Eski köy hikayeleri

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,246
Tepkime puanı
3,122
Bilirsiniz eski köy insanlarının dilinde cinlerin insanlara göründüğü söylenir. Şahsen size eski insanların ağzından dinlediğim birkaç olayı derleyip paylaşmak istiyorum. :)
Şahıs isimlerini değiştirerek kullanacağım.

Annem küçükken köyde bir olay yaşamış bu yüzden ilk olarak bunu anlatayım. Annemlerin ev köyün sonunda bulunduğundan aşağı karanlık yerlere daha yakınmış. Annem bir gece uyanıyor ve tuvalete kalkıyor. Eskiden köylerde tuvaletler dışarıda olurdu bilirsiniz. Neyse kalkıyor ve kapıya çıkıyor. Az ilerledikten sonra bir bakıyor ki aşağı karanlık yoldan birşey ona doğru geliyor. Annem tabi telaşlanıyor ve geri geri adım atıyor. Kapının önüne kadar geliyor. Sonra bir bakıyor ki köyün diğer sonunda oturan Mehmet abi. Mehmet abey bu saatte nerden geliyorsun böyle ne işin var aşağılarda diyor. Mehmet'de karşı köyden geldiğini söylüyor. Sonra tabi tepkisiz annemi geçip gidince seslere uyanan nenem kapıya çıkıyor. Anneme kızım kimle konuşuyorsun sen gece gece diyor. Annemde tabi hala korktugu ıcın hala telaşlı bir şekilde Fadime bibinin oğlu geçti diyor. Nenem ilkten anlamıyor tabi birden çok oğlu var çünkü Fadime'nin. Bu saatte napıyormuş burada diyor nenem ve annemde karşı köyden geliyormuş diyor. Kızım bu saatte cesaretmı edebılır oradan buraya yurumeye senı kandırmıstır dıyor, hangı oglu gıdım sorayım yarın napıyormus burada dıye. Annemde Mehmet abı dıyor ama nenemde duzeltme geregı duyuyor. Annemde ısrarla Mehmet deyınce nenem geçen ay öldü ya kızım dıyor ne Mehmet dıye tutturdun dıyor. Annemın kafaya bırden dank edınce orada dusup bayılıyor. Gozunu sabah acıyor. Annem bunu anlatınca o korkuyu yasamıscasına anlatmıstı aklımda kalan hıkayelerden bırıdır.

Bu hıkayeyıde nenem anlatmıstı. Eskıden ahırlarda atlara musallat olan melekeler (boyle derler bızım koylerde) varmıs. Cogu gece atları rahatsız edıp gecelerı ahırın ıcınde koşturarak yorarlarmıs. Tabi sabah olduğunda ise yorgun atlardan verım alamayınca köylulerın tepesı atarmıs. Bır gece atların huysuzlandıgını duyan nenem kalkmıs ahıra ınmıs. Kapıyı bır acmıs ki ne gorsun atlar nefes nefese kosturup duruyorlar. Neyse gırmıs ıcerı atları tutmus bır guzel baglamıs. Bır bakmıs kı atın bir tanesinin yelelerı (sacları) hep örülü. Kör düğüm atılmış. Neyse nenem yelelerdeki düğümleri zar zor çözmüş( cogu zaman kesmek zorunda kalırlarmıs). Atların ıplerınede bakıp tekrar kapıyı kıtlemıs ama kıtledıgı gıbı ıcerden kapıya tekme tokat nasıl gum gum vurmuslar gelın bırde rahmetlıden dınleyın.. Nenemde atlar ıpını koparıp cıfte felan attıgını sanmıs. Tabı gıtmıs rahmetlı dedemı uyandırmıs. Hele Mursit gel su ahıra ınekte atları baglayak gerı benım gucum yetmez dıye dedemıde ındırmıs. Kapının onune geldıklerınde yıne bır kızıl kıyamet gum gum pat pat dıye kapıya vurmus ama kapı ne bıcım sallanıyor tabı bu sıra. Sonra neyse dedemde demıs bu atlara noluyor boyle dıye kapıyı yavasca acıyor. Bır bakıyorkı nenemle bırlıkte atlar hala nenemın bagladıgı yerde baglı ve o bagladıgı yerde kapıya cok uzak. Tabı ıkısıde sasırıyor oyle kalakalıyor. Kapıyı kapatıp yukarı cıkıyorlar. Sabahta anlatıyorlar tabı boyle boyle sohbet konusu oluyor. Her hanede oldugu gıbı.

Çok var böyle hikayeler melekelerin kız kaçırması, bir adamın meleke yakalaması vb. Eski ınsanlardan dınlemesı guzel oluyor. Inanıp ınanmamak mesele degıl o anlattıklarında ki ortamın havası yetıyor. :)
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,246
Tepkime puanı
3,122
Bir adamın melek yakalamasını anlatır mısın? Alıntı mı senin ailenin başına mı geldi?

Bunlar bizim köyde yaşandığı söylenen olaylar. Büyükleriminden dinlediğim hikayeler Kuvars. Çoğu rahmetine kavuştu ama öyle aklımda kaldı çoğunun anlattıkları. Meleke diye adlandırdıkları cin hamile kadınların bebeğinede musallat oluyormuş. Yakalama olayıda bu hikayede gerçekleşiyor. Şimdi hikaye niyetine anlatıp kafanı bulandırmak istemiyorum. :) Biliyorsun alıngan zamanlarındasın ve korkmanıda çok doğal karşılarım. Çocuk doğunca anlatırım. :) :)
 

Eleman

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Tem 2014
Mesajlar
107
Tepkime puanı
47
İş
Tasarim ve El Sanatları
Bilirsiniz eski köy insanlarının dilinde cinlerin insanlara göründüğü söylenir. Şahsen size eski insanların ağzından dinlediğim birkaç olayı derleyip paylaşmak istiyorum. :)
Şahıs isimlerini değiştirerek kullanacağım.

Annem küçükken köyde bir olay yaşamış bu yüzden ilk olarak bunu anlatayım. Annemlerin ev köyün sonunda bulunduğundan aşağı karanlık yerlere daha yakınmış. Annem bir gece uyanıyor ve tuvalete kalkıyor. Eskiden köylerde tuvaletler dışarıda olurdu bilirsiniz. Neyse kalkıyor ve kapıya çıkıyor. Az ilerledikten sonra bir bakıyor ki aşağı karanlık yoldan birşey ona doğru geliyor. Annem tabi telaşlanıyor ve geri geri adım atıyor. Kapının önüne kadar geliyor. Sonra bir bakıyor ki köyün diğer sonunda oturan Mehmet abi. Mehmet abey bu saatte nerden geliyorsun böyle ne işin var aşağılarda diyor. Mehmet'de karşı köyden geldiğini söylüyor. Sonra tabi tepkisiz annemi geçip gidince seslere uyanan nenem kapıya çıkıyor. Anneme kızım kimle konuşuyorsun sen gece gece diyor. Annemde tabi hala korktugu ıcın hala telaşlı bir şekilde Fadime bibinin oğlu geçti diyor. Nenem ilkten anlamıyor tabi birden çok oğlu var çünkü Fadime'nin. Bu saatte napıyormuş burada diyor nenem ve annemde karşı köyden geliyormuş diyor. Kızım bu saatte cesaretmı edebılır oradan buraya yurumeye senı kandırmıstır dıyor, hangı oglu gıdım sorayım yarın napıyormus burada dıye. Annemde Mehmet abı dıyor ama nenemde duzeltme geregı duyuyor. Annemde ısrarla Mehmet deyınce nenem geçen ay öldü ya kızım dıyor ne Mehmet dıye tutturdun dıyor. Annemın kafaya bırden dank edınce orada dusup bayılıyor. Gozunu sabah acıyor. Annem bunu anlatınca o korkuyu yasamıscasına anlatmıstı aklımda kalan hıkayelerden bırıdır.

Bu hıkayeyıde nenem anlatmıstı. Eskıden ahırlarda atlara musallat olan melekeler (boyle derler bızım koylerde) varmıs. Cogu gece atları rahatsız edıp gecelerı ahırın ıcınde koşturarak yorarlarmıs. Tabi sabah olduğunda ise yorgun atlardan verım alamayınca köylulerın tepesı atarmıs. Bır gece atların huysuzlandıgını duyan nenem kalkmıs ahıra ınmıs. Kapıyı bır acmıs ki ne gorsun atlar nefes nefese kosturup duruyorlar. Neyse gırmıs ıcerı atları tutmus bır guzel baglamıs. Bır bakmıs kı atın bir tanesinin yelelerı (sacları) hep örülü. Kör düğüm atılmış. Neyse nenem yelelerdeki düğümleri zar zor çözmüş( cogu zaman kesmek zorunda kalırlarmıs). Atların ıplerınede bakıp tekrar kapıyı kıtlemıs ama kıtledıgı gıbı ıcerden kapıya tekme tokat nasıl gum gum vurmuslar gelın bırde rahmetlıden dınleyın.. Nenemde atlar ıpını koparıp cıfte felan attıgını sanmıs. Tabı gıtmıs rahmetlı dedemı uyandırmıs. Hele Mursit gel su ahıra ınekte atları baglayak gerı benım gucum yetmez dıye dedemıde ındırmıs. Kapının onune geldıklerınde yıne bır kızıl kıyamet gum gum pat pat dıye kapıya vurmus ama kapı ne bıcım sallanıyor tabı bu sıra. Sonra neyse dedemde demıs bu atlara noluyor boyle dıye kapıyı yavasca acıyor. Bır bakıyorkı nenemle bırlıkte atlar hala nenemın bagladıgı yerde baglı ve o bagladıgı yerde kapıya cok uzak. Tabı ıkısıde sasırıyor oyle kalakalıyor. Kapıyı kapatıp yukarı cıkıyorlar. Sabahta anlatıyorlar tabı boyle boyle sohbet konusu oluyor. Her hanede oldugu gıbı.

