Lords Of The Shadows
Kayıtlı Üye
Atlantis, Mu, LEMURYA Kıtası Tarihi (Bölüm 2)
Merhaba,
Geçen yazımda da bu konunun 1 bölümünü derleyerek tarafınıza sunmuştum. Bu bilgiler Vatikan Arşivlerinin “Yer ve Gök” bilimleri (düşünceleri), Büyük Britanya Tarihi Kütüphanesi ve Anıtkabir Kütüphanesinde ki bilgilere, aynı zamanda ailemden miras kalan bilgilerin ışığında derlenerek düzenlenmiştir.
Yapılan son çalışmalara göre M.Ö (PALEOLİTİK) adını vermiş olduğumuz dönemden çok daha öncesinde de insanoğlunun dünyada yaşadığını biliyoruz. Hadi şimdi binlerce yıldır üzerinde yaşadığımız dünyanın genel tarihi hakkında bilgi edinelim.
Tarih biliminin bize söylediği en büyük yalanlardan biri insanoğlunun dinozorlar döneminde kesinlikle yaşamadığıdır. Dinozorlar 66 Milyon 38 bin yıl önce yok oldular. Yok olmaları ile ilgili çeşitli teoriler üretildi ancak üretilen her teori bir sonrakiyle birlikte çürütüldü (yalanlandı). Bundan 10 yıl öncesine kadar eğitim sistemimizde ki tarih kitaplarında insanoğlunun 13 bin yıldır dünya üzerinde var olduğu bilgisi öğretilirken, Almanya’da yürütülen kazı çalışmaları sonucunda bulunan Homo SAPİENS-Modern İnsan sonrasında bu süre fazlasıyla arttırılmıştır. (45.000 yıl kadar.) Ancak günümüzde ki tarihçiler ve arkeologlar net ve detaylı bilgi bulabilmek, çok fazla rağbet görmeyen bu mesleklerin değerlenebilmesi adına hızlı çalışmalar yapma derdinde olduklarından gözlerinin önünde ki bilgileri, kaynakları görememekteler.
Dünya, İslam dininde ki alimlerin ve düşünürlerin aynı zamanda Kur-an-ı Kerim’de yer alan bilgiye göre 7 günde yaratılmıştır. İlk olarak atmosferin, ardından yeryüzünün, bitkilerin ve hayvan türlerinin yaratıldığı bilgisi İslam arşivlerinde bulunmaktadır. Bu arşivler, 2009 yılında Anıtkabir Kütüphanesi ve Osmangazi Kütüphanesiyle birlikte İngiltere ve Amerika’ya satılmıştır. (Bu satış işlemi masonların “İlmi-hane” adını verdiği sözleşme ile yapılmıştır.) Ancak çoğu tarihçinin, tarihi çok iyi biliyorum diyen kişinin bu satış işleminden haberi dahi yoktur.
İçinde yaşadığımız dünya ortalama 4,6 milyar yıl yaşındadır. Dünya’nın gerçek tarihini bilen 3 tarikat ve 5 devlet bulunmaktadır. Bunlar; DURUİDLER, MASONLAR (İLLUMİNATİ-Yahudiler) ve BELİNOĞULLARI tarikatlarıdır. Amerika, İngiltere, İsrail, Türkiye ve Kanada ülkeleridir.
Şimdi gelelim tarihimize,
İnsanoğlunun dünyaya Hz. Adem ve Hz. Havva aracılığı ile gönderildiği bilgisi İslam dini tarafından bize bildirilmektedir. Ancak yurtdışında ki ve ülkemizin yurtdışına satmış olduğu birçok kaynakta bu bilgi doğrulanamamaktadır. Halil İnalcık, ülkemizin yetiştirmiş olduğu çok önemli bir tarihçidir. (Halil İnalcık, yürüyen kütüphane olarak ta bilinir.) Halil İnalcık, bir röportajın da şöyle bir ifade kullanmıştır, tabii bu kayıt yayın tarihinden ortalama 3 gün içerisinde kaldırılmıştır. İfadesi “İslam dininin bu denli kalıcı olmasının nedeni yüzde yüz gerçekçi olmasından değil, diğer dinlere göre en mantıklısı olarak görülmesindendir.” Şeklindeydi.
