BeLLa91
Kayıtlı Üye
Affetmemek, hem daha önce seni inciten kişilerden
hem de yeni kişilerden gelebilecek olası incinmelerden koruduğu illüzyonunu yaşatır sana. Acını, öfkeni beslediğin sürece olası tehlikelere karşı zırhını kuşanmış olarak beklersin. Böylece artık kimse seni incitemez
yaralayamaz
taciz edemez, reddedemez...
Oysa;
Affetmek unutmak değildir. İnsanları affettiğimizde geçmişte yaşanan deneyimleri unutmayız. Unutmamalıyız da. Bu deneyimler, zamanında bize çok acı vermiş olsa da kazandığımız derslerdir. Bizim
yeniden kurban konumuna düşmemek ya da başkalarını kurbanımız konumuna düşürmemek için yaşanmış bir ders...
Affetmek
affettiğimiz kişilerin davranışlarını onaylamak değildir...
Affettiğimizde geçmişin bugünümüz üzerindeki yıkıcı etkisini ortadan kaldırırız. Bu, onların bir zamanlar yaptığı şeyin doğru, haklı ve onaylanabilir olduğu anlamına gelmez. Yapılanların kabul edilebilir, önemsiz
çok da kötü olmadığı anlamına gelmez.
Yapılanlar kötüydü. Acıttı. Hayatımızı etkiledi. Aslında gerçek affediş tam aksine
olanı yadsıdığımız, minimize ettiğimiz, karşımızdakini haklı çıkardığımız ya da bize zarar veren davranışı hoş gördüğümüz durumda gerçekleşemez.
Affetmek, affettiğimiz kişiden daha "büyük" olduğumuzu göstererek
onu kendimize ebediyen borçlu kılmak değildir. Yargılayıcı Tanrı konumundan
hoşgörülü Tanrı konumuna geçerek, yine de kişiyi kendisini "günahkar" olarak hissettirmek gerçek bir affediş değildir.
Affetmek fedakarlık değildir. Dişlerimizi sıkarak, bizi inciten kişiye katlanmamız, güler yüz maskesi takınmamız gerçek bir affediş değildir. Çünkü bu durumda gerçek duygularımızı yutmuş oluruz. Bu tavır hem zordur
hem de hayatımızdan haz duygusunu çalar...
Affetmemek, kızgınlık duyduğun kişileri zihninde bedava kiracı olarak oturtmak demektir. Günah değil mi
zihnini boşu boşuna işgal etmelerine izin vermeye?..
Affetmek için haklı-haksız mücadelesine girersen
haklı olmanın senin için huzurlu ve mutlu olmaktan daha önemli olduğuna dikkat et...
Haklı olmaya çalışmak, haksız olmaktan korkmaktan kaynaklanır...
Affetmek bir "Kozmik Unutma"dır..
Affetmek
ruhsal iyileşme sürecinin doğal yan ürünüdür...
Affetmek
içsel bir süreçtir...
Affetmek, kendimize duyduğumuz saygının artmasını sağlayan bir özgürleşme sürecidir...
Affetmek, geçmişten gelen olumsuz duygu yükünden özgürleşmektir..
Olayı hatırlamak ama olayın duygu deposunu boşaltmaktır...
Affetmek, bizi inciten kişilere duyduğumuz cezalandırma ihtiyacından vazgeçerek kendi tutsaklığımızdan vazgeçmektir...
Affetmek, onlara hangi cezayı verirsek verelim bize yetmeyeceğinin farkındalığıdır...
Affetmek, intikam, öfke, kızgınlık gibi duygularla ziyan ettiğimiz yaşam enerjisini, yaşam kalitemizi yükseltmek
mutlu ve doyumlu olmak için kullanmayı seçmektir...
Affetmek, yaşamın geçmişinde takılıp kalmak yerine
yaşam yolculuğunda yeni deneyimlere açık hale gelebilmektir...
Ve affetmek, başkası için değil, kendimiz için yaptığımız bir özgürleşme seçimidir. Kendi boynumuzdaki, kendi ayaklarımızdaki zincirlerden özgürleşme seçimi..
En uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuk...
Affetmek
bu yolculuğun kestirme yoludur...
Öfke, kırgınlık, kızgınlık, nefret, intikam, suçluluk duygusu bastırıldığında da, patladığında da bizi olduğumuz yere çiviler ve gelişmemizi engeller. Affetmek, çivileri söker, sadece yürüme özgürlüğünü yeniden kazanmakla kalmayız, koşma, dans etme, uçma özgürlüğünü de tadarız...
Gerek bizim hatalarımıza
gerek başkalarının bize yaptığı hatalara gübre olarak bakalım. Gübre
affetmenin toprağıyla karıştığında, aldığımız ürün bol olur...
Affetmeyi gerektiren her yara
içinde önemli bir dersi de barındırır; dersi görebilmek için yarayı yeniden deşerek yüzleşmek zorunda kalsak bile...
Affetmek
öfke ve intikama yatırım yapmaktan vazgeçmektir. Neye yatırım yaparsak o çoğalır. Affetmek
hayatımızın en özgürleştirici ve zenginleştirici yatırımıdır...
Affetmenin karşındaki kişiyi değil, seni özgür bırakacağını anla...
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zaman bulamazsın...
Ellerini yumruk haline getirenler
tokalaşamazlar...
Herkesi "gerçekten" tanırsan
herkesi affedersin...