Çok var böyle hikayeler melekelerin kız kaçırması, bir adamın meleke yakalaması vb. Eski ınsanlardan dınlemesı guzel oluyor. Inanıp ınanmamak mesele degıl o anlattıklarında ki ortamın havası yetıyor. :)

Traditional Twilight Zone :) Aslında bu tür hikayeler toplu halde bir arada olsa çizgi romana dönüştürmeyi düşünebilirdim. Yerli spiritüel ve korku hikayeleri serisi güzel olurdu.
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Umarim anlatacagim hikayeden cok korkmazsiniz.. Selenit sen okuma :)

Hikayeyi ben hikayenin sahibinden dinledim.

Genc bir kadin var bu kadin kendinden 17 yas büyük bir adamla evleniyo, ama bu evlilik öyle bir ask evliligi degil kadin adami öyle ahim sahim tanimiyor kadinin kimsesi yok maddi ve sosyal sebeblere dayali düzgün niyetlerle bir evlilik yapmak istior.Adam ise hanimdan epey büyük 2 evlilik yapmis ve bosanmis sanirim sonucta bekar ve cocuk sahibi de degil. Araya giren bazi kisiler bu iki kisinin evliligine sebeb oluyor. Kadin nikah yapildigi gün öyle pek bir esyasi olmaksizin bavulunu tabiri caiz ise ceketini alip adamin evine geliyor.Tanisik olmadiklari icin iki yabanci olduklari icinde ilk gece ayri odalarda yatiyorlar. Kadin ilk gece yatagindan kalkiyor tuvalete gidior. Tuvaletin kapisini actiginda orada tuvalet basinda 3-4 yasinda bir kzcocuguna rasliyor, cocuk tuvaletin icindeki su vs ile oynuor elini suya sokup sokup agzina götürüyor susuzlugunu giderir gibi.

Kadin bu manzara karsiligina diyorki" Muhtemellen evlenmeyi kabul etmem diye bu adam benden bu cocugun varligini gizledi" cocugu alior elini falan yikayip koyun koyuna uyuyorlar.

Sabah kadin adama hic bir sey sormuyor bekliorki adam konuyu acsin diye ama ne adam konu aciyor nede evde o cocuk var.
Sonra ki gece bu kadin geceyarisi yine tuvalette bu cocugu görüor bu defa cocuk tuvalete ekmek kiriklari atior gölde ördek yemler gibi. Cok neseli kahkahalar icinde öyle ekmek kiriklari atip oynuor. Kadin bu cocugu yine oradan alip koynnda uyutuyor.
Ve sabah kocasina soruyor sen hangi ara cocugu getirip hangi ara yeniden evden cikartiorsun, buan gerek yok benim cocugum yok ama seninkine annelik ederim diyor.
Adam sasiriyor afalliyor, ve cocuk sahibi olmadigini bildiriyor, benim senden önce iki evliligim oldu ama asla bir cocugum olmadi diyor.

Vardi yoktu derken bunlar bir tartismaya koyuluyorlar, kadin gördügüne mi duyduguna mi inansin.Bu evde bir kiz cocugu var iki gecedir koynumda uyuttugum diyor idda ediyor ama adam bu sacmaliklara sabir edemeyip evden cikiyor.Kadin bütün gün evde yalniz kaliyor yemek temizlik vs.. aksam olyuor adam yine gelmiyor kadin yorgun uzgun ve koltukta uzanirken esini bekleyebilecegini aklindan geciriken bu defa bir kadin gelior eve ve kadina bu evden cik bu adamdan elini cek diyor.Kadin ne oldugunu anlayamadan kendisine görülen kadin suretten surete geciyor ve gecis yaptigi suretler arasinda iki gece koyun koyuna yattigi kiz cocugu da var.

Bu kadin uzun süre psikolojik destek aldi adamdan da ayrilmadilar hala beraberler ama sonra anlasiliyorki adamin evvelki iki karisinin kendisini bosamasinin sebebi bu ve benzeri haller. Adam in psikolojisi aslinda bayagi stabil olaylardan hic bir sekilde ne haberi varmis gibi duruyor nede inaniyor. Ama bu adamin 3 evliliginde 3 hanimi da benzer sorunlara sahid oluyorlar.
 