(Ben her herhangi bir dini kötülemek amacı ile bu yazıyı yazmıyorum. Sadece doğru bilgiye her daim önem veren biri olduğumdan, hayatımı bir öğretmen olarak doğru bilinen yanlışları anlatarak geçirmek istemediğimden öğrenme çabası içerisine girdim ve öğrendiklerimi, bana miras kalan bilgileri sizinle paylaşıyorum.)
Britanya ve Mısır kaynaklarına aynı zamanda ailemden bana miras kalan bilgilere göre dünya tarihini size özetleyerek anlatmak istiyorum.
Dünya, güneşten kopan kızgın bir gaz kütlesinin aniden soğuması ve katılaşması sonucunda oluşmuştur. (Büyük Patlama- BİG BANG Teorisi) Bunun tesadüfen ya da ilmi kaynaklı bir oluşum olup olmaması tartışılır durumdadır. Dünyamızdan ortalama 29,6 milyar ışık yılı uzaklıkta olan “MALDEK” galaksisinde yer alan “LEMURYA” adlı gezegende iç karışıklıklar yaşanmaktaydı ve aynı zamanda çevre gezegenlerdeki istilacıların sık ziyaret ettiği bir gezegen haline gelmişti. Bu gezegenin varlığı, 2012 yılında NASA’NIN, HUBBLE Uzay Teleskobu tarafından gözlemlenmiş ve gezegende hayat olma olasılığının yüksek olduğu doğrulanmıştır. Bu gezegen, URUM ismi verilen güneşe en yakın gezegen olduğundan dolayı, güneşte ki en ufak patlama gezegenin atmosferini oldukça olumsuz anlamda etkiliyordu. Bu patlamalar, LEMURYA gezegeninin yok olmasına yakın bir zamanda oldukça artmıştı ve LEMURYA’LI bilgeler bu durumun iyiye işaret olmadığının farkındalardı. Çevre galaksileri istilacılar ile dolu olduğundan dolayı, uzak galaksilerde türlerinin yaşamasına uygun bir gezegen arayışı içerisine girdiler. LEMURYA kıtasında yaşayan canlılar (türler), Mısır Hiyerogliflerinde insana çok benzer şekilde tasvir edilmiştir. Hatta, Mısır Firavunu olan IV. AMONHOTEP diğer adıyla bilinen AKHENATON, elit kesim ile yapmış olduğu bir toplantıda şu şekilde bir konuşma yapmıştır; “LEMURYA’LILAR, kolonilerini dünyamıza, Mısır’ın yükselişine yardım edebilmek amacıyla gönderdiler. Atalarımıza tapmalı ve onları kabul etmeliyiz.”
LEMURYA bilgeleri, atmosferin daha fazla dayanamayacağının farkındalardı ve LEMURYA kralı olan 2.Hanedanlığa mensup RAHŞAR, yapılan çalışmalar sonucunda bulunan gezegene (Dünyamıza) halkının gönderilmesini emretti. Halkı ortalama 5 gemiyle birlikte, dünyamıza gönderilmek amacıyla atmosfere doğru yükseldi. Ancak o sırada URUM’DA büyük bir kozmik patlama meydana geldi ve atmosferin büyük bölümünde delikler oluştu. Kozmik patlama sırasında uzay boşluğuna yeni çıkan gemilerden 3 tanesinin yok olduğu bilinmektedir. (Karadelik tarafından yutulmuş olabileceği ya da kozmik patlama sebebi ile yanmış olabileceği düşünülmektedir.) Patlamadan kurtulan 2 gemi, dünyamızda ki zaman anlayışına göre, yıllarca uzay boşluğunda gönderildikleri gezegene ulaşabilmek amacıyla sürüklendiler. O sırada dünyamızda Dinozorlar ve büyük cüsseli hayvanlar yaşamaktaydılar. Gemiler, dünyamıza giriş yapmaya yakın bir zamanda, gezegende büyük cüsseli hayvanların yaşadığının farkına vardılar ve bu hayvanların kendilerine zarar vereceğini düşünerek dünyamıza etki alanı büyük bir bomba gönderdiler. (Bu tarih biliminin meteor çarpması olarak adlandırdığı olaydır.)
