Anksiyete'nin Önemi ve Bozukluğu(Kaygı ve Korku)

bauwerax

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Ocak 2009
Mesajlar
31
Tepkime puanı
10
Konum
İstanbul
İş
Hayal Taciri




Öncelikle herkese selamlar ve iyi gün geçirmeniz dileklerimle.Kendi ailemden de gördüğüm üzere Anksiyete bozukluğunu ve önemini birinci şahıs gözüyle görerek size gördüğüm tecrübelerimle birlikte psikolojik olarak nitelendirilen rahatsızlığın önemini makele şeklinde belirtmek üzereyim.

Anksiyete bir diğer adıyla; kaygıdır.Tıpkı bir insan kendi hayatında üzücü olarak nitelendirdiğimiz durumda ağlaması gibidir.Sonuçta ağlamakta, bazı duyguların tetiklenmesiyle oluşan durumdur.İnsan duyguları olarak hepsi birebir aslında aynıdır.Tek fark; çeşitli olmasıdır.Tıpkı bir renk gibi.Beyaz'ın olduğu yerde siyahın olması gibi.

Korku hepimiz için gerçektir.Tıpkı bir ölüm gibi.Hayatta tek gerçek ölümdür ve ölümün ayak sesleriyle birlikte gelen korku,kaygı gibi duygulardır.
Genç yaşlarda bir çok çevremizdeki insanlardan bir kaçı elbette yaşından itibaren verdiği cesaretle ölüm'den korkmadığını dile getirir veyahutta bir aksiyon sonucunda "...ölecek isem ve başkalarını korumak için olacaksa ölürüm." diyenlere rastlayabilirsiniz.Genellikle bu tür davranışlar popüler kültürden etkilenen insanlarımızda sıkca görülür.

Anksiyete durumunu biraz daha açalım; örnek olarak bir genç hayal edelim.Bu genç'in henüz popüler kültürün etkisinde ve yaş bakımından biraz genç.Yukarıda belirttiğim bahsi geçen konuşmayı sergileyen bir insan oldugunu varsayalım.O cümlelerden sonra o insanın hayatından 2 gün geçiyor ve o insan normal hayatını yaşar iken, aniden ciddi bir kaza geçiriyor ve ölüm'den dönüyor.Kendisi şuanda hastanede tedavi gördü ve normal hayatına devam etmeye karar aldı.Ancak size bu insanın ne tür kaza geçirdiğini söylemedim ve büyük ihtimalle şuan bazılarınız "Acaba nasıl bir kaza geçirdi?" diye gibisinden soru da sormuş olabilirsiniz ya da bilinçaltınız çoktan bu soruyu sordu. :)
o6y6OQ.png

Sanatçı: Edvard Munch , Sanat İsmi: Çığlık - 1893.(The Scream)
Şuanda okudugunuz üzere "Acaba nasıl bir kaza geçirdi?" sorusuyla sizinde en ufak derecede kaygı veyahutta merak adı altında adlandırabileceğimiz duygularınız çalışmış oldu.Aynısı örnekte verdiğim insan için de geçerlidir.Bu insan yoldan karşıya geçerken hızla sürat eden bir araç tarafından zarar gördü ve kendisi ne zaman karşıya geçmek istese ani kaygı oluşmaya başlıyor ve kişi konunun başından beri belirttiğimiz anksiyete bozukluk durumunu yaşıyor.Çünkü; bu kişi o kazadan sonra onun için bir travma oldu.Benim şahsen tecrübelerime göre; şunu belirtmek isterim ki, anksiyete asla doğuştan olmaz.Yaşadıgımız olaylar(travmalar vs.) veyahutta kendi kendimize kurdugumuz kurgulardan ötürü olan bir rahatsızlık sendromu.(Bu benim teorimdir, aksini iddia etmek isterseniz tartışmaya seviyeli bir şekilde açığım.)

"Peki efendim, bu durum'da nasıl bir önlem almalıyız yaşadıgımız anksiyete travmalarına karşın?"

