Evrende bizden başka canlı var mı? sorusuna cevap

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Evrende bizden başka canlı var mı??
Merak edip sormak için konu açan arkadaşlar mutlaka okuyun…
İlmi Ledün hikmet sırları

İŞTE HERKESİN MERAK ETTİĞİ 18 BİN ALEM GERÇEĞİ

Bazı müslüman din kardeşlerimiz,Gaybın sırlarının kimse tarafından anlaşılamıyacağını zannediyorlar. anlayabilen birisini ve onun hikmetli sözlerini okudukları ,gördükleri zaman , kuranı kerimde bulunan bazı ayetlerin ,bu gaybin sırlarını bilme işini mümkün kılmadığını göstermeye çalışıyorlar.
Sanki Gaybi bilmeye çalışan dine aykırı yorum yapıyormuş gibi algılama yapıyorlar. Bu konuda bize muhalif düşünenleri ,düşüncelerine saygı duymakla beraber m dini bilgi eksikliklerinden dolayı öyle dediklerini düşünüyoruz.
Böyle düşünmeleride normaldir. Çünkü kuran bu tür konularda düşünmemnin önünü hem kapalı tutar gibi hemde ona ters bir şekilde açık tutargibi dizayn edilip tasarlanmıştır. Yani Kuranın yüzünden okunarak sözlük anlamına göre tercüme edilmesi bunu imkansız gösteriyor. Diğer taraftan Yüce Allah kullarına diyorki,
Ey Kullarım, Bu kuranı okuyun, ama hikeye okur gibi okumayın.Bu kuranın içinde anlamı gizli olan bulmaca bilmece gibi tasarlanmış ayetler hikmetli sırlar vardır. Allahın bu hikmetli sırları üzerindede düşünün biraz. Kafayı yemekten korkmayın.Düşünen adan kafayı yemez.Allah bu kuranın sırlarını yüce resulüne bildirdi,meğerki zamanı gelincede,Allahın kendi seçtiği veli kullarından bazıları bu sırları bilebilir. Nasılki,İnternetin,bilgisayarın,cep telefonunun,uzaktan kumanda aletinin birer ilmi varsa,Hikmet-sır-Gayb İlmininde bir ilmi vardır.İnsanların hemen hepsi bu konuda yetersiz ve cahilkalabilirler ama unutmayın herkes cahil değildir,herkes yetersiz değilidir.Buna ehliyetli bazı Allah dostları aramızda yaşıyorlar.Kapılarını soran herkese açıyorlar. sahip oldukları ilmi herkesle paylaşıyorlar.Bunda anormal bir durum yoktur. Geleneksel ezber anlayışımız yanlıştır.
Gaybın sırlarını bilme hususu,(İlmi ledün) denilen bir İlim dalıdır.Herkes bu ilim dalını anlayamaz. Ama Resulullahın ilim hikmet sır şehrinin müracat kapısı olan bazı sır vekilleri bu Resulullaha kuranla birlikte verilen hikmet ilmini zamanı gelince çözerler.
Değerli okuyucular Allahın bu mesajı gerçekleşti.Beyti Dost denilen Allah dostu bu miraçtaki bildirilen Hikmet ilmini1996 da çözdü.
(site ismi vermek yasak oplduğu için özel soranlara kaynak gösterilebilir)
Miraca (Boyutlar arası 18 bin Alemlerin yolculuğuna) , 619 yılında çıkan Hz. Muhammed (s.a.v) Bilinen dünya boyutlarının ötesinde bulunan Cinler ve Melekler Alemini gezdi. Arş boyutunda Yüce Allah ile görüştü.Arş Boyutunda Yüce Allahtan 70 bin Kelime kapasiteli Gayb Alemlerinin sırlarını öğrendi.
Gayb Alemi sırları içinde 18 bin Alemlerin nasıl olduğu ,ne olduğu hakkında tafsilatlı teknik bilgiler vardı. Kıyametin kesin tarihleri ,Geçmiş ve geleceğin Tarihleri,Bilinmeyen İnsanlık Takvimlerinin izahatları vardı. Diğer Dinler ve İslam Dininin bilinmeyen gizli felsefesi vardı.
Yeniden doğuş gerçeğinin hikmet sırları olan reenkarnasyon vardı. Yüce Allah bu konuları herkesin anlayamayacağını düşünerek bu Gayb sırlarının yarısını insanlardan gizlemesini emretti. Kalan yarısınıda ,Sahabe dostlarına azar azar 35 bin kelimelik sırları açıklamasını istedi. İşte 1381 yıl önce öğrenilen bu Gayb Alemlerinin yani 18 bin Alemlerin sırlarına (İlmi Ledün hikmet sırları) dendi.
Bu sırları Hz. Muhammed kadar olmasada ,diğer sahabeler ve ehli Beyt erenleri içinde en çok Hz. Ali biliyordu. 1400 yıl önce Hz. Ali 10 bin kelimelik gayb sırlarını biliyordu. Bugün günümüzde 70 bin kelimelik Gayb Alemleri sırlarının büyük çoğunluğu çözüldü.İnternetten yayınlanıyor. İ
nternete koyan Medyum Yazarlar bu sırları Uzaylı Amon ve RA Melekleri vasıtası ile telepatk düşünce meditasyonu ve hipnozlu ruh çağırma öel toplantılarında ,çağrıya gelen Meleklerden öğrendiler.Bu bilgiler günümüzde 3 büyük Medyumun yazdığı üç kitapda toplanmıştır.
(BİLGİ KİTABI-Atlanta Ra Felsefesi Yüce Bilgelik Kitabı) v (MAHŞERİN HABERCİLERİ) kitaplarında mevcut bulunmaktadır
Ancak bu bilgi kitabı ve Ra felsefesi kitabındaki bilgileri kimse kolay kolay anlayamadığı için bu 18 bin alem sırlarını Beyti Dost sfatlı Medyum yazar çözüp deşifre ederek herkesin anlayabileceği hale getirmiştir.
(HAKİKAT-İ MUHAMMEDİ) GERÇEĞİ- HAKİKATIN RUHU- HZ.MUHAMMEDİ 18 BİN ALEMİN YANİ KAİNATIN EFENDİSİ YAPAN GİZLİ HİKMET GERÇEĞİ
18 BİN ALEMİN=18 BİN EVRENİN MANEVİ SORUMLULUĞUNU, İNSANLARI TEMSİLEN ,HZ. MUHAMMED KUTSAL İLAHİ HİKMET EMANETİ OLARAK ÜZERİNE ALMIŞTI. (HAKİKATI MUHAMMEDİ) DENİLEN SIR SIRA İLE ŞÖYLE İNDİRİLMİŞTİR.
YÜCE ALLAH, KENDİNDE BULUNAN BU SIRRI, İLK OLARAK, 36 MİLYAR YIL ÖNCE KENDİSİNE EN YAKIN BOYUTTA BULUNAN RUH SAHİBİ FERİŞTAH MELEĞİNE VERİR. AYNI ZAMANDA (RAHMAN MELEĞİ) DE DENİLEN (FERİŞTAH) MELEĞİ, ALLAHIN YARATMIŞ OLDUĞU , EN BÜYÜK , YARATILMIŞ RABBANİ RUH , OLARAK ALDIĞI BU EMANETİ ,
24 MİLYAR YIL ÖNCE ,(RAHİM) MELEĞİNE VERDİ. (RAHİM) MELEĞİDE ALDIĞI BU (HAKİTA-I MUHAMMEDİ )DENİLEN SIR EMANETİNİ, 12 MİLYAR YIL ÖNCE YEHOVA İSİMLİ RAB MELEĞİNE VERDİ.
YEHOVA İSİMLİ RAB MELEĞİDE ALDIĞI BU ,(HAKİKATI MUHAMMEDİ) DENİLEN SIRRI, 400 BİN SENE ÖNCE (CAN) İSİMLİ GALAKTİK ADEME VERDİ. GALAKTİK ADEM CİNNİ ÖZELLİKTE İNSANA BENZEYEN AMA GERÇEKTE FİZİKSEL BAKIMDAN İNSAN OLMAYAN UZAYLI CİN ADEMİ İDİ.
124 BİN PEYGAMBERİN İLKİDİR. ANDROMEDA GALAKSİSİ DENİLEN CİNLER ALEMİNDE YARATILDI. SONRA GÜNÜMÜZDE 7584 YIL ÖNCE DÜNYAYA İNDİRİLEN ,GERÇEK ADEME , YANİ FİZİKSEL BİYOLOJİK BAKIMDANDA İNSAN OLAN ADEME İNDİRİLDİ.
7584 YIL ÖNCE KURANDA BAHSEDİLEN NORMAL ADEME VERİLEN BU SIR ,SİLSİLE YOLU İLE ,SIRA İLE HZ. MUSAYA,HZ.İSAYA VE HZ. MUHAMMEDE KADAR ,MİRAS BIRAKILDI. BU (HAKİKATI MUHAMMEDİ) SIRRI, HZ. MUHAMMEDDENDE, GÜNÜMÜZE KADAR, ŞU AŞAMALARDA ,MİRAS OLARAK ALLAH VELİLERİNE VERİLDİ.
ÖNCE 40 ERENLERİN ÖNDERİ HZ. ALİYE VERİLDİ. SONRA ,CAFERİ SADIK, MUHİYDDİNİ ARABİ, NOSTRADAMUS VE GÜNÜMÜDE YAŞAYAN SON ARİF VELİ ALLAH DOSTU OLAN (BEYTİ DOST)A BU MİRAS NAKLEDİLDİ. BEYTİ DOST OLAN AHMED ARI DA ALDIĞI BU HİKMET İLMİNİ SİZLERE 15 YILDIR BİLDİRMEYE ÇALIŞIYOR.
ON SEKİZ BİN ALEM:
Yüce Allah, Son Peygamber , Hz. Muhammedi (s.a.v), 18 000 Alemin Efendisi, Peygamberi olarak yaratmıştır. Allah c.c. buyurdu ki:”Ey Muhammed!,Eğer sen olmasaydın hayalimde, yaratmazdım hiç bir varlığı, Seni 18000 Alemi şereflendirmen için yarattım.”

