Düşüncenin Gücü

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
143
DÜŞÜNCENİN GÜCÜ

Soru: Yaratan neden bu biyolojik vücudu yarattı, bizler neden ruh olarak kalmadık?

Bizlere bu bedenin var olduğu hissi verilir. Aslında beden diye bir şey de yoktur, yani var değildir. Sadece bizim algılarımız vardır ki bedenimizin gerçekten var olduğunu hissederiz. Eğer bir köpeğin gözlerinden ya da duyularından veya başka bir varlığın duyularından bakarsak kendimize, bizim gördüğümüz gibi görmeyiz. Bir köpek bizi bir çeşit koku bulutu olarak görür. Bu demektir ki sanki vücudumuz yok. Algılamamızın nedeni yaratılışımızdan kaynaklanmakta. Aslında beden yoktur.

Üst dünyalar dışında hiç bir şey yoktur. Yaratılan varlıklara ihsan etme düşüncesi; bu kategoriye biz de dâhiliz. Sadece bunun için yaratıldık. Tüm dünyalar, bu dünya dâhil artı bizim dünyamız duyularımızın gizlenmişliğidir. Şu an bile biz yaşayabileceğimiz en iyi ve en üst haldeyiz. Sadece bir problemimiz var, duyularımızın loşlaşmış olması. Bu yüzden gerçek halimizi hissetmiyoruz, ama daha az bir miktarını hissedebiliyoruz. Duyularımızı temizlemeliyiz, uyanmalı, kalkmalı, gerçeği hissetmeliyiz. Gerçeğin algılanması dışında hiç bir şey değişmez.

Bu demektir ki aslında içimizde değişen tek şey gerçeği algılayan kısım. Bunun dışında hiç bir şey yoktur. Dolayısı ile kendiniz dışında herhangi bir şeyi değiştirmek istiyorsanız başınızı derde sokarsınız. Hiç bir şey size yardım edemez, asla hiç bir şeyi değiştiremezsiniz. Tüm dünyanın bu yüzden ne kadar acı çektiğini görebilirsiniz, bir sürü acı tecrübeyi yaşayıp, bu şekilde olmaması gerektiğini anlayabilmek için. Duyularımızı düzeltmemiz gerekir. Son ıslaha ulaştığımız zaman bambaşka bir resim göreceksiniz, sonsuzluk ve bütünlük. Bunları açıklayabilecek kelimeler yoktur ve bu vücut aslında yok. Ve bu dünya sadece bir düş ürünü.

Elbette bunu kabullenmek çok zor, çünkü öteki tarafa henüz geçmedik dolayısı ile bunun nasıl mümkün olduğunu anlayamamaktasınız. Bir iki yüz yıl öncesine kadar doğadaki bazı güçlerin varlığından bile haberdar değildik, bir duvarın içinden öteki tarafı görmek gibi, şimdi ise bu tür şeyler olmakta. Düşüncelerimiz, arzularımız ve zihnimiz ile her şeyi yapabiliriz. Düşüncenin hızı sonsuzdur. Düşünceler sınırsız bir hız ile genişler, yayılır. Düşüncenin gücü bir maddeye hiç bir sınır olmadan girebilir. Gerçeğin tümü ile kontrolünü edinebiliriz. Zamanla bu dünyaların ve gizliliklerin kaybolduklarını göreceksiniz ve her şey şeffaf olacak ve etrafı ışıktan başka hiç bir şey işgal etmeyecek. En önemli olan şey inancımıza aykırı olan düşünceler ile savaşmaktır. Bunlar bizi yaratandan uzak tutar. Ölümden dönen insanların hiç bir şey yok demesi doğaldır. Hala kendilerini ameliyat masasında görürler, aslında bedenlerinden yükselerek ışığın içine dâhil edilmektedirler. Üst dünyalarda azıcık bile olmamamız çok büyük bir problemdir, bu yüzden bir insanın gözleri açılana kadar bu problemdir, ancak gözleri açıldıktan sonra ne yapacağını bilir hale gelir. Dolayısı ile amacımız gözlerimizi açabilmektir.

Soru: Vücudunuzu hissetmeyi bırakıyorsunuz, bu nasıl olabilir?

