aris
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 3 Tem 2008
- Mesajlar
- 660
- Tepkime puanı
- 143
(Rav’a ders esnasında sorulan sorular ve Rav’ın cevapları)
Kendimiz nasıl gün içerisinde sabah dersine hazırlayalım ki ders tam anlamıyla etkili olsun. İşe sondan başlayalım: Derse tıbbi bir meseleymiş gibi gelmeliyiz ve bu olmadan sanki ölecekmiş gibi - tıpkı böbrek hastalığı olan bir kişi gibi; bilincini kaybetmeye başlayan ve ensülin ihtiyacı olan bir şeker hastası gibi; oksijen eksikliği çeken bir insan gibi... Kısaca, bedeninin var olabilmesi için bir ihtiyaç düşün! Zoraki bir ihtiyaç.
Derse gelmeden önce iç hissim bu olmalı. Bu histen sonra nasıl ve ne zaman çalıştığım önemli değil. Dersi duymaya bile bilirim dinlemiyor olabilirim - çünkü kafamda sürekli bir tek soru var: Dersten bir fayda alıyor muyum, ihtiyaç duyduğum şeyi doyurabiliyor muyum ve bunun vasıtasıyla iyileşiyor muyum? Dersin etkisi bu şekilde en hat safhaya ulaşır!
Bu arzuyla sadece en direkt olarak çalışabilirim çünkü arzularımızı değiştiremeyiz - insan kendi kalbinin sahibi değildir. Baal HaSulam'ın şöyle yazdığı gibi, Özgür seçimimizin farkına sadece çevremiz vasıtasıyla varabiliriz. Çevremiz, kitaplar ve gruptur ve sadece onların yardımıyla kalbimin bir şeye ihtiyacı olduğuna inandırabilirim, kitapların ve grubun beni yönlendirdiği şeye.
Şöyle ki sabah üç saatlik dersin dışındaki yirmi bir saat boyunca ölümcül bir hastalığımın olduğuna dair endişem olmalı. Bir başka deyişle, işe sondan başlıyorum: Eğer ders esnasında içimde bu denli bir talep olmazsa o zaman buna maneviyatı çalışmak denir. Bu yüzden hocalarımız şöyle der: "Kötü eğilimi yarattım ve ilaç olarak da maneviyatı verdim, buradaki ışık iyileştirir". Bu yüzden tüm çabamız sabah dersine gelişimizde ki ihtiyacın odaklanmasındadır. Bunun dışında hiç bir şey bana bağlı değil! Sadece bu ihtiyacı hazırlamak.
Kişi son çaresi olan hasta bir insanın kararlığı ile gelmelidir ve mutlak bir güvenle burada olmalıdır. Sanki ona hayatının sayılı günleri olduğu söylenmiş ve bugün birden radyoda hastalığına bir çare bulunduğu haberini almış gibi. Hayal edebiliyor musunuz? Elimizdeki koşullarla kendimizi bu şekilde ilişkilendirmeyiz. Bunun dışında hiç bir şeyin önemi yok! Hiç bir şey!
Rabaş şöyle derdi: "İlacımı almadan önce o ilaca duyduğum ihtiyacı alabileceğim bir eczane yok mu?" Eczanede size ihtiyacınız satılmaz, sadece ilacınız. Evet, elimizde bizi ıslah eden ışığın kaynağı var, sadece arzumuz kadar üzerimizde işler. Sadece kitabı açıp önünde oturamam! Elbette ıslah edilmedim; Hala doğduğum zaman ki gibi kötü eğilimli vahşi bir katır gibiyim. Kötü eğilimli vahşi bir katır olduğumun önce farkına varmalıyım! Eğer bunun farkına varmazsam, hastalığımın ne olduğunu tayin etmezsem o zaman ilacın ne olduğunu da tayin edemem. Teşhis ettiğim hastalığın ilacı uygun olmalı, yani maneviyat.
Bu yüzden tüm çalışmamız ıslaha olan ihtiyacımızı hazırlamak. Şöyle diyebiliriz: ışık mükemmeldir ve sonsuz bir istirahattadır. Arzu değişme isteğiyle ışığın etkisini üzerine çeker. Bu kadar.
Peki geriye kalan 21 saat boyunca ne yapmalıyız? İşimiz bu. Bir talimat listesi yok, herhangi bir tüzük de yok ve fikirlerimizin olduğu bir listede. Ancak Kabalistlerin verdiği genel ipuçları var ve kişi bunlara bakmalı. Arayış ihtiyacı inşa eder, arzuyu da! Bu yüzden şöyle denir: "Kişi elinden geleni ardına koymamalıdır". Kişi tüm çabasını bu ihtiyacı ortaya çıkarmak için harcamadığı sürece ışık tam etkiyle üzerinde işlemez ve kişiyi manevi bariyerden geçiremez.
Bu ihtiyaç, bu kli dersten önce hazırlanışı iki parçadan ibarettir: Reşimo de İtlabşut Reşimo de Aviut. Bu bizlere iki fenomende belirtilir: Birincisi, içinde alev gibi yanan bir arzu olmalı - kişinin açıklayamayacağı bir arzu ! Bu Reşimo klidendir. İkincisi, Işık'dan kaynaklanan Reşimo: Yaratan'ın beni ıslah etmek istediğinden kesinlikle eminim ve ıslah eden ışığın kaynağı tam önümde, sadece bunu istemem lazım. Burada bahsedilen Yaratan'ın yüceliğinin farkına varılmasıdır, güvenebileceğimiz bu kurtarıcı gücün, - tek bir koşulla: Bu benim Klim, benim ihtiyacım ortaya çıkartılacak. Genel olarak buna Reşimot de İtlabşut ve de Aviut denir. İtlabşut ve Aviut'a benzer olarak derse bu arzuyla gelinir.
