"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Düşünceler..

Dunkelheit

Kayıtlı Üye
Selamun Aleyküm, sizin için değerli olan vaktinizi benim için değerli olan satırlara ayırdığınız için teşekkür ederim öncelikle.

En kötüsü de arafta olmak derler. Her ne kadar forumda pek aktif olmasam da, inanın bu atmosferi soluyorum. Biliyorum ben, burada olan insanlar 'gerçek' insanlar, en azından diğerlerinden bir adım daha gerçek. Birazdan anlatacağım şeylerde son harfine kadar dürüst olacağım, inşallah bana yararlı olacak kelimeler dökülür parmaklarınızdan. Bu anlatacaklarımı deri koltuğuna yaslanıp, kahvesini yudumlayan bir psikoloğa anlatmak yerine sizlere anlatmayı tercih ediyorum. Çünküm o doktor benden para alacaktı, ama siz sadece duygularımı alacaksınız. Belkide benim temel sorunum az önceki cümlede gizli, tabi ortada gerçekten bir sorun varsa. Öncelikle hayatımdan bahsedeyim biraz. Bir sistem var ve ben de bu sistemin tam ortasındayım. Ben hayatım boyunca maddiyatı reddettim, benim en değerli varlığım maneviyat oldu ve son nefesimi verene kadar da bu böyle olmaya devam edecek. Ama bir yandan da çalışmak zorundayım dünya için, ailem için. Asla ön koltuk sevdalısı birisi olmadım ben. Şan, şöhret, popülarite, ihtişam. Bu saydığım kavramlar bana çok uzak kaldı hep. Hiç bir zaman kalabalığın en önünde olmak istemedim, otobüse bindiğimde hep en arka koltukta oturdum ben. Çoğu zaman buharlaşmış bir otobüs camında gidip geldim, arka sokakta yürüyen bir çocuk gibi oldum hep, bir hayal gibi. Bu öyle olmak zorunda kaldığım için değil, öyle olmak istediğim için. Tarzım gereği hep en ilerisi, en güzeli yakıştırıldı bana. En büyük paraları ben kazanayım, en güzel giysileri ben giyeyim istediler. Ben reddettim her zaman. İnanın yazlık bir gömlek, iki tişört ve bir pantolonum var. Kış için ise bir deri ceket, iki uzun kollu ve yine aynı pantolon. Kıyafetlere takılmadım ben, fizikalite bir saman çöpü kadar değersiz benim için. Her gün aynı kıyafetleri giyerim, toplum bir zaman alaycı gözlerle baksa da, bir süre sonra takdir etti. Çünkü insanlar önyargı denilen hastalıktan kurtulamadı hiçbir zaman, tedaviyi bile istemiyorlar. Ama ben yılmadan kıracağım bütün o ördükleri duvarları. Şimdi diyebilirsiniz sonuca gel diye, ama inanın bunları dinleyebilecek fazla insan yok. Benim de sizler gibi kaybettiğim savaşlar oldu, bozguna uğradığım taarruzlar. Mesela, maddiyata önem vermediğim için sevdiğim kişi vazgeçti benden. Oysa ben zaten, bir kağıt parçasının sevgiden daha değerli olduğu bu dünyada, bu denli hain bir darbeyi hak etmemiştim. Ailem de vurdu tabi, para da para. Ben hiçbir zaman anlamadım nedir bu para merakı, tamam geçim için gerekli ona sözüm yok. Ama kola da güzeldir severim, bir süre sonra şişkinlik yapar. Bu insanlar hiç mi şişkinlikten rahatsız olmuyorlar? Ben bunlarla yoğrulan bir adamım, çocuğum. Bu işin sadece görünüş ve maddiyat kısmı. Gelelim günümüz dünyasına, artık müslüman olmanın hor görüldüğü bir zaman dilimi. Ben Antalya'da yaşıyorum ve inanın sokaklar öyle anlatıldığı gibi huzur değil, günah kokuyor. Ben sokağa çıktığım zaman, tanımadığm bir bayanın orasını burasını görmek zorunda değilim. İnsanların artık ne özeli kaldı ne güzelliği. Kış mevsimini de o yüzden severim, çirkinliği örter. Giderek dinimizden, değerlerimizden uzaklaşıyor buradaki insanlar. Ben bir erkek olarak bu tür görüşlerimden dolayı hep farklı sıfatını taşıdım. Benim için cinsellik bir ihtiyaç değil, lükstü çünkü. Ben bunları söyleyince şaşkın gözler bana bakıyor öylece, ben de onlara. Ben farklı değilim siz aynısınız diyorum. Şundan bir 20-30 sene önce cinsellik kavramı dudaklardan bu kadar kolay çıkabilir miydi? Annelerimiz, babalarımızın yaşadıkları o masuım tablolar ne kadar da güzelmiş. Ben bunları savunduğum için hep uzaktaki insan oldum, çünkü oyunlara alet olmadım. Tarzım gereği hep barlarda yaşayan, alkol içen birisi gibi geldim insanlara. Aslında ne bara gidecek kadar ruhumu kaybettim, ne de içki içecek kadar beynimi. Genelde sessiz birisiyim, ama bir dokun bin ah işit derler ya hani.. Hatta beni çözmeye de çalıştılar, sanki bir esprim varmış gibi, ben de insanım işte sadece. Savunduğum değerler yüzünden yalnız kaldım hep. Bir kişiden hoşlandım mesela, para delisiydi. Diğeri popüler kültüre köle. Bir arkadaş ediniyorum, adam ertesi gün bataklık gibi mekanlarda. Sizce bu söylediğim şeyler yanlış mı? Bir insanın yalnız kalmak pahasına, doğru bildiği şeyleri savunması yanlış mı? Yanlış anlaşılmasın, yalnızlıktan şikayetim yok. Yalnızlık değerini bilen için en iyisidir bana göre. Sadece demek istediğim, ben bunları korudukça şimdiki dünya beni kovuyor. Git öteki mahallede oyna diyor oyununu, buraya araba park etmek yasak diyor sanki. Bu anlattıklarımın detayını öğrenmek isteyen olursa, özelden yazabilirim. Ben internet üzerinden oldukça fazla insanla temasa geçtim, yüz yüze birileriyle görüşmeyi sevmiyorum. Dedim ya maneviyat önemli benim için diye, his işte. Bir insanla karışıklı bir şeyler içmektense, bir bilgisayar ekranından bile olsa hayatı paylaşmak daha keyifli geliyor bana. Sorun olarak gördüğüm ise, bazı gecelerde içimde bir ses oluşuyor. O bana saldırıyor ben ona. Uçsuz bucaksız bir çölün ortasında gibi, su arıyoruz saatlerce sanki. Benim mutlu olabilmem için, şimdiki zaman diliminde olmamam lazım. İnanın 20- 30 yıl öncesinde şimdiki yaşımda olsaydım çok daha enerjik birisi olurdum. Kişiliğim gereği mizahım sevilir, ama artık gösteremiyorum gülüşlerimi. İnsanlar sohbetimden zevk değil dert alıyorlar. Bu halimle de çok seviliyorum aslında. Yani bazen mutluyum bazen durgun. Mutluyum çünkü elim ayağım tutuyor, ailem yanımda vs.. Mutsuzum çünkü, koruduğum ve korumamız gerektiğine inandığım değerler günden güne eriyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Ben, o yüzündeki kırışıklıklara kurban olduğum ayakkabı boyacısı amcalara, ara sokaklarda esnaf olan güzel insanlara gereken değerin verilmemesini yediremiyorum kendime. Ben, tek derdi fiziği olan, tek derdi saçı sakalı olan insanlara bunları anlatamayacağım için üzülüyorum. Mevlana ne diyor "bir demirim ben, mıknatıstan kaçıyorum.." neden kaçıyoruz mıktatıslardan? Bizim varacağımız yer orası işte, istesek de istemesek de. Kat kat binalar çıkıyoruz, toprağın güzelliğinden metrelerce yükseklere. Betonlar arasında bizim de kalplerimiz betonlaşıyor. İşte ben yastığa kafamı koyduğumda bunları düşünüyorum, ya ben de sisteme alet olursam diye düşünüyorum. Sizce benim sorunum nedir dostlar? Ya da bu bir sorun mudur? Yoksa değerlerimi böylesine masumane korumaya çalıştığım için sevinmeli miyim? Toplum tarafından dışlanacak olsam da, kendi doğrularıma sarılıp yola devam mı etmeliyim? Ben günün her anında bunları düşünüyorum inanın. Buraya bunları dökmemin sebebi ise, biraz da olsa rahatlamak belkide..

