Çalışmanı Aceleyle Yap

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
143
ÇALIŞMANI ACELEYLE YAP SEVDİĞİM, NE DEMEKTİR? - ŞAMATİ 10

Aklınızda bulunsun, kişi her şeyi Yaratan adına yapma yolunda ilerlerken, kişi yükseliş ve düşüş hisleri içerisine girer. Bazen, kişi öyle bir düşüşe geçer ki kişi manevi yoldan ve ıslah olmaktan kaçma düşünceleri içerisinde olur, şöyle ki kişiye öyle düşünceler gelir ki, Keduşa (Kutsallık) içerisinde olmak için bir arzusu olmaz.

Böyle bir koşuldayken kişi durumun tersine olduğuna inanmalı, yani aslında kendisinden kaçan şey Keduşa’dır. İnsan Keduşa’ya kusur bulmak istediği zaman aslında kendisinden önce uzaklaşıp kaçan Keduşa’dır. Eğer kişi buna inanır ve kaçarken bu koşulu aşarsa, o zaman Brah (Kaçış) Berah (Kutsanan) olur, şöyle yazdığı gibi, “Yaratan ve doğası kutsal olandır ve ellerinin çabasını kabul et.”

Acele Et Sevdiğim

Acele et sevdiğim. Yaratan’ın nasıl kaçtığını anlatmak sanki zor gibidir. Bunun kişinin düşündüğü gibi olmadığını anlamamız lazım, kişinin Maneviyattan ve ıslahtan kaçması, şöyle ki kişinin Keduşa’nın sınırlarında olma arzusu yoktur, o zaman Keduşa kişiden kaçandır.

Bu koşul böyledir zira kişi Keduşa’yı küçük gördüğü zaman, Keduşa ilerler ve kişiden kaçar ki insanın her şeyi küçültmesine fırsat vermesin. Dolayısıyla, kişi kaçış koşulunu aşabilirse ve hareketi ıslah ederse, Brah o zaman Berah olur. Şöyle ki “Yaratan kişiyi kutsar ve ellerinin emeğini kabul eder.”

Manevi Çalışmada, Alışkanlık Kişinin İkinci Doğası Olur, Ne Demektir?

Kişi kendisini bir şeye alıştırmaya başlayınca, o şey kişinin ikinci doğası olur. Dolayısıyla, kişinin realitesi olarak hissedemeyeceği hiç bir şey yoktur. Başka bir deyişle, kişinin yaptığıyla ilgili bir hissi olmamasına rağmen, kendisini alıştırarak hissetmeye başlar.

Bilmeliyiz ki Yaratan ve yaratılanlar arasında hisler açısından fark vardır. Çünkü orada yaratılanlar hisseden ve hissedilendirler, edinen ve edinilen. Demektir ki, belli bir realiteyle bağı olan hisseden birisi var.

Ancak, hisseden dışında bir realitede sadece Yaratan’ın Kendisi vardır. Bunun nedeni O’nda “Hiç bir düşünce ve algı olmadığındandır,” ancak insanın, tüm varlığını sadece duyularıyla mümkündür. Hatta realitenin geçerliliği bile, realiteyi hisseden tarafından değerlendirilir.

Başka bir deyişle, kişinin tattığı şey kişinin gerçek olarak kabul ettiğidir. Eğer kişi realiteyi acı hissederse, yani kendisini kötü hissediyor ve bu kötü histen dolayı acı çektiğini hissediyor ise, bu kişiye manevi çalışmasında günahkâr denir. Çünkü Yaratan’ı kınıyor denir, zira Yaratan iyilikseverdir ve dünyaya sadece sonsuz şekilde ihsan eder. Ancak, kişinin o hissiyatı açısından, kişi Yaratan’dan bunun tersini aldığını görür, yani içinde bulunduğu durum kötüdür.


Dolayısıyla hocalarımızın yazdıklarını anlamalıyız: “Dünya sadece ya tümüyle günahkâr ya da tümüyle haktan yana olanlar için yaratılmıştır.” Bu şu demektir: Ya hayatında ve manen çalışmasında iyi bir tat alır ve Yaratan’ı haklı görür ve Allah’ın dünyaya sadece iyilik verdiğini görür veya dünyada acı bir tat alıyorsa o zaman günahkârdır. Bunun nedeni Yaratan’ı kınadığı içindir.

Görüyoruz ki her şey aslında kişinin hisleriyle tayin edilmektedir. Ancak, Yaratan açısından bunların hepsi önemsizdir, Bütünleşme Şiir’in de şöyle yazdığı gibi: “O olduğu gibi sende olacaksın, eksiklik ve fazlalık içerisinde olmayacaksın.” Dolayısıyla tüm dünyalar ve tüm değişimler sadece kişinin edinmesine göre alanlara yöneliktir.

alıntı
 
Üst