Şöyle ki, kitaplarımı çalışmadığım zaman birbirine iki zıt güçle çalışmaktayım: Birincisi Yaratan’ın yüceliği yani amacın yüceliği, ıslah eden ışığın tesiri. Maneviyat gözlerimde tüm açılımlarıyla çok yüce olmalı, ancak sadece soyut anlamda değil, daha ziyade bana yönlenmiş olarak – benim için bir şifa olduğuna emin olmalıyım. Ve öteki taraftan kendi halime bakmalıyım: ne kadar ölümcül bir hastalığım olduğunu ve egom yüzünden ne kadar acı çektiğimi vs.
Bu tür şeyleri kendi kendimize söyleyip esinlenemeyiz. Ya kitaplardan esinlenebiliriz, ya da en güçlü şey olan, gruptan. Hem kitaplar hem de grup aslında tek araçlardır, kişi kendi arzusuna sadece bu araçlarla etki edebilir ve maneviyatın ıslah eden ışığını çağırabilir. Başka bir deyişle, kişi sadece bunlarla gelişimini hızlandırabilir. İnsanın sahip olduğu tek seçim budur.
Bu yüzden insan günlük bir program dâhilinde çalışmalıdır: Biraz dinlemeli, biraz okumalı ve biraz dostlarıyla zaman geçirmeli. Günde üç saatlik çalışma sürecinin dışında kişi kendisini kişisel hazırlık sistemi dâhilinde bulundurmalı. Burada sadece boş zamanımızdan bahsetmiyoruz! Sadece çalışılan zamanlarda bir arada olamazsınız. Kendinizi derse hazırladığınızdan emin olmalısınız. Bu yüzden hep bir araya gelmelisiniz, beraber yemek yemelisiniz, komünikasyon kurmalısın, beraber bir şeyler yap... Ne olduğu önemli değil - herkes ortak kliye kendi katkısını koymalı, yani gruba: kendi görüşüyle en etkili olan şey neyse.
Bu şekilde bir yol bulacağız - bulamazsak bile fark etmez. Bizim için en önemli olan bir şeyde meşgul olmuş olacağız: Yaratan'a olan ihtiyacın aranmasında. Ve sonuç... Bu arzuyu birden ne zaman edineceğimizi bilemeyiz: Bu arzuyu tümüyle farklı bir yerde ve zamanda edinebiliriz. Işık Kelimi etkiler ve sarsar. Bizimde bu arada şunları yapmamız lazım...
Başka bir deyişle, hayatımızda düzen olamaz çalışmamız bu şekilde - ek arzular aramak; sorumluluğumuz bu şekilde. Geriye kalan her şey zaten hazır bir vaziyette beklemekte ! Ancak elimizde bir kap olmadan kralın hazinelerine girmenize izin verilmez. Ancak sonra hazineye defalarca girebilirsiniz. Ama elinizde bir kli tutmak zorundasınız. Ne kli'si kendi kabınız bu sizin ruhunuzun karşılık gelen ilk manevi seviyesinin miktarıdır.
Bunun üzerine gün içerisinde hangi davranışlarımın en etkili olduğunu tayin etmeliyiz ki derse uyanık bir şekilde gelelim, sabırsızlıkla tedavi ve ıslah beklercesine.
En önemli şey de uyumadan önce kişinin kendisini hazırlamasıdır. Yarım saat ya da on beş dakika, ne kadar olduğu önemli değil en az beş dakika! Yatağa girmeden önce ve uyumadan önce... Sizlere ne kadar çalışmanız gerektiğini söyleyemem: Bazen iki cümle ya da iki kelime bile yeterli olabilir - ve kişi bunlarla uykuya dalar ve tüm geceyi geçirerek bunlarla uyanır (yani saat iki - iki otuza kadar) dersten önce. Bazen kişi yirmi dakika kadar okur bazen ise biraz müzik dinler. Ne olduğu önemli değil!
Kişi uyumadan önce uyandığı zaman içinde de uyanacak bir şeyler bulmalıdır. TES'dan biliyoruz ki uyku öncesi çalışmanın ne kadar önemli olduğunu zira bu olmadan kişi uyanamaz ve gece bekçilerinden geçemez. Bu olmadan kişi gecenin karanlığından geçecek güce sahip değildir. Uyandıktan sonra bu uyanışını devam ettirmeye hazırdır...
Soru: Hangi metinler daha faydalıdır?
Uygun bazı yazılar seçin ve bunlara uyanış adlı yazılar diye ad verin ve her defasında farklı bir paragraf kullanın. Bazı yazılar vardır ki kişiyi heyecanlandırır, Baal HaSulam bunlar içine çok büyük bir güç, izlenim ve ilham kaynağı vermiştir.
Ayrıca mantıklı şekilde yazılan deyimler vardır. Önceki derslerde Reşimot İtlabşut ve Reşimot Aviyuttan bahsettik ve bazı insanlar bunu Kli ile ilgili, ışık ve Yaratan'ın yüceliğiyle ilgili konuşmalarımızdan daha iyi algıladı. Bazı mantıklı yazılar daha iyi algılanmakta, benim gördüğüm kadarıyla Reşimot de İtlabşut ve Reşimot de Aviyut, Gimel, Dalet, bir taraftan ışık ve öteki taraftan da Kli. İnsan algılamaya başlar.
Bu şu demektir; bazen deyimleri kullanmak faydalıdır, mantıklı bir şekilde yazılıp kişiyi uyarır. İki taraftan da ilham alırız - hem kalpten hem zihinden. Zihin bizi uyandırabilir, yazıları öyle bir düzenleyebiliriz ki kalbin algılaması daha kolay olur, kişi aklıyla anlar ve ilham alır çünkü kalp ve akıl bu iki sistem beraber çalışır.
