Eski Tanrılar aslında bedensiz varlıklarmı?

blacklist92

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Eki 2017
Mesajlar
62
Tepkime puanı
64
Merhaba arkadaşlar. Benin çok merak ettiğim birşey var. Eski sümer mısır aztek maya tibet tanrıları aslında cin padişahı olabilirmi? yani nasıl desem insanları biz sizin tanrınınız deyip kandırabilirler. İnsanlarda onların bir kaç kerametine aldanarak onları tanrı zannedebilir. Ben bu tanrı diye tapılan varlıkların çok güçlü bedensiz varlıklar olduğuna inanıyorum. Sizce?
 
Ü

Üye silindi 58480

Merhaba,

Cinlerin insanlari anlamli bir butunluk gerektiren alternatif bir din ile oyalayabilecek kadar derin akillari yoktur. Insanin kendi icincedeki kuruntu damarini tetiklerler. Kuruntular ne kadar detayli olursa cinler en zayif aninda o kuruntuya kanahat getirme enerjisi olarak sinerler

Ama soyle olabilir

Soyle olabilir :

Cinlerle isbirligi yapan Yalanci peygamberler kitleleri isletmis olabilirler.


Fakat Allah buna uzun sure musade etmez ve hak peygamber gonderir
 

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
Merhaba arkadaşlar. Benin çok merak ettiğim birşey var. Eski sümer mısır aztek maya tibet tanrıları aslında cin padişahı olabilirmi? yani nasıl desem insanları biz sizin tanrınınız deyip kandırabilirler. İnsanlarda onların bir kaç kerametine aldanarak onları tanrı zannedebilir. Ben bu tanrı diye tapılan varlıkların çok güçlü bedensiz varlıklar olduğuna inanıyorum. Sizce?

Hayr onların bedeni vardı. Cin padişahı değildir. Farklı bir grup türdür. Onlar kendilerini tanrı olarak görmüyorlardı, onlar da yaratıcıya inanıyorlardı ama insanlar onları tanrı olarak kabul ettiler.
Çok fazla inanış türü var ve bazılarındaki tanrı diye nitelendirilen kişiler, bedensiz enerjiler, ruhsal rehberler hatta aziz ve azizelerdir. Ya kendilerinden çok güçlü oldukları ve onların rahatça yapabildikleri işleri yapamadıkları için, ya saygı duydukları kişilikleri onore etmek için tanrı ilan etmişler ya da korktukları soyut kavramlar karşısında bu sıfatla nitelendirmişlerdir. Tek tanrılı eski inançlarda bile asıl inandıkları tanrıyı baş tanrı sayıp diğer tanrıları da onun altında ama kendilerinden çok yukarıda bir statüde belirleyip bu tip saygı veya korku duydukları kişi ya da doğanın ruhları diye niteledikleri göremedikleri ama gücünü hissettikleri kavramları somutlaştırmışlardır.
 

X6K3

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Kas 2016
Mesajlar
119
Tepkime puanı
55
Bunlar Plaides celselerinde geçen bedenli gezegen dışılar mıydı? Değilse neydi?
 

Lords Of The Shadows

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ocak 2016
Mesajlar
604
Tepkime puanı
1,091
İş
Teacher
Merhaba,
Öncelikle bu sorunuzu bir tarihçi olarak beğendiğimi söylemeliyim. Sormuş olduğunuz bu soruya şu şekilde cevap verebilirim. Sümerler M.Ö 4000 li yıllarda Mezopotamya topraklarında yaşamış olan güçlü ve derin bir medeniyettir. Aztekler (Diğer adıyla lemuryalı maldekliler) M.Ö 2600 lerde Amerika kıtası olarak bilinen "Yeni Dünya" kıtasında yaşamışlardır. (Amerika kıtasının Aztekler zamanında ki adı Gök Adaydı.) Mısırlılar ise M.Ö 6000 lerde Nil Nehri kıyısında Menes (Kurtarıcı) tarafından örgütlenmiştir. Maya uygarlığının kurucusu belli değildir ancak kehanetler dayanan bir kuruluşunun olduğu tahmin edilmektedir. (Belinoğullarının yani Atlantislilerin devamı olarak görülürler. Birden ortadan kaybolmaları ise Atlantis kıtasının bir gecede yok oluşuna itafendir.)

