aris
Kayıtlı Üye
BİRLİĞİMİZİN AMACI - 2
Bugün hep beraber bir birlik oluşturup merdivenin yolunu izleyip yukarıya doğru bir hayvan seviyesinden insan seviyesine çıkmak için birliği oluşturduk. Raşbi şöyle der; “Sizler benim koyunlarımsınız, otlayan koyunlarım. Sizler insansınız. İnsan olarak isimlendirildiniz başka bir şey olarak değil”
İnsan seviyesinde olmanın ne olduğunu anlayabilmek için şu kabalist paragrafı belirtelim, “Sonuç itibariyle her şeyi göz önünde bulundurduğumuz zaman: Yaratan’dan kork ve O’nun emirlerini tut. Zira bu insanın tümünü kapsar.” Talmud’da şöyle sorar, “Bu ne demek, insanın tümü?” Rav Elezar şöyle der; “Yaratan der ki, tüm dünya sadece bunun için yaratılmıştı (yani Yaratan korkusu için)” Eğer öyleyse, tüm dünya Yaratan’dan korku için yaratıldıysa, o zaman bu korkunun ne olduğunu anlamamız gerekir.
Kabalistlerin tüm yazdıklarından bildiğimiz gibi, dünyanın yaratılış nedeni bizler yani yaratılanların faydası içindi. Yaratan, yaratılanlara bu dünyada mutluluk vermeyi istedi. Ancak Kabalistler diyor ki, “Korku insanın tümüdür! Dünya Yaratan’dan korkmak için yaratıldı!”
Cevap: Matan Tora’nın yazdığı açıklamaya göre, Yaratılanların bu dünyada niyet edildiği gibi iyiliği ve mutluluğu edinememelerinin nedeni Yaratan ile aralarında ki koyu farktır: Yaratan verir ve insan alır.
Genel bir prensip olarak tüm dallar köklerinden özellikler barındırırlar. “Almak” Yaratan’da var olan yani kökümüzde olan bir özellik değildir (Yaratan’ın hiçbir eksikliği yoktur ve dolayısıyla alma ihtiyacı da yoktur). Bu yüzden insan alma ihtiyacı duyduğu zaman kendisini rahatsız hisseder. İnsan merhamet’ten verilen ekmeği yemeye utanır.
Bu zorluğu aşmak için, Yaratan dünyayı yarattı. İbranice’de “Dünya” kelimesi Olam demektir ve gizlenmiş anlamında olan He’elem kelimesinden gelir. İyilik ve mutluluk bu halde gizlidir. Peki neden?
Cevap şöyledir: Korkunun hatırı için. İnsan alma kapasitesini kullanmaktan korksun diye, zira bu kişisel sevginin motivasyonudur. İnsan aldığı şeyden edindiği mutluluğun, Yaratan'a da mutluluk verdiğini hissetmiyorsa, alma arzusunun kaprislerini yatıştırmalıdır. Demek istediğimiz insan, sözde Yaratan’a vermek istemelidir. Kişinin, Yaratan’a saygısı olmalı ve korkusu da, şöyle ki sadece kendisi için alma korkusu. Zira insanın sadece kendi hazzı için alması doğal olarak Onu Yaratan’dan uzaklaştırır.
Kişi Yaratan’ın tüm emirlerine kulak vermeli ve düşüncelerinin saflığına gelmesi için uygulamalı, yani bu emirleri uygulayarak Yaratan’a ihsan etme niyetine gelmeli. Kabalist Rav Hanania Akaşhia şöyle dedi, Yaratan İsrail’e (Yaratan’ın yolunu takip etmek isteyenler) erdem vermek istedi.
Bu yüzden birleşiyoruz ve birlik oluyoruz ki tüm üyelerimiz Yaratan’a vermeyi arzulayabilsin. Ancak, bunu yapabilmemiz için öncelikle, yani Yaratan’a ihsan edebilmemiz için öncelikle kendi dostunuza ihsan etmeyi öğrenmeliyiz. Buna insan sevgisi denir. Özgecillik kişinin kendisini diğerlerine karşı etkisizleştirmesini gerektirir. Bir taraftan, kişinin kendini etkisizleştirmesi gerekir. Her kişi dostunun önünde alçak gönüllülük sergilemeli. Öteki taraftan da, kişi Yaratan’ın böyle bir grup içerisinde ona fırsat verdiği için gurur duymalı: Zira bu birliğin tek bir amacı vardır, aralarında Yaratan’ın varlığını ortaya çıkarmak.
