Düşleyerek Dünyayı Oluşturan Şamanlar.

4

43887

Ekli dosyayı görüntüle 8854

Fark edin ya da etmeyin, hepimiz düşleyerek dünyayı oluşturmaktayız. İçine daldığımız, aşina olduğumuz rüya uykusu değil de gözlerimiz açıkken işlediğimiz uyanık rüyadır. Gerçekliği, evrenin de yardımıyla, yaratmada işbirliği yaptığımızın farkında olmadığımızda, güç elimizden kayıp gider ve rüyamız, kabusa dönüşür. Tesir edemediğimiz veya değiştiremediğimiz korkutucu ve bilinmez bir yaratımın kurbanları olduğumuzu hissetmeye başlarız. Olaylar bizi kontrol etmekte ve kapana kıstırmakta gibidir.

Bu sefil gerçekliği sona erdirmenin tek yolu ise bunun da bir rüya olduğu olgusuna uyanmak ve tezahür ettirmede evrenin de bizimle çalışacağı daha iyi bir hikaye yazma becerimizi tanımaktır. Düşleme gücünüzü uyandığınız anda, cesaretinizin kaslarını esnetmeye başlarsınız. Ardından, cesurca düşleyebilirsiniz: sınırlayıcı inançlarınızı bırakarak ve korkularınızı aşıp geçerek. Ruh varlığınızda tohumundan çıkıp yaşamınızda meyve veren gerçekten orijinal düşleri yaratmaya başlayabilirsiniz.

Cesurca düşlemek; kaynaktan, yani her şeyin potansiyel veya uyku halinde olduğu evrenin kuantum çorbasından hareketle yaratmanızı sağlar. Fizikçiler evrenin en küçük, en temel parçalarının kuantum aleminde gözlemlenene dek hiçbir şeyin “gerçek” olmadığı görüşündedir. Ama kuantum olaylar yalnızca laboratuvarda gerçekleşmez. Beyinlerimizin içinde, okuduğunuz bu sayfada ve çevremizdeki her şeyde de olmaktadırlar. Bu rüyanın, yani büyük enerji matrisinin herhangi bir parçasını gözlemlediğinizde gerçekliği değiştirebilir ve rüyanın tamamını farklılaştırabilirsiniz.

Modern fizik, Amerika yerlilerinin kadim bilgelik aktarıcılarının çok uzun zamandır anlattığı şeyi tarif ediyor. Yerbekçileri olarak bilinen bu şamanlar, yeryüzüne tanıklık etme eyleminin ta kendisi aracılığıyla dünyayı oluşturmak üzere düş gördüğümüzü söylemekteler. Bilimciler bunu ancak çok küçük ölçekli, atom altı alemde yapabildiğimize inanmaktayken şamanların anlayışına göre, bizler duyularımızla deneyimlediğimiz daha büyük ölçekli dünyayı da düşlemekteyizdir. Yerbekçileri, tıpkı Avustralya yerlileri Aborjinler gibi, rüyazamanın, bizim için geçerli olanın aksine uyku bölgesine itilmemiş olduğu bir alemde yaşarlar. Yaratılışın tamamının bizden doğup bu rüyazamana geri döndüğünü bilmektedirler.

Rüya zaman ya da yaratıcı matris, bizim dışımızda bir yerde mevcut değildir. Maddenin ve enerjinin tamamına nüfuz etmekte; her yaratığı, her taşı, her yıldızı, her ışık huzmesini veya kozmik toz parçasını birbirine bağlamaktadır. Düşleme gücü, yaratılışın ta kendisine katılım gücüdür. Yerbekçileri için, gerçekliği düşlemek bir yetenek değildir; torunlarına huzur ve bolluk içinde yaşayabilecekleri bir dünya miras bırakabilmesi için kişinin nezaketle ve sevgiyle gerçekleştirmesi gereken bir görevdir.

