Boşluğa Giriş Meditasyonun Gizi

p4inkiLLer

Kayıtlı Üye
Katılım
14 May 2010
Mesajlar
190
Tepkime puanı
142
Meditatif bir zihin oluşturmanın ilk adımı her şeyi sürekli sözcüklere dönüştürdüğünüzü fark etmek ve bunu durdurmaktır. Gördüklerinizi yalnızca görün; sözcüklere dökmeyin. Var olduklarının farkında olun ama onları sözcüklere dönüştürmeyin. Bırakın şeyler ve insanlar dil olmadan var olsunlar. Bu yapması mümkün olmayan bir şey değildir, aksine doğaldır. Doğal olmayan şu andaki durumdur ama ona o kadar alışmışız ki, o kadar mekanik bir hale gelmiş ki, deneyimleri sürekli sözcüklere dönüştürdüğümüzün artık farkında değiliz.
Gün doğumu orada. Onu gördüğünüz an ile sözcüklere dönüştürdüğünüz an arasında geçen zamanın farkında bile değilsiniz. Güneşi görüyorsunuz, hissediyorsunuz ve anında onu sözselleştiriyorsunuz. Arada geçen süreç gözden kaçıyor. Güneşin doğmasının bir sözcük olmadığını anlamak gerekir. O bir olgudur, bir olandır. Zihin yaşananları otomatik olarak sözselleştirir. O zaman sözcükler sizinle yaşanılan arasına girer.

Meditasyon sözcükler olmaksızın yaşamak demektir. Bazen kendiliğinden oluşur. Aşık olduğunuzda varlığını hissettiğiniz şey lisan değildir. İki aşık birbirleri ile yakın ilişkiye girdiklerinde sessizdirler. Bu, ifade edecekleri bir şey yok anlamına gelmez. Tam aksine ifade edilecek çok fazla şey vardır. Ama sözcükler asla ortaya çıkmaz; çıkamaz. Onlar ancak aşk bittiğinde gelir.

İki aşık hiç sessiz kalamıyorsa bu aşkın öldüğü anlamına gelir. Aşkın geride bıraktığı boşluğu sözcüklerle dolduruyorlar demektir. Aşkı yaşarken sözcükler orada olamaz çünkü aşkın varlığı o derece güçlüdür, o derece içe işler ki dilin ve sözcüklerin engeli aşılır. Zaten genelde bu engeli yalnız aşk aşar.
Meditasyon aşkın en yüksek noktaya ulaşmasıdır; tek bir insana değil, tüm var olana duyulan aşkın. Bana göre meditasyon sizi çevreleyen tüm varlıklarla canlı bir ilişkidir. Her duruma aşık olabiliyorsanız, o zaman meditasyon halindesiniz.

Meditasyon tam anlamı ile yaşamaktır ama ancak sessiz olduğunuzda tam anlamıyla yaşayabilirsiniz. Sessiz olun demekle bilinçsiz olun demek istemiyorum. Sessiz ve bilinçsiz olabilirsiniz; ama bu yaşayan bir sessizlik değildir. Yine asıl noktayı kaçırdınız.

Farkındalık arttıkça zihin yavaşlar. Bu orantı hep mevcuttur. Farkındalığınız ne kadar az ise, zihniniz o kadar hızlı çalışır. Zihniniz daha çok farkında oldukça çalışması yavaşlar ve düşünceler arasındaki boşluklar büyür. İşte o zaman onları görebilirsiniz.

Sözcüklerle özdeşleşirseniz bir sözcükten ötekine atlarsınız ve boşluğu yitirirsiniz. Bir sonraki sözcük odaklanacak yeni bir şeydir. Zihin değişmesini sürdürür; odak değişir. Ama sözcüklerle özdeşleşmediğiniz zaman siz sadece bir tanık olursunuz. Uzaktan, ilgisizce sözcüklerin geçişini seyredersiniz. O zaman odak tümüyle değişir ve boşluğun farkına varırsınız. Bu sokakta insanların geçişini seyretmek gibi bir şeydir; bir insan geçti, diğeri henüz görünmedi. Bir boşluk olur; sokak boştur. İzliyorsanız, boşluğu tanırsınız.

Boşluğu tanır tanımaz da içine girersiniz; kendinizi onun içine atlamış bulursunuz. O, dipsiz bir kuyudur. Son derece huzur verici, son derece bilinçlendiricidir. Boşluğun içinde olmak meditasyondur, değişimdir. Artık dile gereksinim yoktur; dili bir kenara bırakırsınız. Bu bırakma bilinçlidir. Sessizliğin, sonsuz sessizliğin, farkındasınızdır. Onun bir parçası haline gelirsiniz, onunla bir olursunuz. Dipsiz kuyuyu "öteki" olarak değil, kendiniz olarak algılarsınız. Bilirsiniz ama şimdi siz bilgisiniz. Boşluğu izlersiniz ama artık izleyen izlenmektedir.

Sözcükler ve düşünceler söz konusu olduğunda siz yalnızca izleyicisisiniz. Onlardan ayrısınız, bir tanıksınız ve onlar, "öteki." Sözcükler olmadığında siz boşluksunuz ama yine de bunun farkındasınız. Sizinle boşluğun arasında, bilinç ile varoluş arasında artık bir engel kalmamıştır. Engel olan sözcüklerdi. Şimdi varoluş durumundasınız. Bu meditasyondur: Varoluşla bir olmak, tümüyle onun içinde ama hala bilincinde olmak. Zıtlık buradadır, paradoks budur. Hem bilinçli hem de onunla bir olduğunuz bir durum yaşadınız.