Anosia

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Nis 2016
Mesajlar
76
Tepkime puanı
44
Yaş
33
Konum
İstanbul
Benim neredeyse tüm ailem köyde otursa da onların başından böyle cinli, ruhlu olaylar geçmemiş. :) Hatta babaannem şehir merkezi ve oturdukları köy arasında gidip gelirken mezarlıklarda uyuduklarını, hiçbir olay yaşamadıklarını söyler. Yine de, tamamiyle açıklayamadığımız bir olay var.
Dilimizde "nıpgılca" diye bir kelime vardır, su perisi anlamına gelir. Hatta bununla ilgili bir deyimimiz bile vardır; karşısındakini konuşarak oyalayan, lafa tutan kişi için "nıpgılca gibi tuttu!" deriz. Babaannemin köyünde de bu nıpgılcalar tarafından ele geçirildiğine inanılan bir adam varmış. Ele geçirilmesi ise babaannemin evinin aşağısındaki derede olmuş. Kimse bunun nasıl olduğunu bilmiyor ancak adam o günden sonra işini gücünü bırakıp sürekli o derede vakit geçirmeye, kendi kendine konuşmaya, gülmeye veya saatlerce bir noktaya bakıp kalmaya başlamış. En sonunda adamın kendi çocuğunu öldürdüğü söyleniyor, kendisine ne olduğu ise bilinmiyor, ben bilmiyorum en azından.
Ek olarak, babaannemin bu adamla ilginç bir anısı var; babaannem bir gün dereye su almaya gittiğinde bu adamı görmüş. "Yaz vakti olduğu için sular çekilmişti, bileğimize anca geliyordu," diyor babaannem, ve devam ediyor "o adam da derenin ortasına oturmuştu, kendi kendine kahkahalarla gülüyordu. Ben su doldurmaya başlayınca bir anda kahkahasını kesip bana ters ters bakmaya başladı. Ben de alelacele suyu doldurup kaçtım gittim"
Babaannem ve ben adamın sadece bir akıl hastalığı olduğunu ve hakkında diğer anlatılanların hurafe olduğunu düşünsek de sülalenin geri kalanını buna inandırabilmiş değiliz. :) Son olarak, bu olay 1950 - 1960 arasında geçmekte, isteyen olursa (ve yasak değilse) köyün ismini de verebilirim.
 

Layetecezza

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ağu 2015
Mesajlar
38
Tepkime puanı
0
Konum
esfel-i safiliyn
İş
Yaşama kaygısı
Bizim köyde de çok anlatılır. öyle geçmişte yaşanmış efsanevi şeyler değil, bizzat yaşayanlardan duyulmuş şeylerdir. en çok bilineni de "atlılar" diye ifade edilen esrarengiz olaylardır. köyde atlarla davul çalarak gezen ruhanilerden bahsedilir, görenler de vardır, uzun zamandır anlatılagelir ama ben ne gördüm ne de cinlerle yaptığım araştırmalarda bu tür bişeye denk gelmişliğim var. anladığım kadarıyla bizim bölgeye özgü bir durum.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Bir kaç hikaye de benden (aslında hikaye değil)..

İşinde gücünde ticaretle uğraşan uzak bir akraba şehre giderken, kasaba çıkışındaki yol ayrımında önüne kedi atlıyor ve adamın önünü kesiyor. Sağ sol derken kedi paçasına yapışıyor epey bir uğraşıyor kediden kurtulmak için ama kedi bir anda ''bana bak bana, selam bile vermeden nedir bu acele?'' diye konuşuyor. Adam o günden sonra bu olayı her ne kadar anlatsa da kimse inanmıyor. Başına bir kere de benzer bir olay geliyor ve adamın ruh sağlığı bozuluyor. Herkes dalga geçiyor, ah vah yazık diye diye bu adam sonra eceliyle ölüyor tabi kimse inanmıyor ölene kadar.
Bir kaç yıl sonra bu adamın oğlu yanında arkadaşıyla kasabaya geliyorlar gezmeye. Gezdi yedi içti geri dönecekler şehre, yol ayrımına geliyorlar araba alacak onları, akşam olmuş hava kararıyor. Keçinin biri hoplaya zıplaya oyun oynar gibi geliyor bunların yanında durup gözlerini dikiyor. Aynen aktarıyorum:
''Sessiz biçimde adımı söyledi, arkadaşımla şoka girip donduk kafamızı bile çeviremedik, keçi ise kafasını kaldırmış gözlerini dikmiş biçimde bu sefer bağırarak yine adımı söyledi ve konuştu '' ne oldu babana inanmadın, beni de götürsene'' diyip sonra da pis pis gülme sesleri çıkardı, sonra meee meee diye diye karanlığa doğru yine hoplaya zıplaya gitti. ''
Tabi arkadaşıyla beraber şoku atlattıktan sonra koca iki adam yola doğru şuursuzca koşmaya başlıyorlar. :)
***
İki aile şehirler arası iki araçla Diyarbakır-Mardin arası yola çıkıyor. Arabadaki çocuklardan birinin acil tuvalet ihtiyacı oluyor, duralım dağ taş zaten, çocuk ihtiyacını gidersin devam edelim hem biz de bir sigara içeriz açık havada diyorlar. İniyorlar, çocuğun ihtiyacı gideriliyor, büyüklerden bazıları dışarıda sigara yakıyor muhabbet ediyorlar. Hemen bir tepeceik var, oranın arkasından aniden davul zurna düğün sesi geliyor bunlar irkiliyor, köy de yok yakında. Düğün sesi bir anda kavga sesine dönüşüyor ve bağırışmalar duyuluyor. Bir birlerine isimleriyle hitap ediyor ve kavga ediyorlar. (bu isimleri sormayın benim de sizin de canınız sıkılır)
Tabi bu durum bir iki dakika içinde olan biten bir durum ve herkesin garibine gidiyor, zira aniden düğün ve kalabalık sesi yokluktan ortaya çıkıyor sonra kavga ve acayip çok garip isimler duyuluyor. İçlerinden biri diyor ben bakacağım hemen şuranın arkası değil mi, zaten seslerini bile duyuyorsak hemen şuranın arkasıdır diyor. Tepeciğin arkasında hiç kimse yok. Ne düğün, ne kalabalık, ne de kavga.
Bunlar ürperip yola devam ediyorlar. Tabi makaraya dönüyor iş, o isimleri söyleyip söyleyip gülüyorlar. O akşam dalga geçip gülenlerin hepsi itinayla dayak yedi. Sen misin isimlerimizle dalga geçen diye. Bunlar %100 gerçek bu arada.

