1890’larda Almanya’da akıl hastalıkları tedavisinde uygulanan yöntemler, o dönemin tıbbi bilgisi, toplumsal anlayış ve psikiyatrinin gelişim seviyesi ile şekillenmişti. Bu dönemde akıl sağlığına ilişkin anlayışlar büyük ölçüde biyolojik faktörlere ve fizyolojik tedavilere dayanıyordu. Ancak, tedavi yöntemleri bugünkü etik ve bilimsel standartlardan oldukça uzaktı. İşte 1890'larda Almanya’da akıl hastalarının tedavisinde kullanılan bazı ana yöntemler:
1. Kurumsallaşma (Asil Hastaneler)
19. yüzyıl sonlarında Almanya’da akıl hastalarının tedavisi büyük ölçüde kurumsallaşma yoluyla yapılıyordu. Akıl hastaneleri veya “tımarhaneler” olarak bilinen büyük yapılar, akıl hastalarının toplumdan izole edilmesi amacıyla kullanılıyordu. Bu hastanelerde hastaların durumu genellikle kapalı ve gözlem altında tutulmakla sınırlıydı. Ancak bu hastaneler, tedavi edici olmaktan ziyade kontrol edici bir role sahipti. Birçok hasta burada kötü koşullarda tutuluyordu, çünkü akıl hastalıkları genellikle iyileşemez olarak görülüyordu.
2. Fiziksel Tedavi Yöntemleri
Almanya’da 1890’larda fiziksel müdahalelere dayalı tedaviler popülerdi. Soğuk su terapisi, sıcak ve soğuk banyolar, hastaların rahatlaması ve sakinleşmesi amacıyla sıkça kullanıldı. Bu tedaviler hastanın sinirsel durumunu yatıştırmaya yönelikti. Ayrıca elektroşok tedavisi öncesinde, hastaların şok yaşamalarını sağlamak için başka elektriksel tedaviler deneniyordu. Elektroterapi, sinir sistemi üzerinde düzenleyici bir etki yaratacağı düşüncesiyle deneniyordu.
3. Hareket Sınırlama ve Zorunlu Yatış
1890’ların tedavi yöntemlerinde, fiziksel sınırlama oldukça yaygındı. Hastalar bazen bağlanarak ya da özel kıyafetler giydirilerek hareketleri kısıtlanıyordu. Bu yöntem, şiddetli krizler geçiren veya tehlikeli davranışlar sergileyen hastaların kendilerine ya da başkalarına zarar vermesini engellemek için kullanılıyordu. Ancak, bu uygulamalar modern etik standartlara göre insan hakları ihlallerine yol açabilecek nitelikteydi.
4. Farmakolojik Tedaviler
19. yüzyılın sonlarında Almanya’da akıl hastaları için kullanılan farmakolojik tedaviler sınırlıydı, çünkü modern psikiyatrik ilaçlar henüz geliştirilmemişti. Ancak, bazı sakinleştirici ve uyku getirici bitkisel ya da kimyasal maddeler kullanılıyordu. Opium ve morfin gibi maddeler ağrı ve anksiyetenin tedavisinde kullanılırken, alkol ve bazı bitkisel preparatlar hastaların rahatlatılması için tercih ediliyordu. Ancak bu ilaçlar genellikle bağımlılık yapıcı özelliklere sahipti ve uzun vadede daha fazla sorun yaratabiliyordu.
5. Moral Tedavi (Moral Treatment)
19. yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa’da "moral tedavi" adı verilen daha insancıl bir yaklaşım da gelişmeye başlamıştı. Almanya’daki bazı akıl hastaneleri bu yöntemi benimsedi. Bu yönteme göre hastalara saygılı bir şekilde davranmak, onları fiziksel olarak kötü şartlardan korumak ve zihinsel olarak aktif tutmak önemseniyordu. Moral tedavi, hastaların toplumla yeniden entegrasyonunu amaçlıyordu ve onlara daha iyi yaşam koşulları sunmayı hedefliyordu. Bu tedavi yönteminde hastalar genellikle bahçe işleri gibi hafif işlerde çalıştırılıyordu ve böylece kendilerine olan güvenleri artırılmaya çalışılıyordu.
6. Hipnoz ve Ruhsal Terapiler
Almanya’da 19. yüzyılın sonlarına doğru Sigmund Freud ve Josef Breuer’in çalışmalarına dayanan hipnoz ve erken ruhsal terapi teknikleri denenmeye başlandı. Hipnoz, özellikle histerik rahatsızlıklar ve travmatik geçmişi olan hastaların tedavisinde kullanıldı. Ancak bu uygulamalar daha sonra yerini modern psikoterapi tekniklerine bırakacaktı.
7. Cerrahi Müdahaleler
1890’larda Almanya’da cerrahi müdahaleler çok nadir olmakla birlikte, bazı akıl hastalıklarının beyinde fiziksel hasara bağlı olduğu düşüncesiyle lobotomi gibi beyin ameliyatlarına başvurulmaya başlanmıştı. Ancak bu tür cerrahi tedaviler, ilerleyen yıllarda daha fazla uygulanmış ve büyük tartışmalara yol açmıştır.

