Geçmişte yaşamış olsam muhtemelen ana mesleğim oduncu olurdu. Kenarda yine az buçuk demircilikten anladığım kadarıyla bir kılıcım yanımda olur, yaptığım geniş evimsi kulübenin biraz uzağındaki dereden balık avlamaya giderdim. Etraftaki hayvanlara bakar, herhangi bir vahşi hayvan saldırısına karşı gözlerimi dört açardım. Kulübenin yanında binbir hevesle yaptığım kazanın içindeki suyun ısınmasını beklerken etraftaki malzemeyle neler yapabileceğime bakar, kendime küçük bir atölye ayarlardım. Aklım akşam balık mı yesem yoksa ektiğim bitkileri mi diye karnımda olurdu. Sonrasında bir anda etrafımda beliren askerlere kılıcımı çeker, neler olduğunu sormaya çalışırdım. Ama bilirsiniz, orta çağ şövalyeleri pek konuşkan değildir. Mutlu yaşamım onlarla çarpışırken bir anda sona erer ve ekranda bir ışık belirir. Son anda aklımda tek şey vardır aslında;"bari aç gitmeyeydik be".