Başımıza Gelen Olayları Sebep Sonuç Yasası Açısından
Nasıl Karşılamalıyız?
Hepimiz aşağı yukarı aynı duyguları değişik şekillerde deneyimleriz. Çoğu bilgisinde ve bilincinde olmadığımız içinde kaygı, korku ve ne yapma telaşı içinde öylece çaresiz, güvensiz ve sevgisiz kalırız. Ancak olumsuz sebep ve sonuçların sürekli tekrar etmesi yaşamımızı her yönde etkilemeye başlar ki bu durumdan biran önce kurtulmak gerekir. Bazen bir yaşam boyu sürebilen böylesine bir kısır döngü tabiri caizse bir cehennem hayatı olup kurtulmanın yolu ise temel olarak bilmek, bilinçlenmektir. Onun için yaşadığımız olayların içine nüfus edebilecek bir uyanıklık, bilgi ve bilince vakıf olabilirsek çaresizliğimizin, güvensizliğimizin ve sevgisizliğimizin neden ve sebeplerine de ulaşmış oluruz.
Sebep ve sonuçları ile yaşadığımız olaylar ihtiyacımız olan, deneyimlememiz ve bilincinde olarak genlerimize kotlamamız gereken sorunlarımızdır. Bu şekilde tekâmülümüz için gerekli olan ve bilincine ulaşana kadar bazen defalarca yaşadığımız sebep ve sonuçların bize ne demek istediklerini anlayabilmek aynı zamanda onları bir daha yaşamamak demektir. Her olayın bir dili vardır. Meydana gelen olayların bize anlatmak istedikleri sebep sonuç ilişkilerinde sorunlar birçok nedende saklı olabilir. Bulunduğumuz toplum, hatta ailemizde veya ait olduğumuz akraba bütünlüğümüzde dahi bulunabilir. Onun için olaylar öylesine rastgele karşımıza çıkan olgular değildir. Ancak bizim gelişimimizle doğrudan ilişkili olan eylem ve yaptırımlardır.
Onun için en baştan derinlemesine ilahi öğreti ve tebliğlerin ışığı ve bilgisi gözetilerek istemediğimiz olayları tetikleyip sebep ve sonuçları doğuran, doğru ve yanlışlar, alışkanlıklar ve davranışlar, tutku ve zaaflar, bencillik ve nefis, garez ve kin, haset ve kıskançlık gibi hasletleri bilgi ve bilinçle kontrol altına alarak kendimizi hiçbir etki ve tesir altında olmadan tanımak birinci adımdır. İkinci adım ailemizi tanımak, üçüncü adım ise yaşadığımız toplumu tanımak, dördüncü adım ülkemizi tanımak ve nihayet dünyayı tanımaktır.
Evrensel yasalar, olması gerektiği gibi bizlerin düzen içerisinde işlemesi için konmuş olmazsa olmaz, değişmeyen yasalardır.
Ne yapmak istiyoruz, hayata nasıl bakıyoruz, ne yapmalıyız? Genelde bu soruları kendi yettiğimiz yer üzerinden cevaplarız, oysaki esas cevap değişmeyen, gerçek yasalar üzerinden işler ve karşımıza öyle çıkar. Genelde bu durum kabullenilmez ve karşılaşılan olaylar reddetmeye kadar gidip, gerçeğin bize anlatmak istediği görmezden gelinir. Bu böyle devam ettiği müddetçe de gerçek görülmeyerek kısır bir döngü yakalanır. Sebep sonuç yasası bir yerde, ne ekersen onu biçersin şeklinde karşımıza çıkar. Her bulunuşumuz, bulunduğumuz yerin sorumluluğunu taşıtır. Bulunuş hali, tutunduğumuz yerden sebepler yaratarak sonuç oluşturur ve karşımıza tutunduğumuz yerin işlediğimiz yerden şeklini çıkartır. Artık bu noktadan sonra bunu ben yapmadım diyemeyiz.
Her şeyin O’nun yasası üzerinden gerçekleştiğinin biliniyor olması, her gelenin gönülce kabulü ile olacak bir durumdur. Başımıza gelen olayları sebep sonuç yasası üzerinden karşılayışımız da böyle olmalıdır.
Hepimiz bu dünyanın bir okul olduğunu biliyoruz. Ruhsal öğreti içinde olmayanlar bile bir hayat okulundan söz eder.
Kimi olaylara kendimizin neden hazırladığını açıkça görürüz. Çoğu kere de bir olayın başımıza neden geldiğini çözemeyiz. Bize acı veren bir olayla karşılaşmak her zaman bizim yarattığımız bir nedenin sonucu değildir. Kaldı ki olaylara iyi veya kötü diye bakmak büyük bir yanlışlıktır. Hele başkalarının başına gelen olaylar için fikir yürütmek asla olmamalıdır. Bu ön yargılar bizim gerçeği görmemizi engeller. Kötü dediğimiz bir olay bizi nice hayırlara aracı kılacaktır veya iyi sandığımız bir durum bizi çeşitli yanlışlıklara sürükleyecektir, bunu bilemeyiz. Hüküm vermekte acele etmemeli, olayın bize gösterdiği gerçeği görme gayretinde olmalıyız.
Yaşadıklarımızdan rızalı olmak çok büyük bir esastır. O rızayı yaşayan gerçeği görmeye yakındır. Rızalı olmak ve teslimiyet pasif bir durum değildir. Doğru bildiğimiz şey için mücadele ettikten sonra ortaya çıkan sonucu kabullenmek, O’na isyan etmemektir. Şunu bilelim ki gerçek daima bilmediğimizdir. Bu nedenle haddimizi bilmek, bildiğimizi sandığımız şeylere karşı dikkatli olmak gerekir.
Gerçeğin bilgisi bir zincirdir. Olaylar karşısında bilebildiğimiz en iyi ve en doğru davranışı eyleme geçirdiğimizde bir üst gerçeğe ulaşırız. Olaylar bizi yükselten katalizörlerdir.
Ruhsal bilgiler bir sevgi okuludur. Bu bilgileri ne kadar içtenlikle ve kesintisiz yaşarsak olayların dilini de o kadar kolay çözeriz. Günümüzde insanlığın çektiği acıların nedeni ruhsal bilgileri dikkate almadan sürdürülen yaşamlardır.