Bu uygarlıkların kuruluş tarihlerini ve örgütlenme coğrafyalarını vermem de ki amaç; her uygarlığın bir inanış biçiminin coğrafi bölgesine bağlı olarak şekillendiğini göstermektir. Sümerler zamanında ki tüm krallar, tanrı tarafından gönderildiğini iddia eden rahiplerdi aslında. Ancak rahiplikten çok yönetme duygusu ağır basanlara "kral" adı verildi. Cin padişahı (Atornum) 7 boyutta yaşar ve insanoğlu ile hiçbir şekilde kendisi iletişim kurmaz. 5 kavim göçünde (Cinler arasında ki göçtür) bir çoğu İbraniliği ve Yahuduliği bırakarak Müslüman oldu. Bu göç M.Ö 10000 lerde yaşandı. Yani insanlığın Paleolitik devrine denk gelir bu zaman. O zaman ki şartlarda Cinler sadece büyünün ve enerjinin kaynağına hizmet ederlerdi. (Büyücüler ya da İTİRAFÇILAR) İlk düzen büyücüleri kalmadığından şu an da bir çoğu başı boş gezebiliyor. Cin olarak adlandırılan bu varlıklarla ilgili bilinen bir çok yanlış vardır aslında. Hepsini düzeltmek gerekir bu sorunuza tam olarak cevap verebilmek için.

Bilginize Saygılarımla
 
Ü

Üye silindi 57044

o tür varlıklar aslında doğanın güçlerine karşılık geliyorlar.. eski insanlar doğadaki karmaşayı gördüler ve aynı zamanda düzenide gördüler.. mesela yağmur damlaları onlar için tufan olmadı.. ateşin kıvılcımları hiç bir zaman büyüyüp onları yakmadı.. mesela güneş ışığı insanları yakıp kavurmadı ve insanlar bunları gördü.. bunları kontrol eden çeşitli güçler ve tanrılar var dediler.. su için ayrı, ateş için ayrı, toprak ve hava için ayrı tanrılar yarattılar o yüzden.. her türlü maddeyi ve formu kontrol eden çeşitli tanrılar ve güçler var.. onları öfkelendirmemeliyiz dediler.. onları yatıştırmalıyız ve huylarına gitmeliyiz dediler.. onlar için kurbanlar ve adaklar adadılar.. eski insanlar sözde tanrılar için hep sunak sundular,, kurban sundular, kan akıttılar.. tek amaçları vardı oda tanrıları memnun ve mutlu etmek.. böylece onların gazaplarından korunabilirlerdi..

günümüzde anlıyoruz ki tüm bu kuvvetleri tek bir güç idare etmektedir.. suya ve ateşe hükmeden bir güç.. aynı güç.. yaradan, elohim, töz, üst güç, force, allah, tanrı, tengri, şiva, brahma vs ne derseniz deyin.. bizim maddi dünyamızda olan biten herşeyin arkasında sadece bu güç var..

bu güç ilkel zamanlardaki gibi kurban ve kan istemiyor.. ibadet ve kullukta istemiyor.. bu gücün istediği tek birşey var oda maddesel alemde en üst seviyede yarattığı insan ile bir bağ istiyor.. bir dostluk istiyor.. insanın kalbi ve zihni onunla bir olsun istiyor.. onun yaptıklarını anlasın istiyor.. mesela afrikada açlık var.. ortadoğuda savaş ve kan var.. 20.yüzyıl, 2 tane dünya savaşı gördü.. ondan önceki yüzyıllardada insanlar hep savaştılar.. hep kan, ayrışma, bölünme ve savaş vardı.. asla ama asla birlik ve kardeşlik yoktu.. buna rağmen nasıl onunla bağ kuracağız veyahut kurmak isteyebiliriz diye sorabilirsiniz.. onun bütün bu zalimliklere izin verdiğini ve hala vermeye devam ettiğini görüp yaradanla bağ kurmanın anlamsız olduğunu, hatta sadistce olduğunu söyleyebilirsiniz.. madem bütün bu zalimliklere yaradan onay verdi öyleyse ben onunla bağ kurarsam onun günahına ortak olurum o yüzden almayayım bile diyebilirsiniz..

fakat ben size söylerim ki yaradan iyidir ve iyilik yapandır.. o bütün yaptıklarını büyük bir erdemlilik ve bilgelik ile yapıyor.. 13 yaşındaki bir erkek çocuğu o yaşlarda babasının hükümlerine kızıyor.. onu tenkit ediyor ve eleştiriyor.. fakat 33 yaşına gelip evlenince, aile kurunca ve onunda çocukları olunca anlıyor ki, ve diyorki; babam haklıymış...

bizde öyle olacağız.. en geç 221 yıl sonra yaradanı anlayacağız.. egoizmi bırakacak ve özgecil bir doğa edineceğiz.. 221 yıl sonra altın çağ gelecek kısacası.. çünkü yaradılışın amacı bu...
 

