"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Adem’den Neron’a : Spinoza’nın Etik Perspektifi

Elnora_alila

Elit Üye
Blyenbergh adlı, sıkı Hıristiyan ve gençten bir mektup arkadaşı bir ara Spinoza'yı şu sorularıyla bunaltmaya girişir: Bayım sizin felsefenizde "kötülüğün" yeri nerede? Tanrının buyruğunca yasaklanan "günah" olan ve Adem'i "düşüşüne" (cennetten kovuluşuna) götüren "kötülük" hani ?

Spinoza önce işi saflığa vurur: Kötülük yalnızca bir bedenin karakteristik birleşimini, organizmasının düzenini dağıtan veya zarar veren bir karşılaşmadan ibarettir. Tanrının gözünden bakıldığında da böyle bir şey asla kötü filan değildir.

Blyenbergh ısrar eder: Bayım, siz şeytanın ta kendisisiniz! Tanrının ahlaki yasağı ve cezası sizin felsefe sisteminizin neresinde duruyor?

Spinoza bu soruyu, biraz sabırla ve neşeli bir "Ademin düşüşü" öyküsüyle yanıtlar : Sürekli olarak Adem'e elmayı yemesini yasaklayan Tanrı örneğini önüme sürüp duruyorsun. Üstelik bunu bir ahlak yasası olarak kabul ediyorsun. Ama bu iş hiç de bildiğin gibi olmadı. Tanrı Adem'e yalnızca elmayı yerse zehirleneceğini, başka bir deyişle elmayla karşılaşmanın Adem'in bedeninin karakteristik bileşimini bozacağını anlattı. Elma senin için zehirdir. Ama Adem, Hıristiyanların inandığının aksine "ilk insan" olduğu ölçüde hiç de anlayışlı ve yetkin biri değildir. Eğer elmayı yediyse bu, Tanrının buyruğuna boyun eğmediği ve günah işlediği anlamına gelmez. Olsa olsa elmanın kendi bedeninin içsel düzenini bozacağı konusunda hiç bir gerçek bilgiye sahip olmadığı, kısacası ne kendi bedenini ne de elmayı, ayrıca kendi bedeniyle elmanın karşılaşmasıyla neler olacağını hiç mi hiç bilmediği anlamına gelir.

**

Böylece her şey, bedenin gücünün nelere muktedir olduğunun bilgisine nasıl sahip olunabileceği tartışmasına bağlanacaktır. Bir beden, sonsuz bir derecelenme üzerinde belli bir kudret derecesinden başka bir şey değildir. Ve kudreti "hukuksal olarak", yani Tanrı'nın "yasaklama" iktidarı terimleriyle ele almaya kalkışmak tam bir felaket olmuştur.

Spinoza'nın kitabının birinci bölümü bu felaketi anlatır : İnsanlar, Tanrının ve kendilerinin bilgisine asla sahip olmadıkları ölçüde onun kudretini (sonsuz bir yapıp etme kudretidir bu) kralların kudretiyle karıştırırlar. Tanrıya beşeri özellikleri mal ederek onun sonsuz sıfatlarını birer karaktere, "kişisel özelliklere" tercüme ederler.

Spinoza'nın birinci kitabının stratejisi dinler tarihine yönelik en etkili saldırıyı hazırlar. Tanrının bir olması, bağışlayıcılığı, yargılayıcılığı vesaire, bütün bunlar "sıfat" filan değil, Tanrı açısından hiçbir karşılığı olmayan beşeri atıflardır.

**

Blyenbergh ise hala ısrarcıdır : Peki annemi öldürmem ahlaki bakımdan toptan anlamsız mıdır? Kötülük nerede? İki eleştirisi vardır Spinoza'ya: Tasvir ettiğiniz doğa sürekli bir birleşme ve bozulma halinden oluşan bir kaosa benzemiyor mu? Düzen nerede?