Dolayısıyla hangi deyimleri seçeceğimizi tam söyleyemiyorum benim kendim için seçtiğim deyimler var ve yıllar boyunca çalışmalarımdan bu deyimlere bağlandım, belki de bunun nedeni kendi Rav'ımla nasıl konuştuğum ve bunları O'nun vasıtasıyla nasıl hissettiğimdir. Bu izlenimi sizlere transfer edemem çünkü tümüyle farklı ve kişide farklı, sizin ihtiyacınız olduğu şekilde farklı olacaktır.
Kişinin araması gereklidir. Bulduğunuz şey vasıtasıyla sonuca gelmezsiniz ama sonuç, bulmak isteğinizin büyüklüğüne bağlı.
"Emek harcadım ve buldum".
Problemimiz bu. Bu işleme makalenin açısından kendimizi ilişkilendirmememiz lazım - buldum demek yeterli değil! En önemli şey çaba sarf etmek.
Soru: Bazı yazı parçalarını bize gönderiyorlar ve beraber okuyoruz. Bunları beraber okumak yalnız okumaktan daha mı iyidir?
Bence gün içerisinde bir araya gelip beraber bir şey okumalısınız. Ancak herkes bu beraberliğe gelmeden önce kendisini hazırlamalı, tıpkı derse hazırladığı gibi. Kendisine tüm Kli’den bir izlenim alacağını söylemeli ve Kli'deki herkes de bir izlenim almayı arzulamaktadır ve bu iki Reşimot’u uyandırmalı.
Bu sizin bir sonraki derse kendinizi hazırlamak için yaptığınız grup çalışmasıdır. Soru şöyledir; bunu gün ortasında mı yapmalı yoksa uyumadan önce mi? Bunu gün içerisindeyken işimde saklanıp gizlenecek yapacak olursam, konsantre olmadan yapacak olursam hiç bir işe yaramaz.
Sadece beş dakikalığına yapın yeter, daha fazlasına ihtiyacınız yok. Ancak bu beş dakika içerisinde çok özel bir halde olmalısınız. Başlamadan bir kaç dakika önce çok özel bir beş dakika geçireceğinizi kendinizi düşüncelerinizde hazırlamalısınız.
Bunu gün içerisinde ya da akşam uyumadan önce yapmak gerçekten gereklidir. Çünkü başka bir grup çalışması yok. Ders esnasındayken kimse konuşmuyor, herkes sessizce oturmakta ve sadece kalplerinden doğan ışığı çekmekle meşgul. Dersle ilgili koşulları daha sonra konuşacağız şimdi ise derse hazırlığı konuşuyoruz.
Dolayısıyla gün içerisinde telefonla ya da internette buluşmadan önce kişisel bir hazırlık gerekmektedir. Bu hazırlık kişinin içerisinde gerçekten bütünleşmek için bir fırsat olduğunu ve herkesten bu ihtiyacı alabileceğini, kim olduğunu ve Yaratanın kim olduğunu anlayabileceği ve bu fırsatı da doğru kullanabileceği bir koşul. Eğer bunu yapmaya başlarsanız bende her gün katılmaya razıyım.
Ve geriye kalan her şey kişinin ne kadar boş vakti olduğuna bağlı - buraya geliyorsunuz ve biraz çalışıyorsunuz ve akşamları da biraz dağıtımla ilgili projelerde yer alıyorsunuz.
Belki ileride bir yerimiz olursa akşamları beraber yemek yiyebiliriz uyumadan önce. Bize çok yardımcı olur hem de çok! Eğer yemekten sonra herkes eve gidip uyursa o zaman uyumadan önce kitap açmanıza bile gerek kalmaz. Yemekten hemen sonra uyursanız bu izlenim sizin için çalışmaya başlar.
Soru: Daha önce gün içerisinde beraber makale okuduğumuz sisteme tekrar geri dönmemizi tavsiye ediyor musunuz?
Şu anda makale okuyor musunuz okumuyor musunuz bilmiyorum. Gün içerisinde telefonla birbirinize bağlandığınızı biliyorum.
Öğrenci: Sabah dersinden bir bölüm dinliyoruz ondan sonrada ilham almak için bazı şeyler yapıyoruz ve dünya Kli’sinden bazı haberleri okuyoruz...
Neyi dinlediğiniz ve nelerden bahsettiğiniz önemli değil. Önemli olan kendinizi nasıl hazırladığınız. Rabaş Kabalistlerle ilgili şöyle derdi - Aralarındaki sohbet tümüyle alakasız olabilir tıpkı senin dediğin gibi dünya Kli’si ile ilgili haberler mesela, derslerle ilgili şeyler, bazı konularla ilgili konular - ne olduğu önemli değil.
En önemli şey kişinin içinde ne olduğu, kalplerinizin konuşup konuşmadığı, ihtiyacı hazırlayıp hazırlamadığımız, eksikliğimiz. Eğer esas bunu yapamıyorsanız nasıl yapacağınızı açıkça konuşmalısınız.
Soru: Hazırlıktan zevk almamız bir problem midir?
Kişinin dersten hoşlanması ya da derse hazırlıktan, ortak yediğimiz yemeklerden ve grup içerisindeki aktivitelerden haz duyması yasak değil. Tam tersine! İnsan bu tür aktivitelerden haz duymaya çalışmalıdır.
Soru: Eğer insanın elinde Materyali çalışma fırsatı var ise yapabileceği en iyi şey nedir: dersi tekrar dinlemek mi yoksa başka bir şey yapmak mı?
Kulaklarınızdan materyal geçmesinin çok büyük fayda sağlayacağını sanmıyorum.
Eğer sabahtan akşama kadar kaydedilmiş dersleri dinlerseniz içinizden bir sürü bilgi geçer ama bu bilgiler sizi etkilemez, sizi etkilemesi gerektiği şekilde bu bilgiyi içinizde işleyemezsiniz. Bunu yapmanız mümkün değil.
Materyal bir hayat içerisinde olmamızın özel bir nedeni var – evlilik, aile, çocuklar, işimiz, alış veriş, patronumuz, banka vs. - yani çevremizde bizi saran dünyadaki her şey.
