Buda'nın Yüreğine Girmek

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,252
Tepkime puanı
3,150
Buda bir tanrı değildi. O da sizin ve benim gibi bir insandı ve tıpkı bizim gibi acı çekti. Yüreğimizi açarak Buda’ya gidersek, bize bakacak, gözleri şefkatle dolacak ve şöyle diyecektir, “Yüreğinizde acı olduğu için yüreğime girmeniz mümkün.” Rahip sınıfından olmayan Vimalakirti şöyle diyordu, “Dünya hasta olduğu için ben de hastayım. İnsanlar ıstırap çektiği için ben de ıstırap çekmeliyim.” Buda da b ifadeyi kullanmıştı. Mutsuz olduğunuz için, yüreğinizde acı olduğu için Buda’ya gidemeyeceğinizi düşünmeyin lütfen. Zaten yüreğinizde acı olduğu için iletişim kurabilirsiniz. Sizin ve benim ıstırabım Buda’nın yüreğine girmemiz ve Buda'nın bizim yüreğimize girmesi için temel şarttır. Buda kırkbeş yıl boyunca tekrar ve tekrar şunu söyledi, “Ben sadece acıyı ve onu nasıl yok edeceğinizi öğretiyorum.” Kendi ıstırabımızı, kendi acımızı anlayıp kabul ettiğimizde Buda -yani içimizdeki Buda- buna bakar, bunu neyin ortaya çıkardığını keşfeder ve bunu huzur, sevinç ve özgürlüğe dönüştürebilecek olan bir edim tarzı salık verir. Acı Buda'nın kendisini özgürleştirmek için kullandığı vasıtadır ve aynı zamanda bizi de özgürlüğe götüren vasıtadır. Acı, ıstırap okyanusu engindir, fakat eğer etrafınıza bakarsanız karayı görebilirsiniz. İçinizdeki acı tohumu güçlü olabilir, fakat kendinizi mutlu olmaya bırakmak için hiç acının, hiç ıstırabın olmamasını beklemeyin. Bahçedeki bir ağaç hasta olunca ona bakmanız gerek. Fakat bütün sağlıklı ağaçları gözardı etmeyin. Yüreğinizde acı olduğu zaman bile yaşamın pek çok mucizesinden zevk alabilirsiniz. Güneşin o harika batışından, bir çocuğun gülümsemesinden, çiçeklerden, ağaçlardan. Acı çekmek yeterli değildir. Lütfen acınızda hapsolmayın. Eğer açlık çektiyseniz, yiyeceğin olmasının bir mucize olduğunu bilirsiniz. Eğer soğukta donduysanız sıcağın değerini bilirsiniz. Acı çektiğiniz zaman varolan cennetin tüm öğelerini takdir etmeyi bilirsiniz. Eğer sadece acının içinde kalırsanız cenneti kaçırırsınız. Acınızı görmezden gelmeyin, fakat kendi hatırınıza ve pek çok varlığın yararına yaşamın mucizelerinden zevk almayı da unutmayın. Ben gençken bir şiir yazdım. Buda’nın yüreğine derinden yaralanmış bir yürekle nüfuz ettim.

Gençliğim
olgunlaşmamış bir erik.
Dişlerin onun üstünde iz bıraktı.
Diş izleri hala titreşiyor.
Hep hatırlıyorum,
hep hatırlıyorum.
Seni sevmeyi öğrendiğimden beri,
ruhumun kapıları sonuna kadar açıldı
dört yandan esen rüzgarlara.
Gerçeklik değişim ister.
Farkındalık meyvası çoktan olgunlaşmış,
ve bu kapı bir daha asla kapanamaz.
Ateş bu yüzyılı tüketiyor,
ve dağlar ve ormanlar onun izini taşıyor.
Rüzgar kulaklarımda uğulduyor,
bütün gökyüzü kar fırtınasında şiddetle sarsılırken.
Kışın yaraları kımıltısız yatıyor,
donmuş bıçak sırtını özleyerek,
huzursuz, dönüp durarak
tüm gece keder içinde.

Ben savaş zamanında büyüdüm. Her tarafta yıkım vardı, çocuklar, yetişkinler, değerler, tüm ülke yıkım içindeydi. Genç bir insan olarak çok acı çektim. Farkındalık kapısı açıldığı zaman kapatamazsınız. Savaşın içimde açtığı yaralar hala tümüyle iyileşmedi. Bazı geceler uyanık yatar ve her şeyi hatırlayan nefesimle insanlarımı, ülkemi ve tüm gezegeni kucaklarım. Acı çekmeden büyüyemezsiniz. Acı çekmeden layık olduğunuz huzur ve neşeye kavuşamazsınız. Acınızdan kaçmayın lütfen. Onu kucaklayıp bağrınıza basın. Buda’ya gidin, onunla oturun ve ona acınızı gösterin. Size sevgi dolu bir müşfiklikle, şefkatle ve düşünceyle bakacak, size ıstırabınızı kucaklayıp derinlerine bakmanızı sağlayacak yollar gösterecektir. Anlayış ve şefkatle yüreğinizdeki ve dünyadaki yaraları iyileştirebilirsiniz. Buda acıya, ıstıraba Yüce Gerçek diyordu, çünkü acımızın bize özgürleşme yolunu gösterme kapasitesi vardır. Acınızı kucaklayın ve bırakın size huzura giden yolu göstersin.

Alıntı.
 
Üst