Daha çok var bu olaylardan, sanıldığından daha sık yaşanan durumlar bunlar.
 

Dankyy

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Ara 2014
Mesajlar
121
Tepkime puanı
16
Konum
Batumi
İş
Meskalatör,enpeksiyon
Bizim köydede çok vardır böyle çıplak kadın varmış ormanlarda gezermiş bunu görüp yaklaşan erkekleri kaçırıyomuymuş öldürüyomuymuş ondan sonra dev yılan varmış gene bide yedi mezar altınları varmış defineciler çok arar burada bide yazları kavede yedi yirmi dört define hikayelerini anlatırlar köyün yarısı defineci burda
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Bu tarz olaylar sanki nedense şehirden çok köylerde oluyor gibi.Neden acaba? Düşündürücü.
İnsanların yoğun olduğu şehirlerde demir madeni, yapay manyetik alan, foton yoğunluğu, elektro iklimsel kirlilik, insan enerjisi çok daha yoğun ve karmaşıktır.
Sebepleri arasında bunlar ve benzer maddeler sıralanabilir.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
673
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Oldum olası keçileri sevmem zaten, birde eşekleri.Bana o kadar şeytani geliyorlar ki.Çekirgeler de öyle.The witch filminde de baya gerilmiştim, izleyenler bilir.Olayın kahramanı simsiyah bir keçi.
Allah muhafaza, konuşan bir keçi görüp de nasıl eski hayatıma devam ederim bilemiyorum.
Dedem de bir düğüne denk gelmiş rahmetli, annem sürekli anlatırdı.Peri kızları evlenme teklif etmiş dedeme.Ne kadar travmatik olaylar ya, insan aklı nasıl bütün bunlardan sonra sağ çıkıyor acaba.
 

Garipbirk

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Mar 2017
Mesajlar
77
Tepkime puanı
9
Benim yakınım dan duyduğum bir olay var. Define araştıran insanlar iç Anadolu nun bir şehrinde define keşfedşyorlar. Bütün alet edevat karı hazırlıyor lar oraya toprağa sabitlenen orta boyutta makina çalışmaya başladığı anda çevredeki ağaçlar sallanmaya yer sallanmaya başlıyor ama anormal şekilde ve görünür bir şekilde şekilsiz bir yaratık inanılmaz hızlı geliyor makinayı parçalıyor oradaki yakınımı sol tarafına elindeki kürek çok sert geçiyor ve dayak yiyor kötü bir şekilde diğer arkadaşları nın havaya kalkıp yere çarpılması gibi bir çok şey oluyor birisi ağır yaralı oluyor hastaneye kaldırıyorlar ve diğerleri ile ilgilenirken direk şahsi telefonun dan f fotoğrafını çekmiş yakınım insan dışı beyaza yakın uzun boynuzları uzun burnu ve uzun parmakları olan omurgası hafif eyik olan bir yaratık ben gördüğüm de etkilenmedim böyle ilginç olaylar var
 

fako

Kayıtlı Üye
Katılım
5 May 2013
Mesajlar
264
Tepkime puanı
52
Benim köyümde yaşanan ve köyün son zamanlarda telaşlanmasına neden olan olayı anlatayım çorbada tuzum olsun

Bizim köyün en aşağısında erik ağaçları olur köyde 14 ev var en görkemli evde de bir hoca oturur, erik ağaçlarının karşısında bir tepe vardır orada evi vardır.
Buraya amerikadan bile insanlar geliyor çok ünlü bir hocaymıştı. Bizim burada kahvede gece 2 ye kadar erkekler oturur eğlenirler okey oynarlar. Bir gece erkekler tam kahveden dönerken hocanın evinin etrafında bir sürü kalabalık görüyorlar. O sırada ne hikmetse köydeki tüm çocuklar ve kadınlar sebepsizce uyanıyor ve hocanın evine bakıyorlar. Tabi ev uzaktan zor seçiliyor ama kara kara şeyler görüyorlar tepe birden karaya bulanmış ellerinde meşalelerle geziyorlar hocanın evinin orada. Hemen bir grup oraya gidiyor sabaha kadar gelmiyorlar geldiklerinde ise hepsi korkudan konuşamaz oldu ve bir kaçı kendini evlerine kapattı hocada bu işlere tövbe ettiğini söyleyerek köyden ayrıldı. İyiki ben o sırada köyde değildim geldiğimde kahvede herkes korku içindeydi bende ordan öğrendim asıl garip olan olay bir hafta sonra evde her gece ışıklar yanıyor ancak kimse oraya gitmiyor kimsede kalmıyor. Hala hocayı orda sanan müşterileride gittiklerinde korkuyla geri gelip evin içinin birden pislik olduğunu evin etrafına kadar yayıldığını ve evin çoktan harabeye döndüğünü söylüyorlar. Ancak hala her gece ışıkları yanıyor. Bende acaba berduşlar mekan mı tuttu dedim ve bakmaya gittim ancak evin daha yakınına gelmeden çok pis bir koku aldım ve garip sesler duymaya başladım hatta bir ara biri kulağıma Hocanın adını ve benim adımı söyledi sonrasında bağırıp hakaretler etti bende o tedirginlikle hemen uzaklaştım.
 

