Tasavvuf Ve Konsantrasyon.

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
673
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Tasavvuf ve Konsantrasyon
Tasavvur kuvvetini en iyi şekilde gerçekleştiren ve düşüncelerini de nasıl kontrol edeceğini öğrenmiş olan kişi yaşamında büyük bir denge unsuruna sahip olur.Bu durum nasıl elde edilir? Konsantrasyon vasıtasıyla. Hindistanda kralın iki çocuğuyla ilgili olduğu anlatılan bir kutsal Hindu destanı vardır. Bu destanda bu iki çocuk anneleriyle birlikte, babalarının sultan olarak yaşadıkları ülkeden kovularak, sürgüne başka bir ülkeye giderler. Bu ülkede yolda bir atla karşılaşırlar. O ülkenin serbest bırakmış bir atıdır ve kim ona binebilirse, ülkenin kralı olacaktır. Genç çocuk attan çok etkilenir. Onun onu yakalayabilmek için peşinde koşmaya başlar. Fakat bir türlü onu yakalayamaz. Çünkü at bazen yavaşlar ama tam çocuk ona yaklaştığı anda tekrar hızlanıp elinden kaçar. Annesi bu durumdan çok üzülür. Çocuğunu da göremediğinden yaşlı kardeşine, gidip onu bulmasını ister. Ağabey genci arayıp bulduğunda kardeşinin hala atın peşinde koştuğunu görür. Ve kardeşine ;bu yaptığın uyguladığın yanlış bir metot. Bu şekilde atı hiçbir zaman yakalayamazsın. En iyisi onun peşinde koşmak değil onunla karşılaşmaktır;der. Gençde atın peşinde koşacağına onunla karşı karşıya gelir ve bu şekilde onu yakalar. Annesi deçok sevinir ve oğlunun atı yakaladığından dolayı gurur duyar. Genç ise o ülkenin kralı olup babasının tacını tekrar giyer.Bu hikayede at insanın zihin ve his dünyasıdır. Eğer zihin ve his dünyası kontrol edilirse, ondan sonra ustalık kazanılır ve Tanrının hükümdarlığına varılır. Hikayede genç kardeş talebeyi, yaşlı ağabeyde hocayı temsil etmektedir.Zihin ve his dünyasını kontrol etme yolu da onun peşinden koşma değil, odaklamadır ve konsantre olmadır. Konsantre olarak kişi onunla karşılaşır, karşı karşıya gelir. Anlatımlara göre bir sufinin talebesi bir gün şöyle bir soru sorar : ;Hocam bir türlü bir konu üzerine konsantre olamıyorum. Bir obje üzerine konsantre olmaya çalıştığımda, diğer başka bir obje gözümün önüne geliyor ve daha sonra onların hepsi birbirine karışıyor. Ve neyin ne olduğunu bilemiyorum. Bir konuda, bir obje üzerine zihin ve hislerimi odaklamak benim için çok zor oluyor. Öğretmen : Senin zorluğun ve problemin tedirgin olmanda yatıyor. Konsantre olmaya başladığın anda sen tekrar zihin ve hislerinin bir konudan diğer konuya atlayarak dolaşacağından korkarak tedirgin olmaya başlıyorsun. Eğer tedirgin olmassan, senin zihin ve hislerin dengelenecek. Ama senin endişen hislerinin daha fazla hareket etmesi aktive olmasına sebep olmakta. Şayet onun sana verdiklerini olduğu gibi kabul edebilirsen ve artık onun peşinde koşmayıp onun nereye gittiğinle ilgilenmezsen, ve eğer şimdiye kadar bu sahip olduğun tutumu değiştirirsen ve kendi zihin ve hislerinle yüz yüze gelebilirsen, ancak o taktirde düşüncelerin nerden ve neyle sana geldiğini görebilir ve daha iyi konsantre olabilirsin.Bu hikayeden öğrenilebilecek çok büyük bir ders vardır. Bu aslında herkesin başına gelen bir olaydır. Kişi konsantre olmak için oturduğu andan itibaren onun zihin ve hisleri ritmini değiştirir. Çünkü o kişinin kendisini kontrol altında tutmasından zihin ve hisleri korkar. Zihin ve hisler böyle bir şeyi istemez. O hep özgür kalmak arzusundadır. Nasıl sen kendi haklarını korumak istersen zihin ve hisler de haklarına sahip çıkıp onları korumak ister. En iyi yol zihin ve his dünyasını geldiği gibi kabullenip karşılamaktır. O ne getiriyorsa onları kabul et, zihin ve his dünyanla yüzyüze gel ve onun getirdiklerinden dolayı canını sıkma, kızma. Olduğu gibi kabullen. Ancak bundan sonra sen zihin ve hislerini kontrol edebilirsin. Çünkü o anda artık o sana gelmiştir ve daha başka bir yere gitmeyecektir. Bırak ne getirirse getirsin. Bu yolla sen zihin ve hislerinle bağlantıya geçebilirsin ve ona bakmaya başladığın, göz göze geldiğin andan itibaren zihin ve his dünyanı elinde tutabilirsin.Bir fotoğraf çeken, çekmek istediği konuyu ancak kamerasını o konu üzerine odakladığı anda elinde tutar. Aynısı insanın zihin ve his dünyasıyla ilgili de geçerlidir. Kendisini zihin ve his dünyası üzerine odaklayan kişi artık onu kontrol altında tutuyor demektir.Konsantrasyonu evrimin farklı basamakları olarakta kabul edebiliriz. Konsantrasyonun birinci basamağında konsantre olmak istenen belirli bir obje vardır. Bu iki hareketten oluşur. Birinci