Etrafımızdaki tüm bu her şeyin içerisinde manevi ihtiyacımızı eksiklik hissimizi taşımamız lazım. Sanki gün içerisinde eksiklik hissini nereye gidersem gideyim ne yaparsam yapayım içimde taşıyormuş gibi.
Maneviyata olan ihtiyacı seni hayatta etkileyen her şeye rağmen kendi içinde taşırsın, bu şeylerin yarattığı engellere rağmen. Bu şekilde ilerleyerek ve engelleri bu ihtiyaçla aşarak kendini güçlendirir ve Kli’ni yaratırsın.
Eğer kendini terkedilmiş bir yerde, hiçbir problemin olmadığı bir yerde saklarsan kendini maneviyata hazırlayamazsın. Bu tür şeyleri doğu felsefelerini izleyenler yapar.
Soru: Arzumuzu büyüten herhangi bir metot iyi midir?
İnsanın arzusunu geliştirmenin tek yolu kitaplar ve gruptur. Biz buna “çevre” ; manevi gücü kişisel potansiyelimden daha büyük olan ve bir Kli’si olan çevre diyoruz. Benden daha yüce ne olabilir? Eğer izlenimlerim maneviyata olan arzumu arttırıyorsa bunu ancak manevi kitaplar ve manevi bir grupla yapabilirim! Başka nerede manevi potansiyele sahip olan ve beni etkileyen bir şey bulabilirim ki? Siz bana söyleyin grup ve kitaplardan başka nerede bulabiliriz?
Hocamızda…
Evet, bir de hocamızda.
Soru: Ayrıca Yaratan’a karşı bir sorumluluğumuz var bize ihtiyacı var?
Sen Yaratanı merak etme o gayet iyi…
Soru: Bu arzu nasıl ifade edilmelidir? İki açıdan bahsettik: ışığa olan inancımdan ve kişisel durumumdan. İkisini nasıl dengeleyebilirim? Bu ikisinin arasında ne olmalı?
Yaratanın yüceliğini anlamaya başladıkça ve bu şifaya daha çok ihtiyacın olduğunu hissetmeye başlayınca bu iki açı giderek birbirinden daha farklı görünür; birisi ışık tarafından diğeri de Kli tarafından. Bu potansiyel fark Kli’nin büyüklüğüdür. Zira ilk Reşimo Keter’dendir ve ikincisi de Malkut’tan.
Soru: Yaptığımız tüm işlerde mesela çeviri yaptığımızda, dağıtım yaptığımızda bu arzuyu nasıl geliştirebiliriz?
Direkt olarak dağıtımla ilgili yapılan işler vardır. Kişi arzusunu hazırlarken bunları daha iyi kullanabilir. Eğer grup için bir şey hazırlıyorsam yani tüm grubun ihtiyacı olan bir şey ve yaptığım işe bunu dostlarım için yaptığım düşüncesini biraz olsun eklersem, grubun büyümesi için, o zaman elbette bundan daha büyük arzu edinebilirim ve ıslah olmak için daha güçlü bir talepte bulunabilirim. Bununla zincirleme bir reaksiyon başlatırım. Sonuç olarak Yaratanın yüceliğine olan talep, kötülüğün fark edilmesi ve ıslah eden ışığın o Reşimo’dan gelmesi.
Bu yüzden kişinin grup içerisinde tam olarak ne yaptığı önemli değildir. Derse hazırlanırken kişi bu sıralamayı yaptığı şeye entegre edebilir ve son nokta olan derse getirip başarı elde edebilir.
Soru: Aravutu bunun içine nasıl sokabiliriz?
Aravut’tan bahsettiğimiz zaman hep beraber aynı gelişim sürecinden geçmekten bahsediyoruz ve hepimiz birbirimize tabiyiz. Eğer hep beraber Kli’mizin iyiliği ile ilgilenmiyorsak -Yaratanın yüceliğinden gelen genel Reşimo ve kötülüğün fark edilmesinden gelen genel Reşimo- o zaman hiçbirimiz kişisel arzularımızı buradan alamayız ve bu Kli vasıtasıyla ıslah eden ışığı talep edemeyiz.
Neden aynı Kli vasıtasıyla? Bundan daha önce bahsetmiştik. Bu hastalığın yani zararlı olan ve ölümcül olan egomuzun şifasının grup vasıtasıyla oluşacak bir duadan geçtiğini daha önce konuşmuştuk. Ne arıyorum? "ıslah eden ışık". Dolayısıyla grubun genel Reşimo’sunu ve gücünü kullanmak durumundayım. Yaratanın izlenimlerini ve kötülüğü kolektif olarak terk etmeyi. Sanki kişi tek bir çanağın içerisinden haykırıyormuş gibi. Eğer kişi oradan haykırmıyorsa ışığı çekemez. Bu demektir ki onun kişisel bencil bir beklentisi vardır, sadece kendisi için! Kişi eğer ihsan etmeyi talep ediyorsa o zaman haykırışı grubun içinden gelmelidir.
Şimdi burada bir soru ortaya çıkar “ne demek ihsan etme gücünü haykırarak istemek?”. Kişi “Lo Lişma” (Yaratan adına değil) seviyesindedir. Ancak Lo Lişma seviyesindeyken bile kişi “tek beden tek kalp” koşulu içinde olmadan yukarıdan kendisine hiçbir yardım ve kurtuluş gelmeyeceğini açıkça görebilir. Kişi bunun için bir istek göstermelidir. Elbette ki “Tek beden tek kalp” ıslah olunmuş koşul daha sonra gelecek, son safha olan sonsuz ve ortak sevgi; herkesin bir başkası adına üzüntü duyduğu ve bir başkası adına ödüllendirildiği.