Lords Of The Shadows

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ocak 2016
Mesajlar
604
Tepkime puanı
1,091
İş
Teacher
o tür varlıklar aslında doğanın güçlerine karşılık geliyorlar.. eski insanlar doğadaki karmaşayı gördüler ve aynı zamanda düzenide gördüler.. mesela yağmur damlaları onlar için tufan olmadı.. ateşin kıvılcımları hiç bir zaman büyüyüp onları yakmadı.. mesela güneş ışığı insanları yakıp kavurmadı ve insanlar bunları gördü.. bunları kontrol eden çeşitli güçler ve tanrılar var dediler.. su için ayrı, ateş için ayrı, toprak ve hava için ayrı tanrılar yarattılar o yüzden.. her türlü maddeyi ve formu kontrol eden çeşitli tanrılar ve güçler var.. onları öfkelendirmemeliyiz dediler.. onları yatıştırmalıyız ve huylarına gitmeliyiz dediler.. onlar için kurbanlar ve adaklar adadılar.. eski insanlar sözde tanrılar için hep sunak sundular,, kurban sundular, kan akıttılar.. tek amaçları vardı oda tanrıları memnun ve mutlu etmek.. böylece onların gazaplarından korunabilirlerdi..

günümüzde anlıyoruz ki tüm bu kuvvetleri tek bir güç idare etmektedir.. suya ve ateşe hükmeden bir güç.. aynı güç.. yaradan, elohim, töz, üst güç, force, allah, tanrı, tengri, şiva, brahma vs ne derseniz deyin.. bizim maddi dünyamızda olan biten herşeyin arkasında sadece bu güç var..

bu güç ilkel zamanlardaki gibi kurban ve kan istemiyor.. ibadet ve kullukta istemiyor.. bu gücün istediği tek birşey var oda maddesel alemde en üst seviyede yarattığı insan ile bir bağ istiyor.. bir dostluk istiyor.. insanın kalbi ve zihni onunla bir olsun istiyor.. onun yaptıklarını anlasın istiyor.. mesela afrikada açlık var.. ortadoğuda savaş ve kan var.. 20.yüzyıl, 2 tane dünya savaşı gördü.. ondan önceki yüzyıllardada insanlar hep savaştılar.. hep kan, ayrışma, bölünme ve savaş vardı.. asla ama asla birlik ve kardeşlik yoktu.. buna rağmen nasıl onunla bağ kuracağız veyahut kurmak isteyebiliriz diye sorabilirsiniz.. onun bütün bu zalimliklere izin verdiğini ve hala vermeye devam ettiğini görüp yaradanla bağ kurmanın anlamsız olduğunu, hatta sadistce olduğunu söyleyebilirsiniz.. madem bütün bu zalimliklere yaradan onay verdi öyleyse ben onunla bağ kurarsam onun günahına ortak olurum o yüzden almayayım bile diyebilirsiniz..

fakat ben size söylerim ki yaradan iyidir ve iyilik yapandır.. o bütün yaptıklarını büyük bir erdemlilik ve bilgelik ile yapıyor.. 13 yaşındaki bir erkek çocuğu o yaşlarda babasının hükümlerine kızıyor.. onu tenkit ediyor ve eleştiriyor.. fakat 33 yaşına gelip evlenince, aile kurunca ve onunda çocukları olunca anlıyor ki, ve diyorki; babam haklıymış...

bizde öyle olacağız.. en geç 221 yıl sonra yaradanı anlayacağız.. egoizmi bırakacak ve özgecil bir doğa edineceğiz.. 221 yıl sonra altın çağ gelecek kısacası.. çünkü yaradılışın amacı bu...

Merhaba,
Cevabınız dikkatimi çekti. Şimdi soracağım sorunun cevabının çok yakınından geçmiş olduğunuzu görüyorum. Peki sizce, Tanrı insanı kendisini anlasın, kendisiyle bir bağ kursun diye mi yarattı?
 
Ü

Üye silindi 57044

tanrı ışıktır.. ihsan etme ve sevgi niteliğidir.. tanrı insanı, ona haz ve mutluluk vermek için yarattı.. o sebepten ötürü insanıda egoist ve nefsani bir fıtratta yaratmıştır.. yani onun vereceği hazzı, ışığı ve mutluluğu alacak egoist ve nefsani bir doğa(insan) yaratmıştır..

bütün yaratılış nefsanidir.. bütün yaratılışdaki maddenin ana formu egoisttir.. biz hep hayret ediyoruz böyle olmaması lazım diyoruz.. inciniyor ve kırılıyoruz.. fakat yaradan'ın kendisi dışındaki herşey.., madde, bitki ve hayvanda dahil bu formdadır.. nefsani, egoist ve sadece kendisi için ister.. bunun böyle olmasının nedeni; yaradanın sınırsız zengin olmasından kaynaklanıyor.. yaradan sınırsız, sonsuz bir zengindi.. birden bire onun aklında bir varlık yaratıp onu ışıkla doldurma düşüncesi yer etti... ben ezeli ve ebediyim dedi.. zenginliğim sonsuz ve sınırsız dedi ve ihsan etmeye başladı...