Henüz bu amaca ulaşamamamıza rağmen, ulaşmak için bir arzuya sahibiz. Bu bizim için çok önemlidir. Elbette henüz bu yolun başındayız ancak arzumuz ve ümidimiz bu yüksek amaca ulaşmaktır.
alıntı
Bugün hep beraber bir birlik oluşturup merdivenin yolunu izleyip yukarıya doğru bir hayvan seviyesinden insan seviyesine çıkmak için birliği oluşturduk. Raşbi şöyle der; “Sizler benim koyunlarımsınız, otlayan koyunlarım. Sizler insansınız. İnsan olarak isimlendirildiniz başka bir şey olarak değil”
İnsan seviyesinde olmanın ne olduğunu anlayabilmek için şu kabalist paragrafı belirtelim, “Sonuç itibariyle her şeyi göz önünde bulundurduğumuz zaman: Yaratan’dan kork ve O’nun emirlerini tut. Zira bu insanın tümünü kapsar.” Talmud’da şöyle sorar, “Bu ne demek, insanın tümü?” Rav Elezar şöyle der; “Yaratan der ki, tüm dünya sadece bunun için yaratılmıştı (yani Yaratan korkusu için)” Eğer öyleyse, tüm dünya Yaratan’dan korku için yaratıldıysa, o zaman bu korkunun ne olduğunu anlamamız gerekir.
Kabalistlerin tüm yazdıklarından bildiğimiz gibi, dünyanın yaratılış nedeni bizler yani yaratılanların faydası içindi. Yaratan, yaratılanlara bu dünyada mutluluk vermeyi istedi. Ancak Kabalistler diyor ki, “Korku insanın tümüdür! Dünya Yaratan’dan korkmak için yaratıldı!”
Cevap: Matan Tora’nın yazdığı açıklamaya göre, Yaratılanların bu dünyada niyet edildiği gibi iyiliği ve mutluluğu edinememelerinin nedeni Yaratan ile aralarında ki koyu farktır: Yaratan verir ve insan alır.
Genel bir prensip olarak tüm dallar köklerinden özellikler barındırırlar. “Almak” Yaratan’da var olan yani kökümüzde olan bir özellik değildir (Yaratan’ın hiçbir eksikliği yoktur ve dolayısıyla alma ihtiyacı da yoktur). Bu yüzden insan alma ihtiyacı duyduğu zaman kendisini rahatsız hisseder. İnsan merhamet’ten verilen ekmeği yemeye utanır.
Bu zorluğu aşmak için, Yaratan dünyayı yarattı. İbranice’de “Dünya” kelimesi Olam demektir ve gizlenmiş anlamında olan He’elem kelimesinden gelir. İyilik ve mutluluk bu halde gizlidir. Peki neden?
Cevap şöyledir: Korkunun hatırı için. İnsan alma kapasitesini kullanmaktan korksun diye, zira bu kişisel sevginin motivasyonudur. İnsan aldığı şeyden edindiği mutluluğun, Yaratan'a da mutluluk verdiğini hissetmiyorsa, alma arzusunun kaprislerini yatıştırmalıdır. Demek istediğimiz insan, sözde Yaratan’a vermek istemelidir. Kişinin, Yaratan’a saygısı olmalı ve korkusu da, şöyle ki sadece kendisi için alma korkusu. Zira insanın sadece kendi hazzı için alması doğal olarak Onu Yaratan’dan uzaklaştırır.
Kişi Yaratan’ın tüm emirlerine kulak vermeli ve düşüncelerinin saflığına gelmesi için uygulamalı, yani bu emirleri uygulayarak Yaratan’a ihsan etme niyetine gelmeli. Kabalist Rav Hanania Akaşhia şöyle dedi, Yaratan İsrail’e (Yaratan’ın yolunu takip etmek isteyenler) erdem vermek istedi.
Bu yüzden birleşiyoruz ve birlik oluyoruz ki tüm üyelerimiz Yaratan’a vermeyi arzulayabilsin. Ancak, bunu yapabilmemiz için öncelikle, yani Yaratan’a ihsan edebilmemiz için öncelikle kendi dostunuza ihsan etmeyi öğrenmeliyiz. Buna insan sevgisi denir. Özgecillik kişinin kendisini diğerlerine karşı etkisizleştirmesini gerektirir. Bir taraftan, kişinin kendini etkisizleştirmesi gerekir. Her kişi dostunun önünde alçak gönüllülük sergilemeli. Öteki taraftan da, kişi Yaratan’ın böyle bir grup içerisinde ona fırsat verdiği için gurur duymalı: Zira bu birliğin tek bir amacı vardır, aralarında Yaratan’ın varlığını ortaya çıkarmak.
Henüz bu amaca ulaşamamamıza rağmen, ulaşmak için bir arzuya sahibiz. Bu bizim için çok önemlidir. Elbette henüz bu yolun başındayız ancak arzumuz ve ümidimiz bu yüksek amaca ulaşmaktır.
alıntı