evrenin sırrı

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
'ben ben olan benim.

MUSA dağa çıktığında IŞIĞA sorar sen kimsin.

ben benim. BEN OLAN BENİM der. ses. ' TALMUT

EVRENİN TÜM SIRRI BU CÜMLEDE.

hadi biraz farkındealığımızı arttıralım. ne demek tir. evrenin sırrı olan bu cümle bize neyi anlatır.

aynı cümle MEVLANA tarafındanda zikredilmiştir. pek çok kuantumcu sufi majisyen filozof rahip din adamı tarafındada sööylenmiştir. peki nedir bu ?
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
evet ama nasıl biraz açarmısınız
 

Osiris

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Kas 2008
Mesajlar
695
Tepkime puanı
128
Ben olan ben derken içimizi,ruhumuzu,özümüzü kastetmiş.Ne bu beden,ne bu duygular, nede bu zihin.

Biz o'yuz.Saf ruh ve öz'üz.Mutlak ruhtan parçayız.
 

naar

Banlı Kullanıcı
Katılım
24 Eki 2009
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
ben ben olan benim derken evet sevgili osiris sana katılıyorum biz ondan bir parçayız. o sonsuz sevgi ve rahmet okyanusu bizlerde o okyanusun minik birer damlalarıyız. bilimsel olarak konuşmam gerekirse evrendeki herşey(taş,ağaç,insan,hayvan,duygularımız vs insan aklına gelen ve gelmeyen soyut ve somut her nevarsa herşey) enerjiden yaratılmıştır. düşünceninde bir enerji olduğu, bir frekansı ve kutupları olduğu, kuantum fizikçileri tarafından kanıtlandığına göre bütün herşey düşünceden oluşmuştur diyebiliriz. çünkü nasıl maddenin en küçük yapı taşı atom ise enerjinin de en küçük yapı taşı düşüncelerimizdir. en güçlü düşünce ise sevgi olduğuna göre evrendeki bilip bilmediğimiz hissedip hissetmediğimiz her ne varsa bunun yaratıcısı sonsuz sevginin kaynağı olan yüce allahtır. onun sevgisi sonsuzdur.
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
269
Bir alıntı ile cevaplamak istiyorum..

'' İnsanlar, binlerce yıldır ağır bir biçimde koşullandı.
Peki neye?
"Gerçek benin" bir beden olduğuna.
İşte yaşadığımız bütün problemlerin, kötülüklerin, acıların kaynağı insanın kendine dâir bu inancıdır.
İnsanoğlu kendini doğru tanımış olsaydı, iyilik, güzellik, uyum, coşku ve aşk içinde bir yaşam sürecekti.
Kendimizi doğru tanımamızın tek yolu tam farkındalıktır.
O, her şeyi tümüyle kendi haline bırakan, bir varlığı olan, ama bir benliği olmayan tarafsız bir gözlemci olma hâlidir.
İnsan, uygarlıklar boyunca bilinçaltını ve dolayısıyla onun tam bir yansıması olan kişiliğini sayısız çelişki, çatışma ve acılarla doldurdu. Kişi, güzellik ve aşk dolu bir yaşam için içindeki bütün çelişkilerden, karmaşadan kurtulmak zorunda. Çelişki ve karmaşadan kurtuluşa, kendini çözme veya sadeleşme diyoruz. Ve kendini çözmek sadece tam farkındalık ile mümkün. Zâten gerçek meditasyon da tam farkındalık hâlidir. Kendini çözme hâlidir.
Kendini çözen insan, gerçek "Ben"in beden olmadığını açıkça görür.
Kendini çözen insan, hem kendi içinde hem kendi dışında çok daha olumlu, çok daha huzurlu ve çok daha mutlu olur.
Uyum, huzur, mutluluk ve aşk kendine özgü frekansı ve atmosferi olan, bütün evreni ve evrenleri en küçük zerresine kadar olumlu etkileyen mükemmel güçlerdir. Bunların daha çok insanda var olması, dünyada ve evrende barışın hızla yayılması demektir. İşte kendini çözme yâni tam farkındalık, bunu sağlayacaktır. ''


' Kendini çözen insan, gerçek "Ben"in beden olmadığını açıkça görür. ' Benim de anlatmak istediğim nokta burası. İnsan tanrının bir parçasıdır. Ve O SENSİN !..
 

Espavo

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Eki 2008
Mesajlar
17
Tepkime puanı
8
Tanrı herşeydir. / ben benim. ben OLAN benim /

Öz potansiyeldir. / ben benim. BEN olan benim./
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,972
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
çok güzel açıklamalar olmuş teşekür ederim. burdaki ana hedefe gidişle ilhili herkez farklı bir parçasına değinmiş. bu cümleden çıkarabileceğimiz sonuçlar dile getirilmiş.

ama önemli olan bu sözün söyleyen tarafından neden söylendiği. neden başka bir cevap yerine bu cevabı vermeyi tercih etmiş.

biri, size kim olduğunuzu sorduğunda ben olan benim demeyiz. bu sözün ihtiva ettiği öz nedir.

yani musa sormamış ama ben onun yerine sorayım.

ben olan ben nedir. neden sadece ben dememiş. yada neden ben tanrıyırım. ben allahım. ben yaratıcıyım. ben ışığım dememişte bunu demiş.
 

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Bunları okuyunca Yunus Emre'nin "Bir ben vardır bende, benden içeri" sözü geldi. "Ben benim" demek, dış benliği tanımlar bence, "ben ben olan benim" sözüyse iç benliğimizi anlatır. İç benlik nedir sana göre diye sorarsanız, anlatmayı beceremem sanırım ama şunu diyeyim :

Karanlık da benim, aydınlık da; iyilik de benim, kötülük de...
 

mecra

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
482
Tepkime puanı
40
Öncelikle günahsız kul yoktur(Tabii en doğrusunu Allah bilir).Kişi olup bitenin farkına vardığında iyiliğe yöneldiğinde Allah'ın kendisine ne kadar yakın olduğunu anlar.Onun küçük mucizelerine tanık olur ve tamamen kendi içine yönelir.Burada da Logii'nin de dediği gibi;
' Kendini çözen insan, gerçek "Ben"in beden olmadığını açıkça görür. ' Benim de anlatmak istediğim nokta burası. İnsan tanrının bir parçasıdır. Ve O SENSİN !...
Yani kul Allah'tan bir parça olduğunu ancak kendine yöneldiği zaman anlar.Bu yüzden ben yaratıcıyım ya da ben Allah'ım diyemez.
 

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Öncelikle günahsız kul yoktur(Tabii en doğrusunu Allah bilir).Kişi olup bitenin farkına vardığında iyiliğe yöneldiğinde Allah'ın kendisine ne kadar yakın olduğunu anlar.Onun küçük mucizelerine tanık olur ve tamamen kendi içine yönelir.Burada da Logii'nin de dediği gibi;
' Kendini çözen insan, gerçek "Ben"in beden olmadığını açıkça görür. ' Benim de anlatmak istediğim nokta burası. İnsan tanrının bir parçasıdır. Ve O SENSİN !...
Yani kul Allah'tan bir parça olduğunu ancak kendine yöneldiği zaman anlar.Bu yüzden ben yaratıcıyım ya da ben Allah'ım diyemez.

Hallac-ı Mansur, "Enel Hakk" dedi ve idam edildi ! Hallac-ı Mansur'un bu sözü de çeşit çeşit yorumlanmış tabii ( Hakk'a duyulan aşırı bir sevgi sonucunda kendini Hakk gibi görme sonucu söylenmiştir, "Haktan gayrı değilim" demek istemiştir, "Ben Hakktan ibaretim, ancak Hakk benden ibaret değil" demek istemiştir gibi).

Hallac-ı Mansur'un "Enel Hakk" demesi de, tabii ki tartışılan bağlamda ele alınabilecek bir örnek.

Musa, Işık'la karşılaşmıştır çünkü onu aramıştır. Yani, kendi içsel yolculuğu sonucunda kendi doğrularının peşine düşmüş, doğruyu aramış ve O'nu bulmuştur. Bu, bir bakıma, çekim yasasıdır. Ve Musa'nın Işık'la karşılaşması, Işık'ın ona "Ben, ben olan benim" demesi, Musa'nın kendi farkındalığına ulaştığını anlatmaktadır.

Benim burada kafama takılan diğer bir soru, Işık "ben ben olan benim" değil de, "ben Tanrı'yım" demiş olsaydı, bu anlatı nasıl gelişirdi? Yani, anlatıdan anladığımız, Tanrı, kendini Musa'ya ışık ya ada ateş biçiminde göstermiştir. Ve ateşin ben Tanrı'yım demesi, Ateş'e tapınma sonucunu ortaya çıkarır mıydı? ( Tanrı olarak ifade ettim, çünkü farklı inançlara sahip kişilerin paylaştığı bir forumda genel bir kavram kullanmak istedim)
 

mecra

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
482
Tepkime puanı
40
Şöyle bir söz var;
Hak teâlâ intikamın, kul eli ile alır.
İlm-i hâli bilmeyenler, onu kul yaptı sanır.
Cümle eşya Halıkındır, kul elile işlenir.
Emr-i Bâri olmayınca, sanma bir çöp deprenir!

