupa'daki tüm dillerin tek bir Hint-Avrupa kökeni bulunduğu ve Hindulardan Helenlere kadar birçok mitin Ari kaynaklı olduğu düşüncesi saygı duyulan dilbilimciler arasında giderek kabul görmekteydi. Diğer taraftan 1905 yılından beri Ruslar, "Protocols of the Elder of Sion" (Zion Bilgelerinin Protokolleri) adlı broşür sayesinde, aşağılık Sami ırkların Bolşevizmi yayarak Avrupa uygarlığının sonunu hazırladıklarını kanıtlamak cabasındaydılar.Himmler’in Wewelsburg’daki şatosunda SS genel kurmayının toplantıları genellikle Yoga ve Bönpas “Ssshin” ile başlardı. SS’lerin iç dairesi “Kara Tarikat”ın ve “Ahnenerbe” (Ataların Mirası) derneği Tibetli Bönpa lamaları ile devamlı irtibat halindeydi. “Ahnenerbe” genel müdürü SS Albay Wolfram Sievers, Nürnberg Uluslar arası Mahkemesi tarafından yargılanarak idama mahkum edilmiştir.Hitler de Agarthi (Ariana) nin girişi yerini bilen yeşil eldivenli bir rahiple devamlı temas halindeydi. 25 Nisan 1945’de Ruslar Berlin’e girdikleri zaman, bir mahzende halka şeklinde dizilmiş 6 Tibet’linin cesedine rastladılar. Bu halkanın ortasında eşil eldivenli Tibetli bir rahip cesedi bulunuyordu. Görünüşe bakılırsa rahipler topluca intihar etmişlerdi. 2 Mayıs 1945’DE Ruslar Berlin’i tamamen işgal ettileri zaman, Alman üniforması taşıyan 1000’den fazla Tibetli’nin cesedini buldular.
III. Reich sırasında sayısız Alman genci “Kara Güneş” örgütü tarafından eğitilip, Himmler’in Wewelsburg’daki şatosunda(3) insiye edilip Tibet’e gönderiliyorlardı.Gizlici Alman dernekleri, materyalizmin ve röletivizmin güçleri ile gerçek tinsel Ari uygarlığı arasında yaklaşmakta olan bir savaşı beklemekteydiler. Bu mahşeri savaşta düşmana acımanın yeri hiç yoktu. Nazizmin ve gerçekleştirdiği katliamın kökleri işte burada yatıyordu.Nazilerin, cok daha karanlık ve gizli bir örgütün görünen yüzü olduklarını ileri süren birçok yazar vardır. Yeşil şapka takan, şeytani görünüşlü doğulu bir keşişin sık sık Nazi Partisi ileri gelenleriyle birlikte görüldüğü hakkında çeşlitli söylentiler yayılmıştır. Gizlice Nazilerin iplerini ellerinde tutan Tibetli gizemci din adamları (Lamalar) bulunduğu öyküsü de bu söylentilere eklenmiştir. Henüz 1840'larda bile, "Agartha" efsanesi Almanya'da ilgi çekmeye başlamıştı. Agartha efsanesi, yer altında bulunan bir krallıktan söz etmekte, yeryüzündeki birçok kralı denetim altında tutan ve "Dünyanın Efendisi" olan Agartha kralının çok yakında dünyayı kesin olarak işgal edeceği anlatılmaktaydı. Napolyon kendini tüm Avrupa'nın efendisi olarak düşlerken, jeopolitik uzmanmı Naziler dünyaya egemen olma düşleri içindeydiler (Hitler'in elinde Amerika'nın işgali ile hazırlanmış planlar bulunuyordu; İtalyanlar Afrika'yı, Japonlar ise asya'yı yöneteceklerdi)Kuckusuz Naziler, düsmanları olan Yahudilerin, Masonların, uluslararsı bankacıların ve Bolseviklerin dünyayı ele geçirmek için planlar yaptıklarını biliyorlardı. Zaten tüm bu planlar "Zion Bilginlerinin Protokolleri"nde mevcuttu.Hitler döneminde "Oyuk-Dünya" kuramları ve "Buz-Dünyası" kozmolojileri geliştirilmiş; devler, cinler ve kozmik savaşlarla ilgili garip inançlar yayılmaya başlamıştır. 1930'lu yıllarda tümüyle "Atlantis" ve diğer kayıp kıtalarla ilgili araştırmalara başlanmış ve Kuzey halklarının kökenlerini Atlantis'te aramaya adanmış dergiler revaçta olmaya başlamıştır.Hitler kendi SS birliklerini, Cizvitler, Tapınakçılar ve diğer Haçlı örgütlerinin modellerine uygun biçimde örgütlediği aşikardır. 1937'den kalma ünlü bir poster Hitler'i bir Tapınak şövalyesi kılığında, kutsal zırhı kuşanmış olarak, şeytanla savaşa hazırlanırken göstermektedir. Otto Rahn, 1938 yılında Güney Fransa'da "Holy Grail"i (Kutysal Kase) aramaya koyulmuştur. Ne vardır ki, Hz.İsa'nın soyundan gelenleri veya "son yemek"te kullanılan birşarap kadehini aradığını unutmuş görünmektedir ki, zira Kahn'a göre Grail, "tanımlanması olanaksız büyüklükte bir güç kaynağıdır". Nazilerin gerçekte "Ahit Sandığı"nı arayıp aramadıkları bilinmemekte lakin Yahudilerin bu kutsal eşyasını ele geçirmek için Kuzey Afrika ve Mısır'da araştırmalar yapmak üzere oldukları hakkında kanıtlar mevcuttur.İşte tüm bilimsel yasalara karşı amansız bir savaş açan Hitler, gücünü bir sonraki yazımda belirteceğim esrarangiz bir örgüt olan "Thule Örgütü"nden almaktaydı. Bu örgütün kurucularından, şair ve gazeteci, Dietrich Eckart, 1920'lerde, mimar Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer ile birlikte, Hitler'e mistik Doğu'nun gizemlerini öğretmiş ve Hitler'in, o yıllarda bu örgüte katılmasını sağlamıştır. 1923'te kurulan Milliyetçi Sosyalist Parti'nin yedi kurucu üyesinden biri olan Eckart, aynı yıl içinde ölmüstür. Ondan kalan bilgi birikimi ise Karl Haushofer'e vasiyet olarak kalmıştır. Vasiyetinde ise, şöyle demektedir: "Hitler'i izleyiniz. Dans edecektir; ancak müziği ben yazdım. Onlarla temasa eçmesi için gerekli araçları kendisine verdik. Bana da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir Alman'dan daha fazla etkilemis olacağım."
Gamali haclar ve aralarindaki benzerlikler