ihsan etmeye başladığı zamanda büyük patlama başladı.. dünyamız yaratıldı.. evrim var evrim yok değil.. insanın günümüzdeki halini alması için milyarlarca yıl gerekti.. ilk insan dediğimiz zaman, hz.adem dediğimiz zaman biz zannediyoruz ki yeryüzüne cennetten kovulmuş sakallı bir adam indi ve bütün bu karmaşa başladı zannediyoruz.. oysaki hz.adem demek yaradanı ilk hisseden, yaradan ile bağ kuran, kısacası yaradan gibi olan demektir.. zaten adem kelimesi ibranice laadom kelimesinden gelir. ladom benzeyen demektir.. yaradana benzeyen demektir.. adem demek, yaradana benzeyen, onun ne düşündüğünü ve ne planladığını ilk algılayan insan demektir kısacası..

onun dışında evrim var.. dünyanın var olması ve ilk insanın evrimleşip insan olması milyarlarca yıl gerektirdi.. fakat aynı zamanda bütün bu şeyler insanın içindede aynı şekilde vardır.. insan, mikro kozmozdur.. bütün evren, doğa insanın kendi içindedir.. açık konuşmak gerekirse dışarıda hiçbirşey yoktur.. dışarıda yalnızca yaradan vardır, üst güç vardır.. biz onun 5 duyumuza ilettiklerini kafa tasımızın arkasında bir yerlerde alıyor ve algılıyoruz.. böylece kendi gerçeğimizi yaratıyoruz... kendi egoist gerçeğimizi.. oysaki dışarıda ve özgecillikte ne olup bittiğini hissedemiyor ve algılayamıyoruz.. hissedemiyoruz çünkü yaradan ile formun eşitliğinde değiliz.. yaradan ile formun eşitliğine geldiğimiz zaman 6.duyuyu edinecek ve egoist doğamızın dışında neler olduğunu algılayabileceğiz.. yaradan veren doğada biz ise alan doğadayız ve bu değişmeyecek.. fakat alan doğamızı, yaradana ihsan etmek için alan bir forma çevirebilirsek, yani kendisi için değil yalnızca yaradan için alan bir forma çevirebilirsek biz insan oğlu için tüm dışsal realite değişecek...

kısacası dışarıda düzeltecek hiç birşey yoktur.. dışarıda bir bozukluk yoktur.. asıl bozuk olan insandır.. insanın kendi egoist doğasıdır.. algılamamız gereken, dışarıda hiçbirşey olmadığı ve yaradanın dışarısı vasıtasıyla bize bozuk doğamızı gösterdiği gerçekliğidir..
 

Berliner

Kayıtlı Üye
Katılım
3 May 2016
Mesajlar
226
Tepkime puanı
324
Yunan ve Mısır Mitolojisindeki tanrı inançları hakkında bilgimiz pek yoksa da Araplardaki Cahiliye döneminde putların içerisine girip insanlar ile konuşan ve insanlara bilgi veren haliyle de konuştuğu, düşündüğü, herşeyi bildiği sanılan putlara tapmalar olurdu. Yani put değil cinler ve şeytanlar konuşurdu insanlar da putlardan ses geldi olarak algılayarak, putların insanlar ile konuştuğunu sanar onlara tapınırlardı. Yunan ve Mısır mitolojilerinde de farklı olacağını sanmıyorum yine şeytanların, cinlerin oyunarından olduğunu düşünüyorum tabi ama net bir bilgim olmadığı için kesin bir şey söylemem.
 
Ü

Üye silindi 57044

Yunan ve Mısır Mitolojisindeki tanrı inançları hakkında bilgimiz pek yoksa da Araplardaki Cahiliye döneminde putların içerisine girip insanlar ile konuşan ve insanlara bilgi veren haliyle de konuştuğu, düşündüğü, herşeyi bildiği sanılan putlara tapmalar olurdu. Yani put değil cinler ve şeytanlar konuşurdu insanlar da putlardan ses geldi olarak algılayarak, putların insanlar ile konuştuğunu sanar onlara tapınırlardı. Yunan ve Mısır mitolojilerinde de farklı olacağını sanmıyorum yine şeytanların, cinlerin oyunarından olduğunu düşünüyorum tabi ama net bir bilgim olmadığı için kesin bir şey söylemem.


realitede yalnızca tek bir güç vardır.. ihsan eden ve veren bir güç vardır.. ışığın ve vermenin doğası budur.. mesela sana bir adam cinlerden, kurt adamlardan ve şeytanlardan söz etse hemen ona iman edersin.. o şarlatanların büyüsüne hemen kapılırsın.. yaradandan başka güçlerin var olduğuna birinci elden şahitlik edersin...