Evrende ne tarafa dönersek dönelim karşımıza hep O'ndan bir parça görüyoruz.Allah inancımıza göre kendini,başımıza gelen iyi ya da kötü olaylarla belli eder.Yukarıda da dediği gibi Hak teala intikamını kul eli ile alır.Orada Işık "Ben Tanrıyım" da diyebilirdi.Ancak bence düşünen insan O'nun özde olduğunu anlardı.Yani en azından ateşle karşılaşmışsa da ateşin söndüğünü düşünür:)Tabii bu başka birinin,özellikle de her kurala sorgulamadan körü körüne bağlanmış birinin başına gelseydi -ki çok çok çok düşük bir ihtimal- rahatça söyleyebilirim ki evet ateşe tapınma gibi bir şey olabilirdi.
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
269
Öncelikle günahsız kul yoktur(Tabii en doğrusunu Allah bilir).Kişi olup bitenin farkına vardığında iyiliğe yöneldiğinde Allah'ın kendisine ne kadar yakın olduğunu anlar.Onun küçük mucizelerine tanık olur ve tamamen kendi içine yönelir.Burada da Logii'nin de dediği gibi;
' Kendini çözen insan, gerçek "Ben"in beden olmadığını açıkça görür. ' Benim de anlatmak istediğim nokta burası. İnsan tanrının bir parçasıdır. Ve O SENSİN !...
Yani kul Allah'tan bir parça olduğunu ancak kendine yöneldiği zaman anlar.Bu yüzden ben yaratıcıyım ya da ben Allah'ım diyemez.


Yalnız burada Allah dersek, kısıtlamış oluruz. Ben genelleme yaparak bilerek Tanrı dedim. Onu unutmayalım. Çünkü bir sürü inanç sistemi olduğu için herkesi Allah yarattı demek, diğer dinlere karşı hakaret sayılabilir.
 

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Şöyle bir söz var;
Hak teâlâ intikamın, kul eli ile alır.
İlm-i hâli bilmeyenler, onu kul yaptı sanır.
Cümle eşya Halıkındır, kul elile işlenir.
Emr-i Bâri olmayınca, sanma bir çöp deprenir!

Evrende ne tarafa dönersek dönelim karşımıza hep O'ndan bir parça görüyoruz.Allah inancımıza göre kendini,başımıza gelen iyi ya da kötü olaylarla belli eder.Yukarıda da dediği gibi Hak teala intikamını kul eli ile alır.Orada Işık "Ben Tanrıyım" da diyebilirdi.Ancak bence düşünen insan O'nun özde olduğunu anlardı.Yani en azından ateşle karşılaşmışsa da ateşin söndüğünü düşünür:)Tabii bu başka birinin,özellikle de her kurala sorgulamadan körü körüne bağlanmış birinin başına gelseydi -ki çok çok çok düşük bir ihtimal- rahatça söyleyebilirim ki evet ateşe tapınma gibi bir şey olabilirdi.
Elbette ki, Musa'yı cahil biri konumuna indirgemek değil amacım. Aksine O'nun Tanrı arayışı zaten farkındalığını ortaya koyuyor. Aslında bu soruyu bu şekilde sordum, çünkü burada ışığın "ben, ben olan benim" cevabının Tanrı olduğunu ortaya koymaktan çok daha öte bir amaca yönelik olduğuna vurgu yapmak istedim.
 

gizlimabetperisi

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Ara 2008
Mesajlar
215
Tepkime puanı
20
Ben neyim/kimim?

Ben ne?

Bu araştırmayı yaparken başlangıç noktamız şu olacak;
"Gözlenen gözleyen olamaz."

Tıpkı göz kendisini göremez, bıçak kendisini kesemez, parmak kendisini işaret edemez, gibi.

Gözün gördüğü aynadaki aksidir. Bıçağı esnek yapsak da kendisini kesmesini sağlasak, kesebildiği yer, kesen yer olmayacaktır. Parmak esnek olsa ve kendini işaret etmeye çalışsa, işaret edebildiği kısmı işaret edebilen kısmı olmayacaktır.

Böylelikle gözlemleyebildiğimiz hiçbir şey 'ben' olamaz.

Başlangıçta onu kullanabildiğimiz için beden bize ben olarak görünür.

Ama ben bedenimi gözlemleyebiliyorum. Öyleyse ben o olamam. Ona kumanda edebiliyor olmam, o olmamı gerektirmez. Bir otomobilin içine girip ona da kumanda edebiliyorum ama araba değilim.

Aslında araç kullanırken insan, iyi kullanabilmek/konsantre olabilmek için, 'farkında olmadan' aracın sınırlarını kendi sınırları gibi algılar. Bilardo oynarken bir ıstakaya dönüşür. Veya bir bilgisayar oyunu oynarken ekrandaki karakterle özdeşleşir. Veya bir film seyrederken sahnedeki karakterlerden biri olur film boyunca.

Bu özdeşleşme bilinçsizce olur. Ama özdeşleşmeden kurtulmak bilinçli çaba gerektirir.

Gözlemlemek sizi gözlemlediğiniz şeyden 'soyar'. Birşey gözlemleyebiliyorsanız, ona 'dıştan' bakabiliyorsunuz demektir. O halde nasıl o olabilirsiniz?

Peki ben'in beden olmadığını anladıktan sonra, şu soruyu sorabilirim? Ben enerji miyim?

Madem maddesel olan beden değilim, belki de o beden üzerinde gezinen/akan bir enerjiyim. Ona canlılık veren enerjiyim.

Ancak enerjimizin az veya çok olduğu zamanlara bakarsak bundan bağımsız, 'kendindeki' enerjiyi gözleyen bir 'ben'in varlığı ortaya çıkar. Kendinizi güçlü ya da zayıf hissederken 'ben' hep oradadır. Ve değişen enerjinizi gözlemleyebildiğinize göre 'ben' enerji de olamaz.

Daha sonra sıra zihine gelir. Madem madde ve enerji değilim, o halde zihnin kendisi olabilir miyim? Bir düşünce, bir duygu olabilir miyim?

Ancak sessiz bir şekilde oturursanız, zihninizden geçip giden düşünceleri ve bunların yarattığı duyguları gözlemlemek mümkün olur. Zihninizi gözlemleyebilirsiniz. Öyleyse 'ben', zihin de olamam.

Zaten gözlemleyebildiğim herşey, değişmeyen bir gözlem noktasına (bir sabit referansa) ihtiyaç duymaktadır.

Eğer 'ben' gözlemlenen şeyden ayrı olmasaydı, bu sabit referans varolmazdı. Gözlemlenen herşey görecedir, bu görecelik de 'ben'e göredir. 'Ben' sabit yerinde durmalı ki, şeyler de gözlenebilmeye devam edebilsin.

İşte bu bir 'şey' olmayan şey (yani ben) diğer tüm şeylerin kılığına bürünerek karşımıza çıkabiliyor gibi. Tüm elbiseleriyle. Bir 'şey' olmadığı halde bir 'şey'miş gibi şeylerle özdeşleşiyor, onlar oluyor. Hiçbir'şey' değil ama her'şey' ve herhangibir'şey'.

Not: Yazıdaki 'şey' terimi isim bulmakta zorlandığımız belli bir şeyin yerine geçen 'şey' değildir. Herşeyin yerine geçebilen, tüm şeyler kümesini (madde/enerji/olay/olgu/durum/duygu/düşünce vs) kapsayan, dolayısıyla bunlardan belli biri olamayan bir 'şey'dir. Yani yerine konabilecek başka bir 'şey' yoktur.

Yukarıdaki paragraf alıntıdır.

Syg.
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
269
Sıtkı Aytaç'ın yazmış olduğu bir parçayı sizlerle paylaşmak istedim..
 

Mermaid

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2009
Mesajlar
258
Tepkime puanı
26
Çok teşekkürler logii, çok güzel bir yazı, ifade etmeyi beceremediklerimin ifadesi gibi :)
 

mecra

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
482
Tepkime puanı
40
Yalnız burada Allah dersek, kısıtlamış oluruz. Ben genelleme yaparak bilerek Tanrı dedim. Onu unutmayalım. Çünkü bir sürü inanç sistemi olduğu için herkesi Allah yarattı demek, diğer dinlere karşı hakaret sayılabilir.

Evet çok haklısın Logii,dikkatsizliğime verin lütfen kimsenin inancına saygısızlık etmek istemem.
 

mecra

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
482
Tepkime puanı
40
Elbette ki, Musa'yı cahil biri konumuna indirgemek değil amacım. Aksine O'nun Tanrı arayışı zaten farkındalığını ortaya koyuyor. Aslında bu soruyu bu şekilde sordum, çünkü burada ışığın "ben, ben olan benim" cevabının Tanrı olduğunu ortaya koymaktan çok daha öte bir amaca yönelik olduğuna vurgu yapmak istedim.

Tamam canım ben de öyle bir şey kastettiğini söylemedim zaten:)Sadece Işık farklı bir şey söyleseydi de karşıda ki kişi için yine aynı şeyi ifade edecekti,çünkü artık amacına ulaşmıştı yani O'na:)
 

Hayalet

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ara 2008
Mesajlar
30
Tepkime puanı
0
Hz. Adem yaratılırken Yüce rabbim kendi ruhundan bir nefes üfledi Adem'e.
Bütün Ademoğulları olarak Allah'ın üflediği nefesle can bulduk. O'nun canından can olduk.
Teşekkürler
 
Üst