Düşünce Titreşimleri ve Başkasına Yapılan Tesirin Sınırları

moscoco

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Şub 2019
Mesajlar
8
Tepkime puanı
13
Her atom ve molekül kendine has bir titreşlerine sahiptir. Bu titreşimler duyularımızın doğrudan kavrayamadığı bir hızla dalgalar vasıtasıyla uzaklara naklolur. Onlar ancak farklı cisimlerde, az geniş sınırlar içinde değişirler.

Bilinen bir misal alalım: Cam, fayans ve porselen denilen maddelerin her biri kendine göre titreşime sahiptir. Fakat cam kaba kaynar sıcak suyu dökersek, çok daha hızlı titreşimIerin etkisi altında cam çatlar, kırılır, parçalanır. Ayniolay beyin içinde böyledir: aşırı faal bir irade vasıtasıyla ona empoze edilen sürmenajla titreşim hareketleri ziyadeleşir. Eğer, makül bir alıştırmayla meydana gelmiş, yeterli bir alışkanlık, itiyat, mevcut değilse beyindeki «bir takım şeyler» çatlar yahut patlar, tıpkı cam kap gibi. Beyindeki harabiyetin önem ve mahiyetine göre felç, delilik veya ölüm meydana gelir.

Kötü tesirlerle yüklü olarak gönderilen düşünce dalgaları rakibini bulamadan geri gelir ve sahibine çarpar.

Bu tesirin mekanizmasını Annie Besant ve Leadbeater'den öğrenebiliriz: .

«Şayet bir kimsenin düşüncesi ya da duyguları belli bir kimse istikametinde fırlatılırsa, bu ameliyeden meydana gelen Düşünce Şekil gayesine doğrudan doğruya ulaşacak ve onları alan kimsenin astral ve mantal vasıtalarını etkileyecektir.

Düşünce egoist bir düşünce ve düşünceyi meydana getiren varlık sadece kendini düşünüyorsa (çoğu kereböyledir) düşünce sahibinin etrafında dolaşır durur, ve daima sahibinin pasif bir durumunu kollayarak ona tesir etmeye hazır halde bekler. .

Bir örnek verelim: Pis, geri düşüncelere karşı zayıf olan bir lnsanı ele alalım. Gündelik işleri arasında sıkışıp kalan bu insan bu düşünceleri unutacak, fakat Düşünce Şekilleri onun üzerinde kara bir bulut gibi dalgalanıp duracak; çünki bütün zihni faaliyet başka bir taraftan yöneltilmiş ve astral bedeni ancak ayni tabiattaki titreşimiere karşı hassasdır. Lakin dış faaliyetler azalmca, yani işi bitip, pasif (dinlenme) hale gelince, kendisine doğru gelen geri titreşimlerin aldatıcı yürüyüşünü hissedecektir. Şayet bu varlığın şuuru muayyen bir noktaya kadar uyandırıimış ise, varlık az önce izah ettiğimiz şeyi bilmezlikten gelemiyecek ve bu şiddetli meyli şeytanın iğvası olarak nitelendirecektir; bununla beraber, gerçek şudur ki bu geri tesir hücumu görünüşte dıştan geliyorsa da aslında sadece şahsen kendi Düşünce Şekillerinin bir tepkisidir.»
Dönüş şoku konusunda da bize şu pek kıymetli bilgileri vermektedirler :

«iyi veya kötü olsunlar, belli kimselerden ödevlerini ikmal etmek için aksetmiş olan düşünceler, titreşimlerine cevap verebilen materyeleri onları alan kimsenin avrası içinde bulabilirler.

Hiçbir maddesel kombinezon belli bir sınırın dışında titreşim gösteremez, düşünce şekil muayyen sınırın ötesinde olursa - avra bu sınırlar arasında titreşebilir - hiç bir tarzda avraya etkide bulunamaz.

«Sonuç olarak, Düşünce, onu aksettirmek için kullanılan enerjiyle oranlı olan bir kuvvet ile kendini meydana getiren kimseye doğru sıçrar. Bu nedenle temiz bir yürek ve zihniyet geri düşüncelerin hücumuna karşı en iyi koruyucu durumundadır; zira saf niyet vezihniyet ince ve seyyal maddelerden yapılı olan astral ve mantalbedenler meydana getirecekler ve bu bedenler ağır ve kaba maddeye ait olan titreşimiere cevap veremezler. Şayet geri ve kötü bir düşünce - ki müfsit kimselerden gelir - yukarıda sözünü ettiğimiz kimseninki gibi saf bir bedene çarpınca bütün gücüyle itilir ve geri sıçrar; geçip giderken hafif bir direnç hattında yakalanır ve kendisini meydana getiren kimseye kadar gönderilir ve ona çarpar.»

«Bu Düşünce Şeklini meydana getiren kimsenin düşünce şekline benzer unsurlardan terekküp eden maddeden astral ve mantal bedenlere sahip olan bu kimse oraya münasip tesirleri ilave eder. Nihayet bu kötü düşüncenin yaratıcısı olan kimse başkalarına vermek istediği ıstırabı kendisi çeker.»

«Böylece, hayır dualarıyla beddualar yuvalarına dönen kuşlara benzerler. Buna göre, mütekamil insanlara, ruhen yüksek seviyeli kimselere kötü düşünceler göndermenin tehlikeli olduğu görülmektedir.

Bu kimseye gönderilen Düşünce - Şekilleri ona kadar ulaşmak gücünde değildir. Aksine, kendini yaratana rücü eder onu zihnen, moralman ve bedenen tahrip eder.»

«Düşünce Kudreti», isimli kitabında, Annie Besant, tatbikata geçmekte çok acele eden kimselerden bahsederken şöyle demektedir.

«Konsantrasyon çalışmalarına bağlı bazı tehlikeler vardır ve konsantrasyona başlayan kimse bilgili ve tecrübeli olmalıdır, zira bir çok aceleci tatbikatçılar, çok çabuk yol katetmek gayretiyle, kendi gelişimlerine engel olurlar.»

"Beden, acemi tatbikatçının dikkatsizliği ve cahilliği sebebiyle ıstıraba maruz kalır.»

"Bir kimse zihnini, bedenini konsantre edince, kendini bir gerilim hali içine sokar, ama süje bunun farkında değildir, gayri iradi olur. Belli bir ruh halinin şu neticesi birçok önemsiz manasız vakalarda müşahade edilebilir: hafızayı zorlamak alnı kırıştırır, gözler sabitleşir, kaşlar çatılır; sıkıntıdan dolayı bakışlar endişeli ve öfkeli bir hal alır. Asırlardan beri, zihni cehit bedeni cehitten sonra gelmiştir; zihin, beden vasıtasıyla yapılan hareket yardımıyla sadece bedeni ihtiyaçları tatmine hasredildiğinden otomatik olarak hareket eden bir çağrışım meydana getirir.»

«Konsantrasyona başlanınca, beden, bu alışkanlığa göre, zihin ve adaleleri izleyerek sertleşrneğe başlar, ayni zamanda sinirler de gerilir; bu durumdan büyük bir fizik yorgunluk, ada ii ve asabi bltkinIik, konsantrasyon sırasında meydana çıkması büyük bir ihtimal olan şiddetli baş ağrıları hasıl olur. Daha sonra çoğu kimseler, bu ıstırap verici tesirlerin kaçınılmaz olduğunu düşünerek ondan Vazgeçmeye çalışırlar."

«Gerçekten, bu ıstırap verici tesirlerden basit bir tedbirle sakımak kabildir. Konsantrasyona çalışan kimse, zaman zaman, bedeni durumunu tesbit etmek için konsantrasyonuna kafi derecede bağlanmalıdır ve eğer onu yorucu, gerici ve kasıcı buluyarsa hemen kendini zorlamaktan vazqeçmelidir, Bunu bir kaç defa yaptıktan sonra (çağrışım) irtibat bağları kopacak ve beden gevşeyecek, ve dinlenme haline geçecektir. halbuki zihin konsantre durumda bulunacaktır.»

«Diğer bir fizik tehlike konsantrasyonun beyin hücreleri üzerine yaptığı tesirden ileri gelir.

Konsantrasyon gücü çoğalıp zihinin çalışması zayıfladıkça ve Ego zihni aşarak onun ötesinde faaliyete geçince beyin, sinir hücrelerinden yeni bir yardım talebeder.»

Burada son derece nazik organlara atıf yapılarak:

«Bu ince ve nazik yollar iyi çalışmayınca, kauçuktan mamul yumuşak borular gibi birbirleriyle temas halinde bulunurlar; boruların dış kısımları birbirinden şiddetle ayrılırsa neticede kaparlar. Tehlike ihbarı beyinde bir ağırlık, duyularda kabalaşmadır; şayet bu durumdan korunulamazsa, hemen şiddetli bir ağrı hissedilir ve onu inatçı bir yanma izler.

O halde, konsantrasyon başlangıçta büyük bir ihtiyatla tatbik edilmeli ve hiç bir zaman beyin yorgunluğu hasıl olmamalıdır. Önceleri bir kaç dakika çalışmak yeterlidir. Alışkanlık arttıkça tatbikat süresi uzatılır.

«Konsantrasyona ayrılan zaman ne kadar kısa olursa olsun, intizamlı olmalıdır; şayet bir tek gün çalışılmazsa, ihmal edilirse; bütün çalışmaya yeniden başlamak gerekir. Muayyen ve muntazaman talimler, fazla uzatılmadan, en iyi neticeyi verir ve tehlikeyi ber taraf eder ... »

Dimağı telepsişik tesire alıştırmak büyük bir önemi haizdir. ilk önceleri hiç acele etmemek gereklidir. '

Hazırlık safhalarını çok iyi geçirmek ve tam manasıyla nefse itimat etmek gerekir. Muhakeme ve sezgileriniz size hazır olduğunuz zamanı söyleyecektir. Çalışmaları tedricen ve hiç bir yorgunluk duymadan yapmak gereklidir.

Yorgunluk kendini, umumiyetle, asabi tansiyon, sinirli haller, genel bir keyifsizlik, az çok şiddetli baş ağrılarıyla qösterir. Bu arazlar ortaya çıkınca tesiri sevk ve idare eden zihni konsantrasyon kesilir.
Kendini topatlamak için insan başka bir işe girişmelidir. Bir kaç saat konsantrasyon gerektirmeyen işler yapılabilir. Şüphesiz bütün telepsişik çalışmaların amacı insanların hayrına olmalıdır. Bunun aksine olan bütün fikirleri şuur sahanızın dışına itmelisiniz. ALINTIDIR
 
Ü

Üye silindi 56746

intihar eden türk bilim insanları için nevzat tarhan demişti ki, "uzaktan ve düzenli şekilde elektromanyetik dalgalar gönderilmiş ve kişiler bu dalgalar vasıtasıyla adım adım intihar fikrine sürüklenmiş olabilir". beyin çok güçlü ama nereden geleceğini bilmediği etkilere karşı kendini koruyamıyor, neden? sürekli korunma ihtiyacı hissetmek ve bunun için önlemler almak çok yorucu ve yıpratıcı; bilim açısından önemli insanların her dakika kendilerini korumayı düşünecek vakitleri de yoktur diye düşünüyorum. oldukça can sıkıcı bir mevzu eğer gerçekliği varsa ki vardır, neden olmasın? bu konuyla ilgili kaynak araştırdım lakin yok, bir iki kitap, birkaç haber hepsi o kadar.
 
Üst