Genelde bir şeyin bilincinde olduğumuzda, o şey öteki olur. Bir şeyle özdeşleştiğimizde o şey öteki olmaz. Ama artık bilinçli değilizdir (örneğin öfkeliyken ya da seks yaparken). Ancak bilinçsizken onunla bir olabiliriz.
Seksin bu kadar çekici olmasının nedeni, bir an için bir olunabilmesidir. Ama o anda siz bilinçsizsiniz. Bilinçsizliği istersiniz çünkü bir olmayı istiyorsunuz. Ama bir olmayı istedikçe daha da bilinçli olursunuz. O zaman seksin mutluluğunu duyamazsınız çünkü o mutluluk bilinçsizlikten kaynaklanıyordu.

İnsanın bir yerlerden başlaması gerekir. Her başlangıç sahte bir başlangıçtır ama gene de başlanmalıdır. Sahte başlangıçlarla, karanlıkta, el yordamı ile kapı bulunur. Yalnız gerçek başlangıcı bulduğunda başlamayı bekleyen, hiçbir zaman başlayamaz. Doğru yöne doğru sahte bir adım bile bir adımdır, bir başlangıçtır.
Dilin, sözcüklerin aynı zamanda da boşlukların farkında olmanızı bu yüzden söylüyorum. Bilinçli bir çaba harcamadan boşlukların farkına vardığınız anlar olacaktır. Bu, ilahi olanla, varoluşla karşılaşmadır.

Bu karşılaşma olduğunda, ondan kaçmayın. Onunla olun. En başta korkutucu olabilir; bu kaçınılmaz. Bilinmeyenle yüz yüze gelinince korku ortaya çıkar çünkü bilinmeyen ölümdür. Bu nedenle boşluk karşısında ölümün size yaklaşmakta olduğunu hissedersiniz. Öyleyse ölü olun! Onun içinde olun, boşluğun içinde tamamen ölün. Yeniden canlandırılacaksınız. Sessizlik içinde ölümünüzü yaşadığınızda hayat yeniden canlanır. Ve siz ilk kez gerçekten yaşarsınız.
İşte bunun için meditasyon bana göre bir metot değil bir işlemdir; bir teknik değil, bir kavrayıştır. Öğretilemez, ancak yolu gösterilebilir. Meditasyon konusunda bilgilendirilemezsiniz çünkü hiçbir bilgi aslında bilgi değildir; dışarıdan gelen bir şeydir. Meditasyon ise içinizin derinliklerinden gelir.
Bu yüzden araştırın, arayan olun, mürit değil. O zaman bir gurunun değil, yaşamın tümünün müridi olursunuz. O zaman yalnızca sözcükler öğreniyor olmazsınız. Spiritüel öğreti sözcüklerden değil boşluklardan ve her an sizi çevreleyen sessizliklerden gelir. Kalabalık içinde, markette, pazarda bile oradadırlar. Sessizlikleri, onların içindeki ve dışındaki boşlukları arayın ve bir gün meditasyon içinde olduğunuzu göreceksiniz.

Meditasyon size gelir. Her zaman gelir; siz onu getirtemezsiniz. Ama onu aramak gerekir; çünkü yalnız arayış içindeyken ona açık ve savunmasız olursunuz. Ona ev sahipliği yaparsınız. Misafir meditasyondur. Onu davet eder ve beklersiniz. Hazır olan, arayan ve açık olan herkese gelir.


Karanlıkta el yordamı ile arayın. Başka yapacak bir şey yoktur. Karanlıkta arayış size, sizi karanlıktan kurtaracak kavrayışı getirecektir. "Gerçek, özgürlüktür." Bu özgürlüğü kavrayın. Gerçeğin yolu hep kavrayıştan geçer. Bu, karşılaştığınız ve tanıdığınız bir şey değildir; gelişerek ulaştığınız bir şeydir. Onun için kavrayışın peşinde olun çünkü ne kadar çok şeyi kavrayabilirseniz gerçeğe o kadar yaklaşırsınız. Sonunda hiç bilinmeyen, beklenmeyen, önceden kestirilemeyen bir anda kavrayış en üst noktasına vardığında, kendinizi o dipsiz kuyunun içinde bulursunuz. Artık siz yoksunuz, meditasyon var.

Meditasyon sizin daha "fazlanız" değildir, hep sizin ötenizdedir. Dipsiz kuyudayken meditasyon vardır. Orada ego yoktur, siz de yoksunuz. "Olmak" var. Tanrı'ya göre din budur; nihai varoluştur. Aslında bütün dinlerin, bütün arayışların özüdür ama bir yerlerde hazır sizi bekliyor değildir. Bu yüzden "aradığın bende var" diyen herkese karşı uyanık olun.
Karanlıklar içinde arayışınıza devam edin ve başarısızlıklardan korkmayın. Onları kabullenin ama aynı hataları tekrarlamayın. Gerçeği ararken yanlışlar yapan insan daima affedilir. Bu varoluşun derinliklerinden gelen bir vaattir.

OSHO
 

Similar Threads

Üst