berylliuum
Kayıtlı Üye
DOLUNAY’ın ana teması iletişim kurma, ikna olma ve ikna etme, gelişme ve hareket ihtiyacı.
Bu çerçevede, yayıncılık, medya, eğitim ve dini otorite gibi, sosyal bilinci etkileyen, insanları zihinsel ve manevi zeminde ikna ederek harekete geçmelerini sağlayan kurumlar önem kazanıyor.
Belirsizlik, gerginlik ya da haksızlık içeren konularda anlaşmaya varmak için yapılan karşılıklı görüşmeler, mahkemeler, inceleme kurulları, adalet veya uzlaşma getirmesi beklenen her türlü aracı kişiler ve kurumlardan beklenen sonuçlar da bu DOLUNAY ile tetikleniyor.
Hayatımızda;
Bir yolu tamamlamak ya da bir yer değişikliğine karar vermek,
Fikirler ve olasılıkların tartışmaya açıldığı ortamlara katılmak,
Yargı kurumları ve değerlendirme kurullarıyla ilgili olan ya da titiz bir incelemeyi gerektiren işlerden sonuç almak,
Yazı, yayın, duyuru gibi süreçler içeren işlerimizi bitirmek,
Düşünceleri somut sonuçlara dönüştürmek, planları harekete geçirmek,
Tanınma ve yaygınlaşma ihtiyacı, hareket ve etki alanımızı genişletme arzusu ile yapılacak girişimlerin çerçevesini ve yöntemini belirlemek,
gibi konular ön plana çıkacak.
Sosyal ve kişisel düzlemde geçerli olacak bu genel görünümün ötesinde DOLUNAY’ın niteliğini tarif etmem gerekirse;
Hiç bu kadar ISRARCI bir DOLUNAY görmedim desem yeridir
)) Ancak ”kararlı ve tutarlı” olmaktan ziyade, gergin ve huzursuz… Uygun bir yön bulmakta zorlanan bir enerjisi var.
Yani biz bu DOLUNAY da ”İllaki Bişey Yapacaz, Yapacaz da…”
Demek ki ne yapacağımıza ve karar vermek, verdiğimiz kararları hayata geçirmek, ya da bizimle ilgili alınan kararları, bize konulan sınırları algılayıp buna göre bir duruş belirlemek konularında epey bir uğraşacağız
Bu DOLUNAY sürecini öğrenerek, gelişerek ve verimli sonuçlara ulaşarak geçirmek istiyorsak, aşağıdaki konulara dikkat etmekte fayda var;
Enerjiyi, zamanı ve akla gelen her hangi bir kaynağı israf etmek dönemin ruhuna aykırı… BOŞ İŞ YAPMAYALIM!
Hiç bir şeyi ”iyi niyetle” konuşup bırakmayalım. Gereği neyse itinayla yapalım
Başkalarından gelen gaz vermelere, ısrarlara, kuru sıkı atmalara pabuç bırakmayalım, somut kanıt isteyelim. Biz de başkalarına somut göstergelerle gidelim.
Bizi boğan, işi yayan, sorumluluktan kaçan, kıvıran insanlara UYGUN ve ÖLÇÜLÜ bir şekilde sınır koyalım. Başkalarına sınır ve yön vermek kadar insanı eğiten bir şey yoktur
Bu sorumluluktan kaçmayalım.
Adım atmadan DETAYLI düşünelim. Ama ”ya tam mikemmel olmadıysa” diye, konuyu zaman aşımına da uğratmayalım
Maymun iştahlılık ya da ”Hepsilisinden Alayım” türü aşırılıklara bir dur diyelim
)))
Gereksiz eklentiler ve öncelikli olmayan işlere takılıp, amaç ve odak yitirmeyelim. Konuyu fazla dağıtıp sakızı kaybetmeyelim
Samimi gayretin her zaman bahanelerden daha yararlı olduğunu kendimize SIK SIK hatırlatalım.
Ertelemecilik, oluruna bırakmacılık, kararsızlık, adam-sendecilik devri bitmek zorunda! Açık uçları kapatalım… Havada kalan işleri makul bir zemine indirelim…