Ancak şu aşamada bunun için bir istek olması gerekir, grubun genel olarak hazırlanması. Öncelikli koşul budur ve oluşumun sonunda tam haliyle uygulanacaktır. Zira “taş kalp” ancak o zaman ıslah olacak.
alıntı
Kendimiz nasıl gün içerisinde sabah dersine hazırlayalım ki ders tam anlamıyla etkili olsun. İşe sondan başlayalım: Derse tıbbi bir meseleymiş gibi gelmeliyiz ve bu olmadan sanki ölecekmiş gibi - tıpkı böbrek hastalığı olan bir kişi gibi; bilincini kaybetmeye başlayan ve ensülin ihtiyacı olan bir şeker hastası gibi; oksijen eksikliği çeken bir insan gibi... Kısaca, bedeninin var olabilmesi için bir ihtiyaç düşün! Zoraki bir ihtiyaç.
Derse gelmeden önce iç hissim bu olmalı. Bu histen sonra nasıl ve ne zaman çalıştığım önemli değil. Dersi duymaya bile bilirim dinlemiyor olabilirim - çünkü kafamda sürekli bir tek soru var: Dersten bir fayda alıyor muyum, ihtiyaç duyduğum şeyi doyurabiliyor muyum ve bunun vasıtasıyla iyileşiyor muyum? Dersin etkisi bu şekilde en hat safhaya ulaşır!
Bu arzuyla sadece en direkt olarak çalışabilirim çünkü arzularımızı değiştiremeyiz - insan kendi kalbinin sahibi değildir. Baal HaSulam'ın şöyle yazdığı gibi, Özgür seçimimizin farkına sadece çevremiz vasıtasıyla varabiliriz. Çevremiz, kitaplar ve gruptur ve sadece onların yardımıyla kalbimin bir şeye ihtiyacı olduğuna inandırabilirim, kitapların ve grubun beni yönlendirdiği şeye.
Şöyle ki sabah üç saatlik dersin dışındaki yirmi bir saat boyunca ölümcül bir hastalığımın olduğuna dair endişem olmalı. Bir başka deyişle, işe sondan başlıyorum: Eğer ders esnasında içimde bu denli bir talep olmazsa o zaman buna maneviyatı çalışmak denir. Bu yüzden hocalarımız şöyle der: "Kötü eğilimi yarattım ve ilaç olarak da maneviyatı verdim, buradaki ışık iyileştirir". Bu yüzden tüm çabamız sabah dersine gelişimizde ki ihtiyacın odaklanmasındadır. Bunun dışında hiç bir şey bana bağlı değil! Sadece bu ihtiyacı hazırlamak.
Kişi son çaresi olan hasta bir insanın kararlığı ile gelmelidir ve mutlak bir güvenle burada olmalıdır. Sanki ona hayatının sayılı günleri olduğu söylenmiş ve bugün birden radyoda hastalığına bir çare bulunduğu haberini almış gibi. Hayal edebiliyor musunuz? Elimizdeki koşullarla kendimizi bu şekilde ilişkilendirmeyiz. Bunun dışında hiç bir şeyin önemi yok! Hiç bir şey!
Rabaş şöyle derdi: "İlacımı almadan önce o ilaca duyduğum ihtiyacı alabileceğim bir eczane yok mu?" Eczanede size ihtiyacınız satılmaz, sadece ilacınız. Evet, elimizde bizi ıslah eden ışığın kaynağı var, sadece arzumuz kadar üzerimizde işler. Sadece kitabı açıp önünde oturamam! Elbette ıslah edilmedim; Hala doğduğum zaman ki gibi kötü eğilimli vahşi bir katır gibiyim. Kötü eğilimli vahşi bir katır olduğumun önce farkına varmalıyım! Eğer bunun farkına varmazsam, hastalığımın ne olduğunu tayin etmezsem o zaman ilacın ne olduğunu da tayin edemem. Teşhis ettiğim hastalığın ilacı uygun olmalı, yani maneviyat.
Bu yüzden tüm çalışmamız ıslaha olan ihtiyacımızı hazırlamak. Şöyle diyebiliriz: ışık mükemmeldir ve sonsuz bir istirahattadır. Arzu değişme isteğiyle ışığın etkisini üzerine çeker. Bu kadar.
Peki geriye kalan 21 saat boyunca ne yapmalıyız? İşimiz bu. Bir talimat listesi yok, herhangi bir tüzük de yok ve fikirlerimizin olduğu bir listede. Ancak Kabalistlerin verdiği genel ipuçları var ve kişi bunlara bakmalı. Arayış ihtiyacı inşa eder, arzuyu da! Bu yüzden şöyle denir: "Kişi elinden geleni ardına koymamalıdır". Kişi tüm çabasını bu ihtiyacı ortaya çıkarmak için harcamadığı sürece ışık tam etkiyle üzerinde işlemez ve kişiyi manevi bariyerden geçiremez.
Bu ihtiyaç, bu kli dersten önce hazırlanışı iki parçadan ibarettir: Reşimo de İtlabşut Reşimo de Aviut. Bu bizlere iki fenomende belirtilir: Birincisi, içinde alev gibi yanan bir arzu olmalı - kişinin açıklayamayacağı bir arzu ! Bu Reşimo klidendir. İkincisi, Işık'dan kaynaklanan Reşimo: Yaratan'ın beni ıslah etmek istediğinden kesinlikle eminim ve ıslah eden ışığın kaynağı tam önümde, sadece bunu istemem lazım. Burada bahsedilen Yaratan'ın yüceliğinin farkına varılmasıdır, güvenebileceğimiz bu kurtarıcı gücün, - tek bir koşulla: Bu benim Klim, benim ihtiyacım ortaya çıkartılacak. Genel olarak buna Reşimot de İtlabşut ve de Aviut denir. İtlabşut ve Aviut'a benzer olarak derse bu arzuyla gelinir.