Kainat içinde, Makro Evrenden Mikro evrene kadar,18 000 Alem olduğu ve her birinde değişik Canlı türleri yaşadığı bilinmektedir. Her Alem değişik bir boyutta bulunur. Alt boyutlardan üst boyutlara çıkmak imkansız dır. Ama üst boyut canlıları, alt boyut alemine kolayca geçiş ve dönüş yapabilirler.

18. Varlık –Evrim Boyutunda bulunan , Büyük Yönetici Meleklerin Yönetim sistemleri planına göre, yani “18 li ruhsal evrim Yasaları sistemi” ne göre, 1000 Adet Mikro Evren bir araya geldiğinde, 1 kainatı meydana getirir. 18 kainat bir araya geldiğinde 1 MAKRO EVREN i meydana getirir.

18000 Alem bütününü oluşturur. Bir Çember merkez noktada ortak bileşme noktası oluşturacak şekilde ,18 eşit bölüme ayrıldığında nasıl ki, 18 baklava dilimi gibi, bir birine parelel ve yan yana bulunan 18 ayrı bölüm görülürse, bunun gibi, birbirine parelel olan, birbiri ile yan yana ve bir çember merkezinde uç noktaları birleşen ,18 kainat vardır.
18 Makro Evren vardır. Her kainat-yada Her Makro Evren ,1000 er Alemden yada 1000 er mikro evrenden oluşur. 18 000 Alemin ilk etkin Yaratıcısı Yüce Allah tır ve O TEK dir. Allahın; RAB, RAHMAN ve RAHİM sıfatını kullanan Büyük Melekleri gördüğünüzde duyduğunuzda, okuduğunuzda onları Allah zannetmeyin.

(R3) Sembolüne (RE KÜP) denir. (RE KÜP) (RAB;RAHMAN ve RAHİM) sıfatlı üçlü Yönetim sistemini sembolize eder. 18 000 Alemin her birinde yani 18 000 Mikro Evrenin her birinde, Adım, Havam, ve Ateşim denilen üç büyük Melek vardır ki, bunlarda (RAB;RAHMAN ve RAHİM) üçlü sistemine,sistemdeki adı geçen Meleklere bağlıdır.

işte bu (RE KÜP=R3) üçlüsündeki RAHİM isimli Melek ,Maddesel Yıldızlar Alemi olan Ateş Evrenini yaratan R4 isimli Büyük Melek olmaktadır.(Adım,Havam ve Ateşim )nedir? (ADIM) ismi Melekler Alemini denetleyen Güçtür. (İsimler sıfatlar,düşünceler Aleminden kaynaklandığı için) adım denilmiştir.

Sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü temsil eder. (HAVAM) ismi ise,İkinci evren olan Cinler Aleminin denetleyici gücünü ifade eder.Havam kelimesi, elektro manyetik, görünmeyen siyah boşluğu,anti maddeyi, plazmayı temsil eder. Uzun ömürlüğü ve sürekli gençliği temsil eder. ATEŞİM kelimesi ise Güneşin Ateşi gibi Ateşten Yaratılan Yıldızlar Alemini denetleyen yüce gücü temsil eder. Her yüce güç bir Melektir.