Aksamalar yüzünden doğan umutsuzluk hissine hemen DUR diyelim. İlerlemeye engel oluşturan boşluklar ya da işin ciddiyetini bozan düzensizlikleri sabırla giderelim.
Ha bu arada; olmayacak duaya da amin demeyelim! Zaten hayatımızda böyle demiş olduğumuz durumlar varsa, bu ara yol, su, elektrik faturası olarak önümüze gelecek
Düşünce, inanış ve tutumlarımızda aşırılıklar veya uygunsuzluklar varsa, bunları saptayıp çeki düzen verelim.
Tamam belkemiksiz olmayalım ama inatçılık ve sabit fikirlilik yüzünden, daha pratik veya gelişkin olasılıklara da sırt dönmeyelim. Kararlılığımızı esneklik ve açıklıkla besleyelim.
İletişimde amaca uygun ve açık yöntemler seçelim. Dolaylı, karmaşık mesajlardan uzak duralım. Evetimiz evet, hayırımız hayır olsun. Yanlış veya eksik anlamalara mahal vermeyelim.
Dolduruşa getirilme, yanlış bilgilendirilme gibi ihtimalleri mutlaka dikkate alalım. Özellikle bir konuda yargıya giderken ya da bizim hakkımızda yargıya gidilecek meselelerde, ”ayrıntıda saklanan şeytanı” atlamayalım.
Aracı, danışman, sözcü olarak kullandığımız kişilerin ya da haber kaynağı, referans noktası, uzman olarak gördüğümüz mercilerin niyetlerine ve yöntemlerine dikkat edelim. Başkalarının hatalarına veya gizli ajandalarına kurban olmayalım.
AMA EN ÖNEMLİSİ;
Cevabı, yolu, çözümü bilmediğimiz zaman, bunu kendimize itiraf etmekten korkmayalım.
Darda, zorda, karanlıkta ve belirsizlikte kalınca, alışkanlıklarımıza, kibirimize, yakındaki herhangi bir ele tutunmak ya da kaçmak yerine, MERKEZ’e danışalım. Yaratan kendi eksiğini bileni ve iman ederek yardım isteyeni sever. Merkezimize O’nu aldığımız zaman, önümüzde aydınlık yollar açılır
-alıntıdır.
Bu çerçevede, yayıncılık, medya, eğitim ve dini otorite gibi, sosyal bilinci etkileyen, insanları zihinsel ve manevi zeminde ikna ederek harekete geçmelerini sağlayan kurumlar önem kazanıyor.
Belirsizlik, gerginlik ya da haksızlık içeren konularda anlaşmaya varmak için yapılan karşılıklı görüşmeler, mahkemeler, inceleme kurulları, adalet veya uzlaşma getirmesi beklenen her türlü aracı kişiler ve kurumlardan beklenen sonuçlar da bu DOLUNAY ile tetikleniyor.
Hayatımızda;
Bir yolu tamamlamak ya da bir yer değişikliğine karar vermek,
Fikirler ve olasılıkların tartışmaya açıldığı ortamlara katılmak,
Yargı kurumları ve değerlendirme kurullarıyla ilgili olan ya da titiz bir incelemeyi gerektiren işlerden sonuç almak,
Yazı, yayın, duyuru gibi süreçler içeren işlerimizi bitirmek,
Düşünceleri somut sonuçlara dönüştürmek, planları harekete geçirmek,
Tanınma ve yaygınlaşma ihtiyacı, hareket ve etki alanımızı genişletme arzusu ile yapılacak girişimlerin çerçevesini ve yöntemini belirlemek,
gibi konular ön plana çıkacak.
Sosyal ve kişisel düzlemde geçerli olacak bu genel görünümün ötesinde DOLUNAY’ın niteliğini tarif etmem gerekirse;
Hiç bu kadar ISRARCI bir DOLUNAY görmedim desem yeridir