Affetmek, içsel yolculuğun temel basamaklarından biri ve kendimizle barışık olma yolunda kocaman bir adım...
Bu adımı atmaya hazır mısın?
Gerçek Affediş; kendinin ve başkalarının hatalı davranışlarına mazeret bulan kibar, gözü yaşlı anlayış içinde tevazuuyla bir başı öne eğme değildir. Herkesin yanlış yapsa da elinden geldiğinin en iyisini yaptığını savunan yüce bir anlayış da değildir. Affettim demekle de affetmek gerçekleşmez...
Kızgınlığın, nefretin, suçlamanın ve utancın, gerçek affediş yoluyla içimizde entegre olması için, yine onlardan yararlanmamız gerekiyor...
Kızgınlığımızın, nefretimizin, suçlamamızın hedefi olan kişilerden duygusal olarak kopabilmek, onları zihnimizin bedava kiracısı olmaktan çıkarabilmek
sınırlarımızı yeniden güçlü bir şekilde inşa etmek için sağlıklı kızgınlığın enerjisine ihtiyaç duyarız...
Kendi yadsıdığımız benliğe sahip çıkmak ve bütünleşmek için nefretin gölgelerini aydınlığa çıkarmaya ihtiyaç duyarız...
Öz sorumluluğumuzu almak
yapılan hatada kendi payımızı görerek ders çıkarmak ve gelişmek için sağlıklı suçluluğun yardımına ihtiyaç duyarız...
Affetmek, gerçek gücümüzü yeniden kazanmak ve gücümüze sahip çıkmaktır..
Affetmezsek ya da sahte kabulle ve suni bir affedişle affettiğimizi sansak bile; kızgınlık patladığında
bizi saldırganlaştırır ve insanları bizden uzaklaştırır...
Nefret bizi yoğun bir yalnızlık batağına sokar. Çünkü çok güçlü enerjiye sahip olan nefret etrafına zarar verirken, kendi ruhunu da iğfal eder ve sınırlarını yok eder. Kabuslar kaçınılmaz olur..
Suçlamak gücümüzü kaybettirir...
Yalnızlık ve güçsüzlüğün diğer adı depresyondur...
Affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz...
Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir lütuf olarak düşünüyoruz
halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir..
Affetmeyi ancak affederek öğrenebiliriz...
Gerçek affediş ancak güçlü bir insandan gelir. İçsel gücümüzü yeniden kazanmanın yolu da duygularımızın gerçek işlevini ve niyetini anlamak
duygularımızın armağanlarına sahip çıkmakla mümkün. Güçlü insan
gücüyle zarar verme gücüne sahipken bunu kullanmamayı seçiyor. Gerçek güç bu. Güçlü insanın güç gösterisi yapmaya ihtiyacı yoktur. O güçsüzlerin yoludur...
Affetmek güçlüyü daha güçlü yapar
zayıfı ise güçlendirir. Affetmek cesurların işidir
korkakların değil. Affedemeyen kişinin ise başka cezaya ihtiyacı yoktur..
Çok sevdiğim bir sözü burada tekrar etmek istiyorum:
Zalimler zayıf kişilerdir.
Sevecenlik güçlülerin işidir.
Birisi sana zarar vermişse
onu affetmekte zorlanıyorsan şöyle düşün:
Ancak gerçek gücü olmayan kişiler başkalarına zarar verebilir..
Nefret dolu
kızgın, suçlayıcı kişi kendi cehennemini de yaratmıştır. Başkalarına zarar veren kişi asla güçlü olamaz. O bir zavallıdır. Ona ancak merhamet duyabilirsin. Onu zihninin gözünde küçücük, mini minnacık zavallı trajik bir figür olarak gör. Onun uğruna ziyan ettiğin enerjini kendini iyileştirmek için kullan. Bu
her zaman kolay bir yolculuk olmuyor ama ödülü büyük bir yolculuk..
Ben tecavüzcüme olan öfkemi böyle yendim.(yazar 20 yaşındayken San Francisco'da bıçaklı bir saldırganın tecavüzüne uğramış.) Yaşam enerjimi ona öfke duymaya harcayamazdım. Bu öfke beni tüketiyordu. O zavallı yaratık buna değmezdi. Bıçağın öldürücü gücüne sığınan bir zavallı. Ama ben gücümü yeniden kazanmaya
hayatımı zengin kılmaya değerdim..
Başkalarına karşı hissettiğimiz tüm duygular
kendimize hissettiğimiz duygulardır. Bizden çıkar yine bize geri döner..
Evrensel enerjinin yasası bu. Duygular enerjidir. Bu enerjileri sağlıklı bir biçimde iç gücümüze katarak entegre ettiğimizde
ruhumuz zenginleşir ve Evrenle, kendi doğamızla uyum içinde dans eder.
Duyguların iyileştirme ve onarım gücünü anladığımızda, onlara hoş geldin deriz...
İşte o zaman daha sıkça duyguların adı umut, haz, neşe, mutluluk, ait olma, çekim, şefkat, sevecenlik, güven, doyum
saygı ve özgürlük olur. İşte o zaman karanlıkla aydınlığın ancak birlikte varolabileceği gerçeğini tüm varlığımızla kabul ederiz. İşte o zaman duyguları iyi ve kötü diye etiketlemeyiz. Bir duyguyu bastırıp
bir diğerini yüceltmeyiz. Her duygunun hakkını veririz, mesajlarının armağanını kabul ederiz. Gerçek Ruhsal Zeka, gerçek ruhsal bilinç
gerçek spiritüellik budur..