ama ben sana derim ki yok öyle birşey.. bir yaradan var birde yaradılan hepsi bu.. senin bütün algıladıkların yaradanın senin içinde hissettirdiklerinden başka birşey değil... fazlası değil..

fakat yaradan, daima sanki ondan başka güçler varmış gibi hissettirir.. şirk koşmayı ve putperestliği yasaklar fakat aynı şekilde tapılacak, korkulacak, saygı duyulacak sonsuz çeşitlilikte put ve kavram yaratır..

yaradan böyle yapar.. çünkü onun kapısında yılanlar vardır.. ona giden basamakların, dünyaların ve derecelerin basamağında onun tam tersi güçler vardır.. şeytan vardır.. şeytan...

şeytan demek arı olmayan güç demektir maneviyatta.. yani yaradanın tam zıttı bir güç demektir.. klipot demektir..

şeytan, üst dünyalarda yaradanı kendim için sömürmeme denilir.. sol çizgime denilir.. firavuna denilir.. siz şeytan hakkında ne bilirsiniz ki.. siz yaradan ve ihsan etme hakkında ne bilirsiniz ki?
 

KronoM

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ağu 2016
Mesajlar
174
Tepkime puanı
130
Ben size gerçeği en kısasıyla söyleyeyim.
Eski zamanlarda bazı uygarlıklarda bilimin ani gelişmesi normal değildi. Mısırlı’ları ele alırsak Çok geliştiler tıp, doğabilimci,astronomi, piramitler falan. ***{Bunlara bir uzaylı ırkı veya başka alemden, boyuttan gelen varlıklar yardım etti diye düşünüyorum. İnsanlardan güçlü ve bilgili oldukları için Tanrı sandılar insanlar onları. Mesela kurt kafalı veya kuş kafalı ve insanlardan daha uzunlardı tanrıları bunlar sizce uzaylı olamaz mı ? Veya varlık ? fikrimce uzaylı ağır basıyor çünkü milyonlarca galaxy ve Evren’in genişliğini düşünürsek bu Evren’de boş değilizdir sanırım.
 
Ü

Üye silindi 57044

bütün algıladıkların yaradanın senin içinde hissettirdiklerinden başka birşey değil... fazlası değil..
Ben size gerçeği en kısasıyla söyleyeyim.
Eski zamanlarda bazı uygarlıklarda bilimin ani gelişmesi normal değildi. Mısırlı’ları ele alırsak Çok geliştiler tıp, doğabilimci,astronomi, piramitler falan. ***{Bunlara bir uzaylı ırkı veya başka alemden, boyuttan gelen varlıklar yardım etti diye düşünüyorum. İnsanlardan güçlü ve bilgili oldukları için Tanrı sandılar insanlar onları. Mesela kurt kafalı veya kuş kafalı ve insanlardan daha uzunlardı tanrıları bunlar sizce uzaylı olamaz mı ? Veya varlık ? fikrimce uzaylı ağır basıyor çünkü milyonlarca galaxy ve Evren’in genişliğini düşünürsek bu Evren’de boş değilizdir sanırım.

emin ol yok öyle birşey.. bende hayatımın kısa bir süresini o kavramlara eğilerek ve takip ederek geçirdim.. uzaylı, sirius vs.. gerçektende bu tür tanrılar var demişliğim vardır geçmişte.. ama yok!

bir yaradan var birde yaradılan hepsi bu.. bu ikili ilişkiden söz ettiğim zaman aklınıza hemen semavi dinler geliyor.. başta yahudilik daha sonra ise isevilik ve islam geliyor biliyorum.. ama bu ilişkinin dinlerle filan bir alakası yok.. yaradan ve yaradılan arasındaki ilişki doğa ile ilişki demektir..

gematriada doğa kelimesinin ebcet değeri 86'dır.. aynı şekilde elohim kelimesinin ebcet değeride 86'dır.. yani kısacası doğa ve yaradan aynı şeydir.. bir insan doğa ile mutabakat içerisinde yaşıyorsa yaradan ile mutabakat içerisinde yaşıyor anlamına gelir bu...

kaldıki dinler, 2.tapınak yıkıldıktan sonra ortaya çıkmıştır.. 2.tapınaktan önce sadece manevi öğreti vardı.. yaradanın kalplerdeki ifşası vardı.. fakat 2.tapınak yıkıldıktan sonra egoizm arttı.. insanoğlunun bayağalığı arttı.. bu sebepten ötürü dinler ortaya çıktı..

hristiyanlık ve islamda dahil hiç bir din, yaradan dışındaki herhangi bir gücün tesiriyle ortaya çıkmadı.. bütün herşeyi yaradan yapıyor ve dizayn ediyor.. o yüzden dinleride yaradan çıkarttı hiç şüphesiz..

mesela biz desekki yahudiliği şeytan ve klipotlar çıkarttı.. hristiyanlığı ve islamıda şeytan ve klipotlar çıkartmıştır dersek ne olur? sanki yaradandan başka güçler varmış der gibi oluruz o zaman.. yaradan'dan başka hiçbir güç yoktur.. dolayısıyla hristiyanlığın ve islamın kurucusuda odur...