mabedist

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Ara 2016
Mesajlar
103
Tepkime puanı
28
Bir kaç hikaye de benden (aslında hikaye değil)..
***
İki aile şehirler arası iki araçla Diyarbakır-Mardin arası yola çıkıyor. Arabadaki çocuklardan birinin acil tuvalet ihtiyacı oluyor, duralım dağ taş zaten, çocuk ihtiyacını gidersin devam edelim hem biz de bir sigara içeriz açık havada diyorlar. İniyorlar, çocuğun ihtiyacı gideriliyor, büyüklerden bazıları dışarıda sigara yakıyor muhabbet ediyorlar. Hemen bir tepeceik var, oranın arkasından aniden davul zurna düğün sesi geliyor bunlar irkiliyor, köy de yok yakında. Düğün sesi bir anda kavga sesine dönüşüyor ve bağırışmalar duyuluyor. Bir birlerine isimleriyle hitap ediyor ve kavga ediyorlar. (bu isimleri sormayın benim de sizin de canınız sıkılır)
Tabi bu durum bir iki dakika içinde olan biten bir durum ve herkesin garibine gidiyor, zira aniden düğün ve kalabalık sesi yokluktan ortaya çıkıyor sonra kavga ve acayip çok garip isimler duyuluyor. İçlerinden biri diyor ben bakacağım hemen şuranın arkası değil mi, zaten seslerini bile duyuyorsak hemen şuranın arkasıdır diyor. Tepeciğin arkasında hiç kimse yok. Ne düğün, ne kalabalık, ne de kavga.
Bunlar ürperip yola devam ediyorlar. Tabi makaraya dönüyor iş, o isimleri söyleyip söyleyip gülüyorlar. O akşam dalga geçip gülenlerin hepsi itinayla dayak yedi. Sen misin isimlerimizle dalga geçen diye. Bunlar %100 gerçek bu arada.

Daha çok var bu olaylardan, sanıldığından daha sık yaşanan durumlar bunlar.
isim söyledikleri için dayak mı yemişler :(
 

KuRt176

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Ocak 2011
Mesajlar
64
Tepkime puanı
19
Konum
İstanbul
Dünya gezegenini insanlarla paylaşan cinlerin, yaşama alanları; genellikle insanların yaşamadığı tenha-terkedilmiş yerlerdir. Helak olmuş kavimlerin yurtları, SU havzaları, ormanlar, dağlar, mağaralar, denizler ve adaları mesken tutmuşlardır.

Aynı zamanda CİN'lerin de Peygamberi olan Peygamber (s.a.v.)'den nakledilen bir hadiste cinlerin meskenleri; "Yer'in oyuk yerleri" olarak ifade edilir. (Rudani, C. 1, H.no: 444) Bir başka zayıf hadis kaynağında ise Peygamberimiz(s.a.v.)'in, Müslüman cinleri; müslüman insanların yaşadığı köylere ve dağlara; Müşrik cinleri ise; dağlara, adalara ve denizlere yerleştirdiği zikredilmektedir.

Bu sebeple SU'yu bol köylerde, orta anadolu (kapadokya) ve doğu anadoluda yoğun şekilde yaşadıkları için düş keza bir şekilde yolu keşişen veya iç içe yaşanların hikaye olarak anlattıkları gerçekten de var olan olgulardır. Unutulmamalı ki biz yokken de onlar vardı.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,246
Tepkime puanı
3,122
Eski zamandan gelen bir hikaye daha anlatayım. Olay yeri bizim komşu köylerden birinde geçiyor.