hareket objeyi oluşturmak, ikincisi ise yapılan objeyi zihin ve his dünyasının önünde tutmaktır. Bu tıpkı odun parçaları, otlar ve benzeri şeyler getiren, yuva yapmak isteyen bir kuşa benzer. Kuş farklı farklı şeylerden kendisi için ufak bir ev yapar. Birinci hareket evi yapmadır. İkincisi ise ona bakmaktır. Bu bir çeşit konsantrasyondur. Diğer bir çeşitte ise obje mevcuttur. Zihin ve hislerin bu objeye odaklanarak onu dışa yansıtması gerekir.Konsantrasyonun diğer basamağında odaklanan objeyle ilgili improvızasyon yapılır. Örneğin bir kaplan tasavvur edilir ve ondan sonra da kişi kaplanın arkasında bulunan diğer manzara ve nesneler tahayyül edilmeye başlanır: Arkadaki kayalar veya bir dağ, ağaçlar, orman, nehir improvize edilir. Bu ilerleme ve gelişmedir : Aynı anda arka yapıyı, arkada olanları da göz önünde tutmak, onlara da odaklanma ve zihin ve hislerin aktivitesine göre de hareket etme ya da yön değiştirmek. Hatta eğer kaplan değişse bile bunun artık önemi yoktur. Kişi burada bir çeşit konsantrasyonu başarmış, sağlamıştır.Üçüncü konsantrasyon basamağı ise bir fikre konsantre olma, odaklanmadır. Fikirin ifade edilemeyen belirli bir formu vardır, ama zihin ve his dünyası onu yaratır.Şimdi ise hislerin sakinleştirilmesi konusuna gelelim. Hisler yaşantımızda çok önemli bir mevzuyu teşkil ederler ve bütün yaşantımız buna bağlıdır. Eğer kişi bir kere ümidini kaybetti mi, bazen o tüm yaşamı boyunca hayata olan herşeyini kaybeder. İnsan bir kere hayal kırıklığına uğradı mı yaşamı boyunca itimatını, güvenini kaybeder. Ve yine kişinin kalbi kırıldı mı, hayatı boyunca kendine olan güvenini gider. Kişi bir kere korktu mu, bu korku daimi olarak kalbinde saplanıp kalır. İnsan bir kere başarısız oldu mu, yaşamı boyunca bu başarısızlık intibası onunla beraber kalır. Doğuda insanlar kuşları birbirleriyle kavga ettirmeyi çok severler. İki kişi kuşlarını bir araya getirir, birbiriyle kavga ettirir. Bu adamlardan biri kendi kuşunun diğer kuşa en sonunda, yenileceğini farkettimi hemen daha kavga bitmeden, kuş daha yenilgiye uğramadan onu kavgadan çeker. Kuş sahibi iki kuş kavga ederken yenilgiyi görür ve kabullenir. Ama kendi kuşunun yenilginin getirdiği bir tecrübeyi yaşamasını istemez ve bunu önler. Çünkü kuş bunu bir kere tecrübe etti mi, yenilgi intibasını yaşadı mı artık bir daha asla kavga etmez. Bu bizim zihin ve his dünyamızın, gönlümüzün içinde yatan bir sırrıdır. Bir kere biz gönlümüzü yani zihin ve his dünyamızı nasıl korumamız gerektiğini, ona nasıl dikkat etmemiz gerektiğini öğrenirsek aynı kuş sahibinin dikkatli oluşu, kuşunun başına bir şey gelmesini önlemeye çalışması gibi biz de zihin ve hislerimize ve gönlümüzün kötü bir intibaya sahip olmasını önleyecek her türlü çareye başvurur ve her türlü feragatte bulunuruz. Bu şekilde yaşantımızı en iyi şekilde yönlendiririz.Büyük kahramanlar ve kişiliklerin yaşantılarından bildiğimiz gibi, onlar her türlü zorluk, üzüntü ve güçlükle karşılaştıkları halde yine de kalplerini aşağılanmaktan daima korumuşlardır. Bu onlara sahip olduğu gücü kuvveti getirmiştir. Onlar daima aşağılanmaktan kaçınmışlardır. Ölüme bile razı olmuşlardır. Savaşmaya, acı çekmeye, fakirliğe ama aşağılanmaya asla.Size yaşantımla ilgili ilgi çekici hoş bir anektot anlatmak istiyorum. Nepal’de Himalaya dağlarının yakınlarında bulunurken bir hizmetçiye ihtiyaç hissettim ve bir hizmetçi aradım. Şatriya zümresine ait olan dağlarda yaşayan bir savaşçıyla karşılaştım. O bana hizmet etmeği kabul etti. Ne iş yapabileceğini ona sorduğumda sizin istediğiniz her işi yapabilirim dedi. Peki ne ödemem gerekiyor dediğimde de ne verirseniz kabul ederim diye cevapladı. Vereceğim herhangi bir ücreti baştan kabul etmesi ve istediğim herhangi bir işi yapmaya hazır olması benim hoşuma gitti. “Peki istediğin herhangi bir şart yok mu?” cevabına “tek şartım var, bana aşağılayıcı kötü bir kelime söylememeniz” demek oldu. Tahayyül ediniz, o herhangi bir ücreti almaya hazırdı, her işi yapmaya da razıydı. Ama aşağılanmaya razı değildi. İşte bu savaşçının ruh haliyetini çok taktir ettim. Bunu kelimelerle anlatmak mümkün değildir. İşte bu ruh haleti onu savaşçı yapmıştır.Bizim başarısızlığımız veya başarılarımızın hepsi zihin ve his dünyamızın yani gönlümüzün içinde bulunduğu, haleti ruhiyeye, duruma bağlıdır. Eğer zihin ve his dünyamız başarısızlığa uğrarsa, bizim içinde başarısızlık kesindir. Ama o başarılıysa dış dünyada şartlar ne olursa olsun en sonunda başarı gelecektir.