Dinozor neslinin büyük bir yok olmuştu ancak tamamı değil. Gemidekiler, gezegenimize giriş yaptılar ve günümüzde bilinen Afrika kıtasına indiler. Afrika kıtasına inen bu tür günümüzde (insan) olarak adlandırılan ilk canlı örneklerimizdi. MALDEKLİLER, büyük cüsseli (dinozor) hayvanların tamamen yok olmadıklarının farkındalardı ve bu canlıların kendilerine zarar veremeyecekleri, deniz aşırı “LEMURYA” kıtasına yerleşmişlerdi. İlk insan ayak izlerinin, Afrika kıtasında görülmesinin ancak bu kıtada insan fosillerine rastlanamamasının temel nedeni de budur.
LEMURYA kıtası Hint ve Pasifik okyanusları arasında yer aldığından dolayı, büyük cüsseli hayvanların erişimi imkansızdır.
LEMURYA’LILAR, dünyamızı yeni keşfetmeye başlamışlardı ve dünyamızın o zaman ki adı “HİBA” idi. LEMURYA gezegeni yok olmadan önce, halkının gezegenimize gönderileceği, LEMUR’LAR tarafından yaşanabilir bir gezegen bulunduğu söylentisi çevre gezegenlere hatta galaksilere yayılmıştı. LEMURYA gezegeninin yok olmasının ardından, sömürge amacıyla “ATTİS” gezegeninde ki istilacılarda dünyamıza gelmişlerdir. ATTİSLİLER, dünyamıza yabancı olduklarından dolayı MALDEKLİ LEMURYALILAR’IN nerede olduklarını tam olarak saptayamıyorlardı. Gemilerinde ki yiyecek deposu azalmakta olduğundan dolayı, dünya üzerinde ki kıtalarda yetişen meyve ve otları tüketmeye başlamışlardı. Geminin, kaptanı olan “ATLAN” dünyada farklı kara parçalarının da bulunabileceğini düşünerek gemisiyle ve mürettebatıyla birlikte keşfe çıkmışlardı. (Atlantislilerin ve LEMURYALILAR’IN kullanmış oldukları dil VOLONCA’DIR.) MALDEKLİ LEMURYALILAR’IN üzerinde yaşamış oldukları kıtayı keşif sırasında fark etmişlerdi ve saldırmak için inecekleri sırada ATLAN, askeri güçlerinin yeterli olmadığı kanısına vardı ve farklı bir kıta bularak burada koloni kurmaya karar verdi. ATTİSLİLER’İN, gemi kaptanı ATLAN, dünyamıza ATLANTİS adı verilen bir koloni kurdu. Atlantis kıtası, Mezopotamya’da Sümerler uygarlık kurmadan kısa bir süre önce batmıştır. Sümerler bazı kaynaklara göre Atlantislilerin devamı olarak ta görülmektedir.
Bu bilgilere inanıp inanmamak tabii ki de sizin tercihinizdir ancak günümüzde ki tarih biliminin size %100 doğruları ve gerçek verileri aktardığını düşünüyorsanız saygı duyarım. Fakat ben bir Tarih Öğretmeni olarak inanmıyorum!
En kısa sürede (Bölüm 3) şeklinde konunun devamını getiriyor olacağım.