''ondan başkası yok''..
 

KronoM

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Ağu 2016
Mesajlar
174
Tepkime puanı
130
emin ol yok öyle birşey.. bende hayatımın kısa bir süresini o kavramlara eğilerek ve takip ederek geçirdim.. uzaylı, sirius vs.. gerçektende bu tür tanrılar var demişliğim vardır geçmişte.. ama yok!

bir yaradan var birde yaradılan hepsi bu.. bu ikili ilişkiden söz ettiğim zaman aklınıza hemen semavi dinler geliyor.. başta yahudilik daha sonra ise isevilik ve islam geliyor biliyorum.. ama bu ilişkinin dinlerle filan bir alakası yok.. yaradan ve yaradılan arasındaki ilişki doğa ile ilişki demektir..

gematriada doğa kelimesinin ebcet değeri 86'dır.. aynı şekilde elohim kelimesinin ebcet değeride 86'dır.. yani kısacası doğa ve yaradan aynı şeydir.. bir insan doğa ile mutabakat içerisinde yaşıyorsa yaradan ile mutabakat içerisinde yaşıyor anlamına gelir bu...

kaldıki dinler, 2.tapınak yıkıldıktan sonra ortaya çıkmıştır.. 2.tapınaktan önce sadece manevi öğreti vardı.. yaradanın kalplerdeki ifşası vardı.. fakat 2.tapınak yıkıldıktan sonra egoizm arttı.. insanoğlunun bayağalığı arttı.. bu sebepten ötürü dinler ortaya çıktı..

hristiyanlık ve islamda dahil hiç bir din, yaradan dışındaki herhangi bir gücün tesiriyle ortaya çıkmadı.. bütün herşeyi yaradan yapıyor ve dizayn ediyor.. o yüzden dinleride yaradan çıkarttı hiç şüphesiz..

mesela biz desekki yahudiliği şeytan ve klipotlar çıkarttı.. hristiyanlığı ve islamıda şeytan ve klipotlar çıkartmıştır dersek ne olur? sanki yaradandan başka güçler varmış der gibi oluruz o zaman.. yaradan'dan başka hiçbir güç yoktur.. dolayısıyla hristiyanlığın ve islamın kurucusuda odur...

''ondan başkası yok''..

Dostum burda neden herkes anlamadan yargı koyuyor. Biz başka Tanrı’lar var demiyoruz. Allah’ın yarattığı başka alemden varlıklar olabilir diyorum. O zamanın cahil insanı Tanrı zannetmişler o varlıkları .Sen yok dedin diye yok olmuyor. Adamlar o devirde kafalarından mı uydurdu o tabletlere çizilen varlıkların resimlerini kuş başlı resimler veya heykeller.Herşeyi Allah yarattı, Mısırlı’lar konusu benim bir varsayımım. Ama güçleri olan varlıklar var ve cahil insanlar Tanrı sanabilir. Ve Kendini özel sanma sadece insan ırkı yok büssürü bilmediğimiz varlıklar yaratıldı. Allah Evren’i boş mu bıraktı bilmediğin boyutlar var 5-6 kuantum boyutu daha niceleri. Yok demen anlamsız. Bizim gibi büssürü varlıklar var.
 
Ü

Üye silindi 57044

mısır hakkında bir iki şey bilirim.. mesela isis, kabala ağacında binah'ya karşılık gelir.. anneye karşılık gelir.. aynı şekilde osiris babaya ve erdemliliğe, hohma ışığına karşılık gelir..

seth ise eşeğe, maddi dünyaya, malkhuta karşılık gelir.. zaten ibranice fiziksel demek eşek kelimesi ile aynı kökten geliyor.. mevlanada nefsi eşek olarak görür..

bu öğreti öyle iki üç günlük bir öğreti değil.. büyük olasılıkla tufandan önceki kavimlerden gelen bir öğreti bu.. o batık kıtalardan mısıra geçiyor.. mesela binah, isiris demek merhamet demek maneviyatta.. aynı şekilde osiris, hohmah demek ise erdemlilik demek..

