DeaGLeX
Kayıtlı Üye
Merhabalar,
Konu ile ilgili bilen arkadaşların yorumlarını almak istedim.
Altın üçgen enerjisinde enerjiyi kullanırken İsis'i çağırmak ne kadar sağlıklıdır. Yani sonuçta bir büyücü olarak bildiğimiz kendine tanrıça diyen birinden bir müslüman olarak yardım almak, istemek doğru mudur ?
Çağıdığımız isis eğer geliyorsa yani ruhani olarak geliyorsa gerçekten yardım eder mi ? Eski Mısırda kendine tanrı diyenler Allah düşmanı insanlardı. Çok mu cahilce düşünüyorum, bilmiyorum ama ben olsam böyle bir durumda yardım etmezdim.
İslam da bildiğim bir durum var. Bu durum : "Hubb-i fillah buğd-i fillah"
Manası : Sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmek demektir. (Alıntı)
Allah dostlarını dost, düşmanlarını düşman bellemektir.
Hadis-i Şeriflerde bu durum şöyle açıklanıyor.
Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz! [Ey Oğul İlm.]
ve bir başka hadiste; İnsan Dünya'da kimi seviyorsa ahirette de onunla olacaktır.
İsis'i çağırıp yardım etmesi ona karşı olan hislerimizi yumuşatması inancımıza zarar vermez mi ?
Bir başka durumda, Hz.Musa aleyhisselam 'ın Allahü teâlâ ile konuşması:
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya sordu:
- Ya Musa, benim için ne işledin?
- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.
- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?
- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?
- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?
Musa aleyhisselam, Allahü teâlâ için yapılması gereken en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye)
Yine okuduğum bir metinde :
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye müdahene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir. (1/165)
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman zanneder, Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür. (1/163)
Bunları okumadan önce Altın üçgen enerjisine uyumlama almıştım. Şimdilerde de bu enerjiden soğudum.
Evet, İlla isisi çağırmak gerekmez ama isis bu enerjiyle bütünleşmiş bir şekilde her yerde karşımıza çıkıyor.
Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz ?
Konu ile ilgili bilen arkadaşların yorumlarını almak istedim.
Altın üçgen enerjisinde enerjiyi kullanırken İsis'i çağırmak ne kadar sağlıklıdır. Yani sonuçta bir büyücü olarak bildiğimiz kendine tanrıça diyen birinden bir müslüman olarak yardım almak, istemek doğru mudur ?
Çağıdığımız isis eğer geliyorsa yani ruhani olarak geliyorsa gerçekten yardım eder mi ? Eski Mısırda kendine tanrı diyenler Allah düşmanı insanlardı. Çok mu cahilce düşünüyorum, bilmiyorum ama ben olsam böyle bir durumda yardım etmezdim.

İslam da bildiğim bir durum var. Bu durum : "Hubb-i fillah buğd-i fillah"
Manası : Sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmek demektir. (Alıntı)
Allah dostlarını dost, düşmanlarını düşman bellemektir.
Hadis-i Şeriflerde bu durum şöyle açıklanıyor.
Cebrail aleyhisselam gibi ibadet etseniz, müminleri, Allah için sevmedikçe ve kâfirleri Allah için kötü bilmedikçe, hiçbir ibadetiniz, hayrat ve hasenatınız kabul olmaz! [Ey Oğul İlm.]
ve bir başka hadiste; İnsan Dünya'da kimi seviyorsa ahirette de onunla olacaktır.
İsis'i çağırıp yardım etmesi ona karşı olan hislerimizi yumuşatması inancımıza zarar vermez mi ?
Bir başka durumda, Hz.Musa aleyhisselam 'ın Allahü teâlâ ile konuşması:
Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya sordu:
- Ya Musa, benim için ne işledin?
- Ya Rabbi, senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim, zikrettim.
- Ya Musa, kıldığın namazlar, seni Cennete kavuşturacak yoldur, kulluk vazifendir. Oruçların, seni Cehennemden korur. Verdiğin zekâtlar, kıyamette, sana gölgelik olur. Zikirlerin de, o günün karanlığında, sana ışıktır. Bunların faydası sanadır. Benim için ne yaptın?
- Ya Rabbi, senin için ne yapmak gerekirdi?
- Sırf benim için dostlarımı sevip, düşmanlarıma düşmanlık ettin mi?
Musa aleyhisselam, Allahü teâlâ için yapılması gereken en kıymetli amelin, Hubb-i fillah ve Buğd-i fillah olduğunu anladı. (Mektubat-ı Masumiyye)
Yine okuduğum bir metinde :
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye müdahene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir. (1/165)
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman zanneder, Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür. (1/163)
Bunları okumadan önce Altın üçgen enerjisine uyumlama almıştım. Şimdilerde de bu enerjiden soğudum.

Evet, İlla isisi çağırmak gerekmez ama isis bu enerjiyle bütünleşmiş bir şekilde her yerde karşımıza çıkıyor.
Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz ?