Safların bol bulunduğu bir dünyada hırsızlar da bol bulunur. Adamlar reklam yapıyor, oltaya, ağına takılanlar da yem oluyor. Hiçbir üstad medyaya çıkıp da şov yapmaz. Bu işin de bir adabı var. Kanallar reklam ile geçinir ve reklam kuşağında parayı bastırana o dakikalar ya da saatler kiralanır. Klasik reklamlarda saniyeler kiralayanların dışında ayrıca parasına göre yarım saat, iki saat gibi zaman aralıklarını kiralayıp ürünlerini tanıtıp satanlar var. Artık hangi malı, hizmeti sunarsa, dandik tencere tava mı olur, yer kaplamaktan başka pek bir işe yaramayan mutfak robotu mu olur, yıkayınca ağzı burnu bir tarafa giden, rengi solan yatak çarşafı mı olur, her derde deva denilen uyduruk merhemler mi olur, cinci hoca mı olur ne çıkarsa bahtına. Üniversitelerde pazarlama diye bölüm var, herkese herşeyi satabilecek şekilde mezun ediyorlar, reklamcılık diye bölüm var, en dandik ürünü saniyeler içinde cazip gösterip sattıracak şekilde mezun ediyorlar. Serbest piyasa ekonomisi var, isteyen istediği şeyi pazarlar, dilediği fiyatı verir, reklamını yapar, vergisini verir. Zorla da satılmıyor, kendi isteği ile iletişime geçip alıyorlar, hukuka aykırılık olmuyor bu yüzden. Reklam kuşağı olduğu için de yasaklı bir yayın türü sayılmıyor. Reklamlarda sağlıksız bir kimyasal içecek satılıyor, millet de peynir ekmek gibi kapış kapış alıyor, zararlı diye RTÜK kanalı kapatıyor mu hiç?
Piyasa arz ve talep durumu ile döner. Pişman olanlara ise akıl parası olur yaşadıkları. Bir daha nereden ne aldıklarına ve neyin nereden alınması gerektiğine özen gösterirler.