bunların hep maneviyatta kökleri var.. mesela bir adamım binah'ya gelmesi demek maneviyatta, 1.kısıtlamaya, tsimtsum alef'e gelmesi demektir.. hazzın reddi vardır.. buna kendi rızası ile gelmezse yaradanın arkadan itmesi ile gelir.. mesela bu dünyada acı ve ızdırap çeken bir sürü insan var.. dibin dibine vurmuş insanlar var sence neden? çünkü onlar birinci kısıtlamaya gönül rızası ile gelmiyorlar.. o yüzden yaradan arkadan iterek ızdırap çektiriyor onlara.. yani bir insan binah sefirotunu, sıfır ışığın girdiği o sefirotu tsimtusum alef ile kullanabilir.. ışığın yolu ile kullanabilir.. yada hangi ismi verirsen ver.. bir adam deseki bu dünyadan hayır yok. ışığı kısıtlasa o bile yeter yaradan için. ibranice kelimelerle kafan karışmasın.

fakat adam bunu yapmıyor.. ışığı içselde kesmiyor.. o zamanda yaradan ışığı dışsalda kesiyor.. ızdırabın yolu kısacası.. keşke içselde kısa bilse ve yaradılışın amacına gelebilseydi.. fakat korkarım ki bu biraz zaman alacak.. ama nihayetinde herkes yaradılışın amacına gelecek onda şüphe yok...
 
Ü

Üye silindi 57044

tasavvuf'da aynı şekilde 1.kısıtlama için bir yol ve yöntemdir.. hz.ibrahim öğretiyi iki oğlunada verdi.. hem ishak soyuna verdi kabala olarak.. hemde ismail soyuna verdi tasavvuf olarak..

fakat bugün bir gitseniz kabala altında binlerce çeşit öğreti anlatıyorlar.. adamlar kırmızı ipliklerden, kutsal sulardan, astrolojiden filan söz ediyorlar.. bu yaklaşımların hiçbirinin ishak soyu ile bağlantısı yoktur.. gülün geçin o tarz şeylere..

ismail soyunda ise mevlana ekollerine sadık kalın derim.. nasılki kabala adı altında bir sürü saçmalık var aynı şekilde tasavvuf adı altındada bir sürü saçmalık var..

tasavvufta sizi suistimal ediyorlar.. el öpün diyorlar, etek öpün diyorlar.. o elini eteğini öptüğünüz insanlar gerçekten yaradan ile formun eşitliğine gelseydi, kısacası allah dostu olsalardı size el etek öptürmezlerdi.. tam tersi sizin elinizi eteğinizi öperlerdi.. öyle yaparlardı ki yaradılan sevgisinden yaradan sevgisine gidebilsinler.. o adamlar şarlatan olabilir.. ama günahta almak istemem.. belkide gerçektende yaradanla form eşitliğine gelmiş kişiler vardır aralarında.. benim demek istediğim şüpheci olun..
 
Ü

Üye silindi 57044

olayı özetlemek gerekirse bir yaradan var ve birde yaradılan.. yaradan ihsan etme eğiliminde, yaradılan ise alma eğiliminde..

insan hiç bir şekilde almaya yönelik doğasını düzeltemez.. nefsani doğası düzelmez ve düzelmeyecek.. fakat onu bir şekilde yaradana ihsan etmek için kullanabilir... bunu nasıl yapacak, nasıl başaracak imkansız dediğinizi duyar gibiyim.. gerçektende imkansız.. dünya gözü ile imkansız.. bundan 4-5 yıl önce kim kim diyebilirdiki benim gibi bozuk ve egoist bir insanın kabala ve tasavvufla ilgili bir takım gerçeklere ulaşabileceği.. burada tıkanıyoruz...

açık konuşmak gerekirse biz hiç birşey yapmıyoruz.. herşeyi yaradan yapıyor.. biz sadece kuklalarız.. yaradan bir sahne hazırlamış.. orada oynayacak oyuncuları ve figürleri hazırlamış, hangi kostümü kullanacaklarını bile hazırlamış... herşeyi yaradan yapmaktadır.. bu yazıyıda yaradan yazmaktadır.. tabi aklımı ve muhakememi kaybedip ben Allah'ım demiyorum fakat işin gerçeği bu.....