Bilginize, Saygılarımla.
Merhaba,
Geçen yazımda da bu konunun 1 bölümünü derleyerek tarafınıza sunmuştum. Bu bilgiler Vatikan Arşivlerinin “Yer ve Gök” bilimleri (düşünceleri), Büyük Britanya Tarihi Kütüphanesi ve Anıtkabir Kütüphanesinde ki bilgilere, aynı zamanda ailemden miras kalan bilgilerin ışığında derlenerek düzenlenmiştir.
Yapılan son çalışmalara göre M.Ö (PALEOLİTİK) adını vermiş olduğumuz dönemden çok daha öncesinde de insanoğlunun dünyada yaşadığını biliyoruz. Hadi şimdi binlerce yıldır üzerinde yaşadığımız dünyanın genel tarihi hakkında bilgi edinelim.
Tarih biliminin bize söylediği en büyük yalanlardan biri insanoğlunun dinozorlar döneminde kesinlikle yaşamadığıdır. Dinozorlar 66 Milyon 38 bin yıl önce yok oldular. Yok olmaları ile ilgili çeşitli teoriler üretildi ancak üretilen her teori bir sonrakiyle birlikte çürütüldü (yalanlandı). Bundan 10 yıl öncesine kadar eğitim sistemimizde ki tarih kitaplarında insanoğlunun 13 bin yıldır dünya üzerinde var olduğu bilgisi öğretilirken, Almanya’da yürütülen kazı çalışmaları sonucunda bulunan Homo SAPİENS-Modern İnsan sonrasında bu süre fazlasıyla arttırılmıştır. (45.000 yıl kadar.) Ancak günümüzde ki tarihçiler ve arkeologlar net ve detaylı bilgi bulabilmek, çok fazla rağbet görmeyen bu mesleklerin değerlenebilmesi adına hızlı çalışmalar yapma derdinde olduklarından gözlerinin önünde ki bilgileri, kaynakları görememekteler.
Dünya, İslam dininde ki alimlerin ve düşünürlerin aynı zamanda Kur-an-ı Kerim’de yer alan bilgiye göre 7 günde yaratılmıştır. İlk olarak atmosferin, ardından yeryüzünün, bitkilerin ve hayvan türlerinin yaratıldığı bilgisi İslam arşivlerinde bulunmaktadır. Bu arşivler, 2009 yılında Anıtkabir Kütüphanesi ve Osmangazi Kütüphanesiyle birlikte İngiltere ve Amerika’ya satılmıştır. (Bu satış işlemi masonların “İlmi-hane” adını verdiği sözleşme ile yapılmıştır.) Ancak çoğu tarihçinin, tarihi çok iyi biliyorum diyen kişinin bu satış işleminden haberi dahi yoktur.
İçinde yaşadığımız dünya ortalama 4,6 milyar yıl yaşındadır. Dünya’nın gerçek tarihini bilen 3 tarikat ve 5 devlet bulunmaktadır. Bunlar; DURUİDLER, MASONLAR (İLLUMİNATİ-Yahudiler) ve BELİNOĞULLARI tarikatlarıdır. Amerika, İngiltere, İsrail, Türkiye ve Kanada ülkeleridir.
Şimdi gelelim tarihimize,
İnsanoğlunun dünyaya Hz. Adem ve Hz. Havva aracılığı ile gönderildiği bilgisi İslam dini tarafından bize bildirilmektedir. Ancak yurtdışında ki ve ülkemizin yurtdışına satmış olduğu birçok kaynakta bu bilgi doğrulanamamaktadır. Halil İnalcık, ülkemizin yetiştirmiş olduğu çok önemli bir tarihçidir. (Halil İnalcık, yürüyen kütüphane olarak ta bilinir.) Halil İnalcık, bir röportajın da şöyle bir ifade kullanmıştır, tabii bu kayıt yayın tarihinden ortalama 3 gün içerisinde kaldırılmıştır. İfadesi “İslam dininin bu denli kalıcı olmasının nedeni yüzde yüz gerçekçi olmasından değil, diğer dinlere göre en mantıklısı olarak görülmesindendir.” Şeklindeydi.
