Altıncı Duyu

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
142
ALTINCI DUYU

İnsanlığın ilerlemesi ile bilim ve felsefe de ilerliyor. Bugün tüm bilim adamları ve filozoflar insanın kendisini çevreleyen dünyayı incelemekte sınırlı kaldığında birleşiyorlar.

İnsanın dışardan geleni duyumsayan, hisseden ve anlayan bir “kara kutu” olduğu varsayılabilir. Bütün duyumsamalarımızda beş duyu ile sınırlıyız. Şimdiye değin yaptığımız ve gelecekte yapacağımız tüm araçlar da bu beş duyu sınırını aşmıyor. Yaptığımız tüm bu araçlarla sadece duyularımızın sınırlarını genişletiyoruz ancak duyularımızın eksikliklerini aşamıyoruz, zira duyularımızın eksik kaldığı noktaları öngörme yetisinden yoksunuz.

Çevremizdeki hakikati, gerçeği görmemizi sağlayacak eksikliği duyulan duyuyu nasıl isimlendirebiliriz? Eksikliğini hissetmediğimiz bir altıncı parmak gibi, eksikliğini hissetmediğimiz bir duyu. Tabidir ki, eksikliğini hissetmediğimiz bir şeyi talep de etmeyiz. Dolayısıyla, dünyamıza yaklaşımımız da, onu incelememiz de beş duyumuz ile sınırlanmıştır ve biz duyularımızın ötesini hissetmeyiz ve anlamayız. Kısaca bahsettiğimiz bu durum algılarımızı ve kavramlarımızı sınırlar.

Aynı şekilde, hayal dünyamız da beş duyumuzun eseridir ve onlardan kaynaklanır. Bu durumda biz beş duyumuzun aşina olmadığı herhangi bir şey ve canlı yaratık hayal edemeyiz.

Ben birinden başka bir gezegenden gelen bir canlı çizmesini istesem, eminim ki dünyamızın aşina elementlerini kullanacaktır. Eğer sizden hayali olarak bir şey tarif etmenizi istesem şüphesiz dünyadan bir şeylerin benzerlerini kullanacaksınız.

Bu durum sınırlarımızı gösteriyor. Küçük bir dünyada yaşıyoruz ve onun dışında bir şeyleri hissetmiyor ve dolayısıyla hayal edemiyoruz. Limitlerimiz, sınırlarımız mutlak olduklarından, hiçbir bilim veya felsefe bu dünyanın ötesindekini anlamamıza yardımcı olamaz.

Aynı uzayın başka boyutlarında başka yaratıklar, başka dünyalar olabilir. Biz onları hissedemeyiz çünkü uygun araçlardan, onları hissedecek duyulardan yoksunuz. Bizimkinden daha sınırsız bu başka dünyada bizim var oluşumuz, başımıza gelen olaylar ve ölümümüzle ilgili sebepler bulunabilir. Ve biz, bu sebeplerin farkında ve bilincinde olmadan, hakiki bilgiden ve amaçtan yoksun olarak dünyamızda yaşarız.

Dünyamızda ek duyumlarıyla etrafımızdaki, çevremizdeki daha geniş var oluşu hisseden insanlar mevcuttur. Bunlara “Kabala”cı diyoruz ve bu kişiler bizim var olan bilgimize üst bilgilerin nasıl “alınacağını” bilmektedirler.

Bu insanlar etrafımızda bizimkinin üstünde dünyaların var olduğunu söylemektedirler. Bütün bu dünyalar bir soğanın tabakaları gibidir ve dünyamızda bu dünyaların ortasındadır. Ve biz, bu dünyada var olanlar, sadece bütün var oluşların en özeli bu dünyayı hissedebilmekteyiz. Ve biz, dünyamız dediğimiz “bu dünya”da doğuyor, yaşıyor ve ölüyoruz.

Kabalacılar “bu dünya” denmesini, özellikle dünyamızın duyularımızla algılayabildiğimiz hakikatin küçük bir parçası olmasına bağlarlar. Eğer var olanlara ek fonksiyonel duyular geliştirebilse idik, bunlarla hissedeceklerimiz, “gelecek dünya” olurdu.

“Gelecek dünya”yı hissetmek ve yaşamak deneyimine erişmeye yardımcı olan yönteme Kabala diyoruz

Üst dünyaların yasalarıyla uyumlu olarak Kabalacı Y. Ashlag ve B. Ashlag tarafından üst ruhsal dünyalardaki duyumları çerçevesinde kompoze edilmiş Kabalacı melodinin basitleştirilmiş ve kısaltılmış bir midi versiyonunu dinliyorsunuz.
alıntı
 
Üst