Farkında mısınız?

  • Konbuyu başlatan angeldream
  • Başlangıç tarihi
A

angeldream

Biz küçükken hasta olduğumuzda rahmetli babaannem baş parmağını göbeğimize koyar, nazar duası okur, bazen de kurşun döker “nazar değmiş” derdi.. Bizse ne yaptığını pek de anlamaz; bazen kikirder, bazen şaşkın bakar ama her nasılsa iyileşirdik.. O zamanlardan aklımda kalan ve bugün de sıkça kullandığım bir atasözü var: Hayır söyle işine, hayır gelsin başına.. İşte size çekim yasası, bundan iyi nasıl anlatılır ki.. Benim yaşlı bilge babaannem “sır”rı çözmüştü ve sözlerinin hayatına olan etkisinin farkındaydı...

Peki biz ne yapıyoruz?.....

Değişime karar veriyor, hayatımızın her alanında denge ve huzur yaratmaya çalışıyorken bizim için en önemli hususlardan biri “farkında olmak”. Farkındalık derken sözünü ettiğim öyle çok ruhani birşey değil; basit ve temel bir yaklaşımı paylaşmak istiyorum:

Bedenimizin bize verdiği mesajların farkında olalım. Boynumuz neden sürekli tutuluyor, hangi konuda esnek değiliz; kulağımız neden ağrıyor, neyi duymak istemiyoruz; tansiyonumuz neden yüksek, hangi duygusal sorunlarımız çözülmeyi bekliyor?

Mesela içimize atıp kimseyle paylaşmadığımız veya bastırdığımız / yuttuğumuz duygular, yeni şeylere karşı korkularımız gastrit, ülser gibi mide rahatsızlıklarına yol açıyor. Uzun süren kızgınlıklar, nefretler, öfkeler zamanla kansere dönüşüyor. Bu nedenle duyguları paylaşmak, konuşmak, insanları affetmek mükemmel birer ilaçtır düşüncesindeyim..

Dişetleriniz kanıyorsa verdiğiniz kararlardan memnun değil ya da sürekli dişlerinizden şikayet ediyorsunuz karar vermekte zorlanıyor olabilirsiniz. Kararsız kalmak endişe içinde olmayı getirir, karar vermekse gerekirse vazgeçmeyi / kaybetmeyi bilmektir. Verdiğimiz kararları sürdürüp tamamlamak, doğru bir karar verdiğimize bilerek güvenle beklemek önemlidir.

Evrenin bizim için en uygun çözüm getireceğine inanmak, sorunları büyütmeden kendi çözümlerimizi bulmak yolunda eylemde bulunmak önemlidir. Geçen yıl küçük ayrıntılara öyle dalmış ve kendiliğinden çözülebileceklerine gözlerimi öyle kapatmıştım ki, zavallı minik ayak parmaklarım günlerce ağrımıştı..

Ruh, beden ve zihin üçgeninde “iyi ve dengede olmak” için;

Yaşamımızda herşeyin yolunda gittiğine, ihtiyaç duyduğumuz herşeyin bize geleceğine inanıp güvenmek, kendimizi olduğumuz gibi sevmek, kabul etmek ve onaylamak, olayları ve insanları olduğu gibi kabul etmek,
geçmişten kurtulup diğer insanları ve kendimizi affetmek,
enerjimizi hep üst seviyelerde tutmak,çözümler üretip karar verip eylem planımızı yapmak, gerektiği hallerde planımızı değiştirmek,ve de duygularımızı paylaşmak, kendimizi ifade etmek ve gerekirse bunun için yardım istemek bilgelik, akıllılık ve terapidir; kendimize verdiğimiz değerdir diye düşünüyorum....

Zihnimizde dönüp dolaşan onlarca düşüncenin farkında olalım: Günler hatta belki aylardır yapılmayı bekleyen ufak tefek birsürü iş, isteyip de yapamadıklarımız, yapmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz işler / görüşmeler / konuşmalar.. Hepsini ayıklayıp temizleyip sıraya koyup yapsak zihnimiz rahatlasa nasıl olur?

Ruhumuzun farkında olalım: “Hayat gailesi” derken onu dinlendirmeyi ihmal etmeyelim, meditasyon yahut kendimizce geliştirdiğimiz ritüellerle ruh – beden – zihin dengesini kuralım; hepsi bir olsun, ne biri ileri gitsin, ne de öbürü geride kalsın..

Evimizin, işyerimizin, arabamızın, yaşadığımız fiziksel ortamların farkında olalım: Temiz, düzenli ve organize bir ortam temiz – düzenli ve dingin bir beden ve zihin demektir..

Söylediklerimizin / düşündüklerimizin farkında olalım: Ağzımızdan çıkan sözcükler, aklımızdan geçen düşünceler negatif ve karamsar mı yoksa pozitif ve neşeli mi? Hangisi bizi daha iyi hissettiriyor, duygularımızın ne kadar ayrımındayız? Duygularımızı takip edelim, bakalım onları yaratan hangi düşüncelerimiz?

Farkında mısınız, hayatımız bütün bu alanlarda gideceğimiz yöne bağlı, yolumuz açık OLsun..

Alıntı
 
Üst