1890, Almanya’da gözetim altında tutulan bir akıl hastası.
1. Kurumsallaşma (Asil Hastaneler)
19. yüzyıl sonlarında Almanya’da akıl hastalarının tedavisi büyük ölçüde kurumsallaşma yoluyla yapılıyordu. Akıl hastaneleri veya “tımarhaneler” olarak bilinen büyük yapılar, akıl hastalarının toplumdan izole edilmesi amacıyla kullanılıyordu. Bu hastanelerde hastaların durumu genellikle kapalı ve gözlem altında tutulmakla sınırlıydı. Ancak bu hastaneler, tedavi edici olmaktan ziyade kontrol edici bir role sahipti. Birçok hasta burada kötü koşullarda tutuluyordu, çünkü akıl hastalıkları genellikle iyileşemez olarak görülüyordu.
2. Fiziksel Tedavi Yöntemleri
Almanya’da 1890’larda fiziksel müdahalelere dayalı tedaviler popülerdi. Soğuk su terapisi, sıcak ve soğuk banyolar, hastaların rahatlaması ve sakinleşmesi amacıyla sıkça kullanıldı. Bu tedaviler hastanın sinirsel durumunu yatıştırmaya yönelikti. Ayrıca elektroşok tedavisi öncesinde, hastaların şok yaşamalarını sağlamak için başka elektriksel tedaviler deneniyordu. Elektroterapi, sinir sistemi üzerinde düzenleyici bir etki yaratacağı düşüncesiyle deneniyordu.
3. Hareket Sınırlama ve Zorunlu Yatış
1890’ların tedavi yöntemlerinde, fiziksel sınırlama oldukça yaygındı. Hastalar bazen bağlanarak ya da özel kıyafetler giydirilerek hareketleri kısıtlanıyordu. Bu yöntem, şiddetli krizler geçiren veya tehlikeli davranışlar sergileyen hastaların kendilerine ya da başkalarına zarar vermesini engellemek için kullanılıyordu. Ancak, bu uygulamalar modern etik standartlara göre insan hakları ihlallerine yol açabilecek nitelikteydi.
4. Farmakolojik Tedaviler
19. yüzyılın sonlarında Almanya’da akıl hastaları için kullanılan farmakolojik tedaviler sınırlıydı, çünkü modern psikiyatrik ilaçlar henüz geliştirilmemişti. Ancak, bazı sakinleştirici ve uyku getirici bitkisel ya da kimyasal maddeler kullanılıyordu. Opium ve morfin gibi maddeler ağrı ve anksiyetenin tedavisinde kullanılırken, alkol ve bazı bitkisel preparatlar hastaların rahatlatılması için tercih ediliyordu. Ancak bu ilaçlar genellikle bağımlılık yapıcı özelliklere sahipti ve uzun vadede daha fazla sorun yaratabiliyordu.
5. Moral Tedavi (Moral Treatment)
19. yüzyılın sonlarına doğru, Avrupa’da "moral tedavi" adı verilen daha insancıl bir yaklaşım da gelişmeye başlamıştı. Almanya’daki bazı akıl hastaneleri bu yöntemi benimsedi. Bu yönteme göre hastalara saygılı bir şekilde davranmak, onları fiziksel olarak kötü şartlardan korumak ve zihinsel olarak aktif tutmak önemseniyordu. Moral tedavi, hastaların toplumla yeniden entegrasyonunu amaçlıyordu ve onlara daha iyi yaşam koşulları sunmayı hedefliyordu. Bu tedavi yönteminde hastalar genellikle bahçe işleri gibi hafif işlerde çalıştırılıyordu ve böylece kendilerine olan güvenleri artırılmaya çalışılıyordu.
6. Hipnoz ve Ruhsal Terapiler
Almanya’da 19. yüzyılın sonlarına doğru Sigmund Freud ve Josef Breuer’in çalışmalarına dayanan hipnoz ve erken ruhsal terapi teknikleri denenmeye başlandı. Hipnoz, özellikle histerik rahatsızlıklar ve travmatik geçmişi olan hastaların tedavisinde kullanıldı. Ancak bu uygulamalar daha sonra yerini modern psikoterapi tekniklerine bırakacaktı.
7. Cerrahi Müdahaleler
1890’larda Almanya’da cerrahi müdahaleler çok nadir olmakla birlikte, bazı akıl hastalıklarının beyinde fiziksel hasara bağlı olduğu düşüncesiyle lobotomi gibi beyin ameliyatlarına başvurulmaya başlanmıştı. Ancak bu tür cerrahi tedaviler, ilerleyen yıllarda daha fazla uygulanmış ve büyük tartışmalara yol açmıştır.

1890, Almanya’da gözetim altında tutulan bir akıl hastası.