özgür irade diye birşey yoktur.. özgür irade denilen şey 2 sualdir.. yaradanamı yöneleceksin, yoksa onun dışındaki herhangi bir arzuyamı?.. işte özgür irade bu...

bir adamın yaradanla bağı varsa ve ben şimdi yaradanı reddediyorum derse... banane ondan derse işte o adam kafirdir.. çünkü o adamın hem yaradanla bağı var ve hemde utanmadan banane ondan diyor.. işte o adam kafirdir.. kuranikerimdeki kafirlerle alakalı ayetlere muhattaptır.. bir adamın yaradanla bağı olduğu halde onu reddetme şansı ve imkanı yoktur... demekki kafir ki reddediyor...

o kitaplar hep bunlardan söz ediyor.. yaradan ve yaradılan arasındaki bağdan.. üst dünyalardan söz ediyorlar.. hiç birisi bu dünyadan söz etmiyorlar.. biz sanki bu dünyadan söz ediyorlarmış gibi algılıyoruz.. fakat manevi dünyalara bir girsek.. o zaman diyecez ki bu adamlar çok farklı şeylerden söz ediyorlar...
 

magicex

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Eki 2012
Mesajlar
185
Tepkime puanı
128
Sayın mertmert

Ben de takip etmeye çalışıyorum mutlu beyi youtube dan sürekli aynı şeyden bahsediyor ihsan etme ve form eşitliği. Bu kadar basit ise newton ve da vinci gibi adamların uğraşları, simya ilmi gibi şeyler boşuna mı? Peygamberlere atfedilen marangozluk terzilik mi yapmamız gerek? Mutlu beye youtubedan yasak gelse düşünce suçlusu olarak hapse atsalar nasıl tepki verecek ihsan ederek mi?
 

SiriusB

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Eyl 2019
Mesajlar
71
Tepkime puanı
95
o tür varlıklar aslında doğanın güçlerine karşılık geliyorlar.. eski insanlar doğadaki karmaşayı gördüler ve aynı zamanda düzenide gördüler.. mesela yağmur damlaları onlar için tufan olmadı.. ateşin kıvılcımları hiç bir zaman büyüyüp onları yakmadı.. mesela güneş ışığı insanları yakıp kavurmadı ve insanlar bunları gördü.. bunları kontrol eden çeşitli güçler ve tanrılar var dediler.. su için ayrı, ateş için ayrı, toprak ve hava için ayrı tanrılar yarattılar o yüzden.. her türlü maddeyi ve formu kontrol eden çeşitli tanrılar ve güçler var.. onları öfkelendirmemeliyiz dediler.. onları yatıştırmalıyız ve huylarına gitmeliyiz dediler.. onlar için kurbanlar ve adaklar adadılar.. eski insanlar sözde tanrılar için hep sunak sundular,, kurban sundular, kan akıttılar.. tek amaçları vardı oda tanrıları memnun ve mutlu etmek.. böylece onların gazaplarından korunabilirlerdi..

günümüzde anlıyoruz ki tüm bu kuvvetleri tek bir güç idare etmektedir.. suya ve ateşe hükmeden bir güç.. aynı güç.. yaradan, elohim, töz, üst güç, force, allah, tanrı, tengri, şiva, brahma vs ne derseniz deyin.. bizim maddi dünyamızda olan biten herşeyin arkasında sadece bu güç var..

bu güç ilkel zamanlardaki gibi kurban ve kan istemiyor.. ibadet ve kullukta istemiyor.. bu gücün istediği tek birşey var oda maddesel alemde en üst seviyede yarattığı insan ile bir bağ istiyor.. bir dostluk istiyor.. insanın kalbi ve zihni onunla bir olsun istiyor.. onun yaptıklarını anlasın istiyor.. mesela afrikada açlık var.. ortadoğuda savaş ve kan var.. 20.yüzyıl, 2 tane dünya savaşı gördü.. ondan önceki yüzyıllardada insanlar hep savaştılar.. hep kan, ayrışma, bölünme ve savaş vardı.. asla ama asla birlik ve kardeşlik yoktu.. buna rağmen nasıl onunla bağ kuracağız veyahut kurmak isteyebiliriz diye sorabilirsiniz.. onun bütün bu zalimliklere izin verdiğini ve hala vermeye devam ettiğini görüp yaradanla bağ kurmanın anlamsız olduğunu, hatta sadistce olduğunu söyleyebilirsiniz.. madem bütün bu zalimliklere yaradan onay verdi öyleyse ben onunla bağ kurarsam onun günahına ortak olurum o yüzden almayayım bile diyebilirsiniz..

fakat ben size söylerim ki yaradan iyidir ve iyilik yapandır.. o bütün yaptıklarını büyük bir erdemlilik ve bilgelik ile yapıyor.. 13 yaşındaki bir erkek çocuğu o yaşlarda babasının hükümlerine kızıyor.. onu tenkit ediyor ve eleştiriyor.. fakat 33 yaşına gelip evlenince, aile kurunca ve onunda çocukları olunca anlıyor ki, ve diyorki; babam haklıymış...

bizde öyle olacağız.. en geç 221 yıl sonra yaradanı anlayacağız.. egoizmi bırakacak ve özgecil bir doğa edineceğiz.. 221 yıl sonra altın çağ gelecek kısacası.. çünkü yaradılışın amacı bu...
 
Üst