Alıntıdır.
 

ayla50

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Nis 2018
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Tasavvuf farklı bir ruh halidir. Her insanın bu ruh hali mekan yere göre değişmektedir. Önemli olan doğrı ruh haline bürünüp doğru istikamette tasavvuf yapmaktadır. bir müzik ile bir insan farklı ruh hallerine bürünebilir. Tasavvuf yolunda başlangıç için https://www.radyodinletv.com/adana-radyo-vuslat-fm/ radyoyu takip etmede fayda olacağını düşünüyorum. Farklı güzel enteresan bigiler ye alamaktadır.
 

ela.nass

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Tem 2019
Mesajlar
213
Tepkime puanı
465
Konum
Bosphorus ?
İş
İntelligence
Konsantre olarak kişi onunla karşılaşır, karşı karşıya gelir. An

Şayet onun sana verdiklerini olduğu gibi kabul edebilirsen ve artık onun peşinde koşmayıp onun nereye gittiğinle ilgilenmezsen, ve eğer şimdiye kadar bu sahip olduğun tutumu değiştirirsen ve kendi zihin ve hislerinle yüz yüze gelebilirsen, ancak o taktirde düşüncelerin nerden ve neyle sana geldiğini görebilir ve daha iyi konsantre olabilirsin

@hazaR profilinden çıkamıyorum, affet.
Tam bir hazine deposu ✨?
 
Üst