Işık Evrende (Melekler Aleminde) bulunan “ATLANTA İLERİ MEDENİYETİ” ni kuran yüksek ileri Teknoloji sahibi olan büyük Melekler, bu “18 li ruhsal evrim sistemi yasalarını hiyerarşik bir emir komuta yapılanması içinde yürütürler.

Bu sistem yasaları ,en küçük mikro boyuttaki alemlerden en büyük Makro alemlere kadar hepsi için standart uygulanır. İçinde 18 000 Alemi barındıran Makro boyuttaki Evrenden 18 tane vardır. 18 Büyük Melek, 18 tane “RAB” olan Meleklerdir. Kutsal Efendilerdir. Yani Küçük Meleklerin Ağası gibidirler. Yada bir vilayetin Valisi gibi Allah adına ,bir kainatı yada bir Makro Evreni Yönetirler.

18 Vali Melek de bir tane “ULU RUH” denilen “FERİŞTAH” isimli (Baş Bakan) gibi olan Meleğe bağlı çalışırlar. “Feriştah” isimli “Ulu Ruh” sıfatlı bu Başbakan Meleğin birde, “RAHMAN” sıfatı vardır. “Yüce Allahın “Rahman” sıfatını kullanır.

Ayrıca Bu Meleğin Yüce Allaha ait,olan “O” ve “Yüce Matu” gibi isim sıfatları kullandığıda belirtilmektedir.“Feriştah “ denilen “Ulu Ruh” sıfatlı Baş Meleğe bağlı olarak 18 kainatın 18 RAB meleği ve 18 “RAHİM” Meleği hizmet eder.

“Feriştah” Allahtan sonra en büyük varlıktır, en yetkili en kudretli varlıktır. 18 000 Alemin, Allahtan sonraki en büyük kralıdır. Hatta “Feriştah” denilen “Ulu Ruh”, Işık Evrende bulunan “altın galaksi imparatorluğunun tek İmparatorudur.

O tek olan İmparatorda Yüce Allaha ve onun oluşturduğu devlete birlik beraberlik bütününden oluşan mutlak değişmez Realiteye yani” BİR” kavramına hizmet eder. Hiçbir Melek Allahın üzerinde yetkili ve güç sahibi olamaz. 18000 Alem,Mevlana’nın eseri olan Mesnevi Kitabında şöyle açıklanır.:

1)-Mutlak değişmez, ezeli ve ebedi varlık, Tanrı Ruhunun bulunduğu Lahuti Alem
2)-Allahın zatı ile ilgili ilahi isimler-sıfatların oluşturduğu Ceberut Alemi
3)-Mana Alemi-rüya alemi, ahret Alemi denilen Atlas Göğü-7 kat göklerin melekut Alemi
4)-Yıldızlar Göğü (Galaksiler)-7 kat yerler Aleminin Melekutu
5-Satürn Göğü-ya da yörüngesi
6-Jüpiter göğü -yörüngesi
7-Mars göğü-yörüngesi
8-Venüs Göğü-yörüngesi
9-Merkür göğü-yörüngesi-
10-Güneş göğü-yörüngesi
11-Ay göğü-yörüngesi

12-Dünya Atmosferi
13-Dünya Denizleri
14-Dünya Karaları-Toprağı
15-Dünyanın Ateşten çekirdeği
16-Dünyanın cansız madenleri

17-bitkiler Alemi
18-Hayvanlar ve bitkiler Alemi.
Eski Alimlere göre, Tüm Alemler 18 grub dur. Her grub kendi arasında 1000 Alem alt grubuna ayrılır. Arapçada en büyük asal sayı 1000 dir.

18000 ALEM:
1). Boyut Aleminde: Madenler, Topraklar,su,ateş ve hava tabakası vardır.
2). -Boyutta: Bitkiler bulunur,
3).-Boyutta: Hayvanlar, İnsanlar bulunur. Dünya, ay,güneş, Samanyolu Yıldız sistemleri bulunur. Buna 7 kat yerler Aleminin melekutu denir.
4).-Boyutta: Cinler Alemi bulunur. Kabir ya da berzah Alemi (Ahret Yurdu) Andromeda Galaksisi-Beta Yıldız sistemleri. Buna 7 kat göklerin melekutu denir.
5). -Boyutta:7 kat gökler denilen geçici cennet gezegenleri,
6.)-Boyutta: Melei Ala denilen 18 Meleğin yönetici olduğu Meclis sonsuz cennet, Atlanta denilen Alem. Sidrei Münteha denilen son sınır ağacı, Tuğba Ağacıda denir. Yaprakları 7 kat cennetlere uzanır kökü, yukarıda Atlanta boyutuna uzanır.

Sonsuz Cennet denilen Atlanta dan daha yukarıya her melek çıkamaz. Melekler ile Yüce Arş arasında 70000 ilahi enerji soğutucu perde vardır. Melekler 70000 perde arkasında bulunan Yüce Tanrı Ruhu ile görüşürler.

SURİ ARAF: Araf denilen Hilbert uzayı, İsrafil a.s.Meleğinin sur borusu: Hayata geliş ve ölüş noktası
Burası Cennetle cehennem arasında, bir uzaydır. Cenneti de cehennemide hak etmeyenlerin (Çocukların ve delilerin) yeniden bedenlenmek üzere bekledikleri yer.

7.)-Boyut: Levhi Mahfuz Kader Tabelası, Kader kalemi denilen Evrensel kozmik beyin, yada Aklı küll. Melekler Alemi-İlahi emirlerin çıktığı Alem.-Bu Boyutta, RAKKU MENŞUR DENİZİ, RAKKU MAKSUM DENİZİ, KAMKAM DENİZİ, HEYVAN DENİZİ vardır.Bu 4 deniz, Sonsuz Cennet Atlanta ile, 7 kat gökler Alemi denilen geçici cennetler arasında bulunur.
8.Boyut: KÜRSİ KATI: Allahın 99 esmaül Hüsnası-99.ilahi isim ve 14 ilahi sıfat tan oluşan ceberut Alemi
9.Boyut: Arşı Ala ve Tanrı Ruhunun bulunduğu Lahuti Alem.

Eski Türk inancında dokuz gök, dokuz boyut karşılığında 9 rakamı kullanılmış ve kutsaldır. 18 kutsal sayısı da 9 rakamının iki katını ifade eder. 18 rakamı Mesnevi kitabında, 18 boyuta ait gaybi sırları ifade ettiğinden kutsal kabul edilir. Mesnevi kitabının ilk 18 beyiti, gaybi sırların deşifre edişlini ifade eder.