Dediğim gibi isteyen olursa özelden detaylıca anlatırım, burada elimden geldiğince yüzeysel geçmeye çalıştım. Görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim. " Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur.."

Derdinizin dünya olmaması dileğiyle..
 
Sayın Dunkelheit, anlattıklarınız sizin aslında dünyaya bakış açınızla alakalı bir durum.Her insan dünyayı aynı şekilde görür ,fakat farklı şekilde algılar.Sizin kendinizi yanlız hissetmeniz de bundan kaynaklanıyor.Ama şuda bir gerçekki bazı mana derinliğine inebilmiş kişiler için yanlızlık huzur demektir ,yanlız olduğunu bile düşünmez o yapıda insanlar.Sizi şuan dediğiniz gibi arafta görüyorum bazı gerçekleri bilmek istiyorsunuz ama görmediğiniz için görünene takılıp kalıyorsunuz.Bu çabalayış insanda dünyada herşeyin ters düzende gitmeye başladığı izlenimi verir.Aslında herşey olması gerektiği gibidir.Fakat biz farklı algılıyoruz.Değer yargıları ,yaşam sürekli değişken bir hal içindedir.Sorun bundan 30 yıl önceye gidip annenizin anne babasına onlarda size" ahh eskiden herşey daha güzeldi" diyeceklerdir.Hayat bir değişim içinde ve bunun böyle olması evrensel bir kural ,siz çevreye değil içinizdeki değişimlere odaklanın eğer ilk olarak içinizde değişirseniz dışınızdaki dünya da sizi etkilemeyecektir.Sevgiyle...
 
Derdimi dünya etmedikçe insanlar derdim oldu :) İnsanlara durun dedim zaman ve yanlızlık hakim oldu..Her evre başka yaşanacak anlaşıldı..Mıknatıstan kaçmaya devam..
 
Sen kendinin doğru olduğunu bil de isterse herkes eğri desin. Şekilciliğe kapılarak kendini yorma, öze ve içselliğe odaklan. Kitapların kapağına bakarak içeriği hakkında yorum yapamayız. Sadece teslimiyet, her şeyi, herkesi olduğu gibi kabullenebilmek. Müthiş bir sistem kurmuş Yaratan. “Siz bilmezsiniz, ben bilirim” diyor. Ne büyük mana gizli. Teslimiyet, huzurun altın anahtarı.
 
Geri
Üst