(Ben her herhangi bir dini kötülemek amacı ile bu yazıyı yazmıyorum. Sadece doğru bilgiye her daim önem veren biri olduğumdan, hayatımı bir öğretmen olarak doğru bilinen yanlışları anlatarak geçirmek istemediğimden öğrenme çabası içerisine girdim ve öğrendiklerimi, bana miras kalan bilgileri sizinle paylaşıyorum.)
Britanya ve Mısır kaynaklarına aynı zamanda ailemden bana miras kalan bilgilere göre dünya tarihini size özetleyerek anlatmak istiyorum.
Dünya, güneşten kopan kızgın bir gaz kütlesinin aniden soğuması ve katılaşması sonucunda oluşmuştur. (Büyük Patlama- BİG BANG Teorisi) Bunun tesadüfen ya da ilmi kaynaklı bir oluşum olup olmaması tartışılır durumdadır. Dünyamızdan ortalama 29,6 milyar ışık yılı uzaklıkta olan “MALDEK” galaksisinde yer alan “LEMURYA” adlı gezegende iç karışıklıklar yaşanmaktaydı ve aynı zamanda çevre gezegenlerdeki istilacıların sık ziyaret ettiği bir gezegen haline gelmişti. Bu gezegenin varlığı, 2012 yılında NASA’NIN, HUBBLE Uzay Teleskobu tarafından gözlemlenmiş ve gezegende hayat olma olasılığının yüksek olduğu doğrulanmıştır. Bu gezegen, URUM ismi verilen güneşe en yakın gezegen olduğundan dolayı, güneşte ki en ufak patlama gezegenin atmosferini oldukça olumsuz anlamda etkiliyordu. Bu patlamalar, LEMURYA gezegeninin yok olmasına yakın bir zamanda oldukça artmıştı ve LEMURYA’LI bilgeler bu durumun iyiye işaret olmadığının farkındalardı. Çevre galaksileri istilacılar ile dolu olduğundan dolayı, uzak galaksilerde türlerinin yaşamasına uygun bir gezegen arayışı içerisine girdiler. LEMURYA kıtasında yaşayan canlılar (türler), Mısır Hiyerogliflerinde insana çok benzer şekilde tasvir edilmiştir. Hatta, Mısır Firavunu olan IV. AMONHOTEP diğer adıyla bilinen AKHENATON, elit kesim ile yapmış olduğu bir toplantıda şu şekilde bir konuşma yapmıştır; “LEMURYA’LILAR, kolonilerini dünyamıza, Mısır’ın yükselişine yardım edebilmek amacıyla gönderdiler. Atalarımıza tapmalı ve onları kabul etmeliyiz.”
LEMURYA bilgeleri, atmosferin daha fazla dayanamayacağının farkındalardı ve LEMURYA kralı olan 2.Hanedanlığa mensup RAHŞAR, yapılan çalışmalar sonucunda bulunan gezegene (Dünyamıza) halkının gönderilmesini emretti. Halkı ortalama 5 gemiyle birlikte, dünyamıza gönderilmek amacıyla atmosfere doğru yükseldi. Ancak o sırada URUM’DA büyük bir kozmik patlama meydana geldi ve atmosferin büyük bölümünde delikler oluştu. Kozmik patlama sırasında uzay boşluğuna yeni çıkan gemilerden 3 tanesinin yok olduğu bilinmektedir. (Karadelik tarafından yutulmuş olabileceği ya da kozmik patlama sebebi ile yanmış olabileceği düşünülmektedir.) Patlamadan kurtulan 2 gemi, dünyamızda ki zaman anlayışına göre, yıllarca uzay boşluğunda gönderildikleri gezegene ulaşabilmek amacıyla sürüklendiler. O sırada dünyamızda Dinozorlar ve büyük cüsseli hayvanlar yaşamaktaydılar. Gemiler, dünyamıza giriş yapmaya yakın bir zamanda, gezegende büyük cüsseli hayvanların yaşadığının farkına vardılar ve bu hayvanların kendilerine zarar vereceğini düşünerek dünyamıza etki alanı büyük bir bomba gönderdiler. (Bu tarih biliminin meteor çarpması olarak adlandırdığı olaydır.)