And Dağları ve Amazon şamanları, bu kuvvete ancak bilinç düzeyimizi yükselterek erişebileceğimize inanırlar. Bunu yaptığımızda engin ve tanrısal bir okyanusta belirgin ama kendimizden çok daha büyük olan bir şeyin içine gömülü bir su damlası gibi olduğumuzu fark eder hale geliriz. Ancak sonsuzlukla bağlantımızı deneyimlediğimiz de, güçlü bir tarzda düşleyebilir haldeyizdir. Aslında, işin başında bizi bir kabusa hapsolmuş hale getiren şey de sonsuzluktan ayrı olduğumuz duygumuzdur. Kabusu sona erdirmek, gerçekliği düşleme gücümüzü yeniden kazanmak ve daha iyi bir gerçeklik işlemek için bedenimizdeki her hücrede var olan düşleme gücümüze dair deruni bir idrake ihtiyacımız var. Bu kavramı yalnızca entelektüel tarzda anlamanın ötesine geçmez isek çıtayı düşürüp şekil verebileceğimizden daha az muhteşem ve güzel bir dünya deneyimi yaratmakla kalacağızdır. Sonsuzluğun tadını almak cesaret gerektirir.

Yer bekçileri dünyanın gerçek olduğuna inanırlar ama bizler onu düşleyerek var ettiğimiz için gerçektir. Cesaretimiz eksik olduğunda, kültürümüz veya genlerimiz tarafından düşlenen dünyaya, yani kabusa razı olmak zorunda kalırız. Cesaretle düşlemek ve güçlenmek için kalbinizi kullanmaya ve kutsal bir neşe, huzur, ihtişama ve istediğiniz yaşama dair kutsal bir düşü düşleyebilmek için bilinçli bir karar vermeye istekli olmalısınız.

(Alberto Villoldo’nun Courageous Dreaming: How Shamans Dream The World Into Being (Cesaretle Düşlemek: Düşleyerek Dünyayı Oluşturan Şamanlar) Çeviren; Y.Tokatlı
 

yardan geçti

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Ocak 2017
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Yaş
35
Konum
İstanbul
İş
Denizci
Büyü denilen şeyin gerçek manası bu heralde. O yüzden büyüden ayrı bi hayat düşünülemez. Akşam oturup yarın şunu şunu yapıcam diyerek yarınımızı o düşüncelere göre şekillendirmemiz bile büyü. Büyü düşünme yetisine sahip yaratıkların yaşam biçimi olsa gerek. Paylaşım için teşekkürler
 

unseelie

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Ocak 2017
Mesajlar
61
Tepkime puanı
4
Konum
izmir
Çok güzel bir paylaşım. Teşekkürler. Evren aslında çok karmaşık değil. Basit. Bilicimizin aldığı kadarı yaşanır. Tek baki ruh ve bilinçtir. Madde tıpkı kil gibi bilinçle yoğurulur. Algıladığımız kadarı tezahür eder. Yanılgıyı kavramanın tek yolu onu algılamaktır. Bir gün evrende ki herşeyin yanlızca tek-mutlak bütünün parçası olduğunu, tanrının iyisiyle kötüsüyle herşeyin içerisinde olduğunu algılayıp tefekkür edeceğiz. Buna inanıyorum.
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Stefano Elio D'anna-Tanrılar Okulu."Düş varolan en gerçek şey" kitaba göre..Konuyla bağlantılı olarak aklıma gelen harika bir kitaptır.
İnsan düşleyemediği hiçbir şeyi yaşayamaz!Yaşayamayacağı hiçbir şeyi düşleyemez!
Vizyonu dar insanların yaşadıkları sığlığa baktığımızda bunu canlı görmek mümkündür.
 

unseelie

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Ocak 2017
Mesajlar
61
Tepkime puanı
4
Konum
izmir
Tanrı parçalandı.
Parçalarından ruhlar saçıldı.
Her ruh düşündü ve evreni oluşturdu.
Oluşturduğu evrene tapmaya başladı.
Kendini unuttu.
Bir olduğunu unuttu.
 

zfrkrblt

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Kas 2012
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Benimde zaman zaman kapıldığım nevrotik hezeyan içeriği
 
Üst