Demir Salıncak, İnsan ve Güneş Bahsi

wrzmc

Banlı Kullanıcı
Katılım
3 Ara 2022
Mesajlar
106
Tepkime puanı
124
Şu, hızla dönen göğe iyice bak. Dert de ondan gelir, derman da! Zaman onu yıpratamaz; ne zahmetten üzülür, ne rahatlıktan ferahlar. Ne böyle dönmekte geri kalır, ne de bizim gibi sonunda yok olur.
Artıklığı da, eksikliği de ondan bil!
İyi olsun, kötü olsun, onca gizli hiç bir şey yoktur.


Zamanın yankıları bunlar, tüm bu şatafat. Uzun zamandır aradığım o kesif, küflü hisse yaklaştığımı seziyorum, Firdevsî, ve aynı anda tetiklediği tüm arkeler sağlıyor bu tedirginliği. Bana, bu nedir? diye soracak olsan, kum tepeciklerine bakan izbe bir kentin tek kahvehanesinde afyon katılmış nargile dumanlarını söylerim. Şuurun tayyi mekan eylediği o ketum anda kulağına gelen bir atmaca çığlığına kaldırırken kafanı, sözgelimi örtülmüş peçesiyle salınan güzelin halhallarına bakıyor bulman kendini.

Hangisinin gerçek olduğunu söyleyecek olan sensin.
Düşlemin iki yakasının ne tarafında olduğunu unutuyor ve yine durgunlaşmış o noktaya dalıyorum.

Sabah parlak başını, bir altın kalkan gibi, doğudan yükseltir.
O doğunca, yeryüzü ışıktan bir gömlek giyer de bu karanlık dünya aydınlanıverir.
o doğudan başgösterdi mi, karanlık gece kaybolup gider.


Sonra simâk sanıyorum böyle doğdu, Elburz, eteklerini ilk kez silkelediğinde cemâdata duyulan ilk hayranlık da böyle oldu.

Efrâsiyab şimdi nerede?

Nerede dolaşırsan dolaş karşına hep çıkan, hastalık mı yoksa nefes almak kadar doğal bir yönelim mi anlamadığın bu türeyişler bütünü, az evvel anlattıklarımdan da eskiye, karanlıktan da önceye dayanır.

Şimdi, Selm’de savaşmak sevdasındadır; çünkü Dej Hoht Kenk’ten, yanına bir yardımcı geldi. Bunun kuvvetli ve savaşmaktan yılmayan bir savaş devi olduğunu söylüyorlar.

Ey, bilgelik arzusu, farkında bile olmadan tüm hayatını tüketen şimdinin yolcusu; Minuçihrin, oğlu gibi sana öğüt vermedi. Dediler ki: ” Öteki aleme gitmen zamanı geldi. Tanrı’nın yanında iyi bir yer sahibi olacağını ummaktayız.”
Zaten senden sonra Nevzer’i de yanına çağırtarak, ona bir çok öğütler verdi.

Halhalın sahibi Mihrab’ın kızıdır diye söylenir.

Hüma can yakar, ferverdin bu, yine o ilk gün mü?
Fağfur ölmemişti ayın göz aldığı gün, Hoten âhuları eşkânın kaftanından akardı hala kan yerine.
Şimdi Denber’den duyulur senin aldığın koku.

Şu meydanda hem darağacı, hem de padişahlığın tahtını kurulmuş olarak görürüz. Yeryüzü, ancak kılıcın vereceği hükme boyun eğer.
Ey, pazuları kılıca ve oka alışık olan kahraman!
Sen, çok yaşa!


Hatırlıyorum, bir temren, iki temren…

Bu rengin sesini tattın evvelce, işte yine o, rüzgarı peşine takarak süzülen atmaca, otuz kuşun aslında otuzuncusu;
“Tüm bu fütuhat noksan mıdır?”
diye soruyor sana.
 
Üst