Dinozor neslinin büyük bir yok olmuştu ancak tamamı değil. Gemidekiler, gezegenimize giriş yaptılar ve günümüzde bilinen Afrika kıtasına indiler. Afrika kıtasına inen bu tür günümüzde (insan) olarak adlandırılan ilk canlı örneklerimizdi. MALDEKLİLER, büyük cüsseli (dinozor) hayvanların tamamen yok olmadıklarının farkındalardı ve bu canlıların kendilerine zarar veremeyecekleri, deniz aşırı “LEMURYA” kıtasına yerleşmişlerdi. İlk insan ayak izlerinin, Afrika kıtasında görülmesinin ancak bu kıtada insan fosillerine rastlanamamasının temel nedeni de budur.
LEMURYA kıtası Hint ve Pasifik okyanusları arasında yer aldığından dolayı, büyük cüsseli hayvanların erişimi imkansızdır.
LEMURYA’LILAR, dünyamızı yeni keşfetmeye başlamışlardı ve dünyamızın o zaman ki adı “HİBA” idi. LEMURYA gezegeni yok olmadan önce, halkının gezegenimize gönderileceği, LEMUR’LAR tarafından yaşanabilir bir gezegen bulunduğu söylentisi çevre gezegenlere hatta galaksilere yayılmıştı. LEMURYA gezegeninin yok olmasının ardından, sömürge amacıyla “ATTİS” gezegeninde ki istilacılarda dünyamıza gelmişlerdir. ATTİSLİLER, dünyamıza yabancı olduklarından dolayı MALDEKLİ LEMURYALILAR’IN nerede olduklarını tam olarak saptayamıyorlardı. Gemilerinde ki yiyecek deposu azalmakta olduğundan dolayı, dünya üzerinde ki kıtalarda yetişen meyve ve otları tüketmeye başlamışlardı. Geminin, kaptanı olan “ATLAN” dünyada farklı kara parçalarının da bulunabileceğini düşünerek gemisiyle ve mürettebatıyla birlikte keşfe çıkmışlardı. (Atlantislilerin ve LEMURYALILAR’IN kullanmış oldukları dil VOLONCA’DIR.) MALDEKLİ LEMURYALILAR’IN üzerinde yaşamış oldukları kıtayı keşif sırasında fark etmişlerdi ve saldırmak için inecekleri sırada ATLAN, askeri güçlerinin yeterli olmadığı kanısına vardı ve farklı bir kıta bularak burada koloni kurmaya karar verdi. ATTİSLİLER’İN, gemi kaptanı ATLAN, dünyamıza ATLANTİS adı verilen bir koloni kurdu. Atlantis kıtası, Mezopotamya’da Sümerler uygarlık kurmadan kısa bir süre önce batmıştır. Sümerler bazı kaynaklara göre Atlantislilerin devamı olarak ta görülmektedir.
Bu bilgilere inanıp inanmamak tabii ki de sizin tercihinizdir ancak günümüzde ki tarih biliminin size %100 doğruları ve gerçek verileri aktardığını düşünüyorsanız saygı duyarım. Fakat ben bir Tarih Öğretmeni olarak inanmıyorum!
En kısa sürede (Bölüm 3) şeklinde konunun devamını getiriyor olacağım.
Bilginize, Saygılarımla.