Spinoza nazikçe cevaplar: Doğanın tümü açısından bakıldığında her şey birleşmedir ve bozulma / dağılma diye bir şey yoktur. Yalnız bizim anlayış gücümüz açısından bakıldığında bozulmadan, dağılmadan bahsedebilirsiniz.

Bu açıklama Blyenbergh'e bir soru şansı daha verecektir: Anlaşıldığı kadarıyla bütün ahlaki meseleyi belli bir kudret derecesi olan "ben"in ilişkilerine uyan, hoşuna giden ile gitmeyen arasındaki farklılık üzerine kuruyorsunuz.. Yani bir öznellik. Ve bu öznellik açısından kusur ile erdemi ayırt eden şeyin ne olduğu felsefenizde tümüyle eksik. Kusur ile erdem, sisteminizde yalnızca bir hoşlanma meselesi halinde.

Spinoza'nın Blyenbergh'e verdiği cevap, işte, bütün felsefesinin özünü dışa vurmaktadır: Tamam, der. Neron'un annesini öldürmesi bir erdemsizliktir. Ama insanlar aynı şeyi, annesini bedeninin aynı hareketiyle yani bir hançeri tutup bir bedene daldırma hareketiyle öldüren Orestes için neden söylemiyorlar? Doğa ve Tanrı açısından bakıldığında, Neron'un annesini öldürüşündeki "olumlu unsur" bunun bir suç olmadığını gösterir.

**

Spinoza bu garip metinde ne demek istemektedir? Orestes de aynı niyetle annesini öldürmüştü. Neron'un cinayetini bir suç haline getiren tek özellik, bunu yaparken dışarıya hayırsız, boyun eğmez ve hırçın bir evlat olarak görünmesidir. Spinoza bu kadar "hırçın" ve "zalim" olabilir mi? Meselenin aslı, Spinoza'nın imgeler kuramında yatmaktadır.

Buna göre, Neron'un cinayetindeki "olumlu unsur", onun bedeninin gücü dahilindedir ve tümüyle meşrudur. Doğanın bahşettiği en yüksek hakla yapılmıştır. Olumsuz tek unsur (erdemsizlik işte budur), onun, bu eylemi gerçekleştirirken ürettiği bir imgenin varoluşu ve bu imgenin annesinin ölümünün imgesi, yani "iç düzeni dağıtılan ve bozulan" bir bedenin imgesi oluşudur. Bu eylemiyle Neron, kendi açısından kötü bir imge tarafından etkilenmiştir. Karakteristik ilişkileri çözülen annesinin bedeni.

Başka bir deyişle, kendisinin "yapıp etme güçleri" azalmış, kederli bir duyguyla (nefret, öç vesaire) etkilenmiştir. Babasının katili anası Klytemnaistra'yı aynı beden hareketiyle öldüren Orestes'in durumu ise tümüyle farklıdır. Toplumsal ahlak bu işi meşru bir "öç" olarak kabul etse de Etik açısından bakıldığında olayın bütün görünüşü değişecektir.

Orestes, annesini öldürürken, kendi karakteristik ilişkilerini annesinin ölümünün imgesiyle değil, babasının yaşamının imgesiyle birleştirmektedir. Alınan bir öç yoktur. Babasıyla güçlerinin bir birleştirilmesi vardır.

Bununla, Spinoza'nın Ethica'sının ana formülüne erişiyoruz: Tutkularla gerçekleştirilebilen her şey akılla da gerçekleştirilebilir. Elbette kurulu siyasal rejimler, din ve ahlak sistemleri aklın herkes tarafından serbestçe kullanılmasına kolay kolay rıza göstermezler. Ethica'nın siyasal yönü böylece mutlak bir "eleştiri" hareketi olarak belirecektir. Hukuksal biçimlerin eleştirisi, despotizmin eleştirisi, ama en önemlisi "ideolojinin eleştirisi"

Ulus Baker_
 
Geri
Üst