Oysa;
Affetmek unutmak değildir. İnsanları affettiğimizde geçmişte yaşanan deneyimleri unutmayız. Unutmamalıyız da. Bu deneyimler, zamanında bize çok acı vermiş olsa da kazandığımız derslerdir. Bizim

Affetmek

Affettiğimizde geçmişin bugünümüz üzerindeki yıkıcı etkisini ortadan kaldırırız. Bu, onların bir zamanlar yaptığı şeyin doğru, haklı ve onaylanabilir olduğu anlamına gelmez. Yapılanların kabul edilebilir, önemsiz

Yapılanlar kötüydü. Acıttı. Hayatımızı etkiledi. Aslında gerçek affediş tam aksine

Affetmek, affettiğimiz kişiden daha "büyük" olduğumuzu göstererek


Affetmek fedakarlık değildir. Dişlerimizi sıkarak, bizi inciten kişiye katlanmamız, güler yüz maskesi takınmamız gerçek bir affediş değildir. Çünkü bu durumda gerçek duygularımızı yutmuş oluruz. Bu tavır hem zordur

Affetmemek, kızgınlık duyduğun kişileri zihninde bedava kiracı olarak oturtmak demektir. Günah değil mi

Affetmek için haklı-haksız mücadelesine girersen

Haklı olmaya çalışmak, haksız olmaktan korkmaktan kaynaklanır...
Affetmek bir "Kozmik Unutma"dır..
Affetmek

Affetmek

Affetmek, kendimize duyduğumuz saygının artmasını sağlayan bir özgürleşme sürecidir...
Affetmek, geçmişten gelen olumsuz duygu yükünden özgürleşmektir..
Olayı hatırlamak ama olayın duygu deposunu boşaltmaktır...
Affetmek, bizi inciten kişilere duyduğumuz cezalandırma ihtiyacından vazgeçerek kendi tutsaklığımızdan vazgeçmektir...
Affetmek, onlara hangi cezayı verirsek verelim bize yetmeyeceğinin farkındalığıdır...
Affetmek, intikam, öfke, kızgınlık gibi duygularla ziyan ettiğimiz yaşam enerjisini, yaşam kalitemizi yükseltmek