Zamanında bir kadın ve adam evleniyor. Adam, köylüler dahil çevre köylerinde sevdiği biriymiş. Gel zaman git zaman kadın hamile kalıyor. Zamanla kadının karnı şişiyor tabi doğuma da az kalıyor. Birgün adam tarlada orakla ot biçerken kan ter içinde kalmış bir vaziyette bir ses işitiyor. Yanlış duyduğunu sanıyor ve tekrar işe devam edeceği sırada ses daha şiddetli bir şekilde kulağına çalıyor. ''Çabuk koş meleke karının karnına girecek!''. Tabi adam gelen sesemi şaşırsın yoksa karısı ve çocuğu için mi endişelensin bilemiyor. Tarlayı bırakıp koşarak eve gidiyor. Eve vardığında bağırarak karısına sesleniyor ve bir yandan da soluk soluğa koşmaya devam ediyor. Bir bakıyor ki annesi çorba yapmış gelinle içmek üzereler onun dışında herşey normal görünüyor... Sesin dedikleri aklına gelince bağlantıyı kuruyor hemen kafasından ve hemen karısının dibine kadar gidip çinko tabağın içinde ki çorbayı kaşıkla karıştırıyor. Tabı annesi ve karısı tuhaf bir şekilde ne yaptığını anlamaya çalışıyor. Şaşkın bakışlar içinde çorbayı karıştırırken bir bakıyor ki çorbanın içinden uzunca bir kıl çıkıyor. Bu kılı alıyor ve kısa bir süre sonra okunmuş iğneye sararak bir yere saplıyor. Aniden meleke ortaya çıkıyor ve tabi adam korku içinde kendini geriye atıyor. Sesin haklı olduğunu anlıyor ve melekeye sen benim karımı öldürecektin diyor. Meleke çocuğunu öldüreceğini söyleyince adam çileden çıkıyor. Gel zaman git zaman adam bunu yakalamış ama serbest bırakmıyor. Meleke adama yalvarıyor beni bekleyenler var bırakta gideyim diye ama adam nuh diyor peygamber demiyor. Bayağı zaman geçiyor meleke yine çoluğum çocuğum var bırak gideyim diye yakınırken adam en sonunda insafa geliyor. Köye yakın bir çayın yanına gitmesi ve suya atlaması gerektiğini konuştuktan sonra adam toplanıyor ve dediği yere gidiyor. Gittiklerinde meleke adama dönüp diyor ki iğneyi çıkardıktan sonra kıl ve iğneyi suyun içine at. Sizin kokunuz bana sindi artık ve eğer sudan kan çıkarsa bil ki beni öldürdüler ama çıkmazsa su berrak kalırsa bil ki çoluğuma çocuğuma kavuşmuşum. Adam iğneyi çıkarıp her şeyi suya attıktan sonra bir süre bekliyor. Biraz daha bekledikten sonra bir bakıyor ki sudan habire kanlar yükseliyor.

Yazdıklarımın hepsi büyüklerimden duyduğum köy hikayeleridir.
 

Ulas149

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Mar 2014
Mesajlar
121
Tepkime puanı
24
Eski zamandan gelen bir hikaye daha anlatayım. Olay yeri bizim komşu köylerden birinde geçiyor.

Zamanında bir kadın ve adam evleniyor. Adam, köylüler dahil çevre köylerinde sevdiği biriymiş. Gel zaman git zaman kadın hamile kalıyor. Zamanla kadının karnı şişiyor tabi doğuma da az kalıyor. Birgün adam tarlada orakla ot biçerken kan ter içinde kalmış bir vaziyette bir ses işitiyor. Yanlış duyduğunu sanıyor ve tekrar işe devam edeceği sırada ses daha şiddetli bir şekilde kulağına çalıyor. ''Çabuk koş meleke karının karnına girecek!''. Tabi adam gelen sesemi şaşırsın yoksa karısı ve çocuğu için mi endişelensin bilemiyor. Tarlayı bırakıp koşarak eve gidiyor. Eve vardığında bağırarak karısına sesleniyor ve bir yandan da soluk soluğa koşmaya devam ediyor. Bir bakıyor ki annesi çorba yapmış gelinle içmek üzereler onun dışında herşey normal görünüyor... Sesin dedikleri aklına gelince bağlantıyı kuruyor hemen kafasından ve hemen karısının dibine kadar gidip çinko tabağın içinde ki çorbayı kaşıkla karıştırıyor. Tabı annesi ve karısı tuhaf bir şekilde ne yaptığını anlamaya çalışıyor. Şaşkın bakışlar içinde çorbayı karıştırırken bir bakıyor ki çorbanın içinden uzunca bir kıl çıkıyor. Bu kılı alıyor ve kısa bir süre sonra okunmuş iğneye sararak bir yere saplıyor. Aniden meleke ortaya çıkıyor ve tabi adam korku içinde kendini geriye atıyor. Sesin haklı olduğunu anlıyor ve melekeye sen benim karımı öldürecektin diyor. Meleke çocuğunu öldüreceğini söyleyince adam çileden çıkıyor. Gel zaman git zaman adam bunu yakalamış ama serbest bırakmıyor. Meleke adama yalvarıyor beni bekleyenler var bırakta gideyim diye ama adam nuh diyor peygamber demiyor. Bayağı zaman geçiyor meleke yine çoluğum çocuğum var bırak gideyim diye yakınırken adam en sonunda insafa geliyor. Köye yakın bir çayın yanına gitmesi ve suya atlaması gerektiğini konuştuktan sonra adam toplanıyor ve dediği yere gidiyor. Gittiklerinde meleke adama dönüp diyor ki iğneyi çıkardıktan sonra kıl ve iğneyi suyun içine at. Sizin kokunuz bana sindi artık ve eğer sudan kan çıkarsa bil ki beni öldürdüler ama çıkmazsa su berrak kalırsa bil ki çoluğuma çocuğuma kavuşmuşum. Adam iğneyi çıkarıp herşeyi suya attıktan sonra bir süre bekliyor. Biraz daha bekledikten sonra bir bakıyor ki sudan habire kanlar yükseliyor.