Evrenin temel sayısı olan rakamlar dokuz adettir. Evrende her şey dokuzlu sistemleri içerir. Dokuz adet sonsuz güç kaynağı vardır. Bu 9 adet sonsuz güç kaynağının her biri birleşerek bir arada hareket ederler. Bizim güneş sistemi ve 9 gezegenin hareketleri gibi.

Üçlü güç odaklarını bir arada tutan 3 halka vardır hepsi 9 enerji kaynağı olur. Üçlü halkalardan birisi RA 3 dengesidir. Atlantalı Melekler, 18 boyutun tamamında 18 li sistem yasalarını hiyerarşik bir yapılanma içinde yürütürler. Evrensel Atomik bir bütünün değişmez temeli 18 li sistem yasalarıdır.

19.Boyuta kadar ya da 9.gök boyutuna kadar gelen bir insan rabbani olur, Nirvana boyutuna gelmiş demektir. Ölümsüz bir melek olmaya aday olur. 19.boyut Tüm varlıkların 1 olan Allahın sıfatları boyutu çerçevesinde evrensel bir bütünlük vahdeti vücud oluşturdukları boyut.

Burada insan insan sıfatını kaybeder, terfi eder, süper güçlü bir melek olur. 19 rakamı Allahın ruhunun zatının tekliğini gösteren en büyük boyuttur. Buraya kadar yükselen ruhaniler burada Tanrı ruhu ile birleşip rabbani özellik kazanırlar. 1)= Uzayda bulunan Saman yolu galaksisi gibi 3 galaksiden 1 tane Mikro Atomik bütün oluşur. Bu da Makro Atomik bütünlerin bir zerresidir.

2)= 6 Galaksiden bir Nova oluşur. 18 galaksi 3 Nova adı ile oluşan bir küme meydana getirir, buna “ 1 kozma” denir. Kozma minik bir Uzay boyutudur.

3)= Bir minik evrenin çekirdeğini oluşturur. 3 kozma yada 9 nova yada 54 galaksi bir araya geldiğinde ” 1 GALAKSİ SALKIMI “ meydana gelir.

4)= 9 Galaksi Salkımından yada 27 kozma dan, yada 81 nova dan ,yada 486 galaksiden 1 Evren kolonisi meydana gelir.
5)= 18 Evren kolonisinden, yada 162 galaksi salkımından, yada 486 kozma dan yada 1458 nova dan, yada 8748 galaksi den ,1 Kozma Birleşim Merkezi denilen sistem oluşur. Buna 1 ALEM de denir.

6)= 236196 Galaksi, 39366 nova , 13122 Kozmadan ,4374 galaksi salkımından 486 Evren kolonisinden 27 adet Kozma Birleşim Merkezi oluşur. 9 Kozma Birleşim Merkezi bir grub oluşturur. 27 Kozma Birleşim Merkezi üç grub oluşturur. 3 koldan 27 Alemi denetler.
7)= 157 milyon 464 000 Galaksiden, yada 26 milyon 244 bin Novadan, 8 milyon 748 bin Kozma dan, yada 2 milyon 916 bin Galaksi salkımından , yada 324 000 Evren kolonisinden yada 18 000 Kozma Birleşim Merkezinden, 18 000 Alem oluşur.

8)= 18000 Alemden 1 Kainat oluşur. 18 000 Alem 18 000 GÜRZ ü oluşturur.
9)= 18 Parelel Kainattan 1 Makro Evren oluşur. 18 Kainat 18 KÜRZ demektir.

27 kozma birleşim merkezinde içinde 236196 galaksi vardır. İşte 18 000 alemin her biri böyle,486 galaksiye eşittir. Yada 27 kozmaya eşittir. Bir Kozma Birleşim merkezinde ise 486 kozma da ise, Bir Alem denilen 27 kozma içinde 8748 galaksi vardır.

27 kozma birleşim merkezi bir araya geldiğinde ise 236196 galaksi vardır. 18000 alem içinde toplam olarakyani bir kainat içinde 157 milyon464 bin galaksi vardır. Bir Makro Evrende 18 kainat tan oluşur.


18 Lİ SİSTEM YASALARI.

18000 Alem de ki tüm varlıkları yaratmaya muktedir olan Kadir mutlak enerji odağı ve esas enerji odağının krokisinde Artı ve eksi sonsuz alemler arasındaki, aritmetik sayı düzeninde bulunan rakamlar, Artı sonsuz evrenin rakamlarını iç içe geçmiş iki üçgen krokisinde bulunan 6 uç bölümde bulunan küçük altı üçgende gösterilen sayılar olan;(1+2+3+4+5+6= 21) yapar. Bu rakam=(12+9=21) dir.

Öz odağın enerji kökü, soyut ve somut(Pozitif) evrenlerin doruktaki enerjisidir. Kadir enerji odağının ve esas enerji odağının molekül bütününü, helezonik biçimde ses titreşimleri teşkil etmektedir. Bu titreşimler la frekansıdır. Evrenimiz, madde+enerji+anti madde bileşiminden meydana gelmiştir
(7+11=18) ve Eksi sonsuz evrenin sayılarını (8+10=18) çıkar.

21+21+18+18=78 çıkmıştır. Bu rakamı da ikiye böldük mü 39 çıkar. 39=(3 + 9)=12 çıkar bu 12 rakamına da 1 (Birin (B.İ.R)birini eklersek 12+1=13 yapar,13 İşte öz odak budur.

18000 Alem de ki canlıları yaratan ve yok eden, şekil değiştiren, bir enerji aktarım sistemi vardır. Buna 18 li Sistem Yasaları denir. Her sistemi, Sistem boyutunun yöneticisi olan bir Melek yürütür. 18000 Alem üzerinde,18 li sistem yasaları, varlıkların ruhsal ve fiziksel evrim, dönüşüm nizamının ilkelerine uygun olarak uygulanır.

Buna Doğal Sirkülasyon ya da Doğal evrim de denir. Doğal sirkülasyona göre, bir maden parçası, Atomu, ya da molekülleri, milyarlarca yıllar süresi sonunda değişe değişe Melek haline gelebilir.

Bitkiler hayvan olur, Hayvanlar insan olur, İnsanlar ışık bedenli(Cin) gibi olur daha sonrada Melek olabilir, daha sonrada aşağı tabakalara rütbe indirimi ile alt boyuta gerileyebilir, örnek Baş Melek Azazil’ in, Cinden Meleğe, Melek den İblise dönüşmesi gibi. İnsanlar 4,5 milyar yıl sonra insan haline gelebilmişlerdir.

Bu Değişim insanların Ruhsal bedenlerindeki özgenlerin ve fiziksel bedenlerin özlerine ait mayaların değişerek zenginleştirilmesi sonucu oluşmuştur.

Tüm canlılar bu 18 li sistem yasalarına tabii olarak yaşarlar. 18 li sistem yasaları uyarınca ilk evrime tabii olanlar Atlanta boyutunda yaşayan meleklerdir. Atlantalıların bazıları Allaha karşı gelerek bir alt boyuta indirilmişlerdir. Alt boyut, Cinler Alemin de, Asi Atlantalılar, Kendilerini Tanrının kızları ve oğulları olarak tanıtmışlardır.

Buradaki Allaha sadık Atlantalılar, Galaktik (Işık bedenli) Adem ler ve Havvalar yaratmışlardır. Bir kısım sadık Melekler çok daha sonraları 7 kat gökler denilen geçici cennetlerden birinde, Firdevs cennetinde, Dünyadaki İnsanların atası, İnsan olan Ademi de yaratmışlardır.

Alıntı
Kaynak
AHMED ARI- BEYTİ DOST
 

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
Çok güzel etkili bir paylaşım olmuş. Devamı gelecek mi , emeğine sağlık.
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Teşekkür ederim.Yazının devamına biraz daha evrenin derinliklerine inerek onu anlamaya yardımcı olabilecek bilgilerle devam etmek isterim.Yazı biraz uzun olabilir ama açıklayıcı olsun diye birden fazla kaynak kullanılmış.

Makro ve Mikro Kozmos (Evren ve İnsan)

Zümrüt Tablet metninde şöyle geçer: “Anlam olarak, cisimlerin içi de dışı gibidir. İçle dış veya yukarısıyla aşağısı aynıdır. (İyisiyle ve kötüsüyle) Evrende hiçbir şeyin ne içi ne de dışı küçük veya büyük değildir. Her şeyin kökeni, çok gizli olan aynı şey, yani Yaradan’dır. Bu yaratanın babası güneş, annesi aydır. Küçük âlem, büyük âlemin aynısı olarak yaratılmıştır. Bu anlamda, fiziksel ve ruhsal bedenden oluşan mikro kozmos; makro kozmos ile aynıdır ve makro kozmosu anlayabilmek için mikro kozmosu öğrenmek gerekir.”


“Kozmos, kendini oluşturan öğelerin en küçüğünden en büyüğüne kadar, bölünemez bir bütündür. Bununla birlikte, daha kolay anlaşılabilmesi için ‘makro kozmos’ ve ‘mikro kozmos’ diye ikiye ayırarak incelenmektedir. Makro kozmos (Evren) ise; etimolojik bakımdan Grekçe kelimeler “makros” ile “kosmos”’tan gelir, “büyük evren” demektir. Makro kozmos, belli bir boyuttan sonsuzcasına büyüğe doğru uzanarak, evrenin tüm öğelerini içerir. Etimolojik bakımdan ‘kozmos’ sözcüğü Yunancadan alınmadır; ‘düzen’ ya da ‘güzellik’ anlamına gelir. Evrenin nesnel ve somut olaylarının ve olgularının tümü olarak tariflenmektedir.” Kozmos, kadim ilimler açısından ise evren anlamına gelen bir sözcüktür, ancak evreni canlı ve ilahi bir düzen olarak ifade eder. “Mikro kozmos ve Makro kozmos; kavramların kelime anlamları en kısa anlatımla büyük veya tüm evren olan Makro kozmos, küçük veya kesit evren olarak Mikro kozmos olarak tanımlanabilir. Var olan her nesnenin birbiri ile bağlantı içinde olduğu, en küçük oluşumun içinde en büyük oluşumun izlerini ve parçalarını taşıdığı bu iki tanım ile anlatılmaya çalışılır. Parçalar bir araya gelerek bir bütünü oluşturur ve bu bütün daha büyük bir sisteme bağlanarak daha büyük bir resmi ortaya çıkarır. Bu bağlamda en küçük parça yani mikro kozmos, makro âlemin yapı taşıdır ve onu oluşturan her şey diğerinin içinde de vardır.”


Kadim filozoflar insanın, hayat bulmacasının anahtarı olduğunun farkına varmışlardır çünkü insan ilahi planın yaşayan imgesidir. “İnsan, insan olmanın ne demek olduğunu araştırmak demektir.”denmiştir. William Blake ise şöyle der: “Dünyayı görmek için bir kum tanesinde ve cenneti bir yaban çiçeğinde. Yakala sonsuzluğu avucunun içinde ve bir saatin içinde ebediyeti”.


“Evrenin görünür ve görünmez bütün parçaları arasında simgesel ve reel bir benzerlik olduğu söylenir. (Aşağıda olan yukarıda olanın aynısıdır, yukarıda olan da aşağıda olanın.)” Pisagor insanın ve evrenin Tanrı’nın suretinde yaratıldığını öğretmiştir; her ikisi de aynı surette yaratıldığı için birini anlamak ötekinin bilgisine ulaşmaktır. Ayrıca büyük insan(Âlem) ile insan(küçük âlem) arasında sürekli bir etkileşim olduğunu öğretmiştir. O, bütün gökcisimlerinin canlı olduğuna, gezegenlerin ve yıldızların cisimlerinin, tıpkı insan bedeninin görünmez bir ruhani organizmanın, yani bilinçli bireyin taşıyıcısı olması gibi ruhları, zekâları ve tinleri ağırlayan bir ev olduğuna inanıyordu.


“Her ulusun gizem okulları yasaların, elementlerin ve evrenin güçlerinin insan bedeninde özetlendiğini, insan dışında var olan her şeyin insanın içinde de benzere sahip olduğunu öğretmiştir. İlk filozoflar, dikkatlerini algılanamaz olan Ulûhiyetten çekerek insana çevirmişlerdir, onun doğasının sınırlı çerçevesinde dışsal âlemlerinin gizemlerinin tezahür ettiğini görmüşlerdir. Büyük evrene, büyük âlem veya vücud anlamına gelen makro kozmos denmiş, insan vücuduna yani bireysel beşeri evrene ise mikro kozmos denmiştir. Yunan, Pers, Hindu ve Mısır gizem okulları öncelikle neofitlere makro kozmos ile mikro kozmos arasındaki yani Tanrı ile insan arasındaki hakiki ilişkiyi öğretmeyle ilgilenmişlerdir.”


“Kadim ezoterik sistemlerde ilâhî âlem çoğunlukla, bir “Hayat Ağacı” tiplemesiyle tasvir edilir. Eski öğretilerde makro kozmos yani büyük evren uzaya atılmış tek bir tohumdan büyüyen bir kutsal ağaç olarak görülmüştür. Kabalacılar, yaratımı; kökleri ruhun gerçekliğinde, dalları ise cisimsel varoluşun yansımasında olan bir ağaçla temsil ederler. Sefirot ağacı (hayır ve şerrin bilgisinin ağacı), ters çevrilmiş bir ağaçtır. Birçok kadim öğretide bulunan Hayat ağacı mikro kozmosun yani insanın sembolüdür. Ezoterik öğretiye göre insan önce dünya ağacının vücudunda potansiyel olarak mevcuttur, daha sonra onun dalları üzerinde nesnel tezahüre doğru çiçek açar. Ağacın gövdesine tırmanırken gösterilen yılan aklı, düşüncenin gücünü sembolize eder.” Hayat ağacı Kabala ve birçok öğretide evrenin modeli olduğuna inanılan semboldür. Var olduğu varsayılan; Yer, Yeraltı ve Gök’ten oluşan üç ortamı birbirine bağlayan ekseni temsil eden yaşam ağacı ezoterik bilgilere göre alemlerarası irtibatı simgeler. Dante’nin “İlahi Komedya” eserinde değindiği cennetteki ağaç da terstir. Ters yaşam ağaçları daha ziyade prensipten tezahüre doğru yoğunlaşmayı simgeler. Farklı kültürlerde hayat ağacı geleneklerine dikkat edilirse zıtlığın tamamlayıcılığı prensibini bize gösterir. Bu şeklin on sefirotu ile yirmi iki yolu, evren ve insan ruhunun, geleneksel deyişle; makro kozmos ve mikro kozmosun bir haritasını oluşturur. Makro kozmos ile mikro kozmos fikrini kavramanın bir yolu da, Hayat Ağacı’nı bilincin yapısının haritası olarak görmek olacaktır. “İnsan mikro ve makro kozmos arasındaki yegâne bağdır.” diyor Jung.


Prof. Dr. Fred Alan Wolf şöyle diyor: “Evren, hem madde hem de şuuru tek bir alan halinde içeren dev bir hologramdır.” Makro bakış açısı, “Aslında Her şeyin bir olduğunun” farkına varmış olmaktır. “What the bleep do we know”(Ne biliyoruz ki!) isimli kurgu belgeselde “Sen ve ben bir biçimde biriz.” denilmektedir. “Evrensel ilkelerin en önde geleni, “Bütünlük ve Birlik İlkesi”dir. Bütün evren birbirinden bağımsız parçalardan meydana geliyor gibi gözükse de, aslında “Bir” ve “Bütün”dür. Bir tek noktasının içinde bütünün bilgisi vardır. Okyanusun bir noktasında oluşan bir değişiklik anında bütüne yansır. Ve bir damla, okyanusun bilgisini ve gücünü içinde taşır.” Halil Cibran “Hakikat parçalanamaz.” der.


Mikro kozmosun şekilsel sembolü olarak “Pentagram”, sayısal sembolü olarak da “Beş” rakamı kullanılagelmektedir. (“Beş”, insanın sayısıdır. İnsan kollarını ve bacaklarını açtığı zaman, başı ile birlikte beş köşeli bir yıldıza benzemektedir. Ayrıca insanda görme, işitme, koklama, tat alma ve dokunma olmak üzere beş duyusu vardır.) Makro kozmosun sayısal sembolü “On” ile betimlenmektedir. Mikro kozmosun altında daha ufak kozmoslar da vardır ve bir görüşe göre insan bu küçük kozmoslar ve evren arasında bir köprü kurmaktadır ve bir bakıma orta yeri tutmaktadır.


Einstein'ın dediği gibi, "Evrenin en anlaşılamaz tarafı anlaşılabilir olmasıdır." S.Hawking bir makalesinde, mikro kozmos ile makro kozmos'u birleştiren "büyük birleşik kuram"ın evreni büyük ölçüde anlaşılabilir kılacağını ve bugün anlamakta zorlandığımız karadeliklerin esrarını, büyük patlamadan sonraki ilk bir kaç dakikayı anlayabileceğimizi söylüyor. Makro kozmos, içindeki güçler (gezegenler, sabit yıldızlar, Ay ve Güneş) mikro kozmos üzerinde de etki eder. Kendi başına bir makro kozmos olan insanın yaşamı kendisinden büyük olan resmin içinde ise sadece küçük bir lekedir.


“Okuduklarım ve bildiklerimle baktığımda makro ve mikro kozmosta gördüğüm mükemmellik karşısında şaşkın durumdayım. O zaman diyorsunuz ki, akıllı bir yaratıcı var. Akıllı yaratıcı, Allah. Düşünün ki insan hayatı kısacık. Dünya milyarlarca yıldır var. İnsan, en fazla 120 yıl yaşayabiliyor. İnsan toz parçası bile değil. Dalga içindeki bir damla.” “Bizim 1, 5 kilogramlık beynimiz, içindeki 1 trilyonluk hücresiyle makro kozmos ile mikro kozmosu kavrayabiliyor. Kendimizi bulmak da çok kolay değil. Felsefe, din eğitimleriyle kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Buna çalışan kim? Beynimiz. Beynimiz hakkında pek az şey biliyoruz. Beyin çok değişik hücrelerden yapılmış. Yapısı ve işlevleri ise muazzam. Hem evreni, hem de hücre içini kavramamız, algılamamız ilginç. Bunu hiçbir hayvan algılayamıyor. Beyin beni şaşırtıyor.” diyor Ord. Prof. Dr. Gazi Yaşargil


Tüm çağların felsefecileri görünür evrenin, bütün evrenin yalnızca küçük bir parçasını oluşturduğunu, aynı şekilde, insanın fiziksel bedeninin de onun bileşik yapısının en önemsiz parçası olduğunu öğretmişlerdir. Kabalistlere göre Kabala insana soyut ilkeleri sayesinde, hem etrafındaki hem içindeki evrenin sırrını anlaması için verilmiştir. Kabala, bütün yaratıkların ve maddelerin öz bakımından bir olduğunu, küçük bir âlem olan insanın bir büyük âlem olan Tanrı’nın minyatür bir sureti olduğunu göstermiştir. “Zohar’da iki âdem inanışı vardır: Bunlardan birincisi olan ilahi varlık, en yüksek köken karanlıktan dışarı adımını atarak ikinci, dünyevi âdemi kendi suretinde yarattı. Daha yüce ve göksel olan insan, ilahi potansiyelleri ve kuvvetleriyle devasa bir kişidir; bu kişinin azaları Gnostiklere göre varoluşun temel elementleridir. Bu Âdem iki tarafa bakar şekilde sembolize edilmiş olabilir. O bir yüzüyle kendisini oluşturan sebep’e bakarken, diğeriyle içinde var olduğu devasa kozmos denizine bakmıştır.”