Bazen sanki vücudumuzu hissetmiyormuş gibi oluruz, sanki büyük bir coşku ve mutluluk içerisindeymiş gibi olur ve bizi hiç bir şey incitemez sanki - bazen bu hissi yaşayabilmek mümkündür. Eğer bu his anlık hissedilebiliyorsa, her zaman hissedilebilir. Edindiğimiz ıslah seviyesine göre bedeni var olmadığımız dereceye kadar etkisiz hale getirebilirsiniz. Hayat ve ölüm arasındaki sınırı geçersiniz. Çok basitçe diyebiliriz ki bedenimiz ile iletişimimizi durduruyoruz ve beden kişi için bir problem olmaktan çıkıyor.

Soru: İnsan nasıl düşünce ve arzularının kontrolünden kurtulup, düşünce ve arzularını kendisinin kontrol edebileceği bir seviyeye ulaşabilir?

İnsan hiç bir şeyi kontrol edemez. Duygularını ve düşüncelerini kontrol edemez. Eğer bir şeyi kontrol etmeye kalkarsa başka bir şeyin bedeliyle olur. Bir şeyi kullanmam başka bir şeyi kullanmamdan daha iyi dolayısıyla şunu seçiyim gibi düşünceler bir arzuyu kontrol edip başka bir arzuyu tatmin etmektir. Doğayı her tür ilimle ne kadar keşif etsek de sadece tek şey görürüz; her şey önceden belirlenmiş mutlak asla değişmeyen kanunlarla işlemektedir ve her şey etken ve etki vasıtasıyla formüller dâhilinde işler. Peki, neyi değiştireceksiniz ki? Neyi tespit edip, neyin içine girerek neyi değiştireceksiniz? Ayriyeten tüm bu işleyen kanunları hiç bir şekilde akılla idrak edemem, bu imkânsız bir şeydir. Hangi seviyede, düşüncelerimizi, fizik kanunlarını, arzularımızı, hormon ve genlerimizi ya da başka seviyede herhangi bir şeyi değiştirebiliriz? Sadece nasıl işlediklerini araştırabiliriz. Bir şeyi sadece kökünden değiştirmek mümkündür, ancak köklerde her şeyin oluş sebebinin bulunduğu yerde değişim yapılabilir. Sadece o seviyedeyseniz bir şeyi değiştirebilirsiniz. Dolayısıyla ulaşmamız gereken nokta budur. Kalbinde gelişmiş bir nokta olan her kişi, bir bağlantı hisseden herkes, daha yüksek bir seviyeyi arzulayanlar bu durumu değiştirebilir.

Düşüncenin hızı yoktur. Düşünce sonsuz hızla hareket eder. Neden?

Bedenimizdeki tüm hücreler bu şekilde davranır. Her bir hücre birbiriyle böyle ilişki kurar. Hücreler arasında bilgi sonsuz bir hızla yayılır. Aynı şey evrenin tüm parçaları içinde geçerlidir. Bilgi sonsuz bir hızla yayılır yoksa evrende hiç bir kanun olmazdı.

Peki, keşif edilen kanunlar nelerdir? Tüm sistemi keşfederiz, nasıl yaratıldığını ve hareket edip etmediğini. Dengeye doğru hareket eder. Yıldızların kanunlarını, gezegenlerin, gazların kanunlarını keşfederiz ve tesadüf diye bir şeyin olmadığına işaret ederler. Her hangi bir patlama olmuş ve bu patlamadan bir bilgi yayılıp başka bir yere belli bir zaman sonra ulaşarak ortaya çıkmış diye bir şey yok. Önemli olan patlamadan doğan ışığın hızı değildir, bundan doğan bilginin sonsuz frekans da ve hızda yayılmasıdır. Aynı şey bedenimizde de geçerlidir. Duruma düşüncelerin seviyesine ulaşan, niyetin seviyesine gelen kişi hâkimdir. Buna ek olarak sinir sistemi gibi mekanizmalarda vardır. Peki, tüm bunlar nasıl işler? Dahi insanlar nasıl olurda komplike problemleri anında bir bilgisayardan çok daha hızlı çözebilirler? Çünkü problemi sinir sistemleri dâhilinde çözmezler, ama düşünce seviyesinde çözerler ve buda sonsuz hız demektir.

Kişi kabalada biraz bilgi edinmeye başlayınca her şey anlaşılmaya başlar.

Dileğim manevi âleme kalbinizi açmanız ve o noktadan her şeyi görmenizdir.
alıntı
 
Üst