Yazdıklarımın hepsi büyüklerimden duyduğum köy hikayeleridir.

Aynısını başka bir yakınımdan duymuştum hikayenin ayrıntıları farklıydı ama olay aynıydı. sonunda da aynı şekilde esir alınan varlık ırmağa bırakılınca kocası tarafından öldürülüyordu. Burada meleke denilen şey yüksek olasılıkla Al karısı hep Anadolu hikayelerinde anlatılır özellikle lohusa kadınların yemeğine konup veya başka bir şekillerde içine giren sonra da ciğerini söküp yiyen şeytani bir yaratık. Hatta günümüzde de geleneksel olarak lohusaların alnına kırmızı kurdela bağlarlar veya yastığının altına demirden makas bozuk para gibi şeyler koyulur. Bunun Al karısından koruyacağına inanılır. Özellikle Al karısının en çok korktuğu şey nazar boncuğudur. Hatta eskiden köylerde geceleyin ahırdan tuhaf sesler geldiğini sabah bakıldığında atların yorgunluktan bayılmak üzere olduğu ve yelelerinin kuyruklarının örüldüğü görülürmüş. Bu al karılarına tılsımlı bir iğne batırıldığında batıran kendi isteğiyle serbest bırakana kadar al karısının o kişiye ve haneye hizmet etmek zorunda olduğu söylenir.

3 ay önce doğum yapan biri için alkarası tehlikesi yoktur artık değil mi? Zaten haftanın çoğu günü tek kalıyorum birde mabeti okuyup iyice etkileniyorum. :)

Ben sadece lohusalara musallat oluyor diye biliyorum.

Benim öyküm anneannemin başından geçmiş, hani havasla ilgilenenler az çok bilir renkli gözlü sarışın çocuklara dua okuyarak fincandaki mürekkebe baktırmak yoluyla varlıklardan haber alan kişiler vardır. Tabii bu uygulama daha ayrıntılı ben özetledim burada. Küçükken anneannem üzerinden hep bu şekilde varlıklarla iletişime geçerlermiş. Koskoca yaşlı kadın zaten yalan söylemez, onun dışında uygulama ile anlattığı her şey kitaplarda yazan davetlerle birebir uyuyor. Neyse öyküye devam edersek böyle kırsal kentlerden uzak yerlerde ruhansal etkinlikler daha sık yaşanıyor musallat durumları gibi. Bir gün genç bir kız (anneannem o zamanlarda dokuz veya on yaşlarında) sığırları güderken ortalık bir yere deyim yerindeyse küçük tuvaletini yapıyor. Daha sonra kızda zaman geçtikçe tuhaf durumlar meydana geliyor. Geceleri uyuyamama kabuslar sanrılar kendine konuşmalar vs. en sonunda kızın ailesi bir hocayı çağırıyorlar. hoca olayı tam olarak anlayabilmek için anneannem üzerinden uygulamayı yapıyor. Bu uygulamanın gizli ilimler hazinesinde birkaç örneği var isteyen bakabilir ayrıntısına girmeyeceğim. Anneanneme sorduğumda çok anlatmak istemiyor benim böyle şeylerle uğraşmamı istemediği için. En sonunda fincanın içindeki mürekkepte kısa boylu cüce gibi sarıklı siyah adamlar gördüğünü söyledi. Hatta kızın durumunu da kendi deyimiyle şöyle açıkladı "Gavur perisinin üzerine işemiş" :D çoğunuzun anlayabileceği gibi sanırım o kız istemeden müslüman olmayan veya olumsuz enerjili bir varlığın ölümüne neden olmuş. varlıklarda bu yüzden ona musallat olmuşlar. O kızın akıbeti ne oldu tam olarak bilmiyorum ama anneannem kendi gördüğü kadarıyla musallatın son evrelerinde kişinin yataktan çıkamaz duruma geldiği bedeninde yaralar çıktığını ve ağzının yüzünün eğrildiğini söylüyordu. Anlattıkları öyle isabetliydi ki şaşırdım gerçekten. Buna benzer kısa bir olay da dedemin başından geçmiş. Gençlik zamanlarında iken elindeki baltayla yukarı tarladaki bir ceviz ağacının dallarını mı gövdesini mi ne kesmek için baltayı vurduğunda sanki baltayı kayaya vurmuş gibi olmuş ve balta elinden savrulmuş. O anda üzerine feci bir uyku ve yorgunluk çökmüş. Öyle ki evi falan bırakıp ağacın altına yatıp uyumuş. Rüyasında bir takım varlıklar ona sakın bir daha bu ağaca dokunma yoksa seni fena yaparız gibisinden tehditler edip korkutmuşlar. Hatta üstü kapalı bir şekilde geceleyin ağacın altından sesler duyduğunu da ima etti.
 

stigmata

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2015
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Konum
viyana
Tüyler diken diken emeklerinize saglik arkadaslar gece saat 2.39 uyurum insallah
 
Üst