Tarih boyunca kadim uygarlıkların tüm bilgilerinde, Güneş ve Ay’ın, tüm gök cisimlerinin insanlar üzerindeki etkileri anlatılmış, eski Sümer’lerde, Aztek, İnka ve Maya’larda günümüz astronomlarını şaşırtan çeşitli Ay ve Güneş takvimleri yapılmıştır. Kadim topluluklar da evrenle insan yani mikro ile makro arasındaki benzerliği binlerce yıl önce fark etmiş ve insana yararlı olmak için kullanmaya başlamıştır. Her gök cismi kendine has bir yayın, titreşim yapmakta ve etki göndermektedir. Kadim toplumların ele aldığı güneş, ay, galaksi ve gezegenlerin insanoğlunu ruhsal ve fiziksel açıdan etkilemeleri güneş sistemi ve ötesindeki sabit yıldızların; doğum haritamıza göre bizim kişiliğimiz, psikolojik yapımız ve kaderimizle ilintili olduğu görüşü Hermetik öğretide mevcuttur. Eski çağlarda, her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu, bir bütünün parçası sayıldığı kadim anlayışa uygundur. Makrodaki her şey mikroyu ilgilendirir. Yani bir deyişle, “Yukarısı aşağıya benzer.” Temel yasalar görünenin ardındaki görünmeyene bakan gözler için her yerde aynıdır.


Mevlâna Mesnevi isimli eserinde şunları söyler: "Kutup, o kimsedir ki kendi etrafında döner dolaşır. Göklerse onun etrafında döner."; "...Tanrı, neyi dilerse o olur. O, mekân âleminde de hâkimdir, mekânsızlık âleminde de"; "Suret sureti olmayandan meydana gelir. Nitekim duman da ateşten çıkar... Yüzlerce alet, aletsizlikten meydana çıkar... Tanrı, elsizlik âleminde eller dokur. O canlar canı, adam suretini düzer durur" "Sonsuz gidişler, sonsuz hüner ve sanatlar, hep düşüncelerde doğan suretlerin gölgesidir"; "Her yurdun duvar, tavan ve sair suretlerini mimarın düşüncesinin gölgesi bil". Her şeyin bir zıttı bulunmakta, mikro kozmosta varolan her nesne ve her olgunun makro kozmosta bir karşılığı bulunmaktadır.


Jacob Böhme şöyle diyor: “Biz insanların Tanrı’yı işaret eden ortak bir kitabı var. O herkesin içindedir ve o Tanrı’nın paha biçilmez ismidir. Onun harfleri aşkın harflerdir. Kalbinizdeki ve ruhunuzdaki bu alfabeyi okuyun, başka kitaba gerek kalmayacaktır. Tanrı’nın çocuklarının bütün yazıları sizi bu kitaba yöneltir, çünkü bütün bilgelik hazineleri orada yatmaktadır. Bu kitap içinizdeki merihtir.” Yaşar Nuri Öztürk ise “Kur’an vicdanınızdır” diyor.


Spinoza’ya göre de evren “Makro ve Mikro Kozmos” olarak ikiye ayrılmıştır. “Başlangıçta bir olan bu iki evren, insanın duygu ve tutkularının esiri olması yüzünden ayrışmıştır. Neyin iyi neyin kötü olduğu “makro kozmos”un doğasında belli ve gizlidir. “Mikro kozmos” olarak insan duygu ve tutkularının esiri olmaktan kurtularak makro kozmosun doğasına geri dönüp bu evrensel ilkelere sahip olmalıdır. Zamanla makro ve mikro kozmos bağıntısı kurulur.” Protagoras “İnsan her şeyin ölçüsüdür” demiştir. Bu söylem bir yandan insanın göreceliliğini yansıtır, diğer yandan da insanın yapı ve işlev olarak makro kozmosun küçük ölçekte kuruluşu olduğunu ifade eder.


“Neo-Plâtonculuğa göre, mikro ve makro kozmos kavramları ve bağıntısı, ancak bir "sudûr" (meydana çıkma) düşüncesi çerçevesinde kavranabilir. Bu kavram, her şeyin tek varlıktan çıktığını ve yine ona döneceğini anlatır. Yaratılış, bir meydana çıkma ve yine aslına dönüşten ibarettir.” İhvan-üs-Safâ’ya (10. yüzyılda Basra'da ortaya çıkan bir felsefe çığırının taraftarlarına verilen bir addır) göre, "sudûr", “Tanrı'dan başlayarak sonsuza kadar dallanan bir ağaç gibi, üst evrenin tek biçiminden yola çıkıp, alt evrenin çoklu biçimini oluşturmaktadır”. "Başka evrenlerin varlıkları üzerinde, bu evrenin varlıkları ile benzetme yaparak, akıl ışığı ve kalp gözü ile düşünmek gerekir" denir. Risalelerde sıkça rastlanan, insanı küçük bir evren ve evreni büyük bir insan olarak değerlendirme, yani mikro ve makro kozmos bağıntısı tümüyle Neo-Plâtoncu gelenekten kaynaklanmaktadır. "Bedenimiz bu evrenin bir parçasıdır. Öyleyse, ruhumuz da evrenin ruhunun bir parçası olmaktadır. Evrenin ruhu varlıkları nasıl yönetiyorsa, ruhumuz da bedenimizi öyle yönetmektedir. İnsan ruhunun eylem ve yetenekleri, Evrensel Ruhun eylem ve yetenekleri ile eştir." denir.


“Hint simya kozmolojisi ve metafiziğin kökenlerini, Samkya felsefesinin "zuhurat" (tecelliyat) ve mikro kozmos-makro kozmos ilişkilerinde, Upanişadlar ve Vedanta'da bulmak mümkündür. Bu felsefelere göre, varolan her şey esas bir kaynak veya özün zuhurudur ve belirli bir zamandan sonra geldiği kaynak ve özle tekrar özdeşleşecektir. Zuhur ederek tezahür eden evren yapı itibarıyla hiyerarşiktir. Bütünlüğe dönme işlemi kavramsal olarak gerçek ve mükemmel özü ortaya çıkarmak için illüzyon içeren formları bir bir soymayı gerektirir.”