Affetmek, yaşamın geçmişinde takılıp kalmak yerine

Ve affetmek, başkası için değil, kendimiz için yaptığımız bir özgürleşme seçimidir. Kendi boynumuzdaki, kendi ayaklarımızdaki zincirlerden özgürleşme seçimi..
En uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuk...
Affetmek

Öfke, kırgınlık, kızgınlık, nefret, intikam, suçluluk duygusu bastırıldığında da, patladığında da bizi olduğumuz yere çiviler ve gelişmemizi engeller. Affetmek, çivileri söker, sadece yürüme özgürlüğünü yeniden kazanmakla kalmayız, koşma, dans etme, uçma özgürlüğünü de tadarız...
Gerek bizim hatalarımıza


Affetmeyi gerektiren her yara

Affetmek


Affetmenin karşındaki kişiyi değil, seni özgür bırakacağını anla...
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zaman bulamazsın...
Ellerini yumruk haline getirenler

Herkesi "gerçekten" tanırsan

Affetmek, içsel yolculuğun temel basamaklarından biri ve kendimizle barışık olma yolunda kocaman bir adım...
Bu adımı atmaya hazır mısın?
Gerçek Affediş; kendinin ve başkalarının hatalı davranışlarına mazeret bulan kibar, gözü yaşlı anlayış içinde tevazuuyla bir başı öne eğme değildir. Herkesin yanlış yapsa da elinden geldiğinin en iyisini yaptığını savunan yüce bir anlayış da değildir. Affettim demekle de affetmek gerçekleşmez...
Kızgınlığın, nefretin, suçlamanın ve utancın, gerçek affediş yoluyla içimizde entegre olması için, yine onlardan yararlanmamız gerekiyor...
Kızgınlığımızın, nefretimizin, suçlamamızın hedefi olan kişilerden duygusal olarak kopabilmek, onları zihnimizin bedava kiracısı olmaktan çıkarabilmek

Kendi yadsıdığımız benliğe sahip çıkmak ve bütünleşmek için nefretin gölgelerini aydınlığa çıkarmaya ihtiyaç duyarız...
Öz sorumluluğumuzu almak

Affetmek, gerçek gücümüzü yeniden kazanmak ve gücümüze sahip çıkmaktır..
Affetmezsek ya da sahte kabulle ve suni bir affedişle affettiğimizi sansak bile; kızgınlık patladığında

Nefret bizi yoğun bir yalnızlık batağına sokar. Çünkü çok güçlü enerjiye sahip olan nefret etrafına zarar verirken, kendi ruhunu da iğfal eder ve sınırlarını yok eder. Kabuslar kaçınılmaz olur..
Suçlamak gücümüzü kaybettirir...
Yalnızlık ve güçsüzlüğün diğer adı depresyondur...
Affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz...
Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir lütuf olarak düşünüyoruz

Affetmeyi ancak affederek öğrenebiliriz...
Gerçek affediş ancak güçlü bir insandan gelir. İçsel gücümüzü yeniden kazanmanın yolu da duygularımızın gerçek işlevini ve niyetini anlamak


Affetmek güçlüyü daha güçlü yapar


Çok sevdiğim bir sözü burada tekrar etmek istiyorum:
Zalimler zayıf kişilerdir.
Sevecenlik güçlülerin işidir.
Birisi sana zarar vermişse

Ancak gerçek gücü olmayan kişiler başkalarına zarar verebilir..
Nefret dolu


Ben tecavüzcüme olan öfkemi böyle yendim.(yazar 20 yaşındayken San Francisco'da bıçaklı bir saldırganın tecavüzüne uğramış.) Yaşam enerjimi ona öfke duymaya harcayamazdım. Bu öfke beni tüketiyordu. O zavallı yaratık buna değmezdi. Bıçağın öldürücü gücüne sığınan bir zavallı. Ama ben gücümü yeniden kazanmaya

Başkalarına karşı hissettiğimiz tüm duygular

Evrensel enerjinin yasası bu. Duygular enerjidir. Bu enerjileri sağlıklı bir biçimde iç gücümüze katarak entegre ettiğimizde

Duyguların iyileştirme ve onarım gücünü anladığımızda, onlara hoş geldin deriz...
İşte o zaman daha sıkça duyguların adı umut, haz, neşe, mutluluk, ait olma, çekim, şefkat, sevecenlik, güven, doyum