Yani biz bu DOLUNAY da ”İllaki Bişey Yapacaz, Yapacaz da…”
Demek ki ne yapacağımıza ve karar vermek, verdiğimiz kararları hayata geçirmek, ya da bizimle ilgili alınan kararları, bize konulan sınırları algılayıp buna göre bir duruş belirlemek konularında epey bir uğraşacağız

Bu DOLUNAY sürecini öğrenerek, gelişerek ve verimli sonuçlara ulaşarak geçirmek istiyorsak, aşağıdaki konulara dikkat etmekte fayda var;
Enerjiyi, zamanı ve akla gelen her hangi bir kaynağı israf etmek dönemin ruhuna aykırı… BOŞ İŞ YAPMAYALIM!
Hiç bir şeyi ”iyi niyetle” konuşup bırakmayalım. Gereği neyse itinayla yapalım

Başkalarından gelen gaz vermelere, ısrarlara, kuru sıkı atmalara pabuç bırakmayalım, somut kanıt isteyelim. Biz de başkalarına somut göstergelerle gidelim.
Bizi boğan, işi yayan, sorumluluktan kaçan, kıvıran insanlara UYGUN ve ÖLÇÜLÜ bir şekilde sınır koyalım. Başkalarına sınır ve yön vermek kadar insanı eğiten bir şey yoktur

Adım atmadan DETAYLI düşünelim. Ama ”ya tam mikemmel olmadıysa” diye, konuyu zaman aşımına da uğratmayalım

Maymun iştahlılık ya da ”Hepsilisinden Alayım” türü aşırılıklara bir dur diyelim

Gereksiz eklentiler ve öncelikli olmayan işlere takılıp, amaç ve odak yitirmeyelim. Konuyu fazla dağıtıp sakızı kaybetmeyelim

Samimi gayretin her zaman bahanelerden daha yararlı olduğunu kendimize SIK SIK hatırlatalım.
Ertelemecilik, oluruna bırakmacılık, kararsızlık, adam-sendecilik devri bitmek zorunda! Açık uçları kapatalım… Havada kalan işleri makul bir zemine indirelim…
Aksamalar yüzünden doğan umutsuzluk hissine hemen DUR diyelim. İlerlemeye engel oluşturan boşluklar ya da işin ciddiyetini bozan düzensizlikleri sabırla giderelim.
Ha bu arada; olmayacak duaya da amin demeyelim! Zaten hayatımızda böyle demiş olduğumuz durumlar varsa, bu ara yol, su, elektrik faturası olarak önümüze gelecek

Düşünce, inanış ve tutumlarımızda aşırılıklar veya uygunsuzluklar varsa, bunları saptayıp çeki düzen verelim.
Tamam belkemiksiz olmayalım ama inatçılık ve sabit fikirlilik yüzünden, daha pratik veya gelişkin olasılıklara da sırt dönmeyelim. Kararlılığımızı esneklik ve açıklıkla besleyelim.
İletişimde amaca uygun ve açık yöntemler seçelim. Dolaylı, karmaşık mesajlardan uzak duralım. Evetimiz evet, hayırımız hayır olsun. Yanlış veya eksik anlamalara mahal vermeyelim.
Dolduruşa getirilme, yanlış bilgilendirilme gibi ihtimalleri mutlaka dikkate alalım. Özellikle bir konuda yargıya giderken ya da bizim hakkımızda yargıya gidilecek meselelerde, ”ayrıntıda saklanan şeytanı” atlamayalım.
Aracı, danışman, sözcü olarak kullandığımız kişilerin ya da haber kaynağı, referans noktası, uzman olarak gördüğümüz mercilerin niyetlerine ve yöntemlerine dikkat edelim. Başkalarının hatalarına veya gizli ajandalarına kurban olmayalım.
AMA EN ÖNEMLİSİ;
Cevabı, yolu, çözümü bilmediğimiz zaman, bunu kendimize itiraf etmekten korkmayalım.
Darda, zorda, karanlıkta ve belirsizlikte kalınca, alışkanlıklarımıza, kibirimize, yakındaki herhangi bir ele tutunmak ya da kaçmak yerine, MERKEZ’e danışalım. Yaratan kendi eksiğini bileni ve iman ederek yardım isteyeni sever. Merkezimize O’nu aldığımız zaman, önümüzde aydınlık yollar açılır

-alıntıdır.