Hermes'in öğrencilerine öğüdü ise şöyledir: "İlim kuvvetin, iman kılıcın, sukut da delinmez zırhın olsun. Hakikati herkesin anlayış derecesine göre açıkla. Ruh, üstü örtülü bir nurdur ki ancak aşk ile ebedi olarak parlar; aşksız ise sönüp gider." "Bir olan şeyin gizemini bulmak ve tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirmek için aşağıdaki olan yukarıdakine eşittir ve yukarıda olan aşağıda olana eşittir". Bu bakış açısı mikro ve makro kozmosa dolayısıyla insan ve evrene bir arada bakmayı ve incelemeyi gerektirir. Evrende mükemmel bir sistem kurulmuştur; her şey uyum ve mükemmellikte, olması gerektiği şekilde, gereken zamanda olmaktadır. Evrende tesadüf yoktur. Einstein “Tanrı zar atmaz” der. Her şey planlı ve programlı bir şekilde ilerlemektedir.


“Carl Jung tedavi ettiği hastalardan serbest resim çizmelerini istemiştir ve birçoğu mandala simgesini çizmiştir. Onlar için mandala genellikle birliktelik ve bütünsellik ifade etmektedir. Dıştaki daire evreni, kozmosu belirtirken içteki artı işareti veya yıldız insanı simgeler. İkisi bir arada evrenle bütünleşmiş, tüm varlık içinde birliğe ulaşmış insanı simgelerler.” Kimi filozofik düşünürlere göre; kozmos öylesine büyüktür ki, tüm dünya ve üzerindeki her şey aslında mikro kozmos boyutlarındadır. Kimi filozofik düşünürler de, mikro kozmosun sınırını ‘insan’ ile özdeşleştirmede arar.


“Bir atom parçacığı çok dar bir alana sıkışıp kaldığı zaman hapsedilmiş olmasına tepki gösterir ve hızla dönmeye başlar. “Kuantum etkisi” denen bu olgu, atom-altı dünyanın karakteristiği olan kıpırtıyı ve huzursuzluğu anlatır. Dünyamızdaki maddesel şeylerin çoğunda atom-altı parçacıklar, moleküller, atomik ve nükleer yapıların içinde sıkışmış durumdadırlar, dolayısıyla sürekli bir devinim halindedir ve hiçbir zaman dingin değildir. Bize cansız görünen bir taş parçası bile. Bu nedenle, doğada hiçbir statik yapı yoktur ve her şey bir an bile duraksamayan bir dansı sürdürmektedir.”


Osho şöyle diyor: “Evren canlı bir varlık, organik bir bütündür. Onun içinde var olan hiçbir şey diğerlerinden soyutlanmamıştır, her şey birbirine bağlıdır. En uzaktaki şeyler bile en yakındakilerle bağlantılıdır, hiçbir şey birbirinden ayrı değildir. Bu yüzden kimse kendisinin her şeyden ayrı duran, uzak, soyut bir ada olduğu yanılgısına düşmesin. Her şey bütüne bağlıdır ve sürekli diğerlerini etkilemekte ve onlardan etkilenmektedir. Evren bir aileye benzer, tek bir organik beden gibidir. Soluk aldığımda tüm bedenim bundan etkilenir; aynı şekilde güneş soluk aldığı zaman dünya da etkilenir. Dünya uzak mesafelerdeki güneşlerin hareketlerinden bile etkilenmektedir. En küçük hücre bile o dev güneşlerle birlik içinde titreşir.”


Büyük bilge Sokrat da "Kendini tanı, o zaman başkalarını ve evreni de tanıyacaksın" derken, insanın kendini tanıma yolunda çıkacağı yolculuğun, kendi mikro kozmosundan başlayarak, evrenin büyük sırlarının saklı olduğu, makro kozmosa doğru genişleyeceğine işaret etmiştir. “Ey insan, sende âlemler gizlidir…” der Hz. Ali.


Etrafımızda gördüğümüz her şey, bize “Sen bütünün bir parçasısın” diye haykırmaktadır. Ruhsal tekâmül, mikro dünyamızdan dışarıdaki çok daha büyük dünyaya doğru, oradan da makro kozmosa doğru yaptığımız bir yolculuktur. Bu yolculuk bilgi, inanç, akıl, sezgi, düşünme, tefekkür ile devam eder. İnsanlar mikro dünyalarında bulamadıkları cevapları ancak makro kozmosta arayabilirler. Arayış, akıl ve bilim önderliğinde sezgimize de danışarak devam edecektir. Tasavvufi inanışa göre Yaradan çağırır, “gerçek insan” ise arar. Var oluşunu düşünüyor olmasına bağlayan Descartes, böylece Tanrı’nın varlığını kavrayabileceğini iddia etmiştir.


Hargrave Jennings’in 1735 yılında basılan meşhur eseri “Gül Haçlılar, ritleri ve gizemleri” isimli eserde çok eski kabala tabloları mevcuttur. Onikinci tabloda şu yazılıdır: “ Birden çıkan her şey her şeyin içindedir.” Solomon Trişmosin isimli bir simyacının 1582 tarihli British Museum’da bulunan el yazmasında şöyle yazılıdır: “Kendini tanı, neyin parçası olduğunu ve bu bilimden ne bildiğini anla, çünkü bu sensin. Dışındaki her şey içindedir.”


Hermes’in dediği gibi; “Her parça bütünün temsilcisidir”. Ve parça bütüne ait olduğu müddetçe, parçadaki değişim, bütünü de değiştirir. Bireyin tekâmül seviyesindeki artış insanlığın tekâmül seviyesine olumlu olarak yansıyacaktır. Mikro ve makro kozmos da bir dengeler sistemidir, evrenin dinamik dengeli sistemi her türlü aşırılıklara karşıdır. Ezoterik öğretide “Dengelenmemiş kuvvetler boşlukta yok olur.” denir.


Gerçek insan, mikro kozmos ile makro kozmos arasında bir dengeler manzumesidir; hatta bir anlamda iletkendir. Hiç bitmeyen arayışında kendine hâkim olma, kendine güvenme niteliklerine sahiptir. Asırların gizeminin bilginin her zaman yanık olan lambası olmadan çözülmeyeceğini bilen “insan gibi insan”, aydınlanmış aklı ve zekâsı ile güçlü sezgisini de birleştirecek ve kendi dengeli yolunda yürümeye devam edecektir. İdrak sahibi olduğu için kıyafete değil, onun altındaki bedene ve felsefi sisteme bakacaktır. Aklı ve aşkı yolculuğunda, her daim onunla olacaktır...

Alıntı.
 
Üst