joys
Kayıtlı Üye
Akışa bırakmayı öğrenirken yaptığımız en sağlam hatalardan birisi de -mış gibi yapmak. Hani "akışa bıraktım beenn, bıraktım kendimiiii, layyyy layyy layyyy, huuu huuuu herşey akıştaaaa, yaşasıııın" diye dans edip duruyoruz da, içimizde halen bir yerler aslında beklentide. Hani hediye bekleyip de aldırmazmış gibi yapan çocuk modelindeyiz aslen... "Ben bıraktım artık" deyip gözleri dikiyoruz ufka bir yandan "hani acep nerede kaldı" diyerekten... Bir yandan da ellerimiz koltuğun kolçaklarını sıkı sıkı tutuyor da haberinde değiliz... Peki ne yapmak lazım böyle durumlarda...
Geçen bizim siteden Narlıdere'ye inmem gerekiyordu. Bizim orasını bilenler bilir, Narlıdere'nin en tepesi. Yürüyerek aşağı inmesi 10 dakika sürüyor ölçtüm. Arabasız otobüssüz falan cidden çok zorlu bir parkur. Neyse acilen de inmem gerekiyor. Çıktım. Ne otobüs var, ne araba, ne de bir Allah'ın kulu... Tepede de güneş, çevrede cır cır çekirgeler ötüyor. Napacan yürümeye başladım. Üzerimde de siyah bir tişört var ki böyle tadından yenmez bir hal sıcakta. Demek ki bu sefer yürümemiz gerekiyormuş dedim ve aldırmadım pek de ve akışına bıraktım... Derken yokuş bitti. Yolu yarıladım bir araba durdu ve "hadi atla" dedi. Çok ama çok şaşırdım. Çünkü hani sizi tepeden inerken komşular falan alır ama 12 Eylül İlkokulunu geçtikten sonra etraf kalabalıklaşır ve kimse kimseye pek sormaz nereye diye. En azından 4 senedir oturuyorum orada ve ilk kez soruldu bu bana. Bindim ve adam beni tam da gideceğim yere bıraktı. Bir de araba klimalıydı var ya, istesen olmaz...
Sonra üzerine düşününce çok net geldi mesaj. Akışa bırakmak demek, "akışa bıraktım" demekle olmaz, öyle aslında yerinde oturup gözünü ufuklara dikmekle de olmaz. Görünür de de hiçbir şey yoksa bile yürümeye başlamakla olur. Yürürken de öyle birşeyler çıkar umuduyla değil sürekli ötelere bakarak değil, böyle hayırlısı modu açık şekilde etrafı izleye izleye, orada olmanın tadını çıkara çıkara adımları atmak gayet de güzel oluyor. Ben, beni o araba almasa bile gideceğim yere kadar da aslanlar gibi yürürdüm hani. Çıkınca da karşıma iyi oldu, zamanım kısıtlıydı biraz daha hızlı gittim...
Velhasıl kelam, akışa bırakın kendinizi de öyle yerinizde oturarak değil, harekete geçerek... İlk adımları atarak... Nehrin üzerindeki yaprak da dalından kendini atarak suya düşer, sonrasında nehir onu götürür...
Alıntı.
Geçen bizim siteden Narlıdere'ye inmem gerekiyordu. Bizim orasını bilenler bilir, Narlıdere'nin en tepesi. Yürüyerek aşağı inmesi 10 dakika sürüyor ölçtüm. Arabasız otobüssüz falan cidden çok zorlu bir parkur. Neyse acilen de inmem gerekiyor. Çıktım. Ne otobüs var, ne araba, ne de bir Allah'ın kulu... Tepede de güneş, çevrede cır cır çekirgeler ötüyor. Napacan yürümeye başladım. Üzerimde de siyah bir tişört var ki böyle tadından yenmez bir hal sıcakta. Demek ki bu sefer yürümemiz gerekiyormuş dedim ve aldırmadım pek de ve akışına bıraktım... Derken yokuş bitti. Yolu yarıladım bir araba durdu ve "hadi atla" dedi. Çok ama çok şaşırdım. Çünkü hani sizi tepeden inerken komşular falan alır ama 12 Eylül İlkokulunu geçtikten sonra etraf kalabalıklaşır ve kimse kimseye pek sormaz nereye diye. En azından 4 senedir oturuyorum orada ve ilk kez soruldu bu bana. Bindim ve adam beni tam da gideceğim yere bıraktı. Bir de araba klimalıydı var ya, istesen olmaz...
Sonra üzerine düşününce çok net geldi mesaj. Akışa bırakmak demek, "akışa bıraktım" demekle olmaz, öyle aslında yerinde oturup gözünü ufuklara dikmekle de olmaz. Görünür de de hiçbir şey yoksa bile yürümeye başlamakla olur. Yürürken de öyle birşeyler çıkar umuduyla değil sürekli ötelere bakarak değil, böyle hayırlısı modu açık şekilde etrafı izleye izleye, orada olmanın tadını çıkara çıkara adımları atmak gayet de güzel oluyor. Ben, beni o araba almasa bile gideceğim yere kadar da aslanlar gibi yürürdüm hani. Çıkınca da karşıma iyi oldu, zamanım kısıtlıydı biraz daha hızlı gittim...
Velhasıl kelam, akışa bırakın kendinizi de öyle yerinizde oturarak değil, harekete geçerek... İlk adımları atarak... Nehrin üzerindeki yaprak da dalından kendini atarak suya düşer, sonrasında nehir onu götürür...
Alıntı.