Şöyle ki, kitaplarımı çalışmadığım zaman birbirine iki zıt güçle çalışmaktayım: Birincisi Yaratan’ın yüceliği yani amacın yüceliği, ıslah eden ışığın tesiri. Maneviyat gözlerimde tüm açılımlarıyla çok yüce olmalı, ancak sadece soyut anlamda değil, daha ziyade bana yönlenmiş olarak – benim için bir şifa olduğuna emin olmalıyım. Ve öteki taraftan kendi halime bakmalıyım: ne kadar ölümcül bir hastalığım olduğunu ve egom yüzünden ne kadar acı çektiğimi vs.
Bu tür şeyleri kendi kendimize söyleyip esinlenemeyiz. Ya kitaplardan esinlenebiliriz, ya da en güçlü şey olan, gruptan. Hem kitaplar hem de grup aslında tek araçlardır, kişi kendi arzusuna sadece bu araçlarla etki edebilir ve maneviyatın ıslah eden ışığını çağırabilir. Başka bir deyişle, kişi sadece bunlarla gelişimini hızlandırabilir. İnsanın sahip olduğu tek seçim budur.
Bu yüzden insan günlük bir program dâhilinde çalışmalıdır: Biraz dinlemeli, biraz okumalı ve biraz dostlarıyla zaman geçirmeli. Günde üç saatlik çalışma sürecinin dışında kişi kendisini kişisel hazırlık sistemi dâhilinde bulundurmalı. Burada sadece boş zamanımızdan bahsetmiyoruz! Sadece çalışılan zamanlarda bir arada olamazsınız. Kendinizi derse hazırladığınızdan emin olmalısınız. Bu yüzden hep bir araya gelmelisiniz, beraber yemek yemelisiniz, komünikasyon kurmalısın, beraber bir şeyler yap... Ne olduğu önemli değil - herkes ortak kliye kendi katkısını koymalı, yani gruba: kendi görüşüyle en etkili olan şey neyse.
Bu şekilde bir yol bulacağız - bulamazsak bile fark etmez. Bizim için en önemli olan bir şeyde meşgul olmuş olacağız: Yaratan'a olan ihtiyacın aranmasında. Ve sonuç... Bu arzuyu birden ne zaman edineceğimizi bilemeyiz: Bu arzuyu tümüyle farklı bir yerde ve zamanda edinebiliriz. Işık Kelimi etkiler ve sarsar. Bizimde bu arada şunları yapmamız lazım...
Başka bir deyişle, hayatımızda düzen olamaz çalışmamız bu şekilde - ek arzular aramak; sorumluluğumuz bu şekilde. Geriye kalan her şey zaten hazır bir vaziyette beklemekte ! Ancak elimizde bir kap olmadan kralın hazinelerine girmenize izin verilmez. Ancak sonra hazineye defalarca girebilirsiniz. Ama elinizde bir kli tutmak zorundasınız. Ne kli'si kendi kabınız bu sizin ruhunuzun karşılık gelen ilk manevi seviyesinin miktarıdır.
Bunun üzerine gün içerisinde hangi davranışlarımın en etkili olduğunu tayin etmeliyiz ki derse uyanık bir şekilde gelelim, sabırsızlıkla tedavi ve ıslah beklercesine.
En önemli şey de uyumadan önce kişinin kendisini hazırlamasıdır. Yarım saat ya da on beş dakika, ne kadar olduğu önemli değil en az beş dakika! Yatağa girmeden önce ve uyumadan önce... Sizlere ne kadar çalışmanız gerektiğini söyleyemem: Bazen iki cümle ya da iki kelime bile yeterli olabilir - ve kişi bunlarla uykuya dalar ve tüm geceyi geçirerek bunlarla uyanır (yani saat iki - iki otuza kadar) dersten önce. Bazen kişi yirmi dakika kadar okur bazen ise biraz müzik dinler. Ne olduğu önemli değil!
Kişi uyumadan önce uyandığı zaman içinde de uyanacak bir şeyler bulmalıdır. TES'dan biliyoruz ki uyku öncesi çalışmanın ne kadar önemli olduğunu zira bu olmadan kişi uyanamaz ve gece bekçilerinden geçemez. Bu olmadan kişi gecenin karanlığından geçecek güce sahip değildir. Uyandıktan sonra bu uyanışını devam ettirmeye hazırdır...
Soru: Hangi metinler daha faydalıdır?
Uygun bazı yazılar seçin ve bunlara uyanış adlı yazılar diye ad verin ve her defasında farklı bir paragraf kullanın. Bazı yazılar vardır ki kişiyi heyecanlandırır, Baal HaSulam bunlar içine çok büyük bir güç, izlenim ve ilham kaynağı vermiştir.
Ayrıca mantıklı şekilde yazılan deyimler vardır. Önceki derslerde Reşimot İtlabşut ve Reşimot Aviyuttan bahsettik ve bazı insanlar bunu Kli ile ilgili, ışık ve Yaratan'ın yüceliğiyle ilgili konuşmalarımızdan daha iyi algıladı. Bazı mantıklı yazılar daha iyi algılanmakta, benim gördüğüm kadarıyla Reşimot de İtlabşut ve Reşimot de Aviyut, Gimel, Dalet, bir taraftan ışık ve öteki taraftan da Kli. İnsan algılamaya başlar.
Bu şu demektir; bazen deyimleri kullanmak faydalıdır, mantıklı bir şekilde yazılıp kişiyi uyarır. İki taraftan da ilham alırız - hem kalpten hem zihinden. Zihin bizi uyandırabilir, yazıları öyle bir düzenleyebiliriz ki kalbin algılaması daha kolay olur, kişi aklıyla anlar ve ilham alır çünkü kalp ve akıl bu iki sistem beraber çalışır.
Dolayısıyla hangi deyimleri seçeceğimizi tam söyleyemiyorum benim kendim için seçtiğim deyimler var ve yıllar boyunca çalışmalarımdan bu deyimlere bağlandım, belki de bunun nedeni kendi Rav'ımla nasıl konuştuğum ve bunları O'nun vasıtasıyla nasıl hissettiğimdir. Bu izlenimi sizlere transfer edemem çünkü tümüyle farklı ve kişide farklı, sizin ihtiyacınız olduğu şekilde farklı olacaktır.
Kişinin araması gereklidir. Bulduğunuz şey vasıtasıyla sonuca gelmezsiniz ama sonuç, bulmak isteğinizin büyüklüğüne bağlı.
"Emek harcadım ve buldum".
Problemimiz bu. Bu işleme makalenin açısından kendimizi ilişkilendirmememiz lazım - buldum demek yeterli değil! En önemli şey çaba sarf etmek.
Soru: Bazı yazı parçalarını bize gönderiyorlar ve beraber okuyoruz. Bunları beraber okumak yalnız okumaktan daha mı iyidir?
Bence gün içerisinde bir araya gelip beraber bir şey okumalısınız. Ancak herkes bu beraberliğe gelmeden önce kendisini hazırlamalı, tıpkı derse hazırladığı gibi. Kendisine tüm Kli’den bir izlenim alacağını söylemeli ve Kli'deki herkes de bir izlenim almayı arzulamaktadır ve bu iki Reşimot’u uyandırmalı.
Bu sizin bir sonraki derse kendinizi hazırlamak için yaptığınız grup çalışmasıdır. Soru şöyledir; bunu gün ortasında mı yapmalı yoksa uyumadan önce mi? Bunu gün içerisindeyken işimde saklanıp gizlenecek yapacak olursam, konsantre olmadan yapacak olursam hiç bir işe yaramaz.
Sadece beş dakikalığına yapın yeter, daha fazlasına ihtiyacınız yok. Ancak bu beş dakika içerisinde çok özel bir halde olmalısınız. Başlamadan bir kaç dakika önce çok özel bir beş dakika geçireceğinizi kendinizi düşüncelerinizde hazırlamalısınız.
Bunu gün içerisinde ya da akşam uyumadan önce yapmak gerçekten gereklidir. Çünkü başka bir grup çalışması yok. Ders esnasındayken kimse konuşmuyor, herkes sessizce oturmakta ve sadece kalplerinden doğan ışığı çekmekle meşgul. Dersle ilgili koşulları daha sonra konuşacağız şimdi ise derse hazırlığı konuşuyoruz.
Dolayısıyla gün içerisinde telefonla ya da internette buluşmadan önce kişisel bir hazırlık gerekmektedir. Bu hazırlık kişinin içerisinde gerçekten bütünleşmek için bir fırsat olduğunu ve herkesten bu ihtiyacı alabileceğini, kim olduğunu ve Yaratanın kim olduğunu anlayabileceği ve bu fırsatı da doğru kullanabileceği bir koşul. Eğer bunu yapmaya başlarsanız bende her gün katılmaya razıyım.
Ve geriye kalan her şey kişinin ne kadar boş vakti olduğuna bağlı - buraya geliyorsunuz ve biraz çalışıyorsunuz ve akşamları da biraz dağıtımla ilgili projelerde yer alıyorsunuz.
Belki ileride bir yerimiz olursa akşamları beraber yemek yiyebiliriz uyumadan önce. Bize çok yardımcı olur hem de çok! Eğer yemekten sonra herkes eve gidip uyursa o zaman uyumadan önce kitap açmanıza bile gerek kalmaz. Yemekten hemen sonra uyursanız bu izlenim sizin için çalışmaya başlar.
Soru: Daha önce gün içerisinde beraber makale okuduğumuz sisteme tekrar geri dönmemizi tavsiye ediyor musunuz?
Şu anda makale okuyor musunuz okumuyor musunuz bilmiyorum. Gün içerisinde telefonla birbirinize bağlandığınızı biliyorum.
Öğrenci: Sabah dersinden bir bölüm dinliyoruz ondan sonrada ilham almak için bazı şeyler yapıyoruz ve dünya Kli’sinden bazı haberleri okuyoruz...
Neyi dinlediğiniz ve nelerden bahsettiğiniz önemli değil. Önemli olan kendinizi nasıl hazırladığınız. Rabaş Kabalistlerle ilgili şöyle derdi - Aralarındaki sohbet tümüyle alakasız olabilir tıpkı senin dediğin gibi dünya Kli’si ile ilgili haberler mesela, derslerle ilgili şeyler, bazı konularla ilgili konular - ne olduğu önemli değil.
En önemli şey kişinin içinde ne olduğu, kalplerinizin konuşup konuşmadığı, ihtiyacı hazırlayıp hazırlamadığımız, eksikliğimiz. Eğer esas bunu yapamıyorsanız nasıl yapacağınızı açıkça konuşmalısınız.
Soru: Hazırlıktan zevk almamız bir problem midir?
Kişinin dersten hoşlanması ya da derse hazırlıktan, ortak yediğimiz yemeklerden ve grup içerisindeki aktivitelerden haz duyması yasak değil. Tam tersine! İnsan bu tür aktivitelerden haz duymaya çalışmalıdır.
Soru: Eğer insanın elinde Materyali çalışma fırsatı var ise yapabileceği en iyi şey nedir: dersi tekrar dinlemek mi yoksa başka bir şey yapmak mı?
Kulaklarınızdan materyal geçmesinin çok büyük fayda sağlayacağını sanmıyorum.
Eğer sabahtan akşama kadar kaydedilmiş dersleri dinlerseniz içinizden bir sürü bilgi geçer ama bu bilgiler sizi etkilemez, sizi etkilemesi gerektiği şekilde bu bilgiyi içinizde işleyemezsiniz. Bunu yapmanız mümkün değil.
Materyal bir hayat içerisinde olmamızın özel bir nedeni var – evlilik, aile, çocuklar, işimiz, alış veriş, patronumuz, banka vs. - yani çevremizde bizi saran dünyadaki her şey.
Etrafımızdaki tüm bu her şeyin içerisinde manevi ihtiyacımızı eksiklik hissimizi taşımamız lazım. Sanki gün içerisinde eksiklik hissini nereye gidersem gideyim ne yaparsam yapayım içimde taşıyormuş gibi.
Maneviyata olan ihtiyacı seni hayatta etkileyen her şeye rağmen kendi içinde taşırsın, bu şeylerin yarattığı engellere rağmen. Bu şekilde ilerleyerek ve engelleri bu ihtiyaçla aşarak kendini güçlendirir ve Kli’ni yaratırsın.
Eğer kendini terkedilmiş bir yerde, hiçbir problemin olmadığı bir yerde saklarsan kendini maneviyata hazırlayamazsın. Bu tür şeyleri doğu felsefelerini izleyenler yapar.
Soru: Arzumuzu büyüten herhangi bir metot iyi midir?
İnsanın arzusunu geliştirmenin tek yolu kitaplar ve gruptur. Biz buna “çevre” ; manevi gücü kişisel potansiyelimden daha büyük olan ve bir Kli’si olan çevre diyoruz. Benden daha yüce ne olabilir? Eğer izlenimlerim maneviyata olan arzumu arttırıyorsa bunu ancak manevi kitaplar ve manevi bir grupla yapabilirim! Başka nerede manevi potansiyele sahip olan ve beni etkileyen bir şey bulabilirim ki? Siz bana söyleyin grup ve kitaplardan başka nerede bulabiliriz?
Hocamızda…
Evet, bir de hocamızda.
Soru: Ayrıca Yaratan’a karşı bir sorumluluğumuz var bize ihtiyacı var?
Sen Yaratanı merak etme o gayet iyi…
Soru: Bu arzu nasıl ifade edilmelidir? İki açıdan bahsettik: ışığa olan inancımdan ve kişisel durumumdan. İkisini nasıl dengeleyebilirim? Bu ikisinin arasında ne olmalı?
Yaratanın yüceliğini anlamaya başladıkça ve bu şifaya daha çok ihtiyacın olduğunu hissetmeye başlayınca bu iki açı giderek birbirinden daha farklı görünür; birisi ışık tarafından diğeri de Kli tarafından. Bu potansiyel fark Kli’nin büyüklüğüdür. Zira ilk Reşimo Keter’dendir ve ikincisi de Malkut’tan.
Soru: Yaptığımız tüm işlerde mesela çeviri yaptığımızda, dağıtım yaptığımızda bu arzuyu nasıl geliştirebiliriz?
Direkt olarak dağıtımla ilgili yapılan işler vardır. Kişi arzusunu hazırlarken bunları daha iyi kullanabilir. Eğer grup için bir şey hazırlıyorsam yani tüm grubun ihtiyacı olan bir şey ve yaptığım işe bunu dostlarım için yaptığım düşüncesini biraz olsun eklersem, grubun büyümesi için, o zaman elbette bundan daha büyük arzu edinebilirim ve ıslah olmak için daha güçlü bir talepte bulunabilirim. Bununla zincirleme bir reaksiyon başlatırım. Sonuç olarak Yaratanın yüceliğine olan talep, kötülüğün fark edilmesi ve ıslah eden ışığın o Reşimo’dan gelmesi.
Bu yüzden kişinin grup içerisinde tam olarak ne yaptığı önemli değildir. Derse hazırlanırken kişi bu sıralamayı yaptığı şeye entegre edebilir ve son nokta olan derse getirip başarı elde edebilir.
Soru: Aravutu bunun içine nasıl sokabiliriz?
Aravut’tan bahsettiğimiz zaman hep beraber aynı gelişim sürecinden geçmekten bahsediyoruz ve hepimiz birbirimize tabiyiz. Eğer hep beraber Kli’mizin iyiliği ile ilgilenmiyorsak -Yaratanın yüceliğinden gelen genel Reşimo ve kötülüğün fark edilmesinden gelen genel Reşimo- o zaman hiçbirimiz kişisel arzularımızı buradan alamayız ve bu Kli vasıtasıyla ıslah eden ışığı talep edemeyiz.
Neden aynı Kli vasıtasıyla? Bundan daha önce bahsetmiştik. Bu hastalığın yani zararlı olan ve ölümcül olan egomuzun şifasının grup vasıtasıyla oluşacak bir duadan geçtiğini daha önce konuşmuştuk. Ne arıyorum? "ıslah eden ışık". Dolayısıyla grubun genel Reşimo’sunu ve gücünü kullanmak durumundayım. Yaratanın izlenimlerini ve kötülüğü kolektif olarak terk etmeyi. Sanki kişi tek bir çanağın içerisinden haykırıyormuş gibi. Eğer kişi oradan haykırmıyorsa ışığı çekemez. Bu demektir ki onun kişisel bencil bir beklentisi vardır, sadece kendisi için! Kişi eğer ihsan etmeyi talep ediyorsa o zaman haykırışı grubun içinden gelmelidir.
Şimdi burada bir soru ortaya çıkar “ne demek ihsan etme gücünü haykırarak istemek?”. Kişi “Lo Lişma” (Yaratan adına değil) seviyesindedir. Ancak Lo Lişma seviyesindeyken bile kişi “tek beden tek kalp” koşulu içinde olmadan yukarıdan kendisine hiçbir yardım ve kurtuluş gelmeyeceğini açıkça görebilir. Kişi bunun için bir istek göstermelidir. Elbette ki “Tek beden tek kalp” ıslah olunmuş koşul daha sonra gelecek, son safha olan sonsuz ve ortak sevgi; herkesin bir başkası adına üzüntü duyduğu ve bir başkası adına ödüllendirildiği.
Ancak şu aşamada bunun için bir istek olması gerekir, grubun genel olarak hazırlanması. Öncelikli koşul budur ve oluşumun sonunda tam haliyle uygulanacaktır. Zira “taş kalp” ancak o zaman ıslah olacak.
alıntı