Bu sorunun cevabı daima değişken olacaktır, sevgili okuyucular.İnsan psikolojisi,bilinçaltı veyahutta yapısı daima farklı oldu.Her bir insan değişik durumlarda değişik bir şekilde hareket ediyor.Tıpkı; 2+2=4.
İnsanın sorunlara karşı yaklaşımı matematik gibi şahsımca.Kimileri 2 ile 2'yi toplamak için parmaklarını kullanır..Kimileri ise aklından 2 ile 2'yi toplayarak sonuca ulaşır. :)

Bu konuyla ilgili tabikide çözüm bulamadıgınıza inanıyorsanız, gizlimabet platformunda bir çok yardımcı katagorileri mevcut veyahutta en kötü durumda oldugunuzu hala hissediyorsanız temkinli bir şekilde profesyonal yardım almanız gerekir.(Psikiyatrist veya Psikolog)

Bir konuda daha dikkatinizi çekmek isterim.Anksiyete bozukluğu bir çok psikolojik olarak nitelendirilen hastalıklarda bulunmaktadır.Kişilik bozukluğu,sinir hastalığı vb.

Sinir hastalığının en büyük destekcisi tecrübelerime göre "Anksiyete Bozukluğu" olmuştur.Neden diye soracaksanız, bir insan kapalı bir yerde kaldıgında havasızlıktan dolayı öleceğini düşününce duvara vurarak kaçmak ister ve elleriyle duvara yumruk atar.(Kırılmayacağını düşünene kadar)
O sırada attıgı yumrukları hissedemez çünkü cinnet, bir başka deyişle öfke(sinir) ile o acıyı hissetmez çünkü korku(kaygı) onun cinnetine çoktan zemin hazırlamıştır.Sadece sinir hastalığıyla nitelendirmediğimi burada belirtmek isterim.

Şu'da bir gerçektir ki, anksiyete bir çok duruma hitap ediyor.(Fobileri kastediyorum.)Sosyal fobiler vs..
Anksiyete bozukluğunun önemi aşırı derece büyüktür.Bunu başlıkta da belirttim, farkındayım.Burada tekrardan belirtmemdeki kasıt şu'dur; Anksiyete bozukluğu kendi kişiliğinizi değiştirebilecek bir güçtedir.Tıpkı şizofrenik olarak nitelendirilen sözde hastalık gibidir.
ROGO0n.png

Size şuana kadar kimsenin belirtmediği veya belirttiysede sizin duymadıgınız bir tavsiye vermek istiyorum.
Şuana kadar anksiyete bozukluğunun çeşitli seviyelerinin olduğunu farkettim.Bu seviyeleri adlandırmadım ancak seviye ne kadar yüksek olursa o kadar sıkıntılarımız büyüyebiliyor.O yüzden tavsiyem şu'dur;


Şuana kadar aldıgım bilgiler ve araştırmalarım gereğince; insanın seratonin hormonun belli derece dengede tutuldugu anda anksiyete bozukluğunun verdiği yüksek seviyeyi olabildiğince indirgeyebiliyor.Bunu bizzat tecrübe ettiğimden dolayı paylaşmak istedim.Bu konuyla ilgili bir psikiyatrist'e danıştığınızda bu bu tavsiyemi söylerseniz, ona göre size tedavi olarak daha mantıklı bir şekilde sunabilir.Ancak; doktorunuzla görüştüğünüzde seratonin hormon değerini ve düşük doz ile seratonin hormon dengenin biraz daha üstü(küsüratlı) sağlanması gerekir.Büyük bir fark oldugunu farkedebileceksiniz, eğer ki bu durumda paylaşırsanız.


Daha bir çok konuda paylaşmak istediğim durumlar mevcut ancak zamanım yetmeyebilir, bu makalemi okuduğunuz için çok teşekkür ederim, hayatınızda tekrardan iyi günler ve huzurlu yaşamanızı dilerim.



 
Üst